Toplam Okunma 0

Konuşmacı: NFB başkanı Mark A. Riccobono

Tarih: 10 Temmuz 2021

Yer: Sanal (Baltimore, Maryland)

Çeviren: Ali Çolak

 

Gün doğunca soruyoruz kendimize. Bitmek bilmeyen bu gölgede aydınlığı nasıl buluruz? Taşıdığımız kayıplar ve geçmemiz gereken deniz. Canavarın midesine göğüs gerdik.[1]

 

Suskunluğun her zaman selamet olmadığını öğrendik. Ve kabullenilmişlerin her zaman adil olmadığını. Ama biz farkına varmadan şafak bizim oldu. Ve bir şekilde başardık. Bir şekilde, bozuk olmasa da bitmemiş olan bu ülkenin fırtınalarını atlattık.

 

Genç siyahi şair Amanda Gorman tarafından söylenen bu sözler, ulusumuz için bir tefekkür anı olan bir devrin adeta çerçevesi oldu. Bu akşam bir sosyal haklar hareketinde örgütlenmiş körler olarak biz de bir tefekkür anına geliyoruz. Kendimizi içinde yaşadığımız ülkeden ayıramayız. Bozuk değil ama henüz tamamlanmamış bu ülkemizin baskıları, engelleri, perspektifleri ve eşitsizliklerinin etkilerini inkar edemeyiz.

 

Ulusumuz için de anlamlı bir oluşumu yarattığımızın bilgisinde ümit, imkan ve güven bulabiliriz. Kör Amerikalılar olarak eşit bir şekilde değişim için çalışabileceğimiz bu hareketi kurmamız bir başlangıçtı. Hareketimiz, ülkemiz gibi bozuk değil ama henüz tamamlanmış da değil. Hareketimiz, ulusumuz gibi farklılıklarla dolu, karmaşık ve çözüm imkanları sınırsız. Hareketimiz, ülkemiz gibi her zaman doğru seçimleri yapmamıştır. Ama biz toplum içindeki tüm körleri kalkındırmak için buradayız. Körler olarak kendi adımıza konuşma hakkımız ve sorumluluğumuz olduğuna inandığımız için bu örgütü seçiyoruz. Bu örgüt ile çalışmaya devam ediyoruz çünkü her ne kadar tamamlanmamış olsa da bu örgüt aracılığıyla daha büyük başarılara ulaşma gücümüz olduğunu anlıyoruz. Amerikalıyız, dünya vatandaşlarıyız, rüyalarımıza ve ümitlerimize ulaşmak için çabalıyoruz, öğrenmek ve gelişmek için gerekeni yapmak konusunda kararlıyız, bağımsızlığa ve topluma yararlılığa adanmışız ve aynı zamanda körüz. “Biz Ulusal Körler Federasyonuyuz. Biz kim olduğumuzu biliyoruz ve asla geri dönmeyeceğiz.” Bu basit ama etkili cümle, ilk defa Kenneth Jernigan’ın 1975’de verdiği bir kongre yemeği konuşmasında söylenmişti. Dr. Kenneth Jernigan, 1968’de Jacobus tenBroek’un ölümünden sonra başkanlığa seçilmişti. Dr. tenBroek, ABD anayasasına dair bilge bir üstat, körlerin güçlü bir örgütleyicisi ve yorulmak bilmeyen bir activist idi. Federasyonumuzu kurdu, ilk uzun dönem başkanı olarak hizmet etti ve federasyonumuza çeyrek asırdan daha fazla bir süre içinde yön, karakter ve bilgece bir basiret verdi. 1940’da bir gün körler için en kuvvetli toplu eylem örgütüne dönüşecek hareketimizin temelini atmak için yedi eyaletten kör bireyleri bir araya getirdi. O vakit kim olduğumuzu bilmiyorduk. Körlük bilincimize varmamız ve toplu olarak kimliğimizi ve kuvvetimizi anlamamız ilk imtihanımızdı.

 

Asırlardır var olan mitlerin ve yanlış algıların sonucu olan düşük beklentiler, ülkemizde körler için çalışan kuruluşlar ve okullarda kurumsallaşmıştı. Örgütlenmiş körler hareketimiz büyüdükçe, potansiyelimizi keşfettik ve kuruluşlar tarafından bize dayatılan yapay engelleri reddettik. O kuruluşlar, körlerin bağımsızlığı ve kendine yetme kapasitelerini kabul etmektense, mitleri ve adetleri korumak adına körlerin haklarını reddetmeyi seçtiler. Dr. Jernigan’ın 1975’te yaptığı “Körlük, Toplum Bizim Karşımızda Mı?” adlı konuşmasındaki hareket çağrısı, organize körler hareketinin pes etmeyeceğini ve körlerin kendi geleceklerini belirleyecek olduğu hakikatini somutlaştırmada bir dönüm noktasıydı. Hareketimizin sonraki kuşağında, 30 yıldan fazla liderimiz ve hocamız olan Marc Maurer’un yönetiminde, bu hakikat yaratıcı ve etkili bir şekilde yaygınlaştı. Bu hakikat, yaşadığımız hayatı ve bugün paylaştığımız yürüyüşümüzü kuvvetlendiriyor.

