Toplam Okunma 0
Görselde beyaz renkli bir çamaşır makinesinin kapağı sola doğru açık şekilde görüntüleniyor. Bir kadına ait olduğu anlaşılan eller, makinanın içerisindeki rengarenk ve sıralı şekilde duran havluya benzer çamaşırları  düzenli bir şekilde kendine doğru  doğru çekiyor.

Peşin peşin söyleyeyim: Yazı dizisinin bu bölümü ve sonrasında yazılanların bir kısmı size "doğru" gelmeyebilir. Çünkü bu tür konular yaşanılan coğrafyaya, aile kültürüne ve daha nice şeye göre değişiklik gösterebilir. Şu şekilde örnekleyeyim: Kimi kişi vardır yorganı nevresime soktuktan sonra düğmelenen tarafı ayakucuna gelecek şekilde serer. Kimisi de bunun tam tersini yapar. Kimi kişi toz almadan önce süpürür kimisi toz aldıktan sonra. Sonuç itibarıyla ne artistlik yapmakla ne de artistlik yapanla uğraşın ve gidip annenizden öğrendiğinizi uygulayın. [Açık ağızlı gülümseme]

 

Önce birkaç öneri ile başlayayım. Böylece yeteri kadar deneyimli oldukları için yazı dizisinden pek de faydalanamayacaklarını düşünenleri dürtelim.

 

TOKALAR

Çamaşır yıkarken beni en çok sinir eden şey çarşaf, nevresim veya lastikli çarşafın diğer çamaşırların etrafına dolanmasıdır. Eski makinemde daha seyrek olan bu uyuz konu, daha yüksek devirli ve kapakla kazan dibi eğimli olan yeni makinede daima yaşanan bir uyuzluğa dönüştü. Kabul, tüm çamaşırı makineden tek parça olarak çıkarmak oldukça körcül ama o bohçayı asmadan önce ayırma çok can sıkıcı. "Aldırma, yine de temizleniyor" demesini saymazsak annemin de bir çözüm önerisi olmadı. İşte, işte insanlığın önünde bir duvar gibi yükselen bu hain engeli çoraplarımı birbirine bağlarken aklımda çakan bir şimşekle yıktım, sevgili kördaşlar! [Açık ağızlı gülümseme]

 

Muhtemelen benden önce zaten keşfeden olmuştur ancak ben yine de bulduğum çözümü paylaşayım: Tuhafiyecide satılan ve çocuklar için üretilmiş saç lastiklerini kullanmak. Çarşafı şöyle bir öne doğru silkeledikten sonra ayakucunun her iki tarafından tutup çarşafı büzüştürüyorum. Lastiği geçirip elli santim kadar içeri çekiyorum. Aynı işlemi diğer uçtan da yapıyorum. İki lastik çoğunlukla yetiyor ama isterseniz üç tane de geçirebilirsiniz. Aradaki mesafe çok yakın olmadığı için çarşaf diğer çamaşırların çevresine dolanamıyor ve yeteri kadar da temizleniyor. Sadece tam ortaya tek bir lastik takmak bile o uyuz ıslak çamaşır bohçasıyla karşılaşma olasılığınızı azaltıyor.

 

Çorap eşleştirme sürecinde de aynı yöntemi önerebilirim. Çengelli iğne pek güvenilir değil; plastik çorap tutaçları deseniz takada-tukada ses çıkarıyor; silikon çorap tutaçlarıysa fiyat ve kullanım süresi arasında akıl dışı bir dengesizliğe sahip. Kısacası çocuk saç lastiği bu iş için bence ideal. Silikon tutaçlar gibi sıcak sudan etkilenip hızlı deforme olmuyor -ki olsa kaç yazar, fiyatı ucuz.

 

KİRLİ ÇAMAŞIR SEPETLERİ

Piyasada çift gözlü kirli çamaşır sepetleri olduğunu bilmeyenler vardır sanırım? Yani eğer kirli çamaşırlarınızı koyduğunuz sepet tek gözlüyse ve beyaz-renkli ayrımını içine koyduğunuz iki farklı çöp poşetinde yapıyorsanız buna mecbur değilsiniz. Aslına bakarsanız kırtasiyeden alacağınız tabaka mukavvayı kirli çamaşır sepetinin içi genişliğinde kesip tornavida ile mukavvaya açacağınız deliklerden ince telle sepete bağlamanız hâlinde aynı sonuca ulaşabilirsiniz.

