Toplam Okunma 0

Eylül ayı okul ayı demektir pek çoğumuz için. Ben de yirmi ikinci eğitim yılıma başlamış olduğum bu ayda, eğitimle ilgili bir yazı kaleme almak istedim. Dile kolay, yirmi bir yılım geçti okul sıralarında. Birinci sınıfa başlarken hayat güzeldi. Beni neyin beklediğini bilmediğim için yalnızca çocuksu bir heyecan vardı içimde. Bir sürü arkadaşım olacak ve hep oyun oynayacağız sanıyordum. Birinci sınıf bitip de ikinciye sıra geldiğinde,, sekiz yaşımda kaygıyla tanıştım. İkinci sınıf nasıl olacaktı? Dersler giderek zorlaşıyordu. Tahtayı göremeden nasıl öğrenecektim paydası aynı olmayan kesirleri ortak paydada buluşturmayı. Sahi bu kadar önemli miydi ortak bir paydada buluşmak? Kesirler buluşabilirdi belki de peki ya insanlar? Üçüncü sınıfın en zor günüydü, tam sayılı kesri bileşik kesre çevirmeyi öğrendiğimiz gün. Neyi neyle çarpıp neyle toplayıp nereye yazacağımızı hiç anlamamıştım. Öğretmen sürekli, “şunu” “şununla” çarpıp “şununla” toplayın ve çıkanı paya yazın, diyordu. Tek anladığım bir şeyin çarpılacağı ve bir şeylerin toplanacağıydı. Çantamı toplayıp kapıyı öğretmenin suratına çarpıp kendimi de dışarı atsam olur muydu acaba? Ben tam sayılı bir kesir olmadığımdan, bu işin bu şekilde yapılmayacağını idrak ettim neyse ki. Sonra da “aptal” olduğumu düşünmeye dalmışım. Eve gelince ağabeyime sordum bu işin sırrını. “Şu” “Bu” “O” gibi işaret zamirlerini kullanmadan, bir görmeyenin anlayabileceği şekilde anlatınca pek kolay geldi, “aptal” olmadığımı düşünmeye başladım hemen. Ortaokul zamanı geldiğinde kaygıdan ölecektim nerdeyse. Okulun açılacağı gece hiç uyuyamadım. “ne yapacağım” kaygısı kemirdi durdu sabaha kadar beynimi. Herkes hiç sevmezdi matematiği; ama ben severdim. Problem çıkaran havuzlara ve kurutulup satılan sucuklara bayılırdım. Ona buna kalemlerini verip sonra kaç kalemim kaldı diye soranlara uyuz olsam da, yine de bulurdum cevabı.

Bir yerden sonra matematik iyice karmaşıklaştı. Hatta lisede “karmaşık sayılar” diye bir konu bile vardı. Ben matematiği ne kadar sevsem de, karşılıksız bir aşk gibiydi durumumuz. Karnemdeki tek 3’tü matematik. Kibirli bir açık gibiydi matematik, hiçbir hatayı kabul etmiyor, her şey benim istediğim gibi olacak diyordu, ve ben onun ne istediğini anlayamıyordum. İşaret zamirleri aramıza giriyordu hep. Minicik büyütecimin merceğinden bakınca birkaç şey görüyordum da, bütün soruyu ya da konuyu kavramama pek yetmiyordu bu. Tahtada “ŞuBuO” reklamı yaparcasına konuşan öğretmen ve bihaber olduğum kitaptaki soru da canımı okuyordu.

Ulaşılmaz aşığın çekiciliği artarmış ya, tam da böyle oldu işte. Giderek daha da abayı yaktım. Onuncu sınıfa geçerken cesaretimi topladım. Gittim istedim, ama vermediler, “sen körsün” dediler. En azından eşit ağırlık seçmeme izin verdiler de büsbütün kopmadı bağlarımız. Hiç olmazsa yakınında kaldım. Üniversiteye geçince sona erdi karşılıksız aşkımız. Ben de onu terk etmiş oldum. Halbuki ikimiz birlikte çok güzel bir çift olabilirdik.

