Toplam Okunma 0

Yazı dizisinin finalinde mercimek ve ezogelin çorbası, ekşili köfte, pirinç/bulgur/şehriye pilavı ve havuç tatlısı tarifine yer veriyoruz.

MERCİMEK EZOGELİN ÇORBA

Malzemeler: 1 bardak kırmızı mercimek, 1/3 bardak pirinç (mevcudiyeti varsa kırık olanından), 1 küçük patates, 1 küçük soğan, 1 tık sıvı yağ, 6 bardak su, tuz, pul biber, karabiber.
Kırmızı mercimeği ve pirinci bir kaba koyup ovuşturarak iyice yıkayın. Suyu süzüp yeniden doldurun ve bu döngüyü üç kez tekrarlayın. "Küçük boy" olarak nitelendirilen patatesi ve soğanı soyup dörde bölün. Mercimeği, pirinci, patates ve soğanı "derin" olarak nitelendirilen bir tencereye koyduktan sonra altı bardak su ilave edin. Sıvı yağ şişesini hızlıca tencereye boca edip doğrultun -ki ben buna "bir tık" diyorum. Ardından bir çay kaşığı kadar tuz ve tercihinize göre pul biber ve karabiber ekleyin. Eğer kokusunu ve tadını seviyorsanız yarım çay kaşığı kimyon da ekleyebilirsiniz. İki tur karıştırdıktan sonra ocağa oturtun ve kapağını aralık bırakmayı unutmayın. Mercimek ve pirinçler yumuşadığında -ki burnunuza çorba kokusu gelmeye başladıktan yaklaşık on dakika sonra oluyor bu süre- ocağı söndürün. On beş dakika dinlendirdikten sonra blenderın ezici/parçalayıcı ucuyla iyice karıştırın. Damak tadınıza uyuyorsa bir yemek kaşığı margarini veya tereyağını eritebilir ve direkt tencereye veya kâselere servis yaptıktan sonra kâseye erimiş yağı dökebilirsiniz.

Öneriler ve uyarılar:
- Gerçekten derin bir tencere kullanın; çünkü kabarmaya ve taşmaya hayli müsait bir çorba pişiriyorsunuz. Taşma riskini en aza indirmek istiyorsanız ocağın ikinci büyük yuvasında ve kısık ateşte pişirme işini yapın.

- Eğer blenderla çok uğraşmak istiyorsanız patates ve soğanı dörtten daha fazla parçaya da bölebilirsiniz. Ne var ki tencere içinde ava çıkmak pek eğlenceli olmadığı için maceraya girmemenizi öneriyorum.
- Ocaktan inen tencereye blenderla bodoslama dalmayın. Her ne kadar zımbırtının parçaları ısıya dayanıklı olsa da pek mantıklı bir davranış olmayacağından emin olun. On beş dakika bekledikten sonra blenderı dik bir biçimde tencereye daldırın ve yaklaşık üç saniye çalıştırın. Yine dik şekilde blenderı kaldırıp bir önceki yerin hemen yanına yerleştirip tekrar üç saniye kadar çalıştırın. Bu işlemi tencere zemininin her yerine uygulayın. Böylece patates, soğan ve mercimeğin bütün kalma olasılığını azaltmış olacaksınız. Tencerenin zemini tarandığında bu sefer blenderı kırk beş derecelik bir eğimle tutun ve tencere içinde daireler çizerek yaklaşık olarak bir dakika daha karıştırın. "Kırk beş derece açı nasıl oluyor?" diye sorarsanız eğer, blender bıçağının tencereye çarpmadan hemen önceki açısı oluyor, yanıtını veririm.
- Katil olmak, cani olarak değerlendirilmek veya bir metali öldürmek istiyorsanız çorbanızı teflon tencerede yapabilirsiniz. "Nasıl olsa bıçak değmiyor, sıkıntı olmaz" mantığını gütmenizi tavsiye etmiyorum; çünkü sıkıntı oluyor: Tencerenin ortasında yuvarlak bir alanın teflon kısmı sıyrılıyor. Sonra o tencereyi "Eh, en azından patates haşlamak için tencere almama gerek kalmadı" diyerek kenara kaldırıyorsunuz.
- Çorbanın suyu az olduysa veya patates fazla geldiyse çorbanın koyuluğu yoğun olacaktır. Emin olmak istiyorsanız bir kaşıkla tadım yapın. Koyu olduysa yarım bardak ılık veya sıcak su ekleyin. Blenderı bir tur çalıştırıp tekrar tadın. Parmağınızı daldırarak yoğunluğu kontrol etmekten uzak durun çünkü on beş dakika beklemiş olması elinizi yakmayacak kadar soğuduğu anlamına gelmiyor!

