"Abartıyorsun!"
"Hassassın!"
"Duygusalsın!"
Bir tartışma sırasında karşımızdaki kişi bu tür ifadeleri kullanmaya başlıyorsa çoğu zaman manipülasyon devreye girmiş demektir. Çünkü bu söylemler, tartışmanın konusunu değil, kişinin karakterini ve tepkisini hedef alır.
Bu tür ifadeler:
-Sorunun kaynağını olaydan alıp sizin tepkinize taşır.
-Manipülatörün kendi sorumluluğundan kaçmasını sağlar.
-Tartışma bağlamında bir Ad Hominem safsatası işlevi görerek odağı saptırır.
-Kişinin duygularını "zayıflık" gibi gösterip güç dengesini manipülatör lehine çevirir; böylece bireyin kendi gerçekliğine duyduğu güveni zedeler.
Bu manipülatif ve Ad Hominem söylemler, genel olarak herkesi etkileyebilir; ancak otistikleri, egemen konumundaki nörotipik varsayımlar ve sağlamcılık nedeniyle daha orantısız ve yıkıcı bir şekilde etkiler.
Bu yazıda manipülasyonun otistikler üzerindeki etkisini, otistikleri manipülasyona açık hâle getiren ve otistiklere manipülasyon yapanların arkalarına aldıkları nörotipik toplumsal yapıyı beraber ele almaya çalışacağım.
Nöro-normatif yapı içine doğan otistik bebek, çocukluk, ergenlik ve yetişkinlik dönemlerinin tamamında -çevresinde otistik yetişkin ya da otistik uzman yoksa-davranışlarını, duygularını ve bilişsel farklılıklarını bu normatif çerçevenin geri bildirimleriyle şekillendirmeye zorlanır. Bu geri bildirimlerin önemli bir kısmı, otistik kişi için zamanla manipülasyona dönüşebilir.
Toplumsal normlar herkes üzerinde baskı kurar; hepimizi belirli duygu, davranış ve iletişim kalıplarına uymaya zorlayarak bireyselliği daraltır. Ancak otistikler bu normlara en uzak görülen grup oldukları için bu baskının ağırlığını çok daha yoğun ve sistematik biçimde yaşar. Çünkü temeldeki sağlamcı algı; otistiklerin bozuk olduğu ve düzeltilmesi gerektiğidir.
Nöro-normatif yapı, otistiklerin duyusal hassasiyetlerini, iletişim tarzlarını ve ihtiyaçlarını "yanlış", "aşırı" veya "problemli" olarak kodlayarak sıradan bir norm baskısını kimlik, nöroloji ve günlük işleyiş düzeyinde derin bir gaslightinge dönüştürür. Dolayısıyla normlar hepimizi sınırlandırsa da otistiklerin deneyimi çoğu zaman yalnızca uyum baskısı değil, kendi varoluşunun tümden reddi ile sonuçlanır.
Otistiklerin birçoğu, nörotipik beklentiler karşısında kendi deneyimlerini maskelemeyi öğrenir-çoğu zaman farkında bile olmadan. Çünkü çocukluğundan itibaren dışlanmış, inkâr edilmiş veya yanlış anlaşılmış olma olasılığı yüksektir. "Abartılı", "hassas", "tuhaf", "şımarık" gibi etiketler bu süreçte sıkça karşılarına çıkar.
Aşağıda nöro-normatif beklentilerin otistiklerde nasıl gaslighting etkisi yarattığına dair örnekleri dört başlıkta ele alıyorum.
1- Duygusal Deneyimin İnkâr Edilmesi:
Otistiklerin birçoğunda duyusal işlemleme farklılıkları vardır. Bazı sesler, ışıklar, kokular nörotipik birine göre çok daha yoğun, rahatsız edici ve acı verici olabilir. Sesten, ışıktan, kokudan vb. rahatsızlığını dile getiren otistik birine yönelik; "Çok abartıyorsun, o kadar da gürültülü değil", "Bu kadar hassas olma, biraz kendini zorla", "Şımarıklık ediyorsun", gibi cümleler gaslighting cümleleridir. Otistik olan kişinin kendi yaşadığı fiziksel acının veya rahatsızlığın gerçekliğini sorgulamasına neden olur. Sonuç olarak kendi duyusal ihtiyaçlarını bastırmaya çalışır. Bunun sebebi altta yatan nöronormatif beklentidir. Bu beklentiye göre, bu ses/ışık/koku normaldir ve herkes bunu tolere edebilir.
2- Sosyal İletişim Farklılıklarının Yanlış Yorumlanması:
Otistik iletişim tarzları (örneğin göz teması kurmama, fazla bilgiye ihtiyaç duyma, açık ve net iletişim, dolaylı anlatımı anlamada zorluk çekme, ses tonunun veya mimiklerin normatif beklentilere uymaması, beklenen selamlaşma ritüellerini göstermemesi vb.) nörotipik normlara uymayabilir. Bu alan, otistikler açısından en fazla gaslighting yaşanan konulardan biridir.
Çoğu alistik (otistik olmayan) kişi, otistik iletişim biçimini öğrenmeyi reddeder. Anlaşmazlığın faturasını da otistik kişiye keser. Bu bazen bilgisizlikten kaynaklansa da kişi defalarca açıklama yapmasına rağmen hala aynı davranışa maruz kalıyorsa bu artık bilinçli manipülasyon olarak değerlendirilebilinir.
