Engin Yılmaz tarafından yürütülen Engellilikle Yaşam Dersi 2021-2022 Kış dönemi Final ödevlerinden birisi olarak hazırlanan bu çalışmanın son bölümü aşağıda bilgilerinize sunulmuştur.
Röportaj sahibi: Zuhal Kadıoğlu
Encander kurucusu ve başkanı / Silivri- İstanbul
Soru 1: İlk başladığındaki motivasyonunuz ve devam ettirme motivasyonunuz nelerdir?
Cevap: Benim hikayemin başlangıç noktası aslında babam. Babamın yoğun bakımda hasta yatmasıyla başladı. Ve kendisi tabii entübe edildiği için, uyutulduğu için duygusal bir dönemdeydim. O günlerde bundan tam 11 yıl önce bir felçlinin uyutulacağı ilanını gördüm. Ve o ki uyutma birbirine nedense ilişkilendirme yaptı bende. Ve ben ilk felçlimi bundan yani o da uyutulacak babam da uyutuluyor düşüncesiyle aldım himayeme ve tedaviler sonucu yürüttüm. Ama süreç uzundu. Yani üç buçuk aylık bir süre sonra. Ve zorlu bir süreçti hem onunla beraber yaşamak, işe gitmek ama ayağa kalktığını görmek bambaşka bir duyguydu. Fakat o kadar zorlu ve masraflıydı ki ben bunu devam ettiremem diye düşünüyordum. Bu arada babam da hastaneden çıktı çok zorlu bir süreçten geçmesine rağmen ve gayet normal hayatımıza döndük. Fakat ben bir daha felçli almam diye düşünürken babam bir daha hastaneye yattı. O dönemler tekrar iki tane felçli önüme düştü, yani geldi bilgileri ve onları da aldım ve birisini yürüttüm diğerinin ise yaşamasını sağladım. Ve şunu gördüm evrenin bana getirdiği bir mesaj olduğunu sanıyorum babamın hastalığı ve felçliler. Ve o felçlilerin yürümesi, o felçlilerin hayata sımsıkı sarılması beni çok etkiliyordu. Çünkü ben duygusal ve zorlu dönemden geçiyordum ama onlar o kadar eksikliklerine rağmen hayata bağlılardı. Ve o dönemde ilaç kullanıyordum ilaç kullanmayı bıraktım ve onlara odaklandım. Onların yaşam azimlerini görünce onlarla ben de tabii ki motive oldum, daha fazla felçli hayvana nasıl ulaşırım diye düşündüm. Ve yolculuğum böyle başladı.
Soru 2: Peki hangi konularda zorlandığınızı düşünüyorsunuz?
Cevap: Şöyle söyleyeyim 11 yıl önce tam bu özellikle felçli hayvanlarda tedaviye yönelme oranı çok düşüktü. Genelde ötenazi yani uyutulma denilen işlem yapılıyordu. Bana göre bir hayatın sonlandırılması insan eliyle olmamalı. Kendi hayatını kendi sürecini yaşaması gerekiyor her canlı. Bu yüzden de tedaviyi alan klinikler çok azdı 11 yıl önce. Bu süreçte çalışacağımız klinikler bulmakta zorlandık, daha sonra felçli hayvan iyileşmediğinde yani yürüyemediğinde bakımını sağlayacak ortam tamamen yoktu. Hiçbir bakım ortamı ya da profesyonelce bu işi bilen birileri yoktu. Ne pansiyon vardı ne de onları kabul edecek yerler vardı. En büyük zorlandığım noktalar bunlar oldu. Tabii şu da var engelli olduğu için, daha doğrusu felçli olduğu için veya bazen şöyle oluyor iki gözü görmüyor o da engelli, onu da uyutmayı seçenler olabiliyor. Bunlarla yaşayacağını kabul etmeyip kısa yolu seçen çok fazla insan oldu bu 11 yıl içinde. Bunlar beni zorladı. Yani maddiyatın ötesinde onların bu savaşını görmeyen insanlarla uğraşmak beni aslında zorladı. Çünkü engeliyle yaşayabileceğini insanların hayvanların da olabileceğini kabul etmeleri gerekiyordu, bu zamanla ilerledi. Tabii bu bayağı bir zaman aldı. Benim ana konum dediğim gibi felçli hayvanlar, kanserli hayvanlar ve hasta hayvanlar ki onlara iyileşme şansı veriyordum, iyileşemiyorlarsa o hastalıkları ya da eksiklikleriyle yaşama şansı vermeye yöneldim ben. Bunu kabul edecek insan sayısı ilk başlarda çok zordu şimdi biraz arttı. En büyük sıkıntı dediğim gibi tedavi ettirecek yerler bulmak ve barınmalarını sağlayacak yerler bulmaktı. Bu yüzden de ben bir bakımevi kurdum.