 

1975’te, Dr. Jernigan için olduğu gibi bu kongre benim başkanlığımın yedinci yılını bitiriyor. Hareketimizi yönetmek, daha önce tecrübe etmediğim kadar büyük bir şeref ama bir o kadar da çetin bir imtihandı. Bu akşam düşünürken kendime şu soruları sordum: Hala kim olduğumuzu biliyor muyuz? Asla geri dönmeyeceğimiz kesin mi? Ve geleceğimiz için önemli olan hususlar neler?

 

Kim olduğumuzu bir gözden geçirelim. Her şeyden önce kör bireyleriz. Örgüt olarak yapılanmamız, ulusal kurulumuzun tamamı dahil bütün liderlerimizin kör olmasını gerektiriyor. Üyelerimizin %90’dan fazlası körlerden oluşuyor ve bunun değişmesini ne bekliyoruz ne de değişmesi için bir neden görüyoruz. Bunun ötesinde, her eyaletten, Puerto Rico’dan ve District of Columbia’dan üyelerimiz var. Üyelerimiz ırk, inanç, renk, din, cinsel kimlik ve ifade, cinsel yönelim, ulusal köken, vatandaşlık, medeni durum, yaş, genetik bilgi, engellilik ve diğer tüm özellikler veya özelliklerin kesişimi dahil olmak üzere ulusumuzda bulunan birçok özelliği temsil ediyor.

 

Şu anda örgütümüzün tüm seviyelerinde geçerli olan ve açık, yerleşik, ulusal bir üyelik politikamız olsa da buraya gelmek için gerçek bir çaba gerekti. Ve bugün bulunduğumuz yerin yarın olmak için çabaladığımız yer olmadığının farkındayız.

 

Hareketimizin muazzam başarılarını kutlarken ilerlemenin maliyetleri ve kaçırılan fırsatları hakkında da dürüstçe düşünmeliyiz. Gerçekten asla geri dönmeyeceksek, geçmişimizden ders almalıyız. Bugün ajansların körlere yönelik düşük beklentilerine boyun eğmeye hazır değiliz, çevremizdeki toplumun ilkel algıları tarafından yönlendirilmeye de hazır değiliz. Hareketimiz olan bu alan, toplumdan talep ettiğimiz yüksek beklentileri yansıtmalıdır. Bu sebeple federasyonumuz; bütün körleri içine alabilen ve hepimiz için destekleyici, güçlendirici ve zenginleştirici bir değişim aracı olma doğrultusunda, tutarlı bir şekilde ilerlemelidir. Eğer gelecek için planlarımızı yaparken geçmişimizi anlamakta başarılı olamazsak, bu ilerleme yarım kalmaya mahkumdur. Bu sebeple, kim olduğumuzu biliyoruz ve asla geri dönmeyeceğiz, hep beraber yürüyüp geçmişimizden ders alacağız, günümüz için daha anlamlı bir slogan olabilir. 

Her ne kadar samimiyetle bütün körlerin problemlerinin bizim ilgi alanımıza girdiğini söylesek de diğer toplumsal problemler her zaman hareketimizin birliğini zorlamıştır. Bu konuda dikkate almamız gereken sürekli bir problem, ülkemizdeki ırk bazlı eşitsizliklerin sonucu olan tartışmalardır. Örgütümüzün bu konuda geçmiş tutumları, üyelerimiz tarafından pek bilinmediği için geçmişimizden ne tür dersler alabileceğimizi düşünmemiz lazım.

 

Federasyonumuzun ilk günlerinden bu yana liderlerimiz, federasyonumuzun demokratik ve temsili önemseyen bir hareket olarak diğer karakteristikleri fark etmeksizin bütün körleri içine alması gerektiği prensibini desteklemeye çabalamışlardır. Bu beklenti, o dönem toplumumuzda var olan tutumla çarpıcı bir şekilde çelişiyordu. Fakat biz körler olarak henüz kimliğimizi tanımlamamıştık. Körlüğün bizleri tanımlayan tek karakteristiğimiz olmadığına bütün kalpleriyle inananlar; körler için sosyal kulüplere ve özel kör atölyelerinin sağladığı kısıtlı iş imkanlarına tamah ederek kendini güvende zannedip tatmin olanlara göre nispeten azdı. Bu gerçeğe, Büyük Buhran’dan sonra ülkemizde yaşanan sosyal sorunların karmaşıklığını, II. Dünya Savaşı'nın etkilerinin karmaşıklığını ve ırk bazlı eşitsizlik konusunda bilincin gayet yavaş bir şekilde artmış olmasını ekleyecek olursak, federasyonun ilk yirmi yılda bu konuda bu kadar başarılı olması bile bir mucizedir.

