Geçenlerde, evimin yakınındaki sağlık ocağına gidiyordum. Bildiğim yer olduğu için navigasyon açmadım. Sabah serinliğinde boş sokaklarda tıngır tıngır ilerliyordum. Bir an için, “Bu aralıktan mı girecektim yoksa bir sonrakinden mi?” diye küçük bir tereddüt yaşadım. “Anlarız şimdi” diyerek önümdeki ilk sağa döndüm. Üç beş adım gittikten sonra yanlış sokak olduğunu fark ettim ve hemen geri döndüm. Az ileriden gelen okul zilinin sesi bana yeterli bilgiyi vermişti. Sağlık ocağı okulun olduğu sokakta değildi. Buraya kadar sizce var mı bir sorun? Bence yok. Gören ya da görmeyen birçok kişi yanlış bir sokağa girebilir ve bunu fark edince de yönünü değiştirebilir, öyle değil mi? Eğer elinizde beyaz bir baston varsa öyle değil işte.
O ıssız sokakta bir anda nereden çıktıklarını anlayamadığım birkaç kişi birden bana seslenmeye başladı: “Nereye gidiyorsun? Nereyi aradın?”
Bu kişilerden biri de hemen yanımda beliriverdi. Aslında yapmam gereken en doğru şey, “Sana ne kardeşim!” diyerek aynen bildiğim yoldan ilerlemek olmalıydı. Ama ben bir hata yaptım ve “Sağlık ocağına gidiyorum da yanlış girdim” gibi bir açıklama yaptım.
Karşı taraf durur mu? Hemen olaya el koydu. “Yok, yok, yanlış girmedin. Gel böyle. Şöyle gel. Şu tarafta sağlık ocağı. Ben de o tarafa gidiyorum…”
O sokağın doğru yol olmadığına emin olduğum halde adamın peşinden yürümeye başladım. Neden sizce? Bu sorunun cevabı, işte bu yazının yazılma amacı.
İnanır mısınız bilmem, konuşmak zor geldi. İnsanlara laf anlatmaktan bıktım, usandım. Yoruldum. Hem de çok yoruldum. Ha sanılmasın ki yoruldum da sakin ve uyumlu bir insan oldum. Hayır, yoruldukça öfkem de artıyor. Bildiğim yoldan gitmek benim için çok çok kolayken bilmediğim bir yoldan, tanımadığım biriyle yürümek neden o an daha kolay geldi? Öncelikle karşı tarafı tatmin edecek şekilde nereden gelip nereye gittiğimi, bunu hangi yöntemlerle yaptığımı, daha önceden de bu yolu kullanmış olduğumu, kendisi beni yalnız bırakırsa başıma bir şey gelmeyeceğini güzelce ve defalarca kez tekrarlayarak açıklamam gerekiyordu. Bu esnada çevreme toplanacak kişi sayısı da giderek artacaktı. İşte bana bu zor geldi ve, “O sağlık ocağına giden başka bir yol da vardır elbet” diyerek yanlış olduğunu bile bile yola koyuldum.
Sonuç olarak bir sağlık ocağına geldik ama benim gideceğim yer orası değildi. Yakınlarda bir başka sağlık ocağı daha varmış. Öz güven patlaması yaşayan sağlam birey, hangi sağlık ocağına gittiğimi bile teyit etme gereği duymayacak kadar kendinden emindi.
Kurumun girişinde gideceğim yerin orası olmadığını anladım ama yakamdan düşsün diye teşekkür ederek uzaklaşmasını bekledim. Ayrılırken, bir de bana “Allah kolaylık versin” diyor. Evet versin, senin gibilerle baş etmek için kolaylık versin.
Oradan sonra navigasyonumu açıp rahatça gitmem gereken yere gittim. Şimdi bu kişi bana yardımcı mı olmuş oldu?
Her dışarı çıktığımızda yaşadığımız bu şeyin adı sağlamcılıktır, tacizdir. Bir yerlere giderken çevredeki herkesi bilgilendirmek zorunda olmaktan çok sıkıldım artık. Çoğu kez en kibar halimle, “Teşekkürler, yardım istemiyorum” diyorum ve bu yeterli olmuyor. Sağlam birey, işinize müdahale etmeyi kafasına koymuş bir kere. İlla ikna edilmek istiyor. Eğer kendinizi ona teslim etmek konusunda direnç gösterirseniz, “Ben sana yardım etmeye çalışıyorum, iyilik de yaramıyor” gibi çıkışlar yapmayı kendinde hak görüyor. Haliyle ben de, “Sen kimsin hadsiz! Ben senden yardım istedim mi?” diyerek hak ettiği cevabı vermek zorunda kalıyorum.
Tam bu noktada daha da korkunç olan bir şey var ki o da birtakım kör arkadaşların, “Sonra bize yardım edecek kimseyi bulamayız” kaygısıyla her türlü kabalığı sineye çekmeleri. Sık sık yol soran ve çevreden destek alan biri olarak söylüyorum ki, “İnşallah yolda kolumuza girecek birini bulamayız. İnşallah sokaklarda yersiz yönsüz kayboluruz da erişilebilirliğin en temel bir hak olduğunu anlarız. Yüzde yüz erişilebilirliğin sağlanması için isyan ederiz.” Gerçi körcül yaşamın bir yöntem farklılığı değil de eksiklik olduğuna inanan arkadaşlar yine hak talep etmezler ama onlara daha önceden, “Bütün sağlamcıların canı cehenneme!” dediğimi hatırlıyorum.