Soru 3: Peki onların sahip oldukları sakatlıkları nasıl tanımlarsınız?
Cevap: Şimdi aslında ben her tür engelli hayvanı gördüm. İki gözü olmayan, iki kulağı yani hiç duymayan, ön bacakları hiç olmayan veya arka bacakları hiç yürüyemeyen veya şöyle söyleyeyim dört bacağı da tutmayan hayvan gördüm. Ve ben size şunu söyleyeyim onlar yaşamla ilgili ilişkileri çok farklı. Yani inanılmaz basit bir ilişkileri var. Onları mutlu eden şeyler ne: yemek, içmek, su içmek, güneşlenmek. Bunları yapabildikleri müddetçe, karınları ağrımadığı müddetçe yani sindirim sistemi düzenli çalıştığı müddetçe onları mutlular. Onlar için engelleri hiç önemli değil. Ben size şöyle anlatayım dört bacağı da kaskatı olan bir hayvan beş ay boyunca bizimle yaşadı ve kafası üzerinden takla atarak yürüyordu. Bakın bu bir şey değil yani insan gözünde belki kestiremiyor ama o hayvan güzel yemek yedi. Neden kaybettik çünkü doğal olarak işte dolaşım bozukluğu bozuluyor, sindirim sistemi bozuluyor. Ama o ölmek istediği için ölmedi. Ben bugüne kadar çok fazla engelli hayvanla uğraştım. Zaten belki sizin de benimle iletişime geçme sebebiniz bu. Türkiye’de bu konuda ciddi uğraşan, bu konuda bir bakımevi kuran tek kişi olduğum için çok fazla değişik vaka gördüm. En ağırlarını gördüm Bugüne kadar üç, dört tanesi ben yaşamak istemiyorum dedi ki bu iletişime kapatmaktı. Yaşamak istemiyorum derken de iletişime kapatmak şeklindeydi. Bunun dışında hiçbirisi benim bacağım yok, iki bacağım yok, yok duymuyorum yok görmüyorum ben yaşamayayım demedi. O yüzden de gayet güzel bu işe adapte olabiliyorlar ve onlar için aslında sakatlık değil sadece uzuv eksikliği niteliğinde kalıyor bu tanımladıklarım.
Soru 4: Hayvan bireyler kendi engelleriyle nasıl yüzleşiyorlar, gözlemleriniz özellikle?