- Eğer ki mercimek değil de ezogelin çorba içmek istiyorsanız onun yapılışı da bundan pek farklı değil. İki çorba arasında üç fark var:

Birincisi Ezogelin çorbaya pirinç değil bulgur konuluyor. İkincisi  ezogeline soğan ve patates atılmıyor. 3.sü de malzemelerin karıştırılması aşamasında kuru nane eklemeniz gerekiyor. Ezogelin çorbaya niyetlenirseniz sofraya oturma anına birkaç saat varsa blender işini biraz daha geç yapın. Ezogelinde süre uzadıkça katılaşma biraz daha fazla oluyor. Blenderdan geçirirken gerekirse yine su, tuz ve baharat eklemekten çekinmeyin. Tabii farklı ezogelin çorba tarifleri de mevcut. Kimi kişi un, soğan, salça, pirinç vs. atarak yapıyor. Artık paşa keyfinize göre denersiniz alternatif tarifleri.

EKŞİLİ KÖFTE
Malzemeler: 200 gram kıyma, 1 adet orta boy havuç, 1 adet orta boy patates, yarım bardak pirinç, 3 yemek kaşığı yoğurt, 1 adet yumurta, 1 adet limon, 2,5 yemek kaşığı un, salça, karabiber, nane, tuz.

İlk olarak havucu kazıyıp patatesi soyun. Patatesi, küp küp kesin. Havucu ise ortadan ikiye ayırdıktan sonra kimi zaman ince kimi zaman kalın dilimler olacak şekilde kesin ve patatesle birlikte bir tabağa koyup kenara kaldırın. Eğer evinizde "kırık pirinç" varsa pilavlık pirinç kullanmayın. Yarım bardak pirinci iyice yıkayın. Ardından geniş bir kaba koyduğunuz kıymaya birer çay kaşığı kadar karabiber, nane ve tuz koyduktan sonra pirinci de ekleyin. Bodoslama yoğurma işine dalmadan önce bir yemek tabağına iki buçuk yemek kaşığı un koyun. Onun hemen yanına iki adet boş yemek tabağı ve yoğurma yapacağınız kabın yakınına da yarım kâse su koyun. Elinizde et kokusunun kalmasından hoşlanmıyorsanız lateks eldivenlerinizi takıp kıymayı beş dakika kadar yoğurun. Karışım hazır olduğunda kıymadan koparacağınız küçük parçaları avucunuzun içinde yuvarlayın. Tembellik edip kıymadan misket veya ceviz büyüklüğünde parçalar koparmayın. İşin içinde un ve pirinç olduğu için yapacağınız köfteler yaklaşık yüzde kırk şişecek. Bu nedenle nohut, olmadı nohuttan biraz daha büyük köfteler yaparak tabağa alın. Elinizde eldiven olsa da ara sıra parmaklarınızı su dolu kâseye sokup ıslatmanız kıymanın yapışmasını engelleyecektir. Bu aşamada tercih sizin. Çoğu kişi yaptığı köfteleri unlu tabağa atıp
beş on tane birikince unlayıp boş tabağa alıyormuş. Ben, "Nasılsa bulaşık makinesi yıkıyor" diyerek tabak israfı yapmayı tercih ediyorum. Bu yüzden yaptığım köfteleri önce temiz tabağa koyuyorum. Kıyma tükendiğinde unlayıp ikinci temiz tabağa alıyorum. Her neyse, devam edelim. Köfteler biriktiğinde misket şeklindeki köfteyi unlu tabağa atın. İyice unladıktan sonra silkeleyip diğer tabağa almanız gerekiyor. Bu işi yaparken zaten güdüleriniz size yön verecektir ancak işlerin hızlı olmasını istiyorsanız önerim şu: Köfteyi sağ elinizle unlu tabağın ortasına alın, sol elinizin dört parmağıyla kavradığınız unu köftenin üstüne serpin ve bu işlem aşamasında köfteyi sağ elinizle hafifçe çevirin. Daha sonra unlu köfteyi sanki sıcak kestaneyi bir avucunuzdan diğerine atar gibi parmak uçlarınızla iki elinize atıp tutun. Silkeleme işlemi de tamamlanmış sayılacaktır.

