Toplam Okunma 0

Sayı 35, Ocak 2017

 

Çiğ tanelerini buluşturan ayazın tortularına karışacaksanız eğer, hele ki niyetiniz pedallamaksa, aman! Korunaksız çıkmayın…

Böylece sözleştik Yavuz abiyle ve ertesi gün tura çıkmak üzere hazırlıklara başladık.

Bir Kasım sabahı, Saat 7.30 sularında bisikletçi arkadaşlarımızla Çınar Meydanı’nda buluştuk. Baflarımız, kasklarımız, eldivenlerimiz, bisikletlerimiz ve tandemlerimizle biz artık pedallamaya hazırdık. Copilot, pilota komutunu verir: “Hazır mıyız?” Pilot: “Hazırım…” Copilot: “Sayıyorum; 1, 2, 3 bas!”. Ve nihayet Pamukkale Travertenleri’ne doğru pedallar dönmeye başlar. Erken olmasına karşın şehrin çoktan uyanmış trafiğine, bisikletlerimizle biz de varız diyordu. Bu, müthiş bir haykırıştı.

Bu haykırışlara tandemle eşlik etmenin keyfi bir başkadır. Şehrin gürültüsünden uzaklaşırken pilotunuzla aynı emeği paylaşmanın, doğanın resmini birlikte çizmenin heyecanını mutlaka tatmalısınız.

Pilotum İsa Dal ile birlikte Pamukkale’ye uzanan yolu pedallarken adeta her adımı, bize göz kırpan her sazlığı selamlıyorduk. Yaprakları saçılmış narların ve palmiyelerin sarmalanmış dalları arasından ilerlerken yolumuza çıkan Kömürcüoğlu Mermer Atölyesinde soluklanma fırsatı bulduk. İşte burada bizleri bir sürpriz bekliyordu. Denizli’yi çevrelemiş nice antik kentin yaşantılarından süzülen konuklarla tanıştık. Taş yapıların sert dokusuna karışan rüzgârın tortularıyla üşüyen ellerimiz, bir yandan da yerli ve yabancı sanat ışıltılarıyla ısınıyordu. En güzeli de bulutun üzerinde oturmuş, avurtlarını şişirmiş minicik gözlerden yayılan umuda dokunmaktı. Bu umudun coşkusuyla canlanan bedenimiz, yeniden bisikletlerimize yöneldi. Hemen yolumuza koyulduk.

Tekrar İsa abinin doğa betimlemeleriyle baş başaydım. Su zerrecikleriyle dalgalanan bembeyaz taşlara yaklaşırken yanımızda bitiveren pamuk kozalarının arasında bulduk kendimizi. Yer yer kozasına gizlenmiş, yer yer boğum boğum yayılmış yumuşacık pamuktan bir hatıra aldık kendimize.

Nihayet Pamukkale köyüne gelmiştik. Öncelikle bizleri küçük bir köy kahvesi karşıladı. Bisiklet üzerindeyseniz,  ayak ve el kaslarınız hariç tüm kaslarınız kıpır kıpırdır. Bir de yolculuğunuza rüzgâr eşlik ediyorsa elleriniz ve ayaklarınız üşümenin etkisiyle daha da uyuşacaktır; ancak sıcacık çayı katık olan simitlerle yudumlarsanız bir de buna bir miktar muhabbet eklerseniz hemencecik kendinize gelirsiniz.

Bizler de kendimize gelmiştik. Kahvenin ötesinden göz kırpan Natural Parkın güzelliği bizleri çağırıyordu. Orada taşlardan dökülen beyaz su damlaları üzerinden gülümseyen sabah güneşinin yaydığı buharla buluştuk. Hemen karşısındaki gölcükten simitlerimizi gören kazlar, bizlere sesleniyordu ve simitlerimizi onlarla paylaşmanın tadı bir başkaydı.

Doğanın bu güzel ahengine bizler de karışmıştık. Bu renkli anların karelerinde gezinirken şu değerli deneyimleri anımsayacağız. Benliğimizin ruhunu ve bedenimizin gücünü besleyen sır; doğadadır. Bu sırrı bulup tutmak bizim elimizde. Sağlıklı bir vücut yaşatacaksak eğer; doğayla ve sporla var olmaya yönelmeliyiz. Bisiklet bunlardan yalnızca bir tanesi. Özellikle görme engelliler için tandem mükemmel bir fırsat…    

Tandem kullanımında, pilot ve copilot uyumu çok önemlidir. Kalkış ve duruşlarda, pedal vurmada, hız yapmada emeği ve gücü eşit harcamak için aynı komutları paylaşmanız gerekir.

Bizler bu gezimizde, pilotlarımızla nice değerli deneyimler ve anılar biriktirdik. Pilotlarımız Pamukkale Derneği Başkanı Sayın Yavuz Öge’ye, İsa Dal’a ve İsmail Kocaeli’ye teşekkür ediyoruz. Ayrıca bizleri bisikletleriyle yalnız bırakmayan Fırat Ergür, Erdem Atasagun, Oğuzhan Altıner, Ali Uçar arkadaşlarımıza teşekkür ediyoruz.

 

İletişim için:

https://www.facebook.com/espedaldenizli/?fref=ts

https://www.facebook.com/groups/209554959453406/?fref=ts 


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.