Toplam Okunma 0
Aydınlık bir odada U şeklinde kurulmuş bir sergi masası. Masa, parlak, şeftali rengi bir kumaşla tamamen örtülmüş. Masanın üzerinde, hayvan, çiçek ve geometrik şekil gibi renkli origami figürleri yer alıyor. Masanın ön tarafında, sergilenen parçaların adlarını veya yaratıcılarını belirten küçük kartlar görünüyor. Arka planda, duvarda asılı iki dikdörtgen pencere doğal ışık sağlıyor.

Merhaba değerli okurlar;
Bir önceki yazımda sizleri sergimin hazırlık sürecinin mücadelesine ve tatlı heyecanına ortak etmiştim. Bu ay da kaldığım yerden devam edip sergiyi ve içerisindeki modelleri anlatmak istiyorum. Ve şimdi, tavşanın peşinde koştuğum o uzun gecenin sabahı sergi günü. 

 

Sabah sergi alanına adım attığım anda içimi, uzun zamandır hissetmediğim bir telaş kapladı. Kutular taşınmış, masalar hazırlanmıştı. Açılış, saat 14'teydi ve daha zaman vardı. Modelleri kutulara yerleştirirken kategorilerine göre ayırmıştım. O nedenle, arkadaşlarımla birlikte rastgele değil belli bir sıraya göre koyduk masalara. Bazı modeller anonim olmakla birlikte, çoğunun bir tasarımcısı vardı. Tasarımcıların yazılı olduğu a3 boyutundaki kâğıtlar, ilgili modelin yanına yerleştirilecekti. Sergideki tüm modellerden gülen yüz emojisi hariç en az ikişer tane yapmıştım. 

 

Masalar, u şeklinde sıralanmıştı. İlk masaya 3'lü, 6'lı, 12'li ve 30'lu birimlerden oluşan sonobe küp modelini yerleştirdik. Bu model, modüler origaminin en önemli modellerinden biri. Özellikle, 30 parçalısını yaparken, parçaların doğru yerlerini saptamak zor olduğundan dolayı, biraz meşakkatli. 30 parçalı olan bu güzel model, bir küre gibi hayal edilebilir. Üzerinde üçgen piramitler bulunan, 10 farklı renkten oluşan büyük bir küre. 

 

Yine aynı masada, japanies brocade modeli yerini aldı. Farklı renkleri bir araya getirerek oluşturduğum Japanies brocade, Japon tarzı işlemeli kumaş gibi bir anlama geliyor. 6 parçadan oluşan modelin yüzeyindeki katlamaların bu kumaş desenlerini andırması nedeniyle söz konusu isim verilmiş. Dokunulduğunda, üzeri çıkıntılarla kaplı sanki bir top olduğu hissi veriyor. 

 

Aynı masaya oktahedron modelini DE yerleştirdik. Bu da farklı renkleri bir araya getirerek yaptığım 8 parçalı bir model. Oktahedronların hemen yanında, omegastar modeli yer aldı. Omegastar, farklı renkleri bir araya getirerek yaptığım 6 parçalı bir yıldız. Üzerinde 12 üçgen sivri çıkıntı ve bu çıkıntıların dibinde küçük çukurlar bulunan bu model, en sevdiğim modellerden biri. Omegastarların yanında yer alan robinin tekerleği modeli, yine farklı renklerden yaptığım, 7 parçalı, gerçekten de tekerleğe benzeyen bir model. 

 

Tekerleklerin yanında yer alan çelenk modeli de dokunulduğunda hemen bozulan, hassas ve kırılgan bir yapıya sahip. Gerçekten çelenk şekline benzeyen bu model, kutudan çıkarılırken bozuldu. O an yaşadığım telaştan, parçaları bir araya getirmekte oldukça zorlandım. "Yoksa bunu sen yapmadın mı" esprileri havada uçuşurken neyse ki birleştirmeyi başardım. 

 

Çelenklerin yanındaki fireworks yani havai fişek modeli, 12 parçalı bir model. Bu modelde sarı, kırmızı, turuncu, mavi gibi renkleri yoğun olarak kullandığım için, gerçekten de havai fişek görünümü veriyor. Merkezden yanlara doğru açılan 12 parçasıyla havai fişeğin ilginç bir özelliği var. Bu özellik, parçalar çevrildikçe her çevirme hareketinde farklı bir yüzeyin ortaya çıkması. Her döndürüşte başka bir yüzey beliriyor ve modele âdeta "okus pokus" etkisi katıyor; sanki elinizin altında küçük bir illüzyon gerçekleşiyor. Bu döndürme hareketini, modelin yanlarından hafifçe tutup çevirerek yapmak mümkün. Ziyaretçilere bu hareketli modeli gösterdiğimde, hatta kendilerinin çevirmelerine izin verdiğimde, her seferinde aynı şaşkınlıkla gülümseyen yüzlerle karşılaştım. 