Tezgâhta hızlıca bir derleme toplama yaptıktan sonra bir tencereye bir miktar sıvı yağ koyun ve havuçla patatesi içine atın. Bir tatlı kaşığı salça ekleyerek yaklaşık dört dakika kavurun. "Kavurun" ifadesine dikkatinizi çekmek isterim. Soğanda olduğu gibi tencereye atıp lay lay lom moduna geçerseniz ince kıydığınız havuçlar tencereye yapışıyor. Efendi gibi spatula ile kavurmalısınız. Bu işlem bittiğinde tencereye iki buçuk bardak su ilave edin. Yani yaklaşık 800ml. Tencereyi orta ateşe alın ve kaynamasını bekleyin. Su kaynadığında köfte tabağını tencereye boca edin, şöyle birkaç tur karıştırın ve ocağın ateşini kısın. Ocağınızdaki en büyük veya en küçük yuvada değil, orta boy olan yuvada bu işi yapmalısınız. Kısık ateşte on beş dakika boyunca tutun.

Bu süre dolarken siz de terbiyecilik görevine sıçrayın. Bir kâseye yumurta kırın. Kimi tarifte yumurtanın sadece akının kimisinde sarısının kullanılması gerektiği söyleniyor. Yumurta akını ayıran aparat da piyasada satılmakta. Tercih sizin; ancak benim önerim hiç bunlarla uğraşmadan doğrudan "kabuksuz" bir yumurta kırmanız. Kâseye üç yemek kaşığı yoğurt da eklemeniz gerekiyor. Ancak yoğurt tepeleme olmamalı. Bunun anlamı şu: Yoğurdu kabından efendi gibi almalısınız. Bu iş nasıl yapılır, diye sorarsanız yanıtı da şu: Kaşık yoğurt kabının kenarından bir yerden daldırılıp bir miktar sondaj yapılır, daha sonra doksan derece tutulan kaşık yoğurt kabının iç kısmına yapıştırılarak yukarı doğru çekilir ve zamanı geldiğinde kaşığın açısı değiştirilerek foşurt efektiyle yoğurdun tezgâha düşmesi engellenir. Yoğurdu aldıktan sonra sıra geldi limon işlerine. Eğer limonunuz tavuk yumurtası büyüklüğündeyse bir limonun suyu tam geliyor. Ancak limonunuz büyükse yarım limon sıkmak da yeterli. Limonu çok sıkarsanız hâliyle ekşilik artıyor. Bu yüzden arzu ederseniz önce yarım limon sıkın, yemek piştiğinde limona ihtiyacı olduğunu düşünürseniz bir miktar daha ekleyip karıştırırsınız. Bu işlemde limonu elinizle değil limon sıkacağı ile yapmanızı öneriyorum. Posası, çekirdeği yoğurt ve yumurtanın olduğu kâseye düşmemeli. Limon sıkıldığında suyunu kâseye dökün ve yoğurt, yumurta, limon karışımını çatalla yavaş yavaş karıştırmaya başlayın. Ritmik hareketlerle çatalı sallarken başka yerinizin de sallanmamasına dikkat gösterin. Efendi efendi yemek yapıyorsunuz, striptiz değil.
Tenceredeki on beş dakikalık süreç dolduğunda arzu ederseniz tedbirli
olmak adına çatalla tencerede köfte avına çıkabilirsiniz. "On beş dakika" benim ocağıma göre bir süre. O yüzden ya tadın ya da koku ve sertlikle algılamaya çalışın. Bir kaşığa köfte alıp koklayın; henüz pişmediyse çiğ et ve un kokusunu fark etmeniz gerekiyor. Çiğ köfteye çatal daha kolay girer. Pişmişse sertlik hissetmeniz gerekiyor. Piştiği kanısına vardığınızda terbiyeyi tencerenin içine boşaltın ve dört beş dakika karıştırmaya devam edin. Eğer tembelliğiniz yemeğin tadından daha önemliyse karıştırmayabilirsiniz de. Ancak tembelliğin bedelini omlet kıvamlı ekşili köfte yiyerek ödeyeceğinizi garanti ederim. Bu süreç de dolduğunda ocağın altını kapatın. Üç beş dakika ortalıkta dolandıktan sonra tencereyi bir iki tur daha karıştırın. Eğer isterseniz yemeğin suyuna pişme aşamasında pul biber ekleyebilirsiniz. Ev salçası kullanıyorsanız veya salça küf yapmasın diye tuzluyorsanız yemeğin suyuna tuz koymanıza gerek yok. Ancak fabrikasyon salça kullanıyorsanız bir çay kaşığı tuz koyabilirsiniz. Köftenin tuzu yemeğe çok yansımayacaktır. Yemeğin yanına pilav
yapmanızı da öneririm. Nedeni basit: Pilavsız ekşili köfte, burunsuz
Laz'a benzer.