Cevap: Şöyle söyleyeyim doğal olarak en basit görmeyen ya da duymayan bir hayvan tedirgin oluyor hayata biraz tedirgin başlıyor. Ama güven mekanizmasını çalıştırdığınız takdirde ona göre organize ettiğinizde o gayet rahatlıkla yemeğini suyunu takip edebiliyor. Yani size bile takip edebiliyor koku sistemiyle tabii ki. Bu yüzden de açıkçası kolaylıkla adapte oluyorlar. Bunun dışında felçli olan birisi veya bir organı ya da bacağı kesilmiş ya da bir kulağı kesilmiş olan, bizde kanserden dolayı bir kulağı kesilmiş olabiliyor veya da kanserden dolayı bir bacağı kesilmiş hayvanlar olabiliyor onlar da zamanla buna adapte olabiliyorlar. Yani üç bacakla yaşamak gayet mutlulukla hatta çitin üstüne atlayan üç bacaklılar bile var öyle söyleyeyim size. Yan taraftakiyle kavga edeyim ona hırlayayım diyenler var. İşte kanser olmasına rağmen, kulakları olmamasına rağmen gayet göbek kaşıttırıp sevdirenler var. Felçliler dediğim gibi onlar da bir şekilde eğer imkânı varsa ön ayaklarıyla hayata tutunuyorlar, yürümeye başlıyorlar, suyunu içiyorlar. Burada sadece tabii ki felçlilerde en büyük sıkıntı özellikle ayak bacakları felçli olanların boşaltım sistemlerini kontrol edememesinden kaynaklı temizleme sorunu. Ve orada da gayet kendileri aslında temizlemek de istiyorlar ama eğer tabii ki kokuyu algılarlarsa. Algılamazlarsa tek sıkıntısı hijyen sorunu oluyor. Onu da biz bertaraf ediyoruz temizleyerek, bakarak, düzenli temizleyerek. Zaten felçlinin yaşamama sebebinden bir tanesi bu olur. Onun dışında işte dolaşım problemleri ve boşaltım problemleri olur. Ama her halükârda onlar dediğim gibi dört ayakları olmasa bile ön ayaklarıyla hayata tutunuyorlar. Hiç bacağı olmayan bir felçlim var dört bacağı da yok ama aynı zamanda felçli sayılır çünkü idrarını tutamıyor. Yandaki felçliye şey diyor o senin maman değil benim mamam diyebiliyor. Yani bir şekilde hayata adapte oluyorlar yani dediğim gibi beni hayata bağlayan da bu enerjileri.
Soru 5: Siz anladığım kadarıyla, instagramdan takip ettiğim kadarıyla büyük bir ekiple çalışıyorsunuz sanırım. Yani kaç kişi olduğunu çok anlayamadım ama. Şu anda kaç kişi çalışıyorsunuz?
Cevap: Şu anda şöyle söyleyeyim bir veteriner hekimim, üç teknikerimiz var. Yani dört kişilik profesyonel bir sağlık ekibimiz var. Kan cihazlarımız var. Bunun dışında 12 tane bakıcımız var. Bir tane de personel sorumlusu yani onları organize eden kişi bir de ben. Yani beni dahil etmezseniz 17 kişilik bir ekip var orada. Bir özel derneğinin veteriner hekimi olan tek dernek burası. Türkiye’de hayvanlarla ilgili açıkçası ben görmedim bugüne kadar. Bünyesinde veteriner barındıran dernek ve Türkiye’deki ilk geçici bakım evini kuran dernek. Yani Türkiye’de şunu gösterdi biz kurulduğumuz 2018 Ocak ’da kurulduk ve kurulduğumuzdan bir yıl sonra biz Türkiye’nin ilk özel geçici bakım evi onuru alan merkez olduk. Bu işin nasıl yapılacağını gösterdik aslında. Yani devletin yapması gerekenler tabii ki var ama yapmıyor, yapmak istemiyor bütçesini kullandırmak istemiyor. Tamamen benim burayı kurma sebebim çok samimi söyleyeyim, insan eliyle o kadar zarar görmüş hayvan var ki. Ama yaşama tutulmuşlar hayatta kalmışlar. Ama dışarıda yaşayamazlar. Belediye bakmaz, özel kişiler bakmıyor. Şöyle söyleyeyim bu insan eliyle zarar görmüş canlıların bakılacağı hiçbir yer yok. Hayatta kalmışlar ama hayatta kalmalarını devam ettirebilmeleri için bir ortama gerek vardı ben kurdum açıkçası ortamı. Ama tabii ki şu anda 450 hayvanımız var ve 90’I felçli büyük bir rakam bu. Dünya’da bu kadar felçli bakan bir STK şu anda bulamadım ben. Böyle bir sistem kurduk.