Kim bilir matematik seven kaç görmeyenin duygularına tercüman oldum bu satırlarla. Hakikaten imkansız mıydı bizim aşkımız? Biraz evet biraz hayır aslında. Evetti, çünkü seviyordum ve başarılıydım. Hayırdı, çünkü hem etraftakiler bunun olacağına inanmıyordu hem de ben onu tavlamak için gereken bilgi ve beceriden yoksundum. Artık her şey bilgisayara döküldü. Biz görmeyenler pek çok yeni imkana kavuştu. Yeri geldi görenlerden daha hızlı yazdı, yeri geldi internet siteleri hazırladı. Fakat işin matematik yönü hep biraz eksik kaldı. Ne olurdu şöyle şu yazıyı yazdığım gibi matematik sorularını da yazabilseydim? Ne olurdu kitapçıdan aldığım bir test kitabını taratıp soruları çözebilseydim. Ne olurdu O koca koca denklemlerin ardında sakladığı tek bir şeyi, X’in değerini bulup çıkarabilseydim. Sahi gerçekten bir değeri var mıdır X’lerin?

Neyse ki yalnız değilmişim. Birileri daha varmış aşkımızın imkansız olmadığına inanan: Infty geliştiricileri ve Infty’yi Türkiye’ye ve Türkçe’ye kazandırmak için çabalayan Eğitimde Görme Engelliler Derneği. Neler olup bittiğini yakından öğrenebilmek için dernek başkanı Emre Taşgın ile bir röportaj yaptım. Infty’nin ne olduğunu, görmeyenler için önemini, derneğin bu konuda nasıl bir girişimi olduğunu ve geçtiğimiz ay düzenledikleri organizasyonu Emre Bey ile konuştuk.

 

Elif: Infty nedir?

Emre: Infty, Japon bilim adamları tarafından geliştirilen, matematiksel ifadeleri dijital ortama aktarmaya yarayan bir yazılım seti. Üç parçadan oluşuyor: InftyReader, Chatty-Infty ve InftyEdıtor. InftyReader, matematiksel bir OCR yazılımı. Basılı matematik kaynaklarını tarayıp elektronik ortama aktarmak için kullanılıyor. Infty-Chatty aktarılan ifadeleri seslendiren kısım. InftyEdıtor ise aktarılan belgenin üzerinde işlem yapmanıza ya da yeni belge oluşturmanıza olanak veren arayüz. Infty’nin temel amacı erişilebilir matematik belgeleri oluşturabilmek.

Elif: Peki sizce Infty neden önemli?

Emre: Görmeyenler yıllardır matematik ve benzeri sayısal derslerden muaf tutuldu. Bazı meslekleri seçmeye, bazılarından da uzak durmaya teşvik edildi. Bunun bir sebebi, kırılması güç önyargılar. Diğer sebebi de teknik alt yapı yetersizliği. Infty görmeyenlere yeni bir kapı açacak. Artık görmeyenler matematik karşısında eli kolu bağlı kalmayacak. Kendilerine güvenecekler; çünkü ellerinin altında onlara matematik dünyasının kapılarını aralayan bir araç olacak. “Yapamazsın” sözünü duyduklarında, hemen kabullenmektense yapabildiklerini gösterebilecekler. Uzun vadede, görmeyenlerin seçtiği meslekler ve çalışma alanlarını dahi etkileyecek bir proje bu.

Elif: Derneğinizin bu projedeki rolü nedir?

Emre: Infty, İngilizce ve Japonca kullanılabilen bir program. Biz ekip olarak, programın varlığını öğrendiğimizden beri, nasıl yapsak da bunu Türkçe’ye ve Türkiye’deki görmeyenlere kazandırsak diye düşünüyoruz. Tabii düşünmekle kalmadık. Bazı girişimlerde bulunduk. Proje geliştirici ekiple pek çok yazışmamız oldu. Projenin uygulanabilirliğini ve Türkçe’ye uyarlanıp uyarlanamayacağını tartışmak istedik.

Elif: Sanırım ağustos ayındaki etkinlik bu yazışmaların sonucu. Bize biraz etkinlikten bahseder misiniz?