PİLAV
Lapalıktan uzak ve lezzetli pilav yapmak çok zor değildir. Ancak kesin olan bir şey var ki pilavda başarı, deneyimden geçiyor. Bir bardak pirinci yıkama kabına alın ve ovuşturarak üç dört tur yıkayın. Pirinç pilavında yıkama işini pek es geçmemenizi öneririm. Ne kadar iyi yıkarsanız pirincin üstündeki nişasta o denli azalıyor ve bu da "tane tane" olarak tanımlanan pilavın üretimine katkı sağlıyor. Tencerede bir yemek kaşığı kadar margarini eritin. Eğer istiyorsanız bir kahve fincanı kadar tel şehriye veya yarım avuç kadar arpa şehriyeyi de tencereye atın. Şehriye koyuyorsanız iki üç dakika kadar kavurun. Burnunuza yanık kokusu gelmeden önce tencereye pirinci ekleyin ve kavurma işlemine iki üç dakika kadar daha devam edin. Ahşap
spatula bu iş için gayet uygun bir araç. Pirinçleri sürgün edilmiş memur gibi tencerenin orasından burasına doğru sürekli yer değiştirtin. Un helvasının pişme sürecindekine benzer bir kokuyu duyumsadıktan sonra bir buçuk bardak suyu tencereye ekleyin. Buzluğunuzda varsa bir avuç haşlanmış nohudu, bir çay kaşığı tuzu ve tercihinize göre yarım çay kaşığı karabiberi koyup karıştırdıktan sonra tencerenin kapağını kapatın. Pirinç pilavı yaparken çoğu kişi pirinci kavurma işlemini es geçer. Ancak pirincin kavrulması pilavın tane tane olmasını sağlayan
etkenlerdendir. Yine çoğu kişi pilav yaparken soğuk su yerine sıcak su kullanır; ancak buna da gerek olmadığını söyleyebilirim. Kavrulurken belli bir ısıya sahip olan pirinç, tencereye eklenen oda sıcaklığındaki suyun ısısını dengeliyor.
Bulgur pilavına gelirsek… Aynı ölçekteki bulguru önceden yıkamak tercihinize kalmış bir konu. Lezzet ve tane tane olma mevzusunda pek fark yarattığı söylenemez. Aynı şekilde bulguru kavurmanıza da gerek yok. Daha lezzetli olmasını istiyorsanız yağı eritirken küçük küçük doğranmış kuru soğanı kavurabilirsiniz. Bulgur pilavına da nohut atılabiliyor. Tencereye bulguru ekledikten sonra rendelenmiş bir domates veya bir kaşık domates sosunu eklemeniz de fena olmaz; eğer bunlar yoksa yarım yemek kaşığı salçayı yağın erime aşamasında eklemeniz gerekiyor. Sanırım suyu ekledikten sonra tuz ve karabiber konulması gerektiğini söylememe gerek yok? Aynı ölçekler şehriye pilavı için de geçerli. Çok arzu ediyorsanız arpa şehriyeyi önceden yıkayabilir ve sonrasında "Hıı! Yıkanmaması gerekiyormuş demek ki" sonucuna doğrudan kendiniz ulaşabilirsiniz. Tencerede yağı erittikten sonra arpa şehriyeyi içine atın ve iki üç dakika kavurun. Suyu, tuzu ve karabiberi ekleyip kapağı kapatın. Farklı bir şeyler denemek isterseniz pirinç, bulgur ve şehriyeyi 1/3'er ölçek koyarak da pilav yapabilirsiniz. Aynı şekilde yapılıyor, nohut eklenebiliyor, karabiberi biraz daha fazla koyabiliyorsunuz. Bu karma pilavı "Acem pilavı" olarak adlandıran arkadaşlarım da oldu.