Soru 6: Peki hangi engellerini ortadan kaldırıyorsunuz onların? Yani onlara ben az çok instagramdan takip ettiğim için biliyorum, bazı engellerini kaldırmak adına kendiniz mesela tekerli sandalye kullanmak gibi duymalarını kolaylaştıracak bazı şeyler yapıyor musunuz?
Cevap: Şöyle söyleyeyim kesinlikle öncelikli olarak ben tıbba inanıyorum ve hayvanların hepsinin mutlaka tıbbi yapılabilecek en uç nokta neyse isteyen ve çalışan bir ekipleyim. Ben de öyleyim. Gerekli tüm tedavileri düzenlemeye çalışıyoruz. Gerekirse göz doktoruna gitmesi gerekiyorsa alanında göz doktoruna gidiyor. Gerekirse protez bildiğimiz hayvanlarda da protez var. Örneğin 2018’de sanıyorum mart ya da nisan olması lazım iki ya da üç bacağı kesilmiş bir hayvanımız vardı. Ona iki bacağına protez takmıştık örneğin şu anda da hala da bizimle. Veya yürüteç takarak onların hareket etmelerini sağlıyoruz. Her hayvan kabul etmiyor ama. Ya da göz doktoruna gitmesi gerekiyorsa göz doktoruna götürüyoruz. Çünkü onların hayatlarını kolaylaştırmak zorundayız ve kurtardıklarımız için bana göre hayattan maksimum keyif almaları gerekiyor. Bunun için de gözle ilgili bir tedavi olması gerekiyorsa göz tedavisi yapılıyor. Bunun için protez taktırdıklarımız var böyle gerektiğinde şöyle söyleyeyim çenesinde bile yani başka bir yerden doku olarak çenesini yaptırdığımız hayvanlar var daha kolay yemeklerini yesinler diye. Yani her türlü yolu yaşam kalitelerini arttırmak için kullanıyoruz.
Soru 7: Devletten yardım alıyor musunuz?
Cevap: Devletten yardım almıyoruz. Devletten bence mevzuatı devlet gerektiği gibi kullanmadığı için. Çünkü kendi eğitim sürecimde hukuk da okuduğum için bir yıl özel olarak ders aldığım için mevzuatın içinde aslında en azından ben geçim evi olduğum için destek almam gerektiğini ifade ediyor. Ya da bireysel gönüllü olsanız bile destek almanız gerekiyor. Ama maalesef böyle bir şey yok. Hatta tam tersi vergi ödüyoruz veya bizden birtakım şeyler isteniyor. Hani dernek aslında nedir kısıtlı bir imkanla bir şeyler üretmeye çalışan birisi ama biz o imkândan biz gerek vergi ödüyoruz, SGK ödüyoruz, bazı nasıl söyleyeyim harçlar ödüyoruz gibi şeyler oluyor. Ben de dernek olmadan önce hep bireysel kendi kazancımla gitmiştim, dernek olduğumda zannettim ki sizin düşündüğünüz gibi devlet el uzatır gibi düşünmüştüm. Hadi onu da geçtim Türkiye’de bir ilk yaptım, ilk özel geçici bakımevini kurdum. Bakımevi örnek teşkil eder, şu anda da hala eder. Yurtdışından gelenler de aynı şeyi söylüyor. “En azından örnek budur. Ey dernekler! Siz de böyle yol alın”. denilmem için devlet burada el atardı. Ama olmadı görmedik, tüm başvurularımızda olumsuz sonuçlar aldık. Tabii ekonomik koşullar mı başka şeyler mi pek bilemiyorum. Ama mevzuatta olmasına rağmen sonuç alamadık.
Soru 8: Size yardımcı olan insanların genelde hangi duygularla yardım ettiklerini düşünüyorsunuz?
