Festivalde cumartesi günü tam gün boyunca yemek standında görev aldım. Gün boyunca pek çok konuda hayatımda ilkler yaşadığımı söyleyebilirim. Sonrasında da hem benimle birlikte görev alan arkadaşımla hem de festivale katılmayan arkadaşlarım ve Adana’daki ailemle festival hakkında konuşurken düşünce ve kazanımlarımı yeniden değerlendirme imkanı buldum.
Hayatım boyunca hiçbir engelli ile birebir iletişim halinde olmadan 24 sene geçirmişim. Meğer toplumda kendilerinden men edilen her türlü haklardan faydalanmalarının destekçisi olduğum bir kesimi hiç tanımamışım. “Görme engelli” veya “kör” diyerek aslında insanları kafamdaki toplumsal olarak yaratılmış bazı kalıplardan hiç dışarıya çıkarmamışım. Onları onlar yapan özelliklerinin tek bir ifade ile sınırlandırılamayacağını, Dilek, Çiğdem… gibi isimlerinin ardında yatan koskoca benlikler ve yaşanmışlıklar olduğunu fark ettim.
Çocukluğumdan beri televizyonlarda gördüğüm “başarılı bir körün hikayesi” başlıklı haberlerin olağandışı olduğu için televizyonlarda yer ettiğini düşünürdüm. Boğaziçi Üniversitesi’nde kör bir hocam olması da bu büyük başarı hikayelerinden biri olarak gelmişti bana. Fakat tesadüf eseri o stantta görevli olduğum için tanıştığım Galatasaray Üniversitesi mezunu Çiğdem Abla ile birlikte aslında görmemenin engel olmadığını, büyük başarı hikayelerinin görme engelliler arasında da rahatlıkla rastlanabilen, olağan bir fenomen olduğunu; hayatta bir yerlere gelebilmek için gerekli ön şartın bütün bedensel fonksiyonlarının yerine getirilmesi olmadığını gördüm.
Gören bir bireyin bir kör ile evliliğine radikal bir karar olarak bakarken 2 çocuklu bir aile ile tanıştım. Başka bir örnekte ise görsel bir sanat olan origami yapabilmek için aslında görme duyusuna ihtiyaç olmadığına şahit oldum. Bisiklete binebilmek görme engellilerin asla yapamayacağı bir spor diye düşünüp buna üzülürken, “Eşpedal” ile birlikte büyük sorunlara ne kadar basit ve pratik çözümler getirebileceğimizi gördüm.
Festivalin bana kazandırdığı fakat festival ile ilgili olmayan bir kazanımım da var. Bu dersin müfredatının okuma paketini okuyarak, sınıfta öğretmeni dinleyerek veya arkadaşlar arasında tartışarak hazırlanamayacağının; bireysel temasların ve deneyimlerin farkındalık kavramını asıl olarak sağlayabilecek, içine doğduğumuz ve bizden yüzyıllar önce yine insan eli ile yaratılmış kalıplardan kurtulmamızı sağlayacak en önemli öncül olduğunu düşünüyorum.
***
Beyaz Baston Festivali’nin ilk güney kapıdan güney meydana olan başlangıç yürüyüşüne yetişemesem de stantları görüp inceleme fırsatım oldu. İlk olarak hatırı sayılır bir kalabalık olduğunu düşünüyorum. Gelip geçerken gören kişiler de olsa bayağı bir kişi burada ne var merakıyla stantlara gelip acaba neleri gösteriyorlar ve ne yapıyorlar? diye sordular. Dolayısıyla festivali, stantlarda ne olup bittiğini gören kişi sayısı fazlalaştı. Bunun dışında gözlemlediğim kadarıyla tamir standı ilgi çekiciydi. Oradaki çeşitli aletlerin gösterilmesi, nasıl kullanıldıklarının sunulması önemliydi. Yine yemek standı, bu aletlerin engelliler tarafından nasıl kullanıldığının gösterilmesi ve oradaki ortaklaşa çalışma güzeldi. Son olarak benim için bu festival gayet renkli ve tatmin ediciydi.
***
6. Beyaz Baston ve Erişilebilirlik Festivalinde ilk kez görev alma şansım oldu. Cuma günü öğleden sonra 4 saat yemek standında bulundum. Dilek abla ve Melike ablanın yemek yapmasına yardım ettik ve kedileri stanttan uzak tutmaya çalıştık. Bulunduğum 4 saat boyunca saatin nasıl geçtiğini anlayamadım. Çok kalabalık, neşeli ve heyecanlı bir ortam vardı. Açıkçası bu kadar kalabalık olmasını beklemiyordum. Hem katılımcılar hem de festivalde stant açan kurumların kalabalığı etkileyiciydi. Festival boyunca çeşitli etkinlikler de yapıldı, şarkılar söylendi. Diğer stantları gezme fırsatı da yakaladım Melike abla sayesinde. Benden onu stantlara götürmemi istedi ve beraber stantları dolaştık. Hemen hemen bütün stantları gezdik. Spor standında fiziksel engelli iki bireyin nasıl spor yaptığına, antrenmanlarına ve yarışlarına dair bilgiler edindik. Müzik enstrümanlarının sergilendiği stant da hoşuma gitti. Yaptıkları minyatür müzik aletlerinin üstüne QR kod koyarak enstrüman hakkında bilgiye ve nasıl bir sese sahip olduğuna kolayca ulaşılabiliyordu. Bir diğer stantta görme engelli bireyler için yapılmış satranç ve tavlalar da ilgimi çekti. Sıraların ve satırların kabartılması ve Braille alfabesiyle belirtilmesi oyunların oynanmasını kolaylaştırmıştı. Bunların dışında birçok stant vardı. Biri de benim yardım etmekte olduğum yemek standı. Yemeklerin hepsini Dilek abla ve Melek abla yaptı. Biz sadece paketleri bulmakta, açmakta ve eğer bizden bir şey isterlerse onlara vererek yardımda bulunduk. Çok lezzetli yemekler yaptılar. Katılımcılar da çok beğendi. Ben şahsi olarak bu festivalde olmaktan çok mutluydum. Yeni insanlar tanıdım. Hem eğlendim hem öğrendim. Umarım sonraki festivallere de katılma şansı yakalarım.