Öneriler ve uyarılar:
- Pilav işinde bir tutarlılık istiyorsanız bu iş için aynı tencereyi, aynı ölçeği, aynı ocak yuvasını ve aynı ateş harı seviyesini kullanın. Piyasada "pilav tenceresi" olarak satılan ürünler var. Bir veya iki kişi için hayli büyük olduğunu söyleyebilirim. Alternatif olarak yirmi santim çapında ve sekiz dokuz santim derinliğindeki tencereleri kullanabilirsiniz.

- Bir ölçeğe bir buçuk ölçek su orantısı, kullandığınız tencereye ve ateşin harına göre farklılık göstermeli. Çelik tencere kullanıyorsanız su oranını 1.70'e çıkarabilirsiniz. Ocağın en küçük yuvasında pilavınızı pişirin. Eğer ateşin harı fazlaysa gaz salımını yarıya indirin. Yani gaz ayar düğmesi saat yediyi gösterecek pozisyonda durmalı.

- Tel şehriye pek fark yaratmasa da pirinç pilavına atacağınız arpa şehriye miktarını ölçeklendirmeye dâhil edin. Yani bir bardak pirinç ve 1/4 bardak arpa şehriye koyduysanız su miktarınız en az 1.70 olmalı.

- Bahsettiğim; bire, bir buçuk ölçeklendirmenin silindirik bir bardak için geçerli olduğunu hatırlatayım. Eğer ölçek olarak kullandığınız bardak dar tabandan geniş ağıza doğru gidiyorsa orantıyı dengelersiniz.

- Ara ara suyun çekip çekmediğini kontrol etmenizin pilava zararı olmaz. Tatlı kaşığı bu iş için gayet uygun bir araç.

- Ateşin ne zaman kapatılması gerektiği sorusu biraz muallak. Tencerenin dibindeki su bitmiş olmalı; ancak içindeki pirinç, bulgur ise takır takır kurumamış olmalı. Kaşığı batırırken bir kayganlık hissediyorsanız ve tencerenin altında da suyu hissetmiyorsanız ateşi kapatın, iki kat olarak kopardığınız kâğıt havluyu tencerenin üstüne yerleştirin ve kapağı kapatın. Bu aşamada pirinç veya bulgurun hafif diri kalmasını önemsemeyin, bu şekilde on beş dakika dinlendiği taktirde pirinçteki hafif ıslaklık ve dirilik gidecektir.

- Çok zorda kalmadığınız sürece özellikle pirinç pilavına su eklemeyin. Eklemeniz gerektiğini düşünüyorsanız şu sorunun yanıtını verin: Hafif diri kalmış pilav mı daha iyi yoksa lapa bir pilav mı? İlla su ekleyecekseniz sıcak su koymanız gerekiyor ve suyu koymadan önce kaşıkla tencere içinde çarpı işareti şeklinde çizik açıp suyu sonra ekleyin. Böylece su sadece belli bir alanda kalmayacaktır.

- Damak tadınıza uyuyorsa pilava havuç, haşlanmış mısır ve bezelye koymanız da mümkün. Bir havuçtan üç dört santimlik bir parça kesin ve kazıdıktan sonra dikeylemesine dörde bölün. Tencereye margarini koyarken bu havuç parçalarını ince ince dilin. Yağın erime ve şehriyenin kavurma sürecine havuçları da dahil edin. Haşlanmış mısır, pirinç ve bulgur pilavında gayet güzel oluyor ancak bu tamamen kişisel bir tercih. Eğer istiyorsanız pilav harcı adı altında satılan ürünleri de kullanabilirsiniz.