Cevap: Aslında bizde biraz yelpaze çok geniş. Neden geniş? Bizde hayvanların genelde hani kurtarılan hayvanlar iyileşirler ve sokağa gider bir besleme alanına gider genelde koşar oynar, zıplar veya da kaybedilir. Ama bizdeki hayvanların yelpazesi çok farklı. Biz gerçekten mucize niteliğinde şeyler de yaşatabiliyoruz. Nasıl oluyor mesela klinikte kaldı yürüyemedi bize geldi yürüdü. Bu bilgiyle oluyor yani biz sihirli değneğimiz yok. Yürütüyoruz tabii hayvanın yürümesi insanlar için müthiş bir şey yani çok heyecanlanıyorlar. Veya şöyle söyleyeyim felçli fakat çok mutlu bir hayvan gördükleri için çok şaşırıyorlar. Diğer yandan bizde son üç yıldır çok farklı hastalıklara yöneldik. Öleceğini biliyorsunuz hayvanın ama dışarıda kör bir yerde, karanlıkta ölmesi yerine sıcak bir ortamda, yemek yiyerek, sevilerek gitmesini sağlıyoruz. Bu nedir kanser gibi FIP gibi geri dönüşü olmayan hastalıklar. Veya çok ilerlemiş bazı leishmania hastalıkları veya çok ilerlemiş gençlik hastalıkları, onlar için gereken her şeyi yapıyoruz ama gideceklerini bilerek onları kucaklıyoruz. O zaman insanlar da şey yapıyor evet bu acı bir şey bu hayvan gidiyor ama bu hayvan insani duygularla yani bir kötü bir ortamda gitmiyor, acı bir şey var ama bir yandan da huzur var. Bizdeki her zaman diyorum ben, bizim çok güzel şeyler de var. Hani kurtarılmış hayatlar, iyileştirilmiş felçliler de var ama bir yandan da hayatının sonuna gelmiş hayvanda yol arkadaşlığı var, orada da huzur var üzüntü var. Ama en azından insanlık için iyi bir şeyler var diye insanlar yanımızda oluyor.
Soru 9: Yardımda bulunan insanların motivasyonunun ne olduğunu düşünüyorsunuz? Ekibiniz olur, size, derneğe yardımcı olan insanlar sizce neden yardım ediyorlar size?
Cevap: Şöyle söyleyeyim biz aslında dediğim gibi ben 11 yıldır felçli hayvanlarla sonra işte böyle tedavisi olmayan hastalıklarla ilgileniyorum. Çok zor gençlik denen tedavisi olmayan bir hastalık vardır. Biraz detaylı anlatacağım çünkü daha sonra insanlar anlamak isterler. Gençlik hastalığında köpeklerin tedavi oranı çok düşüktür, ölümcüldür, yaşarsa felçli kalma ihtimali var. Biz bu konuda da çok başarılıyız ekip olarak. Fib hastalıklarında işte çok pahalıdır tedavisi işte ama biz kendimize ait tedaviyle hayatta kalma şanslarını arttırıyoruz. Dediğim gibi felçli hayvan bakımı konusunda örnek teşkil ediyoruz. Bu insanlarla motivasyonlarını şöyle sağlayabiliyoruz, biliyorlar ki yaptıkları yardım gerçekten doğru yere gidiyor. İkincisi gerçekten görebiliyorlar. Yürüyen hayvanı görebiliyorlar. Üç yıl sonra felçlinin üç yıl sonra yürüdüğünü görebiliyorlar. Veya biz her şeyi biraz da teknik yapıyoruz. Teknik derken her şeyi profesyonelce yapmaya çalışıyoruz. Sağlık hizmetini profesyonelce vermeye çalışıyoruz, temizliği profesyonelce vermeye çalışıyoruz. Görüyorlar ki bu gerçekten doğru yapılması gerek bir sistem. Doğru olan bu deyip, hepimizin gönlündeki bu diyorlar. Açıkçası gelen de şunu görüyor hep hani engelli hayvan mutsuz olur, felçli hayvan mutsuz olur, yaşamak istemez değil tamamen mutlu, felçli olmasına rağmen zıplayan, koşan hayvanları görüp evet diyorlar. Demek ki bizim yaptığımız bağışlar yardımlar bir tür mutluluğa dönüşüyor deyip motive oluyorlar.