 

Havai fişeklerin yanına, septimastar denilen yıldızlardan yerleştirdik. Yedi parçalı bu yıldızların ortası bombeli, kenarlara doğru açılan sivri parçaları var. Bombeli kısmın sanki balon gibi şişirilmiş olması, her dokunduğumda bende hayranlık uyandırıyor. Yıldızların yanında spiralstar modeli yer aldı. Dört parçadan oluşan ve gerçekten de spiralli bir yapıya sahip olan bu modelde, yine farklı renkler kullandım. 

 

Sergide yalnızca bir tane bulunan gülen yüz emojisini ise, bir tarafı siyah bir tarafı sarı olan bir kâğıttan yapmıştım. İki boyutlu olarak ortaya çıkan bu emojide, gözler ve ağız siyah olarak görünüyor. Nedense bu model pek ilgimi çekmiyordu ama özellikle çocukların çok sevdiği bir model olduğu için origami hocam sergiye koymamı istemişti. 

Burada modüler origami modelleri sona eriyordu.

 

Çiçek masasına yumuşak bir geçiş yapmak üzere çin vazosu ve iki renkli vazo yerleştirildi. Her iki vazo da tek bir kâğıttan oluşmakta ve kâğıtların yüzeyleri desenli bir görünüme sahip. Bu vazoların hem şekilleri hem de görünümleri çok hoş olduğu için, özellikle içlerine çiçek koyulmamış hâlde sergilenmesini istedim. 

 

Sıra geldi çiçekler masasına. Kocaman bir gül tabağı yapmıştım. Mor renkli, pasta tabağına benzer bir tabak. İçerisine farklı renklerde yaptığım gülleri ve yaprakları yerleştirdim. Bunun görsel açıdan çok hoş göründüğünü söyledi arkadaşlarım. Hatta bu gül tabağının fotoğrafını çekip hocama gönderdim. İlk bakışta benim yaptığımı düşünememiş ve internetten bulduğum bir görsel zannetmiş. Sergi için iki çeşit çiçek tasarlamıştım. Birisi papatyayı andırıyordu, diğeri de laleyi. Çiçeklerin hepsinden bir demet yapıp ayrı ayrı vazolara yerleştirmiştim. Laleleri, petunyaları ve iki türü bulunan zambakları vazolar içerisinde yan yana koyduk. Bunların bitişiğinde de kırmızı güller, kalın damarlı ve egzotik görünümlü yapraklar arasında yerini aldı. 

 

Sonrasında su örtüsü başlıyordu. Su görüntüsü vermek için koyu mavi kartonların üzerine kurbağaları, kaplumbağaları ve kendi yapraklarının içerisinde sanki yüzüyormuş gibi duran renk renk nilüferleri yerleştirdik. 

 

Su örtüsünün yanına yine koyu mavi karton üzerine deniz kabuklarını koyduk. Buradaki deniz kabukları hem bana hem de başka tasarımcılara ait. Deniz kabuklarını tek renkli ve desenli kâğıtlardan çok sayıda yapmıştım. Yine çok sayıda ve farklı renklerde yaptığım kelebekler, deniz kabuklarının yanında yerini aldı. Bu kelebek modelini bir yıl önce öğrenmiştim. Oldukça zor öğrendiğim ve katlaması güç olan bir modeldi. Üzerindeki pek çok detay ile gerçekten bir kelebek görünümüne sahipti. 

 

Kelebeklerin yanına bir buz tabakası görünümü veren straforu ve straforun üzerine siyah beyaz renklere sahip penguenleri koyduk. Onların yanında da koyu yeşil karton üzerinde kediler, beatle cinsi köpekler ve geyikler yerini aldı. Geyik modeli bayağı zahmetli bir model. Onu yapmak, yaklaşık üç ders, yapım talimatlarını metne aktarmak ise on saat sürmüştü. Geyik; detaylı boynuzlarıyla ve duruşuyla hayranlık uyandırıcı bir model. İlk dokunduğumda bu boynuzların, tek bir kâğıttan böyle incelikli bir şekilde nasıl ortaya çıktığına şaşıp kalmıştım. Şimdi bir sürü geyik yaptım ama her dokunduğumda hâlâ aynı duyguyu hissediyorum. 

 

Geyiklerin yanına turna kuşlarını, siyah renkli kartalları, sarı ve yeşil papağanları, sarı kanaryaları, kraft kâğıttan oluşturduğum kaya parçası üzerinde yeşil kertenkeleleri yerleştirdik. Kartalları, yaklaşık 30cm'lik kalın bir telin ucuna sabitlemiştim ve kartallardan birini avına, yani beyaz tavşana bakacak şekilde konumlandırmıştım. 

