Son yazının finalinde yer alan anlatım yazının tüm içeriğinden daha çok ilgi çekti sanırım. Benim yazının bittiği yerin hemen sonrasında sevgili Gülcan'ın eklediği satırları, onun ardından da gerçekleştirdiği zalim darbeyi itiraf eden Burak'ın yazdıklarını okuyunca, "Hah, birazdan Selahattin Duman da peyda olacak" diye düşünerek oldukça kaygılandığımı itiraf etmeliyim ki, Duman'ın öte diyara göç edişi üzerinden birkaç yıl geçtiğini biliyorum. Ancak bu yazının sonunda açıkladığım yöntem o denli eğlence ki, geçen ay yaptığı hamleyle gençlik yıllarında ev işlerinden paçayı yırtmak için envaiçeşit numara yaptığı ayyuka çıkan Burak ve hatta Selahattin Duman'ın bile yazıya kaynak yapmaya gönlü el vermeyecek. [Açık ağızlı gülümseme]
Leğen ve Mandal
Lamı cimi yok; körcüllüğe en uygun leğen biçimi dikdörtgen veya kare olanlar. Köşeleri daha geniş olduğu için çamaşırları makineden leğene alırken ve leğeni taşırken, çamaşır düşürme riski azalıyor. Leğenciye uğramadan önce kazan kapağının en alt kısmının yüksekliğini ölçmeniz akılcı olacaktır. Böylece leğeni altına koyup kapağı "Zart!" diye açmanız, felaketlerle sonuçlanmayacaktır.
Kişisel olarak ucu yuvarlak ve sap kısmı kısa olan mandalların pek kullanışlı olmadığını düşünüyorum. Ahşap mandallar fena sayılmaz ancak benim önerim sap kısmı uzun olan ve yayın altında kalan kısmı üç tırtıklı olan plastik mandalları seçmeniz. Çamaşırı ipe asıyorsanız, o tırtıklar çok etkili oluyor. Birinden sıyrılsa, diğeri yakalıyor.
Unutmayın, Yeni Yıkadınız!
Bekârları yok sayan beyaz eşya üreticilerinin yaptığı ve vicdansızlık abidesi olan yedi kg kapasiteli bir makine kullanıyorsanız veya farklı nedenlerden dolayı seyrek çamaşır yıkıyorsanız, o leğeni kullanmadan önce nemli bir bezle silmek gerekiyor imiş. Annem öyle diyor… Üstelik üşenip "Eee, anneler zaten hep bir şeyler der…" diyerek silmediğimde ve beni enselediğini dikkate alırsak, sanırım gerçekten silmek gerekiyor. Tabii Antalya sıcaklarında camların sürekli açık olmasından kaynaklanan bir gereksinim de olabilir.
Maalesef ki aynı konu çamaşır askılığı ve çamaşır ipleri için de geçerli. Yani şey… Nasıl demeliyim bilmiyorum ama olay şöyle gerçekleşiyor: Beyaz bir tişört veya atlet giymişken kapı çalıyor. Annem içeri giriyor. Birkaç saniye sonra kumaşı çekeleyip silkelerken, "O ipi silmeden asarsan zebra gibi dolaşırsın" benzeri bir şey diyor…
Silme konusundan em vurmaya başlamışken, çamaşır asmadan önce odayı paspaslamayı alışkanlık hâline getirdiğimi de söylemeliyim. Ama bunun annemle bir alakası yok. Çamaşırları gruplarken veya asarken yere düşürecek kadar beceriksiz olmamla alakalı.
Mandal Kullanımı
Çamaşır asma sürecinde mandal kullanımı oldukça önemli bir
konu. Yazı dizisi için bu konuda şu notları almışım:
Mandal tasarrufu yapmayın. Tişört, atlet, iç çamaşırı, kumaş pantolon gibi ürünlerde iki mandalla tutturmak yeterli. Ancak iri yarı birine ait kot pantolon, çarşaf vs. için daha fazlasına ihtiyacınız olacaktır.
Mandalları dişiniz veya dudağınız arasında tutmayın. Anneniz yakalarsa kızıyor. "Hızlı asacağım diye dişlerinin arasına aldığın mandalın ucu mu sapı mı ağzında, ona bile dikkat etmiyorsun." dediğinde cevap verememek travmatik bir etki yaratıyor. [Üzgün surat]
En hızlı kullanım iki mandalı sağ elinize almak, ardından çamaşırı silkeleyip asmak.