Soru 10: Ne kattı size engelli hayvanlar?
Cevap:ı Yani şöyle söyleyeyim ben kırklı yaşlardayken felçli hayvanlarla tanıştım. Ben sevimli bir köpeği iki kedisi olan gayet sakin bir hayatı olan birisiydim. Ben dördüncü hayvanı bile almayı düşünmezken dördüncü hayvanım bir felçli hayvan oldu, bir köpek oldu 11 yıl önce. Ve inanamadım yani dediğim gibi o hayvanın hayata o kadar umursamaz olması beni o kadar şey yaptı ki motive etti ki. Ben diyorum size depresyon ilaçları kullanan, psikiyatristten çıkmayan birisi olarak aslında ne kadar çok gereksiz sorunlar edindiğimi fark edip ve yapabileceğim çok şey olduğunu fark edip onunla yola çıktım. İnanın bir felçlinin o minnetle size bakışı bakın hala tüylerim diken diken olur bambaşka bir duygu. Çünkü siz yemek verirsiniz yer, su veririsiniz içer ve altını değiştirirseniz temiz kalır. Tabii ki mutludur. Ama örneğin uzuvları tam olan bir köpek dışarıda yemeğini arar, belki on kilometre öteye gider bakar, belki bir dükkânın önüne geçer, ne bileyim bir böyle bir kafa sallar bir kuyruk sallar bir şey ister. Hani belki iyi niyetli insanlara denk gelir de karnını doyurur ve bir şekilde hayatını devam ettirir. Ama bu hayvanlara siz verirseniz varlığını sürdürebiliyorlar. Size bağlı birilerinin olması da apayrı bir duygu bu dünyada. O yüzden de dediğim gibi beni hayatta başka bir gözle bakmaya, zaten muhtaç olana, varsa paylaşmaya odaklı birisiydim ama burada hayvanların sahip olduğu bakım eksikliği, yaşam koşullarını görmemi sağladılar engelliler. Sadece engelli hayvanlar değil tüm hayvanlar için bu. Şu an da sokak hayvanlarının yaşadığı travmatik süreç hepimizi çok yaralıyor, katliamlar olsun zehirlenmeler. Yani daha çok hayvanlara odaklanmamı, onların sorunlarıyla ilgilenmemi sağladı. Engellilik başlangıç noktam olsa dahi. Çok saf bir sevgi de var tabii ki bu işin içerisinde onlardan aldığımız.
Soru 11: Eğer siz müdahale etmemiş olsaydınız, şu an sizinle hangi tür sakatlığa sahip olan hayvanlar yaşamlarına devam ettirebilirlerdi?
Cevap: Şöyle söyleyeyim yani kör olan, kulakları duymayan, ya da bir bacağı olmayan hayatını devam ettirebilir. Sokakta ya da evde, bir şekilde. Hani tam olmasa dahi bir sokakta kör olan bile gördüm ben. Ama bizim odaklandığımız özellikle felçli türdeki engelli hayvanlar hiçbir şekilde hayatlarını devam ettiremezlerdi. Ama dediğim gibi yani bir uzuv eksik olan hayvanlar yani kulakları az duyarlarsa dışarıda trafik kazası geçirebilir, gözleri görmeyen geçirebilir ama bir bahçe ortamında, bir ev ortamında çok rahatlıkla yaşayabilirler. Yani ben bizzat kendi köpeğim 15 yaşındaydı. Son bir yıl görmüyordu duymuyordu, gayet yaşadı etti, yemeğini yedi. Biraz hırçındı ama olsun gayet de iyiydi yani. Üç bacaklı dediğim gibi köpekler çok rahatlıkla bahçelerde yaşayabiliyor ama en hani zor olan felçliler tabii ki. Biz almasaydık şu an ya bir barınakta uyutulmuştu ya da klinik ya da kendi başlarına ölmüşlerdi.