- Pilav, artık yemeklerin değerlendirilmesi için de uygun bir yemektir. Buzdolabında bir gece önceden kalan bir tabak taze fasulyeyi bulgur pilavı için kullanmanızı şiddetle tavsiye ederim. Keza aynı şekilde bezelyeli tavuk yemeği de bulgur ve pirinçle gayet başarılı sonuçlar doğuruyor.

- Dibi tutmuş veya boşalmış olan pilav tenceresini yıkamadan önce içine su koyup on on beş dakika bekletirseniz temizleme işleminin daha rahat ilerleyeceğini de garanti ederim.

- Evinizde yangın söndürme tüpü yoksa tencereye kâğıt havlu sermeden önce ocağı kapatmayı ihmal etmeyin. Hain teröristlerin evinizi yakmak için ocakla işbirliği yapabileceğini aklınızdan çıkarmayın.

HAVUÇ TATLISI (CEZERYE)
Malzemeler: Yarım kilo havuç, 15-20 adet petibör bisküvi, 1 su bardağı ceviz içi, 1 yemek kaşığı margarin, 1 su bardağı toz şeker, 1 paket hindistan cevizi, istediğiniz takdirde ek olarak 10-15 fındık, çikolata parçacıkları ve bir miktar kullanıma hazır çikolata sosu.

Önce havuçları kazıyın, daha sonra iyice yıkadığınız havuçları rendeleyin. Bu aşamada blender da kullanabilirsiniz ancak normal rende daha iyi oluyor. Blenderda parçalarken havucun suyu fazla çıkıyor ve bazı parçalar kalın kalabiliyor. Yemek kaşığını margarine daldırın ve kenarına doğru yaklaştırın. Böylece dolu dolu bir kaşık margarin almış olursunuz; tepeleme dolu alırsanız yağlı bir cezeryeniz olur. Kullanacağınız tencerenin teflon olmasına dikkat ederseniz bir de tencere kazımak zorunda kalmazsınız.

Tavsiyem mutfağınızda varsa "makarna tenceresi" olarak adlandırılan derin tencereyi seçmeniz. Margarini tencereye koyduktan sonra rendelenmiş havuçları da içine atın. Birkaç dakika orta ateşte ahşap spatula ile çevirin. Ocağın başından ayrılıp blender içine bir bardak cevizi ve beş on tane fındığı atın. Malzemeler listesinde "1 bardak" yazdım ancak kırılmış ceviz içini kastetmediğimi hatırlatayım. Blenderdaki cevizi bir tabağa alın ve tekrar ocağın başına dönün. Cevizi parçalama aşamasında geçen o kısa sürede yağ erimiş, havuçlar da hafif ısınmış olacaktır. Toz şekeri tencereye dökün ve ara vermeden birkaç dakika karıştırın. Karıştırırken ara sıra spatulayla dikeylemesine eşeleme yapın böylece havuçlar ezilecektir. Zaten piştikçe ölgünleştikleri için boyutları da küçülüyor. Ateşin harına göre yaklaşık on beş yirmi dakika ara ara karıştırmanız gerekiyor. Sabit bir süre yok. Ocağın yanına bir çatal koyun ve havuçların ne oranda piştiğine bakın. Havuç rendesi ölgünleşmeye yüz tuttuğunda cevizi tencereye boşaltıp iyice karıştırın. Havuçlar pişene kadar kısa aralıklarla karıştırmanız gerekiyor.

Havuçların canına okuduğunuzda tercihen derin ve porselen bir kaba karışımı boşaltın. Plastik de olabilir ancak sonradan temizlenmesi gerektiği düşünülürse seramik, porselen veya cam en iyisi. Derin kaba koyduktan sonra kendinize bir kahve yapın. Bir yandan kahvenizi yudumlarken diğer yandan mutfağı talan etme işine hazırlanın.