 

Yedi eyaletle başlayarak, ülkemizin her köşesinde bağlı dernekler kurmayı hedefleyen liderlerimiz, farklı bölgelerdeki kör örgütleriyle iletişime geçmeye çalıştı. 1951 yılında ulusal kongremiz, tüzüğümüzü her eyalette sadece bir bölgesel derneğe izin verecek şekilde değiştirdi. Liderlerimiz, aynı bölgede birbirleriyle yarışan derneklerin hepimiz için zararlı olacak bir şekilde körlerin ilgi alanını böleceğini anlamıştı. 1955 yılında Nebraska eyaletinin Omaha şehrinde toplanan ulusal kongremiz, kritik üyelik ilkelerini zorunlu bir Bağlı Kuruluş Standartları Yönetmeliği ile resmileştirdi. Bu ulusal standartların oluşturulması, yerel yönetimler tarafından uygulanmasından çok daha kolay oldu.

 

Aynı zaman biriminde, ülkemiz ırk bazlı eşitsizlik konusunda değişen beklentilerle karşılaşıyordu. Brown V. Board of Education’ın akabinde[2], ülkemizde  tansiyon hayli yükselmişti. Bu davada[3] NAACP’nin avukatı olan Thurgood Marshall, davaya hazırlanırken Dr. tenBroek’un ABD anayasası ve 14. değişiklik[4] üzerine uzmanlığından faydalanmıştır. Dr. tenBroek'in Amerika'nın ırk bazlı gerilimlerinin örgütlü kör hareketinin üzerindeki etkisini ne kadar tahmin ettiğini bilmek zor ancak federasyon üyeleri arasında ırk eşitliğini sağlamak için federasyonumuzun liderlerinin bir hayli çaba sarf etmesi gerekecekti.

 

1957’d'e kongremiz Louisiana'nın New Orleans şehrinde toplanacaktı. Kongre, Yüksek Mahkeme’nin 1954'teki kararına Louisiana'nın siyahi vatandaşlarının haklarına yeni sınırlar koyarak tepki veren 1956 Louisiana yasama oturumundan önce planlanmıştı. Eyaletin yeni yasalarından biri, siyahi ve beyaz federasyoncuların planlanan kongre otelinde bir araya gelmesini imkansız hale getirdi. 1957'nin başlarında, Louisiana yerel derneği, ulusal liderliği yeni gelişme hakkında bilgilendirdi ve otelle hemen müzakereler başladı. Dr. tenBroek, kongre hazırlıklarına yeniden başlanması için altı ay yeterli bir süre olmamasına rağmen kongreyi başka bir eyalete taşımaya hazırdı. Kongre New Orleans’da gerçekleşti ama bütün üyelerimizin eşit bir şekilde katılabilmesi için kaldığımız otelin dışında bir salon kiraladık. Bu toplantıdan kısa bir süre sonra bir federasyon üyesi, Louisiana yerel derneğinin başkanıyla yaptığı bir telefon konuşmasını anlatan bir mektup gönderdi. Mektup, harekette o zamanda bile saygın bir lider haline gelen Dr. Jernigan'a gönderildi. Lütfen mektubun zamanın dilinde yazıldığını ve değiştirmediğimi unutmayın. Bu alıntıyı kendiniz değerlendirin:

 

“[O] …Pazartesi öğleden sonra beni aradı ve bir renkli adamın[5] eyalette bir renkli körler organizasyonu kurmak için onu aradığını söyledi. Öyle görünüyor ki kongreye katılan bir grup renkli Dr. tenBroek ile konuşmuş ve o (Dr. tenBroek) onları örgütleyip NFB’ye katılmaya teşvik etmişti. Eğer bana gelen bu bilgi doğruysa, çok şaşırdım, doğrusu hayret ettim.

 

Güneydeki renklilerin – renkli körlerin – organize olmaması büyük bir talihsizliktir. Yani onların desteğini kullanabiliriz ama güneydeki ırkların hislerine aşina olarak bu şekilde hisseden çok az insan olduğunu bilirsiniz. Buna ırkların kaynaşması ile ilgili eyalet yasamızı ekleyin ve imkansız bir durumla karşı karşıysanız. Ancak böyle bir kanun olmasaydı, günümüzde renkli ve beyazın aynı teşkilat içinde olması, halkın güçlü hissiyatından dolayı imkânsız olurdu. Dediğim gibi bu üzücü ama gerçek.”

 

Mektup, durumun acı ve dürüst bir yansımasıydı. Biz böyle miydik? Ülkemiz gibi bu sorunun cevabı da karmaşık. Ulusal yönetimimiz bütün körleri temsil etme prensibi doğrultusunda entegre bir şekilde örgütlenmeyi teşvik etse de, yerel örgütler maalesef zamanın acı gerçeklerini yansıtıyordu. Yapılanmamız hassastı ve birçok yerel örgütlenme hareketimize güçlü bir şekilde bağlı değildi. 1957’deki tecrübelerinden esinlenerek, New Orleans’daki siyahi körler, federasyonun misyonu etrafında toplanmaya başladı. Sonbaharda Dr. tenBroek’a, yerel dernek olarak tanınmalarını talep eden bir mektup yolladılar. Federasyonun tek yerel dernek politikası sebebiyle, mektupları değerlendirme için Louisiana'nın yerel örgütüne yönlendirildi. 1958’de, Louisiana derneğimizin sırf ten renkleri yüzünden bu insanların federasyona katılmasını istemediği aşikar oldu. Ama New Orleans’da bir kör siyahiler hareketi ortaya çıktı.

