Toplam Okunma 0
Beyaz bir tabakta bir dilim çikolatalı kek ve kekin ucuna batırılmış bir çatal.

 

Çevirenin notu: Haben Girma 1988 yılında Eritreli göçmen bir ailenin çocuğu olarak ABD’de doğdu. Bilinmeyen bir rahatsızlık nedeniyle erken yaşlarda Duyma Ve Görme yetilerini kaybetmeye başladı. Çok az gören ve duyan Girma, kendisini kör-sağır olarak tanımlıyor. 2013 yılında Harvard Hukuk Fakültesinden mezun olan Girma, bunu başaran ilk kör-sağır kişidir. 15 yaşından beri çeşitli eğitim ve sosyal haklar faaliyetlerinde gönüllü veya profesyonel olarak çalışan girma, 2013 yılında Obama yönetimi tarafından değişim savunucusu ilan edildi. NFB her yılın ocak ayında Washington semineri adında bir etkinlik yapar ve bu etkinlikte ABD Meclis Üyeleri ile körleri ilgilendiren yasalar hakkında iletişim kurmaya çalışır.  Burada yayınlanan çeviri, 2013 yılında Washington semineri ile birleşik yapılan Ulusal Körler Federasyonunun Kör Öğrenci Birliğinin toplantısında yaptığı konuşmadan bir kesit.

 

Geçen hafta ABD Anayasa Mahkemesi Yargıcı Clarence Thomas, Harvard Hukuk Fakültesi'ni ziyaret etti. Öğrencilere yaptığı bir konuşma sırasında Dekan Martha Minow, ondan kahramanlarının isimlerini vermesini istedi. Büyükanne ve büyükbabasının ve bir hukuk katibinin adını verdi ve sonra şöyle dedi:

"Bu sabah genç bir kadın gördüm. Adı ne?"

Dekan Minow hemen anladı.

"Haben."

Yargıç Thomas devam etti.

“Haben. Ona hayranım. Bu tür bir cesarete hayranım."

 

Yargıç Thomas, Yale Hukuk Fakültesi'ne giden ilk Afrikalı Amerikalılar arasındaydı ve ben Harvard Hukuk Okulu'na giden ilk sağır-kör öğrenciyim. Karşılaştığım zorlukları, Yargıç Thomas'ın Georgia'daki Jim Crow yasalarıyla büyürken karşılaştığı zorluklarla kıyaslayacak kadar ileri gidemem. Yale'den mezun olduğunda, siyah bir erkeği işe alacak bir hukuk firması bulmakta zorlandı. Aksine benim hukuk fakültesinin son yılını henüz bitirmemiş olmama rağmen, kadın, siyah ve sağır-kör olmama rağmen şimdiden hazır bir işim var.

 

Bariz ve ateşli ırkçılıkla mücadele ederek büyümediğim için şanslı olsam da engelli bir avukat olmanın cesaret gerektirdiğine katılıyorum. Biraz görme ve biraz işitme duyum var ancak görme veya duyma hiyerarşilerini sürdürmekten kaçınmak için kendimi sağır-kör olarak tanımlıyorum. Lise yıllarımda olası kariyerleri düşündüğümde hukuk fakültesine gitme olasılığı inanılmaz derecede zor, stresli ve düpedüz çılgınca görünüyordu. Kör avukatlar olduğunu biliyordum ama sağır-kör bir avukatı hiç duymamıştım. Avukat olabilmek için irili ufaklı binlerce engeli aşmam gerekecekti.

 

Şu anda bulunduğum yere gelmek için kendimi savunmak zorunda kaldığım birçok kez cesarete başvurdum. Yarın kongrede kör Amerikalıları savunurken, cesarete ihtiyacımız olacak. Engelli hakları savunucusu olmak, kendini savunmakla başlar.

 

Kendini savunmanın çok önemli iki bileşeni vardır. Birincisi, insanları engellilerin yasal hakları konusunda eğitebilmek İkincisi, görevleri yerine getirirken alternatif teknikler bulmak için yaratıcı problem çözme becerileri edinmek. Her noktayı açıklamak için kendi hayatımdan hikayeler kullanacağım.

 

Oakland, California'daki lisemden mezun olduktan sonra Portland, Oregon'daki Lewis ve Clark Üniversitesi’nde eğitime başladım. Kafeterya ile ilgili bazı zorluklar dışında üniversite deneyimim genel olarak iyiydi. Üniversite kafeteryasında her gün farklı ürünler sunan birkaç servis bölümü vardı ve basılı menü girişin yanındaki duvara asılıydı. İnsanlardan menüyü bana okumalarını istemeye çalıştım ancak kafeteryadaki gürültü seviyesi ile insanların menüyü okuduğunu duymak neredeyse imkânsızdı. İlk başta sessizce bir servis yerine yaklaşıp, tezgâhın arkasındaki personelden bir tabak kabul edip yemek için oturduğumda, ne servis ettiklerini keşfederdim.