İki farklı giyim ürününü tek mandalla asmak anne işi. Bu işlerde pişene kadar efendi olun ve ayrı ayrı asın. Bitişik asmayı ise kısaca anlatayım. Atleti alıyorsunuz, sol ucuna ve sağ ucuna birer mandal takıyorsunuz. Ardından ikinci atleti alıyorsunuz ve ilk atletin sağ ucundaki mandalı aralayıp yeni atletin sol tarafını buraya koyarak sıkıştırıyorsunuz. Böylece tek bir mandal iki giyim ürününün ucunu tutmuş oluyor. Atlet, tişört ve iç çamaşırları için etkili bir kullanım yöntemi.
Yere düşen mandalları bulmanız hâlinde, yeniden kullanmanızın bir sakıncası yok. Tabii ki annenize yakalanmamak koşuluyla.
Tembeller Düzenli Olur
Gerçeği kabul edin; siz körsünüz! Farklı biçimde söylemek gerekirse diğer insanların göz organıyla ulaştığı algı düzeyine, bizler diğer duyularımızla ulaşıyoruz. Çamaşır ve mandallar yere düşebiliyor, leğen bile devrilebiliyor ki, bunlar herkeste oluyor. Mevzu şu ki körcül yöntemlerle bu ufak tefek kazaları düzeltmek daha uzun sürüyor. O yüzden dikkatli olmanız ve kendinize uygun bir düzen kurmanız, en iyisi olacaktır. Bu nedenle zaten zaman içinde oluşacak olan çamaşır asma alışkanlıklarınızı daha kontrollü şekilde yönlendirmeniz, başarılı sonuçlar doğuracaktır.
Bir önceki yazıda belirttiğim üzere bu tür konuların bir kesinliği yok. Kişiden kişiye değişen konular. Ben şöyle yapıyorum:
Ellerimi yıkadıktan sonra leğeni alıp askının başına geçtiğimde, çamaşırları gruplamaya çalışıyorum. Örneğin bornoz veya havlu varsa, leğenden ilk çıkardığım o oluyor. Ardından tişört ve atletlere asmaya girişiyorum. Elime denk gelen iç çamaşırları leğeninin yan kısmına ve düzeltilmiş bir şekilde üst üste ve aynı yöne bakacak şekilde koyarak işe devam ediyorum. Asma sürecinde uyguladığınız kurallar çamaşırı toplama ve ütüleme sürecine de doğrudan yansıyor. Mesela tişört için benim kurallarım şöyle:
Asmadan önce eğer tersse düzelt.
Etek kısmından asarken yakalarını sürekli aynı yöne getir.
Tişörtler içinde ayrı bir gruplandırma yaparak, bisiklet yakalılarla "V" yakalıları farklı yerlere koy.
“Hasta mısın oğlum sen?" diyenler olabilir. Yanıtım şu. "Hayır, ev işleri konusunda tembelim." Yazılı olarak anlatıldığında oldukça takıntılı görünüyor ama aslında zaman kazandırıcı bir yöntem. Bu şekilde asınca toplaması kolay oluyor. Örneğin V yakalı tişörtlerim pek de ütülemeye gerek olmayan kumaştan olduğu için onları direkt katlıyorum. Bu esnada tişörtü elimde evirip çevirip neyi ne yöne katlayacağımı bulmakla uğraşmıyorum. Çünkü tişörtün önü nerede arkası nerede mandaldan alırken belli. Ütülenmesi gereken tişörtleri de benzer biçimde yönlerini bozmadan leğene koyuyorum. Sıra ütüye geldiğinde de evirip çevirmeden tişörtü ütüleme işi bittikten sonra, katlamaya en uygun yönteme göre ütü masasına yatırıyorum.
Sonuç itibarıyla kendinize geliştireceğiniz sistem işleri daha hızlı yapmanızı sağlayacaktır. Bu süreçte askılık veya çamaşır ipinde tişört, atlet, çorap vs. için alanlar belirleyebilirsiniz. Eğer çamaşırlarınızı balkona asıyorsanız, iç çamaşırları en içteki ipe asmanız gerekiyor. Sanırım donlarımızın komşularımız tarafından görülmemesi, Türk toplumu için oldukça önemli bir konu. Asma konusundaki diğer kısa notlar şöyle:
Çamaşırları mandallıyken sağa sola illa çekecekseniz, bu işi mandallardan tutarak yapmalısınız. Eğer ipi silmeye üşendiyseniz, sağa-sola çekiştirmeyi boş verin gitsin!