 

31 Mayıs 1958'de, yeni kurulan New Orleans yetişkin körler derneğinin başkanı Bay Elliott Ralrine, Dr. tenBroek'a bir mektup yazdı. Bay Ralrine, Louisiana derneğinin üyeliğinin reddedilmesine rağmen siyah kör erkek ve kadınların örgütlendiğini, Louisiana eyaleti tarafından kar amacı gütmeyen bir kuruluş olarak tanınmak için başvurduklarını ve federasyon üyeliğine kabul edilme gayesiyle Boston'daki 1958 ulusal kongreye katılmayı amaçladıklarını kaydetti. Dr. tenBroek, toplantıya katılma isteklerini sıcak bir şekilde karşılayan ve karşılaştıkları direniş konusunda endişelerini bildiren bir yanıt verdi.

 

1958 kongresinin hemen ardından mektuplaşmaya devam ettiler. Özellikle, Bay Ralrine'in 14 Temmuz tarihli mektubu, umutlu tutumunu, kararlılığını ve Dr. tenBroek'e tam güvenini belirtiyor. Bu önemli sözlerle mektubunu bitiriyor:

 

“Sayın Başkan, şu anda Körler Eyalet Federasyonu ile bütünleşmek mümkün olmadığı için ulusal federasyonun tüzüğündeki bazı kurallar değiştirilip ulusal üye olmamıza izin verilene kadar bu doğrultuda ilerleyeceğiz ve yerel dernekten bağımsız olarak faaliyet göstereceğiz. Bu eyalette beyazlar kadar kör insanımız var ve daha fazla olmasa da aynı miktarda para biriktirebiliriz. Ve bunu size bir sonraki kongrede kanıtlayacağız. Şimdiden size teşekkür ediyor ve amacımıza ulaşmak için sizden ve ulusal yönetimden bizimle birlikte çalışmanızı rica ediyoruz.”

 

Dr. tenBroek'un 17 Temmuz 1958 tarihli mektubunun iki eşit amacı var gibi görünüyor: kongrede gerçekleştirilen eylemlerin tarihini korumak ve bu konuda herkesin hayal kırıklığını belgelemek. Federasyonun yürütme komitesi, New Orleans grubunun üyelik başvurusu üzerine hayli tartıştı ancak sonuçta tek yerel dernek politikası nedeniyle başvuruyu reddetti. Dr. tenBroek, “Belki de hepimizin yakında olacağını umduğumuz gibi Louisiana'da gerilimler azaldığında, eyaletteki bağlı kuruluşumuzla ilişki kurmanız ve bu şekilde Ulusal Körler Federasyonu’nun tam teşekküllü bir parçası olmanız mümkün olacak” diyerek zor bir durumda bir umut ışığını paylaşmaya çalıştı.

 

Bu ilerlemenin reddi mi yoksa ilerlemenin sağlanması mı? Bu aşırı bir ayrımcılık mıydı yoksa ülke çapındaki çeşitlilik içeren bir hareket içinde eşitliğin kademeli olarak ilerlemesi miydi? Liderlerimiz, o vakitte bizi bir arada tutarak ve yerel düzeyde beklentileri yükseltmeyi umut ederek ileriye bir yol çizdiklerine inanıyorlardı. İmtihanımız, birçok farklı bakış açısına ve özelliğe sahip kör üyeleri içeren organizasyonumuzu birleştirmek ve ilerletmekti ve böyle olmaya da devam ediyor. Kim olduğumuzu biliyoruz ve asla geri dönmeyeceğiz; birlikte ilerliyoruz ve geçmişimizden ders alıyoruz.

 

Federasyonun içindeki körleri birleştirip entegre etme çabası, gelecek yıllarda devam edecekti. 1959’un Kasım ayında, federasyonun yönetim komitesi St. Louis’de toplandı. Toplantının tutanakları gösteriyor ki körlerin örgütlenmesi ve ırkın kesişimi sürekli tartışılan bir konu idi. Sonuç, 1960’da Florida’daki kongrede tartışılacak olan birtakım politika teklifleri idi. Bu, bölgesel dernekleri birleştirme girişimimizde önemli bir dönüm noktasıydı. 1960 kongresi, federasyonun karakterine ve hedeflerine zararlı eylemleri sebebiyle Georgia, Louisiana, Maryland, North Carolina, Oklahoma ve South Dakota’daki derneklerimizi uzaklaştırdı. Açık üyelik politikalarının eksikliği bu uzaklaştırmalarda en önemli faktördür.

 

Kongre ayrıca federasyon anayasasını “dışarıdan üyelik” kategorisini içerecek şekilde değiştirmek için bir yönetim komitesi önerisini de kabul etti. Federasyonumuzun dergisi Braille Monitor’ın bir yazısında, bu eylemin geçmişini “öncelikle ırk nedeniyle bazı güney eyaletlerinin bağlı kuruluşlarına üyeliği reddedilen kişilere NFB üyeliği sağlamak için” olarak kaydediliyor. Makalede, sesli oylamanın hem kuzey hem de güney eyaletler tarafından desteklendiği belirtiliyor. Açık üyelik artık bizim standardımız, bu nedenle Dışarıdan ulusal üyelikten sık sık söz etmiyoruz. Ancak, daha önce üyelikten men edilmiş görme engelli insanları federasyon ailesine kabul etme stratejisi olarak gelişiminin önemini unutmamalıyız.