 

Yoğun bir programı olan bir öğrenci olarak, kafeterya menülerine erişimim olmadığı için hayal kırıklığına uğramıştım. Daha sonra kafeterya müdüründen her yemekten önce menünün bir kopyasını bana e-posta ile göndermesini istedim. Kafeteryanın menüleri her zaman elektronik formatta olduğundan, bunları bana e-posta ile göndermek, sadece bilgileri kopyalayıp yapıştırmayı gerektiriyordu.

 

Yönetici menüyü bana e-posta ile göndermeyi kabul etti, çünkü basit ve yapılması yeterince kolaydı. İlk birkaç e-postayı almanın heyecanını hala hatırlıyorum. Rastgele bir bölüm seçmek ve tezgahın arkasındaki personel tabağıma ne koyduysa almak yerine, sonunda ne yemek istediğimi seçebildim! Menüde Üçüncü bölümün kızarmış pilav ve yumurtalı rulo servis ettiği yazıyorsa, Birinci ve İkinci bölümleri atlayıp doğrudan Üçüncü bölüme gidebilirdim. Ve tabii ki tatlı seçeneklerim olması, beni çok heyecanlandırdı! Kafeterya bana menüyü ne zaman e-posta ile gönderse, hayat çok lezzetliydi.

 

Ama birkaç günde bir personel unutuyordu. Bir gün kibarca bu e-postalara ihtiyacım olduğunu hatırlatmak için ofislerine uğradım. Çok meşgul olduklarını ancak e-postaları tutarlı bir şekilde göndermeye çalışacaklarını söylediler. Ne yazık ki neredeyse her gün menüyü göndermeyi unutmaya devam ettiler.

 

Tam bir ders yükü olan meşgul bir öğrenci olarak, iyi yemek yemeği önemli buluyordum. Öğrenci Yaşam Daire Başkanlığı ve Öğrenci Destek Hizmetleri Başkanlarına durumu anlattım. Bana kafeteryanın dışarıdan bir şirket tarafından işletildiğini ve kontrollerinin dışında olduğunu söylediler. Bu yüzden kafeterya müdürüne bir e-posta yazdım. Diğer tüm öğrenciler gibi kafeteryada yediğim yemeğin parasını ödüyordum.  Parasını ödediğim hizmetleri tam olarak kullanabilmek için menüye erişmem gerektiğini açıkladım. Müdür, kafeteryanın çok meşgul olduğunu, bana büyük bir iyilik yaptıklarını ve şikayet etmeyi bırakıp daha minnettar olmam gerektiğini söyleyerek cevap verdi. Sizi bilmem ama bölüm dörtte çikolatalı kek varsa ve kimse bana söylemiyorsa kesinlikle minnettar hissetmiyorum!

 

Lisede katıldığım bir engelli hakları atölyesini hatırlayarak, Engelli Amerikalılar Yasası'nın (ADA) gücüne başvurmaya karar verdim. Kafeterya müdürüne verdiğim e-posta yanıtında Engelli Amerikalılar Yasası hakkında bilgi edindiklerinden emin olmak için yönetim ekibindeki birkaç kişiyi daha cc'ye aldım. Yasanın III. Başlığının, işletmelerin engelliler için makul düzenlemeler yapmasını gerektirdiğini açıkladım; kafeterya bunu yapmayı reddederse dava açacaktım.

 

Doğrusu, ne dediğimi ben d bilmiyordum. Birine tam olarak nasıl dava açacaktım? Avukat tutacak param yoktu. Adalet Bakanlığı'na şikâyette bulunabilirim ama ya sorunumun önemsiz olduğunu düşünürlerse? Bir yargıç, her yemekten önce bana bir menüyü e-postayla göndermenin makul bir beklenti olmadığına karar verirse ne olur? Bir taraftan gergin ve endişeliydim, bir taraftan heyecanlı. Sivil haklar hareketine katılma hayalim vardı, engelli öğrenciler için engelleri bir kenara itme hayalim, çikolatalı kekimi yeme hayalim vardı.

 

Ertesi gün akşam yemeği yerken kafeterya müdürü özür dilemek için yanıma geldi ve her öğün için menüleri zamanında alacağıma söz verdi. Biliyor musunuz, sözünü tuttu. Onun ne kadar değiştiğine, hayatımın ne kadar değiştiğine inanamıyordum ve hepsi "Dava açacağım" ifadesi yüzünden. Dava tehdidi aslında bir dava açmak kadar güçlü görünüyordu. Engelli Amerikalılar Yasası'na başvurarak, onu körlüğe karşı tutumunu geçici olarak bir kenara bırakmaya ve bunun yerine talebimin makul olup olmadığını düşünmeye zorladım. Başlangıçta kör öğrencilere erişim sağlamanın bir hayır işi olduğunu, boş bir anı olduğunda ve doğru ruh halindeyken yapabileceği bir iyilik olduğunu düşündü. Yavaş yavaş Engelli Amerikalılar Yasası insanlara tutumlarını değiştirmeyi öğretiyor. Böylece engelli insanlara eşit erişim sağlamak norm haline geliyor.

