Yoldayım, arabaların geçtiği bir yolun ortasında;
Yürüyorum, arabaların hızına aldırmadan yürüyorum.
Yolun tam ortasında,
Arabanın biri bana çarpacak diye korkuyorum.
Taştan kaldırımlar esnafın eşyalarıyla kapanık;
Kaldırımların ortasına konuluyor araçlar.
Herkes duyarsız, yalnız iki kesim önemsiyor,
Biri engelliler, diğeri işgal altındaki kaldırımlar.
İçimde damla damla bir öfke birikiyor;
Sanıyorum, bir ceza kesmeyecek zabıtalar.
Kaldırımın ortasına hep eşyalarını dikiyor;
İnsanların bu kaldırımları kullanacağını düşünmeyen esnaflar.
Kaldırımlar, düşünülmeyen görme engellilerin çilesi;
Kaldırımlar, esnaf için açık dükkândır.
Kaldırımlar, ortopedik engellilerin yok sayıldığının göstergesi,
Kaldırımlar, belediyelere göre gereksiz bir alandır.
Bana düşmez yürümek sarı çizgi yapılmayan kaldırımda;
Ben bu kaldırımlarda düşen insanım.
Aman, direk olmasın bu kaldırımın ortasında;
Kaldırımın ortasındaki ağaca çarpmayayım.
Ben dilekçe yazayım, belediye beni yok saysın; ben Bimer’e yazayım, kimse dikkate almasın;
İki yanıma dolsun, bir yanıma eşyalar, diğer yanıma arabalar.
Tak, tak, baston sesimi kaldırımı işgal eden esnaflar işitsin;
Kafamın hizasında demirden yapılmış levhalar.
Ne erişilebilir bir ülke göreyim, ne dışarıda görüneyim;
Kaldırımlar size kalsın, verin bize kapalı mekânları.
Karnı tok kedi gibi sobanın başında gerineyim;
Bizi yok saydınız ya, alın karanlıkları.
Ulaşıverse bu şiirim duyarlı insanlara;
Alıverse ülkemdeki bu vurdumduymazlık belasını.
Yürüyebilsek engelsiz şehirlerde kaldırımlarda;
İşte siz görün o zaman keyfin alâsını.