 

Son olarak siyah pelur kâğıdından yaptığım herkül böceklerini, turuncu renkli helikopter böceklerini ve yeşil gül böceklerini yerleştirerek hayvanların masasını tamamladık. Kendi tasarımım olan yeşil gül böceğini bir yüzeyi mat, bir yüzeyi parlak yeşil olan özel bir kâğıttan yapmıştım. Masalar boş kalacak diye çok korkmuştum ama, hiçbiri boş kalmadı. Tamı tamına sığdı tüm modeller. 

 

Nihayet açılış vakti geldi. Protokol üyeleri, okullardan öğrenciler ve öğretmenler, arkadaşlarım, akrabalarım ve tanımadığım daha pek çok ziyaretçi vardı. İstiklâl marşı, sunucunun konuşmasıyla başladı program. Ardından keman piyano konseri ve kurdele kesme töreni gerçekleşti. 

 

Açılışın ardından ziyaretçiler masaların çevresini sarmaya başladı. Kendimi bir anda sanki yıllardır yaptığım bir işmiş gibi modelleri tek tek anlatırken buldum. âdeta bir turist rehberi gibiydim. Küçük gruplar hâlinde yedi sekiz kişiyi karşıma alıyor; modellerin hangilerinin tek bir kâğıttan oluştuğunu, hangilerinin modüler olduğunu; bazı modelleri hangi tekniklerle yaptığımı, hangilerinde özel kâğıt kullandığımı; bazılarını tamamlamanın nasıl saatler sürdüğünü, nasıl aşamalardan geçtiğini bir bir anlatıyordum. Her masayı dolaşıyor, sonra yeniden başa dönüp aynı heyecanla başka bir gruba anlatmaya koyuluyordum. Kalabalık o kadar fazlaydı ki, sesimi duyurmak için yüksek sesle konuşmam gerekiyordu. Bir an, kendimi tıpkı 40 kişilik kalabalık sınıflarımdan birinde ders anlatıyormuş gibi hissettim.

 

Yeşil gül böceklerini gören birkaç ziyaretçi, "bu böcekten bizim orada da var" diyerek yanımdakilere gösteriyordu. Nereli olduklarını sorduğumda, Artvinli olduklarını söylediler. Demek ki benim yeşil gül böceği Artvin yöresinde görülen türlerden biriymiş.

 

Ziyaretçilerin bir kısmı modelleri satın almak istediklerini söyledi. Özellikle Amerikalı bir turist deniz kabuklarını ve kelebekleri çok beğenmişti ve ısrarla satın almak istedi. Ama satmadım. Zaten satmayı hiç düşünmemiştim. Aklımda şimdiden başka sergilerin hayali vardı ve modelleri gelecekte o sergilerde kullanmak istiyordum. 

 

Bazı ziyaretçiler şaşkınlıkla "Bunları sen mi yaptın" diye soruyor, hatta "Bunları sen yapmış olamazsın" "Sana kim yardım etti? Kendi başına yapman mümkün değil" diyerek hadsizliklerini dile getiriyordu. Bazıları da "Biz bunları gören gözümüzle bile yapamayız" diyordu. Körlüğü kimi zaman yücelten, kimi zaman küçümseyen, her zaman her yerde duyduğum o tipik tepkiler ile burada karşılaşmasam şaşırırdım zaten. 

 

Bir ara basından gelen bir muhabir benimle röportaj yaptı. Sohbetin sonunda, kameraya son cümleleri alırken, "Buradan engelli vatandaşlara ne söylemek istersiniz" diye sordu. "Engelli vatandaşlara hiçbir şey söylemem" dedim. "Çünkü origami bütün insanların ilgilenebildiği bir sanat dalıdır." Muhabir, engellilerin origamiyle ilgilendiğini düşünüyordu ve bu yüzden onlara buradan bir çağrı yapmamı istiyordu. Evet… Bütün körler origami yapar. Origami ve körlük. Acaba bu iki şey nasıl birbiriyle bağdaşıyordu insanların kafasında?

 

Akşama doğru sergi alanı yavaş yavaş sakinleşirken içimde tarifsiz bir sevinç vardı. Modellerin arasındaki sessiz ama canlı hava hâlâ hissediliyordu; sanki her biri günün heyecanını kendi içinde saklıyordu. Ertesi gün ve sonraki gün de ziyaretçi yoğunluğu vardı ama ortam nispeten daha sakindi. Böylece modelleri daha detaylı anlatma fırsatı yakalayabildim. 

 

Bazı ziyaretçilerle basit modelleri yapmayı denedik. Hayatlarında ilk defa origami yapmayı deneyimleyen insanların yaşadığı heyecanı ve bir şeyi başarma hissinin verdiği mutluluk görülmeye değerdi. Ben de mutluydum. Origami gibi harika bir sanatı insanlarla paylaşabilmiş ve şu hayatta bir hayalimi daha gerçeğe dönüştürebilmiştim.

 


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.