 

1960’ın Ekim ayında, uzaklaştırılmış Louisiana derneği, standartlara uymaktansa federasyon ile ilişkilerini kestiklerini ilan etti. Bu, 1961 kongresinde dört derneğimizin üyeliğinin tamamen iptal edilmesi ve Dr. tenBroek’un istifası ile sonuçlanan, federasyonumuzun içindeki çatışmaların hat safhaya tırmanışında sadece bir hikayeydi. Tarihi kayıtlar, Amerika’nın ırk bazlı eşitsizlik üzerinden olan çatışmalarının, federasyonun bir örgüt olarak kendi kimliğini tanımlama çatışmalarını etkilediğini gösteriyor. Bu gerilemelerin, federasyon ailemizin kör ve siyahi üyelerinin üzerindeki kalıcı etkisi neydi? Etkiyi ölçmemiz imkansız ama Louisiana'da 1972’ye kadar aktif bir derneğimiz olmayacaktı. İçinde yaşadığımız ülkeden öğrendiğimiz bir şey varsa, o da eşitsizliğin dengesizliğini yenmenin zaman aldığıdır. Kim olduğumuzu biliyoruz ve asla geri dönmeyeceğiz; birlikte ilerliyoruz ve geçmişimizden ders alıyoruz.

 

1960'larda, federasyonumuzu yeniden inşa edip güçlendirme süreci siyahi üyelerimize hem katılım hem de federasyonun içinde kendilerine lider pozisyonları arama imkanı sağladı. Bu, o kör siyahi bireylerin kararlılığının ve örgütlenmiş körler hareketinin değerini anladıklarının bir göstergesidir. Tüm körleri kabul edip, bu şekilde federasyonumuzu birleştirip güçlendiren, eylem odaklı yerel derneklerin geliştirilmesinde katedeceğimiz uzun bir yol vardı. Bu konuda hala çabalarımız sona ermiş değil. Örnek olarak, federasyon içindeki itibarını 1961’de kazanabilen Maryland derneğimizin içinde yapılan çalışmaları gösterebiliriz. 1965’te, dernek Maryland Körler Meclisi adında ve 64 beyaz kişiden oluşan bir gruptan oluşuyordu. Ne Maryland eyaletini ne de o eyaletteki körlerin çeşitliliğini temsil eden bu örgüt, bizim açık ve temsil merkezli üyelik değerlerimizi yansıtmıyordu. 1965 yılının Temmuz ayında, Ned Graham adında Pennsylvanialı bir siyahi federasyon dernek başkanı evlilik için Maryland’a taşındı. Federasyonumuzun kaderini belirleyen bu olay, yerel yönetimde bir devrimin kıvılcımı olup en önemli yerel derneklerimizden birinin inşasıyla sonuçlanacaktı. Bay Graham Maryland Meclisi’ne üye olmaya çalışınca, dağınık, izole ve katılması imkansız olan bir grup buldu. Birçok üyenin bir şekilde tekrardan organize olmak istediği dikkatini çekmişti. Bay Graham aynı zamanda Maryland’da federasyona üye olmak isteyen 10 kör siyahi buldu ve entegre bir örgüt inşa etmek için planlar yapmaya başladı. Bay Graham bu siyahileri Büyük Baltimore dernek bölümü olarak örgütlendirdi ki ben bugün bu derneğin üyesiyim. Hasbelkader[6] beyaz olan bir kör lider olarak Ned Graham’ın benim bu derneğe üyeliğimin yolunu çizmiş olduğunu anlamakta güçlük çekmiyorum; o zamandan kalan yazışmalar Graham’ın hareketi inşa etmek için ters entegrasyon stratejisi uyguladığını işaret ediyor. Aynı zamanda, Baltimore'daki Ulusal Bira Şirketi’nin nakliye departmanında çalışan kör bir kişi olan Albert M. Balducci, Maryland Konseyi'nin başkanı olarak görev yapıyordu. Bay Balducci, açıkça siyahi kör insanları Maryland Meclisi üyeliğine Kabul etmeye niyetliydi ancak yazışmalar bu konuda red oyu kullanan üyelerin ezici çoğunlukta olmasının, kendisi için bir engel teşkil ettiğini gösteriyor. 1966'nın ilk aylarında, federasyon liderlerinin desteğiyle Graham ve Balducci, hem Maryland Konseyi'ni hem de Büyük Baltimore örgütünü eşit bölümler olarak içeren Hür Devlet Körler Federasyonu adında bir yerel dernek için yeni tüzük geliştirme amacıyla işbirliği içinde çalıştılar. 1966 kongre yemeğimizde öne çıkan iki mühim olay vardı.  Birincisi Dr. TenBroek‘un başkanlığa geri dönmesinin kutlanması, ikincisi ise Bay Graham ile Bay Balducci’nin yeniden örgütlenen Maryland Derneği Sözleşmesi’nin kabul edilmesi için sembolik bir şekilde sahneye çıkmalarıydı. Gelişmeler hızla devam etti. Braille Monitor’un Aralık 1967 sayısı, Ohio'daki derneğimizin yerel başkanlığına ilk kez bir siyahi üyenin seçildiğine dikkat çeken bir rapor ile ilerlememizi kutladı. Bu kısa alıntıda anlatılanları düşünün: “Renklere bakılmaksızın, yetenek ve gayelerimize bağlılığı önemsemenin zamanı geldi, Al Smith çalışma kapasitesini kanıtladı; kendisi akil bir üyemizdir; insanlara yardım etmek için sonsuz bir arzusu vardır. Tüm bunlara ek olarak, eşi Amanda ve üç kızı da %100 arkasında.”

