Toplam Okunma 0

Sevgili EEEH Dergi okurları. Bu yazıma size bir soru sorarak başlamak istiyorum. “Sır” nedir? Yakın bir arkadaşınız ya da bir akrabanız size “Bir sır vermek istiyorum” dediğinde aklınıza nasıl bir şey gelir? Bir şeyi sır yapan nitelik nedir? Sırlar neden herkesle paylaşılmaz? Paylaşılırsa ne olur? Ya da şöyle sorayım, sırlar paylaşılır mı? “Şimdi bunları bize neden soruyorsun?” diye söylendiğinizin farkındayım. O halde anlatayım.

Sıradan bir okul gününde oğlumun öğretmeni onu yanına çağırmış ve “Eren, birkaç gün önce seni kör birine yardım ederken gördüm. Kimdi o?” diye sormuş. “Annemdi öğretmenim” diye cevap vermiş. “Senin annen kör mü?” diye sorunca oğlum “Evet öğretmenim, annem kör. Yani aslında az görüyor” demiş. Öğretmeni kulaklarına inanamıyor gibi tekrar sormuş. “Az mı görüyor annen, görme engelli mi?” “Evet öğretmenim” demiş oğlum. “Anladım Eren, bu aramızda bir sır olarak kalacak. Benimle her sırrını paylaşabilirsin, tamam mı?” demiş ve yerine göndermiş oğlumu.

Bu diyaloğu akşam bir sohbet sırasında Eren bana ve babasına anlattı. “Eren’ciğim, anneme yardım etmiyordum, birlikte bir yere gidiyorduk deseydin ya” diye sohbeti ilerlettim. “Hem benim kör veya az görüyor olmam bir sır değil ki. Gizlediğimiz bir durum değil, sen de biliyorsun” dedim. Babası da “Evet oğlum, hatta babam da az görüyor diyebilirdin. Zaten biz bu bilgileri okula senin kaydını yaptırırken doldurduğumuz formun veli bilgileri kısmında yazmıştık. İlkokula başladığında sınıf öğretmenine daha ilk günden az gördüğümüzü söylemiştik. Gayet doğal karşılamış ve” Olabilir, ne var bunda” demişti. Ortaokula daha bu yıl başladın ve pandemi koşulları hala hakim olduğu için okul bahçesine biz veliler giremiyoruz. Zaten servisle okula gidip geliyorsun. Kör olduğumuzu sözlü olarak da bildirmek için bir ortam oluşmadı. Durduk yere de “Biz körüz” demeyi anlamsız bulduk. Kör ya da az görüyor olmak utanılacak bir şey değil ki gizleyelim. Sakladığımız bir durum da değil. Her bireyin farklılığı vardır, kör olmak da bunlardan biridir sadece” dedi. “Biliyorum baba ama ne bileyim işte bunları söylemek o an aklıma gelmedi” dedi oğlum. “Peki kendini nasıl hissettin öğretmeninin bu tavrı karşısında?” diye sordum. “Hiiiç anne sıradan” dedi.

Çocuklar özellikle de kör ebeveynlerin çocukları yeti farkı olan kişilere önyargı beslemezler. Önyargılı olmamaları için biz de olabildiğince onların zihnini “sağlamcılıktan” uzak tutmaya çalışıyoruz. Bizimle birlikte büyüyorlar ve hayatı farklı yöntemlerle birlikte nasıl yaşadığımızı görüyorlar. Bizim farklılıklarımız, çocuklarımız için gayet doğal bir durum. Yani olması gerektiği gibi. Çocuklarımızın arkadaşları için de durum benzer işliyor. Oğluma arkadaşlarının benim kör olduğumu bilip bilmediklerini sorduğumda “Evet anne, hepsi biliyor” cevabını aldım. “Sana soruyorlar mı annen nasıl işlerini yapıyor diye?” “Anne, tuhaf gelmiyor ki onlara. Sıradan gibi görüyorlar” dedi. Tabii bu durum başka arkadaşlarla ilişki kurduğunda ya da çocuklar yetişkin olduğunda değişebilir. Ama değişmemesi biraz bizim elimizde. Bir örnek daha vereyim. Kör bir arkadaşımın üç yaşındaki oğlu kucakta gezmeyi çok seviyor ve hala babasının kucağına çıkıp kendisini taşıtmak istiyor. Bastonunu da babasının eline vermeyi unutmuyor tabii. Yani “Babam kör, beni taşıyamaz” diye düşünmüyor, bastonla yürüdüğünü daha o yaşta biliyor. Oğlumun öğretmeni ise körlüğü saklanması gereken ya da başkası tarafından bilinmemesi gereken bir şey olarak görüyor olsa gerek, benim kör olmamı bir sır olarak tutmayı uygun buluyor. Bu davranışı sergileyen kişinin bir eğitimci olması, konunun ayrı bir boyutu. Çünkü öğretmenler gibi eğitmen kimliğindeki kişilerin daha kapsayıcı olmaları gerektiğini düşünüyorum. Topluma ve özellikle çocukların zihnine yön veren ve örnek olan bireyler oldukları için hayata zengin bakış açılarıyla bakmaları gerekiyor bence.

Ne dersiniz, yukarıda anlattığım olay “sağlamcılık” kaynaklı olabilir mi? Yoksa öğretmeni oğlumu akran zorbalığından mı korumak istedi? Eğer akran zorbalığı ise kendisi bir öğretmen olduğuna göre öğrencilerinin zihnini bu konuda beslemesi, farklılıklara saygı duymayı öğretmesi gerekmez mi? Bir de “Benimle her sırrını paylaşabilirsin” demiş ya, diğer çocuklar için de bu geçerli değil mi? Yani ben olsaydım Eren’in yerinde, “Diğer arkadaşlarım da ailesiyle ilgili bir durumu paylaşamaz mı öğretmenimle? Sadece ben mi öğretmenimle yakın olabilirim? Öğretmenim bana böyle yakın davrandığı için diğer arkadaşlarım beni dışlar mı? Öğretmenimin bana pozitif ayrımcılık yaptığını düşünmezler mi? Acaba annem ve babam kör olduğu için mi bana bu ayrıcalığı tanıdı?” diye düşünürdüm. Oğlum bu konuda bir şey söylemedi ama zihninden geçmiş midir bilmiyorum. Beni düşündüren başka bir şey ise biz kör olma durumunu gayet sıradan bir şey olarak anlatıp gizlemezken, körlüğü benzer şeyleri farklı yöntemlerle yapmak olarak tanımlayıp “Her insan farklıdır ve herkes aynı yöntemleri kullanmak zorunda değildir” gibi bilgilerle besleyip “sağlamcılıktan” uzak tutmaya çalışırken, öğretmenin bu davranışı karşısında “Yanlış mı anlatıyor annem ve babam. Onların kör olduğunu herkesle paylaşmamam mı gerekir acaba?” diye zihninde soru işaretleri uyandırmış olabilir mi?

Sevgili okurlar, peki siz ne düşünüyorsunuz? Benimle paylaşır mısınız? Birlikte düşünelim ve tüm bu sorulara cevap arayalım. Yorumlarınızı bekliyorum.


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.