Toplam Okunma 0
İki yanında yeşillikler olan çift yönlü ve kıvrımlı bir karayolunda mavi bir araç ilerliyor.

Merhaba. Bu yazıda yaklaşık 1 ay içerisinde gittiğimiz bu üç farklı bölgedeki yerlere ilişkin izlenimlerimi paylaşacağım sizinle.

 

Temmuz ayının başında Manavgat’taydık. Manavgat’a Eskişehir’den yaklaşık 6 saatte Afyon, Isparta yolu üzerinden ulaştık. Manavgat’ta “Turan Prince” isimli bir otelde 5 gece konakladık.

 

Biz aracımızla gittiğimiz için ulaşımla ilgili başka bilgi yazamayacağım ama geçen yılki tecrübemize göre, bölgedeki transfer firmalarıyla önceden iletişime geçilirse otelin önüne kadar gelebiliyorsunuz.

 

Bu oteli ocak ayında erken rezervasyonla almıştık. Daha önceden de bildiğimiz bir yerdi. Ancak 0  - 12 yaşın ücretsiz olması ve çok sayıda çocuğun gelmesi nedeniyle biraz fazla kalabalıktı. Buna rağmen deniz kenarında ya da restoranlarda yer bulmakta zorlanmadık. Buraya ailemizle gittiğimiz için otelden bir oryantasyon almadık ama ailemiz bize her şeyi gayet iyi şekilde tarif etti. Böylece daha ikinci gün her yeri çözmüştük. Otelde özellikle dış mekanlarda bastonla kenar takibi yapmak çok kolaydı. Rampaların eğimi ise uygundu. Bütün asansörlerde Braille ve sesli kat sistemi vardı. Plajda engelliler için yer ayrılmıştı ama özellikle tekerlekli sandalyelilerin denize girebilecekleri hiçbir aparat yoktu. Otel deneyimini bu şekilde özetlemem yeterli sanırım.

 

Manavgat’ın hemen sonrasında yine kendi aracımızla Didim’e geçtik. Didim’e Antalya, Burdur, Korkuteli, Denizli, Aydın üzerinden ulaştık. Didim’de bir aile evinde 7 gece kaldık.

 

Didim deyince çocukluğum aklıma gelir. Her yıl giderdik ve aynı pansiyonda kalırdık. Her yer gibi Didim de değişmiş. Kalabalıklaşmış. Özellikle gece Altınkum’da yürümek bir kör için çok güç. Çok kalabalık ve her yerden çok yüksek sesle farklı türlerden müzik geliyor.

 

Didim’in kaldırımları erişilebilirlik açısından fena değil. Başında ve sonunda uygun eğimli rampalar var. Ancak Altınkum bölgesinde birçok yer Arnavut kaldırımı ve yürümek zorlaşıyor. Bunun yanında anlayamadığım şekilde bölünmüş kaldırımları arabalar da yol olarak kullanıyor. Bu yüzden tehlikeli.

 

Didim’in çevresinde çok fazla koy var. Eğer merkezde kalıyorsanız araçla gidilmesi daha iyi olur. Biz genellikle 2. Koy denilen yere gittik. Buranın denizi girişte kayalık. Sonrasında ise kum oluyor ve bir yerden sonra derinleşiyor. Burada kesinlikle deniz ayakkabısını kullanın.

 

Birkaç defa da 3. Koya gittik. Buranın denizi tamamen kum ve oldukça sığ. Yaklaşık 50 metre sonra biraz derinleşiyor. 3. Koy tamamen kum olduğu için 2. Koya göre daha tercih ediliyor. Bu yüzden çok daha kalabalık. Altınkum plajına ise gitmeye cesaret bile edemedik kalabalıktan dolayı.

 

2. ve 3. Koylarda şemsiye ve şezlong kiralayabiliyorsunuz. 2. Koyda nedense şemsiye kiralamak belediyece rüzgârdan dolayı yasaklanmış. Burada bir şezlong 50 liraydı. 3. Koyda ise 2 şezlong ve 1 şemsiye 170 liraydı.

 

Didim’de yemek işlerini biz hallettiğimizden dolayı şurada bunu yiyebilirsiniz ve fiyatları da şu kadar diye yazamıyorum. Ancak uygulamalardan fiyatlara bakmıştım ve çok uçuk olmadığını görmüştüm.

 

Didim’den İstanbul’a otobüsle döndük Fatoş’la. Ve en son geçtiğimiz cumartesi günü, tek günlüğüne Ağva’ya gittik. Biz Ağva’ya geçtiğimiz Nisan ayında da gitmiştik. Net olarak şunu söyleyebilirim ki, Ağva’ya kesinlikle yazın gitmeyin. Çok kalabalık ve çok sıcak.

 

İstanbul’dan Ağva’ya Üsküdar’dan 139A numaralı otobüsle yaklaşık 3 saatte gidebiliyorsunuz. Bu bir belediye hattı olsa da engellilerin ücretsiz kartı geçerli değil. Ve ücretsiz karta para yüklenmesi isteniyor. Fiyatı tek kişi, tek gidiş 60 lira.

 

Ağva özellikle ilkbaharda gidilmesi gereken bir yer bence. Hava güzelse deniz kenarında oturup havanın tadını çıkarabiliyorsunuz. Eğer yazın gidip denize gireyim derseniz biraz düşünmeniz gerekiyor. Ağva’nın merkezindeki Ağva Plajı, büyük bir plaj ve tamamen kum. Burada bir işletme var ve 2 şezlong ve 1 şemsiyeyi 300 liraya kiralıyor. Ancak eğer isterseniz şemsiyenizi kendiniz getirip oturabileceğiniz bir alan da var.

 

Tuvalet ve duş için plaj yakınındaki cafeye gitmek gerekiyor. Bunlar da ücretli. Kumsalda görevliler geziyor içecek servisi için. Bunlar da tabii ki ücretli. Meşrubatlar 50 lira civarında.

 

Gelelim Ağva’da yemek ve konaklama durumlarına.

Biz nisanda gittiğimizde Ağva merkeze çok yakın bir otelde kalmıştık. Şömineli oda ve kahvaltı 900 liraydı. Şimdi aynı yerin standart odası 1300 lira civarında. Diğer yerlerin fiyatları da yaklaşık bu düzeyde. Eğer Göksu nehri manzaralı yerlerde kalırsanız fiyatlar 2000 liranın üzerindedir. Ayrıca bu yerler merkeze 1,5 km mesafede.

 

Biz Ağva’da “WeWalk” navigasyon uygulamasıyla gideceğimiz yerlere ulaştık.

Ağva’da kahvaltı için gözleme yiyebilirsiniz. Hanife Teyze’nin yeri tam aradığınız yer. Gözlemeler çok çeşitli ve çok büyük. Deniz kenarına gidince balık canınız çekiyor. Bu sefer gitmedik ama geçen sefer Liman Restoran’a gitmiştik. Çok lezzetliydi ve fiyatlar o zaman için fena değildi.

 

Ağva’nın içinde şile bezinden kıyafet satan çok yer var. Buralardan alışveriş yapabilirsiniz.  Bizim bu sefer zamanımız az olduğundan çarşısını gezmedik. Çarşıda da ufak tefek hediyelik eşya satan yerler var. Buralara da bakılabilir.

 

Sonbaharda yine gelmek niyetiyle akşam saatlerinde Ağva’dan İstanbul’a döndük.

Bu 3 bölgedeki farklı yerlere ilişkin deneyimlerimi umarım keyifle okursunuz ve siz de aynı yerleri deneyimlemek istersiniz. Yeni yazılarda görüşmek üzere.

 


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.