 

Tabii ben bunları bekâr yaşamı çerçevesinde yazıyorum. Dört kişilik bir ailenin çamaşırlarından sorumluysanız sizin için de güzel bir haberim var: İki kirli çamaşır sepeti birbirine yapışık olarak da satılıyor. Hatta ve hatta Çinliler bu sepetlerin dubleksini de yapmış. İki sepet üst üste duruyor ve her iki sepetin üst kısmı çöp kutularında olduğu gibi sallanan bir şapkayla kapatılmış. Çamaşırları oradan attığınızda sepet alanına düşüyor. Sepet alanıysa tıpkı bir mutfak dolabı kapağı gibi açılabiliyor. Zamanı geldiğinde kutunuzu açıyor akıllıca davrandıysanız çöp torbasına düşmüş çamaşırlarınızı alıyorsunuz. Sonuç? Evreşe yolları dar, size pazarda leğenci aramak var.

 

ÇAMAŞIRLARI AYIRMA

Temelde, yıkama sürecinde çamaşırların beyaz-renkli olarak iki gruba ayrılması neredeyse evrensel bir durum. Ne var ki, artık bir mecburiyet değil. Bu ayrımın temel sebebi yıkama sürecinde boya akıtan kumaşlarmış. Hazır giyim üreticileri sanırım artık daha gelişmiş boyama teknikleri kullanıyor. Çünkü bazen beyazların arasına karışmış yeşil tişörtümü asılmış gören annem, "Eski zamanlarda olsaydı şimdi tüm kıyafetlerin penguene dönmüştü" diyor. Üniversite öğrencisi değilseniz penguen olma riskini göze almayın ve beyaz-renkli olarak gruplamayı sürdürün.

 

Beyaz-renkli ayrımı sonrasında alt ayrımlar yapan kişiler vardır. Kimisi iç çamaşırlarını ayrı yıkar kimisi havluları beyazların içine koymamayı tercih eder. Bunlar en başta da dediğim üzere değişken konular. Bana göre her gün duş alan ve beden temizliğine dikkat eden birinin, iç çamaşırlarını uzun süreli bir yıkama programında tişört-kazak vb. ile yıkamasının bir sakıncası yok. Ama siz tutup üç günde bir duş alıyorsanız, taharet musluğunun yaşamınız için hiçbir anlamı yoksa ve bir saatlik bir yıkama programı tercih ediyorsanız pasaklının önde gidenisiniz demektir. [Açık ağızlı gülümseme]

 

Yıkama öncesi yapılan diğer bir işlem çamaşırın makineye atılma halidir. Kimi kişi çorap, atlet, pantolon gibi doğrudan tene temas eden giyim ürünlerini ters-düz eder. Yani iç kısmı dışa gelecek şekilde çevirerek makineye atar. Kimi kişi de bu işlemin tam tersinin doğru davranış olduğuna inanır ve çıkarma anında ters dönmüş olanları düzelterek makineye atar.

"Hangisi doğru?" sorusunun yanıtı bana göre tamamen kişisel temizlik alışkanlıklarına bağlı. Şahsen gövdemin ve bacağımın, oturduğum otobüs koltuğundan daha temiz olduğuna inandığım için ben kazak veya pantolonu ters-düz yapmıyorum. Açıkçası düz attığım bir dünya atlet ve tişörtün ters dönmüş çıktığını dikkate alırsak bu konunun çamaşır makinesini zerre kadar ilgilendirmediğine inanıyorum. Umurunda bile değil hergelenin! [Açık ağızlı gülümseme]

 

PROGRAM SEÇİMİ

Dürüst olayım: Bu konuda deneyimim yok. [Açık ağızlı gülümseme] Makinem geldiğinde anneme sordum. "Ben 220 dakikalık programda 80-90 derecede yıkıyorum hep" dedi. Ayarladım. Sonrasında, "İstersen kısa program var tişörtleri yıkayabilirsin" dedi. "Tişörtlerin içinde ben olmadığım sürece o makineyi tişörtle doldurabileceğimi sanmıyorum" yanıtını verdim.

