Bağımsız harekete “Merhaba” diyeli tam beş buçuk sene olmuş. Ne kadar da heyecanlıydım bastonumu alıp tek başıma dışarı çıktığımda. Yapabilecek miydim, becerebilecek miydim ve en önemlisi de başarabilecek miydim? Üstesinden gelebileceğimi biliyordum. Sadece yanımda gören biri olmaması beni korkutuyordu. Ailemle yaşarken böyle bir endişem yoktu. Her zaman yanımda mutlaka bir gören olurdu. O dönemde eşim bana çok destek oldu. Onun sayesinde bir görene ihtiyaç duymadan bastonumla istediğim her yere tek başıma gidebileceğimi öğrendim. Bağımsız hareket edebilmem için benden desteğini hiçbir zaman esirgemeyen eşime buradan da tekrar teşekkür ediyorum.
Artık bağımsız harekette belli bir noktaya geldiğime inanıyorum. Geçenlerde tam da bunu düşünürken, “Gerçekten ne kadar bağımsızım?” diye kendimi sorgularken buldum. Takıldığım tek bir nokta vardı ve o da benim için çok önemliydi.
İlkokulu körler okulunda yatılı okumuştum. Orada birilerinden yardım bekleme gibi durumlar olmadığı için ne düşünüyorsam, ne hissediyorsam, içimde tutmadan söyleyebiliyordum. Yatılı okulu her ne kadar sevmesem de hiçbir görene ihtiyaç duymadan kendi başıma hareket edebilmek güzeldi. Küçük bir alanda hareket ediyorduk belki ama en azından “Kimseye İhtiyacım yok” diyebiliyordum. İlkokul bitince ailemin yanına geldim. Onların yanında da bastonu elime almadım. Baston kullanmanın bizler için ne kadar önemli olduğunun o zamanlar çok farkında değildim, ta ki liseye başlayana kadar. Liseyi ailemin yanında okudum. Okullar açılmadan, babam ve amcamla okula bakmaya gitmiştik. Amcam okulun içinde kullanabileceğim her yeri bana öğretti. Okul boşken içinde rahatça dolaşabildim. Okullar açılınca yine babam beni okuluma götürdü. Okulda gideceğim yerleri bildiğim halde tek başıma gitmeye hiç cesaret edemedim. Servisten inip okula gireceksin, biri lazım. Kantine, tuvalete veya bahçeye oturmaya çıkacaksın, hep birileri lazım. İsteseydim oralara tek başıma bastonumla gidebilirdim ama elimde bastonum da yoktu. Gerçi olsa ne olacaktı ki kullanmadıktan sonra? Göstermelik olarak elimde baston taşımak bana çok saçma geliyordu. Arkadaşlarım tarafından hep çok sevilen biriydim. Servisten indiğimde yanımda arkadaşımın olmadığı bir gün bile olmamıştır. Bunların hepsi o zamanlar güzeldi. Böyle dört yıl geçip gitti. Liseden mezun oldum. Daha sonra, üniversiteyi kazandım ve ailemin yanından ayrıldım. Orada bastonumu kullanmaya başlamıştım. Üniversiteyi bırakmak zorunda kalınca, treni o zaman da kaçırmış oldum.
Şimdi anlatabilirim artık kendimi neden sorguladığımı. Baston kullanmıyorken tek başımıza bir yerlere gitmek istediğimizde maalesef yanımızda hep birileri oluyor. İstemediğimiz hareketlerde bulunsa bile rahatsızlığımızı dile getiremeyiz. Rahatsız olduğumuz zamanlarda onlara bunu söylemek isteriz ama “Yardım etmez bir daha” diye düşünüp susarız. Belki sevmediğin birisidir ama “O olmazsa yapmak istediklerimi tek başıma yapamam” diye düşünürsün. En kötüsü de sana istemediğin bir şey söylediğinde, “Hayır” diyemezsin. Sen kırılırsın ama yine de hiçbir şey söyleyemezsin. Maalesef ben bunları çok yaşadım. Sözümü sakınmadan iyi kötü söyleyebilen birisiyimdir aslında. Ancak o günlerde “Bana yardım eden olmaz” diye söyleyemediğim, içimde kalan çok söz olmuştur. Biraz da benim yapımla alakalı olabilir bu yazdıklarım. Genelde ben birilerini kırmaktan çok çekinirim. Yeri gelir kendim kırılırım ama “Karşımdaki kırılmasın” diye çok üstelemem. Yine de bazı şeylerin insanın içine oturduğunu söylemeliyim.
“Bastonu elime aldığımda çok heyecanlıydım” demiştim ya, iyi ki almışım elime. Bütün heyecanlar keşke o an gibi olsa. İlk başlarda çok farkına varamıyoruz baston kullanmanın ne demek olduğunun ama zamanla anlıyoruz bağımsız yaşamın en büyük parçası olduğunu.
En büyük farkını şöyle anlatabilirim: İlk işe başladığımda birileri götürürdü beni. Sabah bırakıp akşam alırlardı. İş çıkışı bir yerlere oturmaya giderlerdi. Beni birisi götürmediği sürece gidemezdim. Bu birisinden kasıt yalnızca ailem değil tabii ki. Baston kullanmaya başladığımda ise artık tam tersi oluyor. Tek başıma işe gidip geliyorum. İş çıkışı arkadaşlarla plan yapabiliyorum. Şu an baston kullanarak istediğim her şeyi özgürce yapabiliyorum. Arkadaşlarımla buluşabiliyorum. Alışverişe gidebiliyorum. En güzeli de çocuğumu alıp özgürce, kimse olmadan dışarı çıkarabiliyorum.
Artık baston kullanabiliyorum ama birilerini kırmaktan hala çekiniyorum. Bazı zamanlarda söyleyeceklerimi yine yutuyorum. Bunun tamamen geçmişten gelen bir şey olduğunun farkındayım. Ben zamanında o bastonu elime alabilseydim, dışarı kendim çıkabilseydim ve kimseyi beklemeseydim, böyle bir konuda kendimi kötü hissetmeyecektim. Sırf “Birileri bana yardım etmezse” diye içimde tutmasaydım söylemek istediklerimi, bugün çok farklı olurdu her şey benim için. Bunu yavaş yavaş aşmaya çalışıyorum. Şimdilik çok başarılı olduğumu söyleyemeyeceğim. Sadece şunu söyleyebilirim, baston kullanmaya başladığımdan beri birilerini “Bana yardım etsin” diye beklemiyorum. Henüz her yerde bunu hayata geçiremedim ama inanın çabalıyorum.
Birinden yardım her zaman isteyebiliriz. İhtiyaç halinde istemeliyiz de. Eğer kişi yardım etmek istemiyorsa, bastonumuza sarılalım. Birilerine “Sen olmadan da giderim” dersek ve bastonumuzu elimize alıp yolumuzda yürüyebilirsek, en büyük iyiliği kendimize yapmış oluruz.