Kendi deneyimimden bir örnek: Gözlerimin sağa sola hızlı hareket etmesini taklit eden bir kişi, bunu "abartılı davranışım" şeklinde yorumlayıp saldırgan bir dille sürdürmüştü. Tartışılan konu bir anda değiştirilmiş, konu benim kişilik özelliklerime çekilmişti. Böylece kendi sorumluluğu görünmez hâle gelmişti- amaç da buydu.
Bu manipülasyonlar, otistiklerin deneyiminde o kadar yaygın bir yer tutar ki, bir tartışmada haklı çıkmak yapısal olarak neredeyse olanaksızlaşır. Çünkü manipülatif söylem, argümanını daima nörotipik normları referans alarak kurar ve böylece otistik perspektifi baştan geçersizleştirir.
Aslında manipülasyonu yapan kişi nörotipik imtiyazı sinsice kullanmış olur. Nick Walker'ın [1] da belirttiği gibi: "Nörotipik ayrıcalığı, otistik insanlarla etkileşim kuran nörotipik insanların, özellikle de söz konusu nörotipik insanlar profesyonel otorite pozisyonlarındaysa, kendi empati eksikliklerini veya zayıf iletişim becerilerini asla ele almak veya kabul etmek zorunda olmama lüksüne sahip olmaları anlamına gelir, çünkü empati, anlayış ve iletişim başarısızlıklarını otistik insanların iddia edilen eksikliklerine bağlayabilirler”
Otistikler iletişim kurma niyetinin kötü olmadığını bilse bile sürekli olarak kötü niyetli, eksik, sert, saygısız ve kaba olarak yorumlandıklarında bu algıya kendileri de inanmaya başlayabilir. Veya kendi sosyal çabalarının geçersiz olduğunu hissedebilir. Otistiklerin sosyal izolasyon yaşama sebeplerinden biri de budur.
3-Otistik Deneyime İnanılmaması
Yüksek maskeleme yapabilen otistiklerin yaşadığı zorluklar sıklıkla önemsizleştirilir veya reddedilir. Bunun temelinde otizme dair kalıp yargılar, bilgisizlik ve sağlamcılık vardır.
"Ama sen göz teması kurabiliyorsun, otistik olman imkânsız"
"Gerçekten otistik olsaydın üniversite bitirip meslek sahibi olamazdın"
"Bence sen zeki otistiklerdensin idare edebilirsin"
Otistik kişi, kendi yaşam öyküsünün, tanısının ve deneyimlediği zorlukların başkaları tarafından doğru kabul edilmediğini görür. Bu en derin gaslighting biçimlerinden biridir, çünkü kişinin kimliğini ve yaşadığı gerçeği elinden alır.
Otistiklerin birçoğu tanısını resmileştirmek veya engelli raporuna başvurmak istemesinin sebeplerinden biri, deneyimlerinin sürekli inkâr edilmesidir. Fakat bunlar bile çoğu zaman gaslightingi ortadan kaldırmaz; destek ihtiyaçları hâlâ sorulmaz veya dile getirildiğinde yok sayılır.
4-Stimlerin Bastırılması:
Kendini regüle etmek için yapılan tekrarlayıcı hareketler (stimming), toplum içinde "tuhaf" ve " uygunsuz" kabul edilir.
"Sallanmayı kes"
"Kendini kontrol et"
Bu tarz ifadelere ek olarak, yargılayıcı bakışlar ve stimlerin birer davranış problemi olarak görülmesi ve söndürme çalışmalarının yapılmasını da ekleyebilirim.
Stimler, otistikler için hayati bir kendini regülasyon mekanizmasıdır. Bu davranışın bastırılması, kişinin stres seviyesini arttırır ve duygusal çöküşe yol açabilir. Kişi, kendi temel ihtiyacının yanlış ve utanılacak bir şey olduğuna inanabilir.
Nöro-Normatif Gaslighting'in Sonuçları:
Yazının ana haritasını oluşturduğum maddeleri ve örnekleri elbette çoğaltabilirim. Tahmin edersiniz ki -maalesef- buna dair bolca deneyime sahibim. Bu örneklerin ortak sonucu, otistik kişinin kendi duyularına, duygularına, anılarına ve iletişim biçimine duyduğu güvenin zedelenmesidir. Sürekli şu sorular zihne yerleşebilir:
- "Gerçekten bende mi bir sorun var?"
- "Hafızamda bir sorun mu var?"
- "Her şeyi kendi kafamın için de mi yaşadım?"
Nöro-normatif gaslighting'in yarattığı tahribat, otistiklerin kendilerine yönelik güvenini ve öz değerini sistematik biçimde aşındırır. Bu durum, kronik kaygıya, tükenmişliğe (otistik burn out) ve iç utanca yol açar. Bu döngüyü kırmak otizme dair sağlamcı düşünce ve pratiklerini yok ederek mümkün olabilir.
Otistik deneyimi ciddiye alan, beyana güvenen, destek ihtiyacını sorgulamadan kabul eden ve iletişim farklılıklarını "öğrenilmesi gereken" karşılıklı bir sorumluluk olarak gören ilişkisel ve toplumsal bir yaklaşım geliştirmek zorundayız.
Toplum, otistikleri uyum sağlamaya zorlamak yerine, onların doğal bilişsel ve duygusal farklılıklarına alan açtığında, manipülasyonun etkisi de gücünü kaybedecektir.
Kaynakça :
https://neuroqueer.com/neurotypical-psychotherapists-and-autistic-clients/