***
Yıllardır katılmak istediğim fakat kimi zaman haberim olmadığından kimi zaman ise vaktim olmadığından katılamadığım bu festivale bu sene görevli olarak katılmak benim için büyük bir zevkti.
Bu festival bana çok şey öğretti. Örneğin normalde görme engelli biri bana yol sorduğunda ona yardımcı olmak için onu kendim gideceği yere kadar götürmek isterdim. Fakat bu festival sırasında anladım ki görme engelli insanlar her zaman onların kollarına girip gidecekleri yere götürmemizi istemeyebilirler, yalnızca tarif ettiğim durumlarda bile gayet rahat gidecekleri yeri bulabilirler. Yani insanlar bizden yardım istemeden yardım etmememiz gerekiyormuş. Bu festivalde görme engelli insanların yemek yaptığını, oynadıkları oyunları gördüm. Mesela bir görme engelli tıpkı gören bir insan gibi satranç oynayabiliyor hatta kendi buldukları golbol diye bir oyun bile var. Kendi çalıştığım EEEH Dergi standındaki Meral Hanım ve Burak Bey'e kafamdaki birçok soruyu sordum ve onlar da sabırla cevapladılar. Demem o ki bu festivalde yardımlaşarak ve birbirimizi anlayarak çok rahat bir şekilde yaşayabileceğimizi ve eşit fırsatlar sunulduğu takdirde engellerin sadece kafalarda olduğu klişesini çok daha iyi anladım. Bundan sonra elimden geldiğince bunu yayacak ve bu farkındalık ile yaşayacağım.
Bunun dışında söylemek istediğim olumsuz bir şey de var. Ben 3 yıl kadar önce GETEM'de gönüllü okuyucuydum ve bu vesile ile her hafta GETEM'e gelirdim ama bu festivalden haberim, festival gerçekleştikten sonra olmuştu. Festivalin duyurulması noktasında eksiklikler olduğunu hocamızda söylemişti ve bence GETEM'de gönüllü okuyucu olan bir insanın bile festivalden haberinin olmaması bunun bir kanıtı. Örneğin unibogazici Instagram hesabı bu festivali günler öncesinden sayfasında yayınlayabilirdi, birçok festival için uygulanan bir şey bu. Festival günleri hem bir gönüllü hem bir katılımcı için harika geçiyor, sistem çok güzel kurulmuş durumda bence bu yüzden önümüzdeki sene festivalin duyurulması noktasında daha fazla çaba harcanabilir.
Son olarak bize böyle bir fırsat sunduğunuz için çok teşekkür ediyorum. Devamının olması dileğiyle; çünkü “Her yıl Ekim'de, Boğaziçi'nde, festival, festival, festival...”
***
6. Beyaz Baston ve Erişilebilirlik festivalinde cuma günü Braille ve dokunarak okuma yazma standında tam gün görev aldım. Öncelikle şunu söylemeliyim ki bu festivalde görev almak benim için ders gereği bir şey değildi, gerçekten orada bulunmak ve gönüllü olmak istedim. Günlerdir bu festivali bekledim, çok heyecanlıydım. Festival günü geldiğinde ilk önce standımızın asıl sahipleri Demet abla ve Mustafa abiyle tanıştım, dünya iyisi insanlarla. Bana braille alfabesini, daktilo kullanmayı, dokunarak okuyabilmeyi anlattılar ve ben inanılmaz hızlı bir şekilde öğrendim kendim bile çok şaşırdım buna. Standımıza çok talep oldu gün boyu. Liseli öğrenciler daktiloda isim yazmak istediler genelde. Onlarla ilgilenmek bana çok keyif verdi. Bunun haricinde standa gelen görmeyen arkadaşlar da çok fazlaydı. Kimisi alfabeyi daha bilmiyordu kimisi biliyordu, kimisi de bu konuda bizden yardım istediler. Bir tane aile gelmişti, anne baba ve görmeyen kızları vardı. Annesi ve babanın kızları için çabasını gördüm orada. Oraya gelerek hem kızlarının psikolojisini anlamaya çalışıyorlardı hem de kızlarına kendisi gibi olan birçok insan olduğunu göstermeye çalışıyorlardı.
Orada benim için görmek ya da görmemek önemini yitirdi. Hepimiz o kadar uyumluyduk ki ,asıl engelin kendi ön yargılarımız olduğunu anladım. Sanki kocaman bir aile olduk orada. Herkes mutluydu, güler yüzlüydü, birbirine sevgiyle bakıyordu. Benim için unutamayacağım bir gün oldu. Akşam olup eve dönerken içimde kocaman bir huzur vardı.
Umarım her geçen yıl daha da büyür bu festival ve ben de yine görevli olurum. Ve umarım herkes için "eşit, erişilebilir, engelsiz" bir hayat olur.