 

1968 kongremiz birçok nedenden dolayı kayda değerdi ancak tartışmasız en önemlisi, ulusal yönetim kuruluna ilk siyah üyenin seçilmesi idi. Maryland'li Bay Ned Graham'ın, federasyon yürütme komitesine seçilmesiyle örgütleme ve siyasi becerilerinin kutlanması şaşırtıcı olmayacaktır ki 1976’da kendi isteğiyle tekrar aday olmamaya karar verene kadar bu pozisyonda hizmet etmeye devam edecektir. Ayrıca, 1968'de Maryland, Baltimore derneğinin örgütlenmesi aşamasında Graham’la yakından çalışan Mr. John McCraw adında bir kör siyahi lideri yerel başkanlığa seçildi ve kendisi 1978'deki zamansız ölümüne kadar bu derneğin başkanı olarak hizmet etmeye devam etti. Yaptığım değerlendirme, siyahi üyelerimizin hareketimizin üzerindeki etkilerini anlatma konusunda yetersizdir, bana bu gece verilen zaman bu konuyu yeterince anlatmak için yetersiz. Kim olduğumuza dair bu düşünceler, bugün hareketimiz içindeki deneyimleri anlatıp gelecekte kim olmak istediğimizi ifade ediyor. Geçmişimiz bize körler hareketi olarak ırkın örgütümüzün gelişimini etkilediğini söylüyor. Bu bir sürpriz olmamalı; ülkemizde ırk, her zaman bilinçli bir şekilde kabul edemediğimiz kadar önemli olmuştur. Körlük ve kesişen ayrımcılıklar hakkında bilinçli bir diyalog kurmayı hala öğreniyoruz. Benzer şekilde, Amerika'nın ırkla ilgili mevcut mücadeleleri, kendi üyelerimiz arasındaki bağlar konusundaki gayelerimizi zorlaştırıyor. Al Smith, Ned Graham, Ron Brown, Denise Avant, Shawn Callaway, Ever Lee Hairston gibi kesişen özelliklere sahip üyelerimizi örnek göstermek, onların önünde engellerin olmadığını iddia etmek için yeterli değil. Bizimle birlikte federasyonumuzu inşa etmeye devam eden bu azimli liderlerin özgün deneyimlerinden ders almakta kararlılık göstermemiz ancak bu hususta yeterli olacaktır. Fırsatımız ve imtihanımız, hem çeşitliliğimizin gücünden hem de kör insanlar olarak ortak bağlarımızdan ders almaktır. Kim olduğumuzu biliyoruz ve asla geri dönmeyeceğiz; birlikte ilerliyoruz ve geçmişimizden ders alıyoruz.

 

Bu gece körler için bazı ajanslarla verilen mücadeleleri, halkın bizden beklentilerinin düşüklüğünü, gerçek kapasitemizi bilmeyen teknoloji uzmanlarının boşa harcanan yeniliklerini ya da kendi içselleştirilmiş yanılgılarımızı sizlerle paylaşmadım. Tüm bu engeller hala gerçek, hala endişe verici ve henüz başarmamız gerekenlerin başında. Bu gece, körler hareketi içinde birlikteliğimizi devam ettirmemiz, çeşitliliğimizden gelen gücü tanımamız, geçmişimizden öğrendiklerimizden kazandığımız gücü anlamamız ve bizi bir araya getiren bağların yansıması olan ortak hayat inancımıza kabul etmenin gerekliliğine değinmek istedim.

 

Üyelerimiz arasında geçmişte tam olarak kabul görmediklerini hissedenlere sesleniyorum, sizi anlıyoruz. Biz kör insanlarız ve artık sizden bizimle birlikte durmanızı ve kesişen özelliklerinizi görmezden gelmenizi istemeyeceğiz. Bizler, ortak bağlarımız sayesinde birlik içinde kalıp ama aynı zamanda diğer özellikleri nedeniyle kör insanları etkileyen sosyal engelleri anlamaya çalışacak kadar güçlü kör insanlarız. Kör insanlar olarak birlik içinde kalma isteğimizin, bazılarının özgürlüğe yürüyüşümüze tam olarak katılması için dar bir alan yaratmış olduğunu her zaman tam olarak anlayamadığımız için üzgünüz. Alanımız her zaman istediğimiz kadar açık olmasa bile gücünüzü ve bizim adımıza örgütlenme taahhüdünüzü kutluyoruz. Sizinle geçmişimizden ders almayı taahhüt ediyoruz, çünkü henüz gayelerimize ulaşmadık. İlerlememiz gerçek ve taahhüdümüz “birlikte ileriyedir”.