Bisküvileri ortadan ikiye kırıp blendera atarak toz hâline getirin, bir kâseye kullanacaksanız çikolata sosu sıkın, diğer bir kâseye kullanacaksanız çikolata parçacıklarını koyun, kalan fındığı da yakın bir yerlere koyduktan sonra son olarak tezgâha boş bir yemek tabağıyla boş bir servis tabağı çıkarın. Kahveniz bittiğinde havuçlar mıncıklayabileceğiniz miktarda soğumuş olacaktır. Ufalanmış bisküvinin bir kısmını havucun üstüne atın. Bir süre yoğurun; eğer bir cıvıklık hissederseniz kalan bisküvileri ekleyin, kıvamı güzel gelirse toz bisküviyi başka bir yerde değerlendirirsiniz. Malzemeler listesinde "15-20 adet" denmesi bir kural değil. Havucun suyuna ve şekerin oranına bağlı olarak değişebilir. Yaklaşık beş dakika yoğurduktan sonra cezerye kıvama gelecektir. Bu aşamadan sonra keyfinize göre takılabilirsiniz. Benim keyfim şöyle: Karışımdan kopardığınız büyük bilye boyutundaki parçacıkları avucunuz içinde yuvarlayarak küre hâline getirin ve boş yemek tabağına koyun. Seramik kabı lavaboya postalayıp içine su doldurarak terk edin. Yukarıda yazmayı unuttum sanırım; eğer tencereyi de su ile henüz seviştirmediyseniz son fırsatı kaçırmayın!

Boş bir yemek tabağına hindistan cevizini dökün. Yaptığınız havuç toplarını hindistan cevizine batırın, harmanlayın ve bu işi hafif bastırarak yapın. Bu şekilde beş altı tane yaptıktan sonra bu sefer havuç toplarını önce çikolata parçacığının durduğu kâseye atın. Kâh içine çikolata iteleyerek kâh üstüne bir iki tane yapıştırarak harmanlayın ve sonra yine hindistan cevizine bulayarak servis tabağına koyun. Beş altı tane böyle yaptıktan sonra bu kez havuç topunu önce çikolata sosuna, sonra çikolata parçacığına ve ardından Hindistan cevizine bulayarak servis tabağına yerleştirin. Fındığınız kaldıysa bazılarının içine fındık da tıkıştırabilirsiniz. Havuç toplarınız azalırken çikolata parçacıklarını da bitirmeye çalışın. Sosla karışınca yağmur yemiş pamuğa dönüyorlar. Toplar bitince hindistan cevizi kâsesinde kalanları servis tabağının üstüne serpin. Evde kürdanınız varsa topların üstüne kürdan saplayıp soğumaya bırakın.
Pişirme aşamasında ve yoğurma anında yenilebilir kıvama gelmiş olan cezerye size biraz tatlı gelebilir. Ancak buzdolabının alt kısmında yarım saat kadar beklediğinde şekeri kıvama gelecektir. Tabii gelmeyebilir de; tarif içine itelediğim onca çikolata ve şekerden de anlaşılacağı üzere sert ve şekersiz kahve ile cezeryeyi tüketiyorum! Piyasada kakaolu petibör bisküvi satıldığını da hatırlatmak isterim. Farklı denemeler de yapabilirsiniz. Yulaflı bisküvi ile deneyebilirsiniz. Negro gibi içi kremalı bisküvi de fena olmuyor ancak krema nedeniyle çok daha az bisküviyle katılaşıyor. Cezeryeyi yoğurma aşamasında bir çay kaşığı Türk Kahvesi'ni eklemenizi de tavsiye ederim. Hoş bir tat veriyor.

Eh, bunca yiyeceği pişirip yedikten ve bulaşık makinesini doldurduktan sonra şu şarkıyı mırıldanarak mutfaktan çıkmanız da şart: "Kaldır totonu hop hop; şıkıdım, şıkıdım, şıkıdım. Salla göbeğini hop hop; şıkıdım, şıkıdım, şıkıdım. Gidip koşu bandına hop hop…"

Mutfak kapısından on santim uzaklaştıktan sonra kurulması muhtemel
cümle önerisi: "Yok ya ne bandı, uzanacağım kanepeye, yoruldum ulan!"


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.