Kurutma askılığı kullanıyorsanız, her iki ucunun da herhangi bir yere çarpmayacak olmasına dikkat etmelisiniz. Nedenini sormayın lütfen!
Pantolon, eşofman ve şort gibi paçalı giyim ürünlerini bel kısmından mandallayarak asmak, kuruma sürecinin daha hızlı olmasını sağlıyor. Ancak bu ürünleri iyice silkelemeniz ve paçaların içe doğru kıvrılmadığını kontrol etmeniz iyi olacaktır. Mandalları yalnızca bel tarafına denk gelen kumaşa asmanız yeterli oluyor. Fermuarı çekip veya düğmeleri ilikleyip asanı da gördüm ama bence pek işlevsel değil. Ancak içinde canlı bir şey yokken "Cart!" diye fermuar çekme fanteziniz varsa neden olmasın? [Açık ağızlı gülümseme]
Tişört, atlet, kazak vs. gibi kollu giyim ürünleri etek ucundan asılıyor. Üst üste konan etek ucundan sıkıca kavradıktan sonra silkeleyin ve etek ucundaki dikiş alanlarından çok az daha ileri gidecek şekilde ipe veya askıya tutuşturup mandallayın. Başka deyişle pantolonda olduğu gibi sadece bir taraftan mandal takılmıyor. Bilmeyenler olabilir, bu tür ürünlerde salınan tarafa "etek ucu" deniyor.
Elbise ve eteklerin asma yönü konusunda pek bir fikrim yok. Ancak bel kısmından ve iki kumaşı da tutacak şekilde asmanın uygun olduğu fikrindeyim.
Bornozunuzu eğer ipe asıyorsanız, bu işi etek kısmından yapmalısınız. Yok eğer askılık üstüne seriyorsanız bornozun iç kısmı tavana dönük olmalı. Tabii kollar da aşağıya sarkmalı.
İç çamaşırlarının ne yönde asıldığının pek bir önemi yok. Ancak kış aylarındaysanız ve merkezi ısıtması olmayan bir evde yaşıyorsanız, daha hızlı kuruması için bel tarafından lastiğin sadece bir kısmına değecek şekilde asmak iyi oluyor.
Çamaşırı asmadan önce mutlaka olabildiğince güçlü ve hızlı bir biçimde silkeleyin. Bu, sadece kuruma sürecinde değil katlama sürecinde de size fayda getirecek bir şey. Yani annenizin çamaşırları birkaç kez silkelemesinin sebebi dünyevi dertlerden kurtulma arzusu değil. [Açık ağızlı gülümseme]
Yeni Çözüm
Bir önceki yazıda çarşafların ortasına bir saç lastiği takmanın, yıkama aşamasında çarşafın diğer çamaşırları sarmasını engellediğini yazdım. Bu yöntem çarşafı asma sürecinde de oldukça pratik oluyor. Çarşafı yatay asıyorsanız, lastiği çıkarmadan önce bir tarafı mandallamanız ve sonrasında lastiği çıkarıp diğer yanı mandallamanız gerekiyor. Dikey asıyorsanız zaten çok daha kolay. Kısa uca üç dört mandal takıp lastiği çekeliyorsunuz.
Bazı konularda tembel olduğumu kabul ediyorum. Tembellerin birçok pratik sonuç üretebildiği de bilinen bir gerçek. Hikâye şu:
Evimdeki çek-as tarzındaki çamaşır ipim, koşu bandının hemen üstüne denk geliyor. Bu yüzden çarşafı yatay asmam gerekiyor. Geçen hafta çarşafı soldan mandalladım, lastiği çıkarıp diğerini de mandalladıktan sonra elimdeki lastikle odada bir süre düşündüm. Akla gelen şey tembel sorusu. "Nasıl daha kolay olur bu?”
Kördaşlarım! Sağlamcılıkla tıka basa dolu olan bu dünyada kitlesel bir coşku yaratacak yeni bir çözüm yöntemi daha açıklıyorum. Kardeşlerim; çözüm ve erişilebilirlik saç lastiğinde değil, don lastiğindedir! On on beş santimlik don lastiğini çarşafın ortasına sıkmadan ama çıkmayacak kadar da gevşek olmayacak bir şekilde ve ayakkabı bağcığı bağlar gibi bağlayın. Sonrası mı? Eh, o gerçekten çok kolay işte. Çarşafı soldan, ortadan ve sağdan yerlere sürtmeden mandallayın ve ardından bağcığı çözün.
Dalgalan askılarda ey nazlı çarşaf
Uzak dursun kirler senden fersah fersah!