 

Son eylemlerimizin körleri savunmadaki etkinliğimizi kısıtladığını hissedenlere, sizi anlıyoruz. Körlerin kendi adlarına konuşmadığı ve birleşik bir hareketle kendimiz için hareket etmediği bir zamana asla geri dönmeyeceğiz. Ayrıca tüm kör insanları yeterince temsil etmediğimiz bir zamana da geri dönmeyeceğiz. Bize nereden geldiğimiz ve birlikte nereye gitmemiz gerektiği konusunda eleştirel düşünmeyi öğrettiniz. Bize asla geri dönmememizi, farklılık sorularının bizi böldüğü bir zamana geri dönmememizi sağlayacak gücü ve kararlılığı verdiniz. Size, gündemimizin kör insanların umutları ve hayalleri tarafından yönlendirilmeye devam ettiğini söylüyoruz. Henüz zirveye çıkmış değiliz ve yolun geri kalanını sizsiz gidemeyiz. Henüz gayemize ulaşmadık ve birlikte ilerlerken deneyimleriniz önemli olacak.

 

Karşılaştığımız problemler için diğer kör insanları suçlamakta acele eden kör insanlara, geçmişimizin gerçeğini kabul etmeniz için size meydan okuyoruz. Kör insanlar olarak birbirimizi desteklemeyi seçiyoruz çünkü kör insanlarla hayalleri arasında duran düşük beklentilerle hepimizin karşı karşıya olduğumuzu kabul ediyoruz. Birbirimize destek olduk, birbirimize öğrettik ve birbirimizi ayağa kaldırdık. Hala, ulusumuzun eğitim programları, rehabilitasyon sistemi, hükümet yapıları ve kurumsal öncelikleri, tüm kör insanlar için gerçek engeller yaratıyor. Karşılaştığımız sorunlardan hiçbir kör insan kesimi sorumlu değildir. Aynı zamanda, örtüşen birçok sosyal sorun, özellikle toplumun kör insanlar için sürdürdüğü düşük beklentiler, körlerle hayallerimiz arasında duruyor. Bu, içinde yaşadığımız henüz tamamlanmamış Amerika'nın bir ürünüdür ancak bu hareket yoluyla onu daha iyi hale getirmeyi taahhüt ettik. Bu iyileşme, ancak Her birimiz kolektif amacımızı ilerletmek için birlikte çalışmaya aktif olarak katılmak için bireysel taahhütte bulunduğumuzda başlar - birlikte öğrenmemizi ve büyümemizi gerektiren bir taahhüttür bu. Geçmişte olduğu gibi örgütlenmiş körler hareketi içinde birlikte ileriye doğru hareket etmek doğru çözümdür.

 

Hepimize sesleniyorum, 1940'tan beri bizi birbirimize bağlayan hakikati düşünüyorum: ulusumuzda veya dünyada neler olup bittiğine bakılmaksızın, kör insanların umutlarını ve hayallerini ilerletmede en güçlü oluşum, Ulusal körler Federasyonu’dur. Bu hareket, bireyler olarak körlerin kendi adlarına konuşmaya ve hareket etmeye kararlı olduğu bir hareket, bir araya gelme taahhüdünün bir arada kalma çalışmasından daha kolay olduğu bir hareket. Biz körler, ulaşmaya çalıştığımız ilkeleri kurumsallaştıracak tüm araçlara sahip olmadığımızda bile örgütlenmenin yollarını bulduk. Biz körler, mitleri ve yanlış anlamaları aşmak ve önce ve her zaman birbirimize inanmak için güvenimizi geliştirmek için kendimizi eğitmenin yollarını bulduk. Biz körler, önceki nesillerin bize hediye ettiklerinin üzerine inşa etmek için birbirimize geri vermenin değerini paylaştık. Biz körler, kör insanları zirveye daha da yakınlaştırma hedefiyle birlikte ülke çapında bir yürüyüş gerçekleştirdik. Hareketimiz bitmedi ve ilerlememiz henüz tamamlanmadı.

 

