Başlıktaki cümlecikle başlayıp; devamında bla bla diye devam eden cümleleri bugüne kadar kaç milyon kez duymuşuzdur değil mi? Hatta artık bazılarını kanıksadık ve içimizden tepki vermek bile gelmiyor.
Ama sevgili dostlar, bu cümlecikle başlayan ve hayatımda bugüne kadar duyduğum en saçma, en inanılmaz ve en anlamsız şekilde tamamlanan cümleyi birkaç gün önce bir haber kanalında işittim veee artık zirveye ulaştığımıza inandım. Cümle neydi biliyor musunuz? “Kör olmalarına rağmen Korona virüsle mücadeleyi kazandılar.” Evet, evet, yanlış okumadınız. Gerçekten tam olarak böyle diyordu. “kör olmasına rağmen okulunu bitirdi. Kör olmasına rağmen, yürüyebiliyor. Kör olmasına rağmen yemek pişiriyor. Kör olmasına rağmen, ütü yapıyor…” gibi cümlelere anlamsız dediğim günlerden özür diliyorum. Gerçekten insanların beynini okuyabilmeyi, detaylıca inceleyip; onları böyle düşündüren mekanizmayı tespit edebilmeyi isterdim. Hayır, hepimiz aynı oksijeni yakıyoruz ama içeride ona nasıl bir muamele yapıyorlar ki sonuçta bu cümle çıkıyor.
Öyle basit, öyle yalın, öyle kolay bir çözümleme gerektiriyor ki Korona Virüsle mücadele. İzole olacaksın, ilaçlarını kullanacaksın, hijyene dikkat edeceksin ve sağlıklı besleneceksin. Sonrasında şansın varsa virüsü yenip; iyileşeceksin. İşler sarpa sararsa, hastaneye gidip; tedavini olacaksın. Peki, görmek bu eylemlerin neresinde vazgeçilmez bir olgu ki “Görme engelli genç çift, engellerine rağmen Korona Virüsle mücadeleyi kazandılar. Hayatın her alanını paylaşan çift, bu mücadeleyi de birlikte yürüterek; zafere ulaştı” gibi bir haber yapılabiliyor. Bu habere konu olan arkadaşlarımız, nasıl böyle bir şeye malzeme olabiliyorlar. O haberi yapmaya gelenlere, “Korona ile mücadeleyle görmenin ne ilgisi var?” demek hiç mi akıllarından geçmiyor? Bu insanlar engelliler için iyi bir şeyler yaptıklarını mı düşünüyorlar?
Bu durumda çuvaldızı yine kendimize yöneltmemiz gerekiyor bence. Böyle bir haberi okuyan, yeterince idrak ve irdeleme yeteneği olmayan ya da sağduyulu düşünmek istemeyen birisi; “Vay be! Şu körler neler başarabiliyor” sanısına kapılıp; etrafına da bu düşünceyi yayabilir ve bundan da mutlu olur. Öyle ya iki kör kardeşinin üstün başarısını anlatacaktır.
Basının kullandığı dil konusunda çok tartıştık, konuştuk, çözüm için Dergimizin sayfalarında bile konuştuk. Ancak bir arpa boyu yol alamadık. Hala ajitasyon veya hala yüceltme, hala engelli bireyler üzerinden prim yapma.
Şu bir gerçek ki artık konu olduğumuz haberlerde kullanılan dile bizzat kendimiz müdahale etmeliyiz. Engelliliği aşırı yücelten ya da ajite eden haberlere konu olmaktan uzak durmalıyız. Zira basın umutsuz vaka. Bilgilendirme toplantıları, eğitimler, seminerler sonrasında gelinen nokta; “Kör olmalarına rağmen, Korona Virüsü yendiler” ise mücadele yöntemimizi değiştirmemiz gerekiyor. Bu noktada artık belki yargı yoluna başvurabiliriz. Türkiye’deki engelli örgütleri, tabii ortak hareket etmeyi başarabilirlerse, basında bu tarz çıkan her haberden sonra, yargı yoluna başvurarak; tekzip, düzeltme ya da haberi yapan kişinin hakaretten dolayı ceza almasını sağlayabilirler. Belki başlangıçta yapılan her başvuru retle sonuçlanabilir ama denemekten vazgeçilmediği sürece, sonuç alınacağından ve basın için de bu başvuruların caydırıcı olacağından eminim. Tabii bir de yine tüm engelli örgütlerinin birlikte oluşturacakları bir kurul, her gün basın taraması yaparak; çıkan her haber için karşı bir açıklama yayınlayabilir. Bunu da hem örgütlerin sosyal medya hesaplarından hem de oluşturulacak internet sayfasında duyurarak, halkın dikkatinin çekilmesi sağlanabilir. Ayrıca, gerek duyulan hallerde, yapılan karşı açıklamalar basılı hale getirilerek dağıtılır ve böylece daha çok insana ulaşılması sağlanır. Bu önerilerim çok hayal ürünü gelebilir ama inanın yapılması imkânsız şeyler değil. Gelin hedefi biraz daha küçültelim. Hak temelli çalışan kör örgütlerinin birleştiğini ve böyle bir kurul oluşturduğunu hayal edin. Özelde körlerin genelde ise tüm yeti farklılığı olan bireylerin konu edildiği haberleri tarayarak; en azından karşı açıklama yazılmaya başlandığını ve yayınlatabildiğimiz basın organlarında ve sosyal medya hesaplarında duyurulduğunu düşünün. Sanırım bir süre sonra dikkat çekmeyi başarırız ve verilen eğitim ve seminerlerden daha iyi bir sonuç alabiliriz. Denemeye var mısınız?
Benim televizyonda izlediğim haberin yazılı basına yansımasına dair link burada.