Toplam Okunma 0
Çiçek desenli elbise giymiş bir Nazalin Selvi’nin elleri, mavi renkli bir plastik pegboard (delikli bir oyun veya eğitim tahtası) üzerinde küçük boncuk veya parçalar yerleştiriyor. Selvi’nin yüzü kısmen kadraj dışında kalmış. Masada ayrıca pembe bir çanta ve sağ alt köşede bir kâğıt var. Arka plan sade ve açık renkli.

Akademik takvimin meşhur iki vaktinden biri geldi çattı: Üniversite sınav sonuçları açıklandı.

Türkiye medyası için altın değerinde, gazetecilik içinse endişe verici bu dönemde yapılan haberler maalesef hak temelli olmaktan oldukça uzak.

 

Sınav sonuçlarının açıklandığı dönemlerde değişmeyen haberlerden biri, sınavda derece yapmış bir engellinin “başarısıdır”. Toplumun sağlamcı ön kabullerinden biri olan “engelli başarılı olamaz” düşüncesiyle iştah kabartan bu haberlerde, bir de yanında fedakâr bir aile ferdi varsa değmeyin keyiflerine. Burada “aile ferdi” diyorum ama genellikle bu kişi annedir. Çünkü sağlamcı olduğumuz kadar ataerkil bir toplumuz da.

 

Hiç uzatmadan bu seneki örneğe geçelim. Anadolu Ajansı ve İhlas Haber Ajansı kaynaklı haberlerde, görme engelli öğrenci Nazalin Selvi’nin, annesinin ona kitap okuması sayesinde üniversite sınavında ilk 15 bine girdiği aktarılıyor.

 

Adım adım inceleyelim. Önce başlıklara bakalım. Anadolu Ajansı haberi şu başlıkla servis ediyor:

“Görme engelli Nazalin'in okuma azmi üniversite sınavında başarı getirdi.”

Türk Dil Kurumu'na göre “azim” kelimesi, “bir işteki engelleri yenme kararlılığı” anlamına geliyor. Yani bu başlık, Nazalin’in üniversite sınavına girerken önünde engeller olduğunu kabul ediyor. Tabii burada kastedilen “engel”, körlük. Ayrıca “azmiyle başardı” vurgusuyla verilen mesaj şu:

“Eğer azmederseniz siz de başarırsınız.”

 

Diğer mesaj ise şu şekilde okunabilir:

“Başaramadıysanız suç sizde. Bakın başaranlar var. Onların da hakları ihlal ediliyor ama azmettiler ve başardılar.”

Yani bir kişi kahramanlaştırılırken, diğer tüm hak ihlalleri görmezden geliniyor.

 

İhlas Haber Ajansı’nın haberi ise şu başlığı taşıyor:

“İlkokul mezunu annesi çalıştırdı, görme engelli kızı üniversiteyi kazandı.”

Bu başlık aslında bir gazetecinin sorması gereken asıl soruyu ortaya koyuyor:

Üniversite çağına gelmiş bir genci neden annesi çalıştırmak zorunda kalıyor?

Ancak sağlamcı medyada bu sorunun bir karşılığı yok. Fedakâr bir anne ve onun sayesinde okulu kazanmış bir “kör” var.

 

Haberin içeriğine kısaca baktığımızda, bir fedakâr anne, birkaç yardımsever öğretmen ve onların “yardımıyla” eğitim gören bir görme engelli öğrenci var. Anne, kızına ilkokuldan bu yana kitaplarını okuyarak eğitimine destek olmuş. Milli Eğitim Müdürü ise “zor şartlarda” sınava hazırlanan öğrenciyi tebrik ediyor. Tabii neden eşit şartlar sunulmadığını asla sorgulamıyor.

 

O halde asıl soruyu biz soralım:

Nazalin neden tek başına değil de annesinin kitap okumasıyla eğitim hayatını sürdürüyor?

Nazalin, eğitim hayatı boyunca erişilebilir kaynaklara ulaşabildi mi?

Devlet, onun eğitim hakkını gerçekten sağladı mı?

 

5378 sayılı Engelliler Hakkında Kanun’un 15. maddesine göre:

“Hiçbir gerekçeyle engellilerin eğitim alması engellenemez. Engelli çocuklara, gençlere ve yetişkinlere; özel durumları ve farklılıkları dikkate alınarak, bütünleştirilmiş ortamlarda ve engelli olmayanlarla eşit eğitim imkânı sağlanır.”

 

Şimdi düşünelim:

Nazalin’in annesi kitapları okumasaydı?

Hatta hiç okula gitmemiş, okuma yazma bilmeyen bir anne olsaydı?

Ya da Nazalin bu kadar “azimli” olmasaydı; insanlardan kitap okumasını, yardım etmesini istemeseydi?

Engelli olmayanlarla eşit eğitim koşullarına sahip olamadığı için eğitim hayatını sürdüremeseydi?

Ne olacaktı?

 

Aslında “ne olacaktı” diye sormak bile fazla. Türkiye’de kim bilir kaç engelli, eşit eğitim koşullarına ulaşamadığı için eğitim hakkından mahrum bırakılıyor.

Oysa Anayasa’nın 42. maddesine göre:

“Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz”.

 

Bana göre bir gazetecinin asıl sorgulaması gereken budur.

Azim göstermesi gereken, Nazalin ya da onun gibi haklarına erişemeyen öğrenciler değil; eşit bir yaşam hayali kuran bizler olmalıyız.

 

Toplum olarak bu azmi gösteremezsek, dört yıl sonra akademik takvimin o meşhur ikinci vaktinde, yani Nazalin mezun olurken karşımıza çıkacak haberi şimdiden söyleyeyim:

“Üniversite boyunca görme engelli kızına kitaplarını okuyarak mezun eden fedakâr anneye fahri diploma.”

 

Not: Mersin Büyükşehir Belediyesi’nin sitesinde 25 Mayıs 2025’te yayımlanan haberde Nazalin’in üniversite sınavına hazırlanırken “aradığı desteği” özel kurs merkezlerinde bulamadığı ve “umudunu kaybetmek” üzereyken Silifke Eğitim ve Öğretimi Destekleme Kurs Merkezi’nin kapısını çaldığı; burada sesli anlatım ve Braille ile eğitim aldığı yazıyor. Yani aslında Nazalin de eğitim hakkından mahrum bırakılıyor. Milli Eğitim’in okullarında değil belediyenin açtığı kurslarda eğitim alıyor.


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.