Körler olarak tasarlamaya devam ettiğimiz devrim, bu harekette kişisel bir bağlılık ve birbirimize olan sevgiden güç buluyor. 1996 yılında federasyonu ilk tanıdığımda bana gösterilen nezaket buydu ve o zamandan beri hayatımın her gününü etkiledi. Bu işe sadece aklımızı değil, kalbimizi de adadık. Bu harekette bizi bir arada tutan inanç bağı, hepimizin bir araya gelerek risk aldığımızın farkına varmaktır. Birbirimizi hayal kırıklığına uğratma, kurumsal değerlerimizde ifade edilen bağlılığı yerine getirememe ve yürüyüşümüzde birlikte büyüme ve öğrenme sürecinde savunmasız kalma riskini alıyoruz. Devrim, birlikte çalışarak kalplerimizi ve zihinlerimizi değiştirme hareketine güvenmeye devam etmekle gerçekleşiyor. Benim için hareketimizin etkisi, körlüğü ve geleceğimizin sınırlarını anladığımı düşündüğüm her zaman bu hareketin beni körlük hakkında daha derin bir şekilde düşünmeye zorlaması olmuştur. Bu körler hareketi sayesinde, gerçekten farklı bir dizi insanı ve bakış açısını tanıyabildim, sevebildim ve takdir edebildim. Şükürler olsun ki sınırlı bakış açımı anlamaya çalıştınız, deneyimlerimden kaynaklanan önyargılarımı anlamama yardım etme lütfunu gösterdiniz ve toplumun bana körlük ve insanlığın diğer pek çok yönü hakkında öğrettiklerinin ötesine geçmek için beni zorladınız. Hep birlikte zirveye ulaşmak istiyorsak, bu harekette yürüyen hepimiz birbirimiz için bunu yapmaya devam etmeliyiz. İmtihanımız, ne birbirimiz ne de çeşitliliğimizdir. İmtihanımız, yolumuza çıkan ortak engelleri aşmak için kalplerimizi birlikte çalışmaya açık tutmaya devam etmemizdir. Yine de Ulusal Körler Federasyonu olan bu bitmemiş harekette eşit yürüyüşçülerimizin kalplerine inanma ve anlama taahhüdümüzün gücü karşısında hiçbir engel duramaz.

 

Federasyon ailem, toplum ve ırk mücadeleleri bizim için yeni değil. Bununla birlikte, bu konuda bir şeyler yapmak için tarihimizin herhangi bir döneminde olduğundan daha fazla güce sahibiz. Ayrıca tarihimizin herhangi bir döneminden daha fazla kaybedecek şeyimiz var. Kolay olmayacağını biliyorduk - körler için özgürlüğe yürüyüşümüz hiç kolay olmadı. Örgütlenmek, mücadele, uzlaşma, aksilikleri aşmak, fedakarlıklar ve sınırlı kaynaklarımızı toplamamız hep bu yürüyüşün bir parçası olmuştur. "Yine de şafak, biz farkına varmadan bizim oldu." Örgütlü kör hareketinde birbirimize bağlı olduğumuz için tüm zorlukların üstesinden geldik. 1940'tan beri ilerlememizi durduracak hiçbir engelle karşılaşmadık. Kim olduğumuzu biliyoruz ve asla geri dönmeyeceğiz. Körler olarak birlikte ilerliyoruz ve geçmişimizden ders alıyoruz; o geçmiş ki, geleceğimizi bilgilendiren başarılar ve başarısızlıklarla dolu. Geçmişimiz, bize kendi adımıza konuşmamız ve hareket etmemiz gerektiğini öğretti. Şimdimiz, sınırlarımızı algıladığımızın ötesine götürmek için çaba sarf etmemizi zorunlu kılıyor. Ve eğer bu hayali gerçekleştireceksek, geleceğimiz birleşik körlerin öncü olduğu otantik bir devrimi gerektiriyor. Bu, birbirimize verdiğimiz söz. Yürüyüşümüzde hissedilen sevgi, umut ve kararlılık budur. Bu, bize sosyal istikrarsızlık, bir salgın ve tam katılımımızı engelleyen kalıcı engellerin birleşik güçlerinin üstesinden gelme gücü veren inanç bağıdır; dağları yerinden oynatabilen ve hareketleri tırmanabilen bir inanç. Gücümüzü henüz hissetmemiş körleri keşfetmek için birlikte yürüyelim. Dünyaya çeşitliliğin birlik olduğunu gösterelim. Asla bölünmeyelim. Gelin Ulusal Körler Federasyonu’nu inşa edelim.

 

[1] Burada Eski Ahite ve Kurandaki Yunus peygamber kıssasına bir gönderme yapılıyor, bahsedilen canavar o balık. Balığın miğdesi, yunus gibi balığın miğdesi gibi tercümeleri düşündüm; ama orjınali yazıpp seçimi size bıraktım.

[2]Brown V. Board Of Education: Bir ilkokul öğrencisi olan Linda Brown adına ve Eğitim Kurulu aleyhine açılan, ve Brown`un ve Anayasa Mahkemesinin siyahi ve beyazların aynı okullara gitmesi gerektiğine karar vermesiyle sonuçlanan dava.

[3]NAACP: Ulusal Renkli İnsanları Kalkındırma Derneği, 1909’da siyahileri kalkındırmak ve haklarını korumak için kurulan bir dernek.

[4] 14. Değişiklik: 9 Temmuz 1968’de, özgürlüklerini yeni kazanmış kölelerin vatandaşlıklarını resmileştirip vatandaşlık haklarını korumak için ABD Anayasasına yapılan değişiklik.

[5] Renkli, 1975’lere kadar siyahiler kibarca böyle hitap edilirdi, artık pajoratif sayılıyor. Kullanılan kelimeler biraz sert. Siyahi adam, renkli adam, renkli herif, kara herifin biri,  gibi tercümeleri düşündüm.

[6] Sözlük tercümesi, “aynı zamanda beyaz olan” olurdu, fakat ben bunun, cümlenin anlamını tamamen yansıtmadığını düşündüğüm için böyle çevirdim.


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.