Emre: Elbette. Bu organizasyon yaklaşık bir yıllık bir iletişimin ürünü. Infty ekibi 26-27 Ağustos tarihlerinde Ankara’da misafirimiz oldu. İlk gün daha küçük bir grup olarak atölye çalışmaları yaptık. Bu çalışmalar sırasında Infty’yi daha yakından tanıma ve kullanımını görme şansımız oldu. Hem geliştiricileri hem de programı kullanan görme engelli bir matematik öğretmeni bizimleydi. Onlara pek çok Türkçe matematik kitabı gösterdik ve birlikte programın uyarlanabilirliğini tartıştık. Masakazu Suzuki proje ekibi ve programın çalışma mantığı ile ilgili bilgiler Verdi. Daha sonra kendisi de görme engelli bir matematik öğretmeni olan ve gören kişilere ders veren Katsuhito Yamaguchi söz alarak; katılımcılara yazılımın çalışma biçimiyle ilgili bilgiler verdi ve bazı uygulamalar gösterdi. İlk olarak bir matematik belgesinin OCR işleminden geçirilerek erişilebilir bir formata dönüştürülmesi, ardından da matematik dokümanı oluşturulmasıyla ilgili İngilizce uygulamalar gösteren Yamaguchi, yazılımın kısmi olarak Türkçeye çevrilen kısımlarıyla ilgili de bazı ipuçları verdi. Gören kişilere ders verirken onlara dokümanlar hazırlamak amacıyla bu programı kullanan Yamaguchi, görme engelli bir kişinin bir matematik ödevini bu programı kullanarak rahatlıkla hazırlayabileceğine ve dersleri takip edebileceğine vurgu yaptı. Toplantının ikinci günü daha geniş bir kitleye hitap ediyordu. Matematik eğitimi, görme engellilerin eğitimi ve pek çok ilgili alandan gelen katılımcılara Infty tanıtıldı.

Elif: Program geliştirici ekibin programın Türkçe’ye uyarlanmasıyla ilgili tutumunu nasıl buldunuz?

Emre: Bizden böyle bir talep almaktan çok mutlu olduklarını belirttiler. Kaldı ki bu durum her hallerine yansıyordu. Çok disiplinli ve çok çalışkan bir ekip. Öğleden sonraki sunum nedeniyle yemek davetimizi geri çevirip zamanlarını çalışmaya ayırmak istediklerini söylediler. Açıkçası ben çok etkilendim. Böyle bir projenin dünyaya açılıyor olması sanırım onları mutlu ediyor. Böylece daha çok görme engelliye erişilebilir matematik materyali sunmuş olacaklar. Bizim için de devrim niteliğinde bir adım.

Elif: Derneğin bundan sonraki rolü ne olacak?

Emre: Biz bu programın Türkçe’ye uyarlanması için elimizden geleni yapacağız. Görme engellilerin eğitimi alanında çok önemli bir adım olacağına inanıyoruz. Şu an programdaki terimlerin Türkçeleştirilmesi için çalışan bir ekip kuruluyor. Aslında ekiptekiler çoktan çalışmaya başladı. Sonraki aşamalar ise henüz net biçimde planlanmadı. Fakat dernek olarak yapabileceğimiz ne varsa yapmaya hazırız. Programın uyarlanması kadar önemli bir diğer konu da programın ilgililere tanıtılması ve benimsetilmesi. Amacımız programın MEB tarafından kabul görecek hale gelmesi ve nihayetinde görme engellilerin eğitiminde aktif olarak kullanılması. Bunun bir aşaması da programın FATİH projesine entegre edilmesi olabilir. Bu konuda da çalışmalarımız sürüyor.

Elif: Peki proje ekibiyle toplantı dışında vakit geçirme fırsatınız oldu mu?

Emre: Evet onlara mini bir şehir turu yaptırdık. Açıkçası çok hazırlıklı gelmişlerdi. Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ni görmek istediler ve hayran kaldılar. Elbette Türk mutfağını da kendilerine tanıttık. Birlikte çalışması son derece zevkli ve verimli bir ekip. İşlerine çok hakimler ve bunu yapmaktan keyif aldıkları açık. Biz de onlarla birlikte bu konuda çalışmaktan çok memnun olduk. Özellikle de kısa süre içinde Türkiye’de artık görme engellilerin özgürce matematik eğitimi alabileceğini düşünmek çok harika.

Gerçekten Emre Bey’e katılmamak mümkün değil. Bunun hayalini kurmak bile çok güzelken, bunun için bir adım atıldığını görmek çok heyecan verici. Bunun gibi projeler sivil toplumun önemini bir kere daha gözler önüne seriyor, ayrıca geleceğe umutla bakmamıza katkı sunuyor.


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.