 

Dava açmakla tehdit etmek ayrımcılıkla mücadele için çok etkili bir stratejidir ancak yalnızca son çaredir. Davalar karmaşık, uzun ve pahalıdır. Sayısız kez dostça tartışmalar yoluyla hizmet talep ettim ve aldım. Gittiğim üniversite ihtiyacım olan hemen hemen her hizmeti sağladı ve personelin çoğu, gayet misafirperverdi.

 

Kendini savunmanın ikinci bileşeni, yaratıcı problem çözme becerileridir. Ayrımcılığın üstesinden geldiğinizde, insanlar engellilik konusundaki tutumlarını değiştirdikten sonra, işi yapmak için tekniklere ihtiyacınız olacak. Teknoloji, kör insanların görevleri yerine getirebilecekleri yeni araçlar sağlıyor. Bazı düzenlemeler örneğin iPhone'daki VoiceOver karmaşık yazılımların geliştirilmesini gerektirirken, bazen çözüm basittir. Benzer boyuttaki şişeleri ayırt etmek için Braille etiketlerinin kullanılması gibi. Büyürken bana en değerli becerilerimin çoğunu öğreten harika öğretmenlerim vardı. Braille, baston kullanma gibi teknikler ve yaratıcı düşüncenin her türlü engeli aşacağına dair bir tutumu öğrettiler bana.

 

Birkaç yıl önce kör öğrenciler için bir kaya tırmanışı kulübüne üyeydim. Kaya tırmanışı kör öğrenciler için erişilebilir bir spordur. Tutamakları ve ayakları hissederek kendinizi kaya duvarından yukarı çekebilirsiniz. Hepimiz tırmanmayı ve tutuculuğu öğrendik. Tutucu, tırmanıcının halatlarını tutan kişidir.

 

Sürpriz bir şekilde eğitmen bana tutuculuk yapamayacağımı söyledi. Çünkü tırmanıcının onu havada yirmi, otuz ya da kırk fit yükseklikten indirmemi söylediğini duymayacaktım. Güvenlikle ilgili endişesini anlamama rağmen, diğer kör öğrencilerin tutmasına izin verildiği ve bana izin verilmediği için hayal kırıklığına uğradım.

 

Eğitmen sağır-kör tutucular için alternatif bir teknik düşünemedi ve ne yazık ki ben de düşünemedim. Ancak onun ve benim bunu çözememiş olmamız, başka birinin çözemeyeceği anlamına gelmiyordu. Hayatın birçok alanında olduğu gibi bir sorunu çözemiyorsanız, alanında uzman bir kişi ararsınız. Bisikletiniz bozulursa, onu bisiklet dükkanına götürürsünüz. Sağır-kör bir kişinin güvenli bir şekilde tutuculuk sağlayacağı bir kaya tırmanışı tekniği aradığım için bir kaya tırmanışı uzmanıyla iletişime geçtim. Bulduğumuz çözüm harikaydı. Bir tırmanıcı aşağı inmeye hazır olduğunda, Tutucuya net bir sinyal göndermek için ipi birkaç kez çeker. Tutucu ipin diğer ucunu tuttuğu için sinyali anında hisseder.

 

Engelli insanlar için yaratıcı çözümler bulmak zor olabilir. Bir şeyi imkânsız kabul edip reddetmek kolaydır. Birçoğunuz gören aile üyeleriyle birlikte yaşıyorsunuz. Gören öğretmenleriniz ve gören arkadaşlarınız var. Bu nedenle, körlük konusunda tek uzman olarak hareket etmek için baskı hissedebilirsiniz. Hepinize hatırlatmak isterim ki, körlük konusunda uzman olmanıza gerek yok. Bir engelle karşılaştığınızda, yenilikçi çözümler geliştirmek için ilgili alandaki bir uzmanla iletişime geçin.

 

Kendinizi savunmayı öğrendikten sonra doğal bir sonraki adım, başkalarını savunmaktır. Bu hafta hepimiz kör Amerikalıları savunmak için buradayız. Siyasetçilerle tanışma düşüncesi sizi gergin hissettiriyorsa, iç cesaretinizi bulun. Çikolatalı kek yeme hakkı gibi görünüşte önemsiz şeyleri savunmak, içsel bir cesaret geliştirir ve bu cesaret, daha büyük haklar arayışında size hizmet eder. Başkalarını savunmanın, kendinizi savunmayı öğrenmekle başladığını unutmayın. Hayallerinizi, ihtiyaçlarınızı ve haklarınızı savunduğunuzda, fırsatlar sınırsız hale gelir.


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.