 

Amma velakin ve filhakika kullanım kılavuzundaki programlara şöyle bir baktım. Aslında uzun uzun da yazılabilir ama ben özet bir cümle kurmak istiyorum: Yıkama aşamasında su ısısının önemli olduğu kumaş türlerini tercih etmiyorsanız 70-90 derece aralığında bir sıcaklık ve kişisel hijyen anlayışınıza uygun bir süredeki tek programı kullanın gitsin. Ama ve lakin eğer küçük bir çocuğunuz varsa veya sık sık birkaç saatliğine bazı kıyafetler giyiyor ve sonrasında çamaşır sepetine atıyorsanız belki de seçeneklerinizi bilmeniz iyi olur. [Gülümseme]

 

Program düğmelerini öğrenmekle zaman kaybetmenize gerek olmayabilir ama "ek su al", "bir kez daha sık", "çocuk kilidi" ve başlangıç düğmesi fonksiyonlarını öğrenmeniz iyi olur. Özellikle başlangıç tuşu fonksiyonlarını mutlaka sorun. Bazı makinelerde Başla/Durdur tuşu dışında bir de "bitir/sıfırla" tuşu var. Makineyi çalıştırdıktan hemen sonra içine atmayı unuttuğunuz bir şeyi hatırlarsanız veya elektrik kesintisi vb. nedenle cihazın aklı karışırsa sıfırlama işinize yarayacaktır. Çoğu makinede "Başla/Durdur" tuşuna 5-10 saniye basılı tutmak sıfırlama işlemini tetikliyor. Bilmeyen yoktur ama yine de söyleyelim; makinenin kapağı bu tür müdahalelerden sonra hemen açılmaz. Kapak kilidi 60-120 saniye sonra devre dışı kalır.

 

TEDBİRLİ OLMAK

Sevdiğim bir söz vardır: “Felaketlerin mantığı olmaz.” Evinizde küçük bir çocuk veya evcil hayvan varsa ve çok kısa bir süre bile makineyi doldururken oradan ayrıldıysanız kapağı kapatmadan önce mutlaka kazanı kontrol edin.

Bir arkadaşımın kedisinin bu şekilde öldüğünü şahsen gördüm. Google'da küçük bir araştırma yaparsanız kaşla göz arasında kazanın içine giren ve sonrasında ölen çocuk haberlerine ulaşabilirsiniz.

 

Aynı zamanda kapağı kapattıktan sonra çalıştır düğmesine basmadan önce elinizi kazan kapağının çevresinde bir tur çevirin. "Araya bir şey sıkışsa kapak kapanmaz; kapansa bile çalışmaz" demeyin. Kapanıyor ve aynı zamanda çalışıyor da vicdansızlar. Şahsen bir bornoz kuşağı ucu yüzünden koca bir odayı paspaslamak zorunda kaldığımı itiraf edebilirim. Asıl felaketi yaratan şey kuşağın sıkışması değil, makineyi başlattıktan sonra uyuklamaya karar vermiş olmamdı.

 

Çamaşır ayırma ve makineye atma sürecindeki diğer sorularınızı da annenize sorabilirsiniz. Zaten çoğunlukla hepimiz onların önerdiğini yapıyoruz; çünkü genelde haklı oluyorlar. Di mi? Ama Cemile Teyze? Hazır fırsatını bulmuşken yazılarımı seslendirdiğiniz için de bolca teşekkür ederim. Dergimizin editörü Burak'ın gençlik yıllarındaki çamaşır deneyimlerini sizden öğrenmeyi çok isterdim. Muhtemelen olaylar şöyle gelişmiştir, diye düşünüyorum:

C: Oğlum, beyaz ve renklileri birlikte yıkayamazsın.

B: Olmaz, anne… Olursa ayrımcılık olur.

C: Oğlum, boya akıtır bulanır çamaşırların.

B: Bu… bu bir sağlamcılık, anne. Bulanabilir, ben sağlamcılığa karşıyım.

C: Tamam, oğlum. Sen iyisi mi içeriye git.

B: Tabii ki anne!

G: Yani EEEH Dergi’den Gülcan’a göre B son sorunun yanıtında kesinlikle “tabii ki anne” dememiştir. “Baskılar bizi yıldıramaz” sloganıyla salona doğru yürüyüşe çıkmıştır.

Burak ise bu yazıyı annesinin değil de Kübra hanımın okuyacağını bildiği için, Murat ile Gülcan’ın hain planlarının suya düşmesine zalimce gülmektedir…


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.