Toplam Okunma 0
Profilden gördüğümüz, tekerlekli sandalyede oturan, takım elbiseli, elinde evrak çantası tutan ve sol kolunu yukarı doğru uzatmış bir adam çizimi var.  Hemen önünde ona arkası dönük yine takım elbiseli, evrak çantalı ve yüzünde kocaman bir sırıtma olan diğer adamın sol eli,  yukarıdan uzanan büyük bir elin başparmak ve işaret parmağı tarafından tutulmuş ve adam havaya doğru kaldırılmış gidiyor. Seçilen kişi o olmuş.

Engellilere yönelik tutumlar olumlu mu olumsuz mu şöyle bir düşünün. Engellilerin çok neşeli, cana yakın, sevgi dolu, hayata küsmemiş, arkadaş canlısı olduğunu söyleyenler var. Öte yandan okullara kabul edilmeyenler, işe alınmayanlar, alınsalar bile terfi ettirilmeyenler yine engelliler.

 

Madem bu engelliler bu kadar iyiler, hoşlar, peki neden hayatın içinde bu kadar yoklar? Başka bir soruyla devam edelim. Engelliler hakkında ne hissediyor bu insanlar? Olumlu mu olumsuz mu engellilere yönelik tutumlar? Sanki ortada bir kararsızlık var gibi. “Kararsızlık yok, ikiyüzlülük var” da diyebilirsiniz. Bu aslında tam olarak öyle sayılmaz.

 

Sosyal psikoloji literatüründe kendine yer bulmuş, kalıp yargı içerik modelinden (Fiske ve ark., 2012) yararlanarak bu konuyu aydınlatmamız mümkün. Kalıp yargı içerik modeli, kalıp yargıların cana yakınlık ve yetkinlik olmak üzere iki boyutta toplandığını ileri sürmektedir. Cana yakınlık, kişiler arası ilişkilerdeki bağlantıları; yetkinlik ise yeterliliği tanımlar. Bu iki boyuttaki kalıp yargıların yüksek ve düşük düzeyde olmasına bağlı olarak dört farklı duygunun ortaya çıktığı belirtilmiştir. Eğer bir kişinin veya grubun hem oldukça cana yakın hem de yetkin olduğunu düşünüyorsak bu kişiye veya gruba hayranlık duyarız. Bunun tam tersi de mümkün elbette. Karşıdakinin ne cana yakın ne de yetkin olduğunu düşünüyorsak hissedeceğimiz duygu muhtemelen küçümseme temelli bir duygudur. Bunların farklı biçimlerde çaprazlanması da farklı duygular ortaya çıkarıyor. Karşımızdakinin oldukça yetkin olduğunu ama hiç cana yakın olmadığını düşündüğümüz durumlarda hissedeceğimiz olası duygu kıskançlık, hiç yetkin olmadığını ama çok cana yakın olduğunu düşündüğümüz durumlarda ise acıma olarak aktarılıyor (Caprariello, 2009).

 

Acıma duygularının çokça hedefi olan engellilerin, çok cana yakın ama hiç yetkin olmayan bireyler olarak algılanması, kuramın ön gördüklerine uygun olmakla beraber günlük hayatta yaşadıklarımızı da çok iyi yansıtır durumda. İşte bu yüzden arada bir kafamız okşanır, gerektiğinde elimize bir salçalı ekmek tutuşturulur ve “Benim engelli arkadaşlarım da var” cümlelerine konu ediliriz. Fakat önemli pozisyonlarda istihdam edilmemiz, kendi pozisyonumuzda ilerlememiz, hakkında karar verilen olmaktan çıkıp karar veren konumuna gelebilmemiz pek de olası değil.

 

Tam seçim öncesi “Neden daha fazla engelli milletvekili adayı görmüyoruz?” diye düşünüyorsanız alın size olası bir açıklama.

 

Kaynaklar

Caprariello, P. A., Cuddy, A. J. C., & Fiske, S. T. (2009). Social structure shapes cultural stereotypes and emotions: A causal test of the stereotype content model. Group Processes & Intergroup Relations, 12(2), 147-155. https://doi.org/10.1177/1368430208101053

Fiske, S. T., Cuddy, A. J., ve Glick, P. (2007). Universal dimensions of social cognition: Warmth and competence. Trends in Cognitive Sciences, 11(2), 77-83.

 


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.