Toplam Okunma 0
Boş bir tekerlekli sandalye nereye çıktığını görmediğimiz yedi basamaktan oluşan bir merdivenin önünde duruyor. Basamaklar boyunca sevgi her engeli aşar mı aşmaz mı yazıyor

Değmeyin bastonuma.

Bedenime değmeyin.

Eger sevda bu demekse

Ben vazgeçtim, beni sevmeyin.

 

Garipliğim kader değil.

Sakatları dinleyin.

Bu yıl da efkarlıyım.

Seneye Allah kerim.

 

Hadi yüreğim ha gayret.

Hele sıkı dur, hele sabret.

Başını eğme, dik tut.

Kendini vatandaş farz et.

 

Yaşım oldu neredeyse kırk. Artık midem bulanıyor sevginin her engeli aşabileceği romantizminizin Aralık ve Mayıs aylarında hortlamasından. Belediye başkanı, bakan, vali, otobüs şöförü, öğretmen beni sevmesin, hiç umurumda değil. Herkes işini yapsın ve engellilerle ilgili kanunlara uysun. Sadece bunu istiyorum. Şimdilik böyle başlayalım. Sonra daha da ileriye gider daha detaylı politikalarla pek çok şeyi iyileştirebiliriz. Yıl 2024, hala insanlar evlerinden çıkamıyor, tuvalet bile bir sorun hala. Siz ne sevgisinden söz ediyorsunuz? Bu ifadeyi her duyduğumda içimde bir öfke dalgası kabarıyor. Bunca zamana kadar sevdiniz, hani geçen yıl ve ondan önceki yıl da sevmiştiniz ya engellileri, sonuç bu oluyor demek ki. Ben çoktan vazgeçtim, beni lütfen artık sevmeyin.

 

Bu şarkıyı dinlerken benzer şeyler düşünürdüm hep. Bu ay sizlerle paylaşmak istedim bu şarkının bana çağrıştırdıklarını. Etrafta göstermelik yapılan etkinlikleri gördükçe iyice öfkeleniyorum. Hele ki şu sevgi konusu beni çileden çıkarıyor. Tüm engellileri ve dolayısıyla kendimi insanlığımdan soyutlanmış, adeta bir evcil hayvan, bir bitki yerine konmuş hissediyorum. Ayrıca hakkımız olan bir sürü şeyin birilerinin bizi sevip sevmemesine bağlanması da canımı sıkıyor. Özünde sevgi tek başına hiç bir engeli aşmıyor.


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.