Toplam Okunma 0

Merhaba sevgili EEEH Dergi okurları.

Geçtiğimiz Pazar Kadıköy Süreyya Operası’nda eşi benzeri az görülmüş bir sanat etkinliği gerçekleştirildi. Fındıklı Rotary Kulübü, Sesli Betimleme Derneği ve İstanbul Devlet Opera ve Balesi ortaklığıyla düzenlenen bu muhteşem etkinlikten edindiğim izlenimleri sizinle paylaşmak istiyorum.

Ünlü yazar Alexander Dumas’ın aynı adlı romanından uyarlanan ve İstanbul Devlet Opera ve Balesi tarafından sahnelenen Üç Silahşor Balesi, 8 Mart Pazar günü sesli betimlemeli olarak izleyicilerin beğenisine sunuldu. Dünyada başka bir örneği olmayan betimlemeli balenin, Ülkemizde ikincisi gerçekleştirildi. İlk olarak Fındıkkıran Balesi, sesli betimlemeli olarak sahnelenmişti. Üç Silahşor Balesi’ni izlemeye gitmeden önce, konusu hakkında bilgi edinmek için internette biraz araştırma yaptım. Şimdi siz de bu yazıyı okurken, “Acaba nasıl bir oyundu, konusu neydi?” diye düşünüyorsanız, aşağıdaki bağlantıdan bilgi edinebilirsiniz.

https://www.operabale.gov.tr/tr-tr/Sayfalar/workdetail.aspx?EserKodu=2124

Gelelim gösteri gününe. Evden büyük bir merak ve heyecanla çıktım. Oyundan bir saat önce salona ulaştım. Amacım, oyun öncesinde sergilenecek olan bale kıyafetlerini ve aksesuarlarını, dokunarak incelemekti. Erken gidince, kısmen de olsa amacıma ulaştım ve cansız mankenler üzerinde sergilenen bale kıyafetlerini ve aksesuarlarını rahat rahat inceledim.

Balerinlerin kıyafetleri, çoğunlukla tülden yapılmış ve boncuklarla süslenmişti. Etek boyu, diz hizasındaydı. Ayakkabıların uç kısmı, kareye benziyordu. Yumuşak bir dokuya sahip olan ayakkabıların arkası açık ve bilekten bağlamalıydı. Baletleri inceleme fırsatı bulamadığım için balet kıyafetleri hakkında detaylı bilgi veremeyeceğim.

Balerinlerin hangi kıyafetlerle sahnede olacaklarını bilmek, oyunu kafamda somutlaştırmak anlamında çok işime yaradı. Sonrasında, salonu ve sahneyi betimleyen görevlileri dinlemeye koyuldum. Salon, oyunun konusuna uygun olarak dekore edilmişti. Hemen hemen her şey kırmızı tonlarla bezenmişti. Tavanda ve duvarlarda döneme özgü figürler vardı. Sahneye, salonun sağından ve solundan çıkan basamaklar bulunuyordu ve bu basamakların arasında orkestra çukuru denilen bir alan yer alıyordu. Yaklaşık iki metre derinliğinde olan bu alan, izleyicilerin bulunduğu yerden görünmüyordu ama sahneye çıkıldığında görülüyordu. Sahnede de oyunun kurgusuna uygun olarak hazırlanmış çeşitli aksesuarlar vardı. Örneğin, bir masada kadehler ve bir sürahi vardı. Tüm bunlar ahşaptan yapılmıştı. Sahne ve salon betimlemesinin ardından oyun başladı.

Oyunu; gören, görmeyen herkes aynı anda izledi. Biz bir kulaklık yardımıyla betimlemeyi dinledik. Betimleme, çoğunuzun artık yakından tanıdığı Emine Kolivar tarafından yapıldı ve tam anlamıyla mükemmeldi. Son derece görsel olan bir sanat etkinliğini betimlemeli olarak izlemek, tarif edemeyeceğim kadar keyifliydi. Bir kez daha anladım ki Sesli Betimleme Derneği’nin ve Emine Kolivar’ın betimleyemeyeceği bir şey yok.

Dans figürlerini anlatmaya çalışmak, ne kadar zormuş. Şimdi bu yazıyı yazmaya çalışırken, sevgili Emine'yi çok daha iyi anlıyorum. Şairin dediği gibi "kelimeler kifayetsiz" kalıyor adeta. Yine de aklımda kalan anekdotları elimden geldiğince aktarmaya çalışayım sizlere. Sürçülisan edersem, affola.

Öncelikle altını çizmeliyim ki Emine Kolivar; filmleri betimlerken sesini olayların akışına ve ortama göre nasıl ayarlıyorsa, baleyi betimlerken de dans hareketlerinin ritmine ve müziğe göre sesini öyle tonladı. Dans hareketlerini betimlerken, bu hareketlerin defalarca yapıldığından ve kendisinin bunu anlatmakta yetişemediğinden söz etti. Balerinler çoğunlukla parmak uçlarında dans ederken, baletler yere tam basıyormuş. Tüm hareketler, oldukça nazik yapılıyormuş. Sanatçılar, oyunun konusunu dans hareketleriyle anlatıyordu. Dans hareketlerini, mümkün olduğunca detaylı bir biçimde anlatmaya çalıştı. “Bacağını 90 derece yukarı kaldırdı, havada üç kez döndü, etekleri kat kat ve döndükçe mükemmel bir görüntü ortaya çıktı, yüz ifadesi kızgın…” gibi ifadeler kullandı. Sanatçıların kıyafetlerini de betimledi, “Kırmızı renk bir elbise giymiş, şapkası siyah renk, altı balerin aynı anda dönüyor, şu an sahnede hiç hareket yok.” gibi ifadeler kullandı. Bu arada baletlerin ellerindeki kılıçlardan ve kimi sahnelerde onları birbirlerine vuruşlarından söz etti. Oyun sonrasında, gören izleyicilerle konuştuğumda, “Biz anlatılan konuyu algılayamadık, sadece güzel bir dans izledik.” dediler. Görmeyenler ise, konuya da hakimdi. Hele bir de gösteriye benim gibi oyun hakkında bilgi edinip giderseniz, Emine Hanım’ın muhteşem betimlemesiyle her şeyin somutlaştığını ve tadına doyulmaz bir seyir yaşayacağınızı garanti edebilirim.

Hayatın her alanında erişilebilir ve eşit bir paylaşım mümkün. Yeter ki yapılmak istensin ve yeter ki biz talep edelim. Sanatta, iş yaşamında, eğitimde, sporda ve aslında yaşamın her alanında yer alalım ve eksiklikleri tespit edip dillendirelim. Hayal kuralım ve hayallerimizin gerçekleşmesi için mücadele edelim ki daha eşit, erişilebilir ve engelsiz bir hayat mümkün olsun.


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.