Soru 12: Kendi toplumu içinde çocuklar birbirinin engellerinin farkındalar mı? İlginç gözlemleriniz varsa bizimle paylaşır mısınız?
Cevap: Gerçekten anlıyorlar biliyor musunuz? Neden derseniz hatta bir tane videomuzda son zamanlarda bir tane olması lazım Tarçın diye bir köpeğimiz var. Küçük bir köpek hasta odasına şu anda. Kendisi epilepsi krizleri geçirdiği için kör oldu bundan üç yıl önce. O yüzden biz hep onu bir koruma altında tutuyorduk. Hatta bir kafalığı vardı. Hani kafalık takıyorlar ya Elizabeth gibi şey takıyorlar kafalarına. Kafasını bir yerlere vurmasın diye takıyorlardı çünkü o olmadığı zaman vuruyordu. Neyse fakat küçük bir köpek fakat küçük bir kata. Bulunduğu odadaki hayvanlar ondan büyük. Ve hiçbir şekilde ona zarar vermiyorlar. Normalde onlar kavga ederler. O havanın tedirginliğinden mi anlıyorlar, onun salgıladığı kokudan mı bilmiyorum. Tarçın’a hiç kimse bir şey yapmıyor. Bunun dışında çok ilginçtir, hasta olduğu zaman tam yatalak bir köpeğimiz vardı hastaydı, başka bir köpeğimiz onun üstüne yatıyordu karnı ağrıdığında falan. Bunun videoları da vardır yani. İki tane hasta felçlimiz var birisinin serumu bitmiş, bunun hepsi biz yokken ama, kapıyı açıyoruz o gitmiş çıkmış yerinden öbür serum alanın yanına gitmiş. Yani onun yanında duracak. Yani böyle birbirlerine şey yapıyorlar, hissediyorlar, yardım ediyorlar. Açıkçası bunu hissediyorlar. Hayvanlar arasında bence tek sorun, çıkabilecek sorun erkek üstün ya da alfa işte biliyorsunuz. Kedilerde de çok ilginçtir yani hiç bacağı olmayan ya da arka bacağı olmayan bir kedimiz var. Çok ilginçtir onun dikişleri var diye kimse onun çevresine gitmiyor. Normalde birbirlerinin üstüne yatarlar. Ben yaşadıkça bunları görüyorum ve inanamıyorum buna. Şimdi aklıma geldi iki tane kanserli kedimiz var, ikisinin de kanser türü aynı, kafesleri aynı yan yana. Birisi vefat etti, diğerinin durumu iyi, kan değerleri iyi bakın hiçbir şeyi yoktu. Ama bunlar 7 -8 ay yan yana beraberlerdi. Biri vefat etti, diğeri iki gün sonra vefat etti. Bakın hiçbir şeyi yoktu. Yani bilemiyorum ben algıladıklarını düşünüyorum ya gerçekten algıladıklarını düşünüyorum. Yani bir an duygulandım o kanserler gerçekten zordu 7-8 ay yan yana, öyle.
Soru 13: Peki insanlar neden engelli hayvan bakan ve onlara yardım eden kişilere madem imkânın var insana bak diye tepki gösteriyorlar? Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Cevap: Çünkü biliyorsunuz hayvanlar mal statüsündeydi şu anda değil diye düşünülüyor ama bence daha kötü duruma geldi kanun. Ona girmeye gerek yok hepimiz kanunu okuduğumuzda karşılaştırdığımızda hayvanlara ve hayvanları korumaya çalışanlara verilen haklar iyice kötü duruma geldi. Geçenlerde twitterda mesajdaki şeyi söyleyeyim sonuçta bize hizmet etmedikleri müddetçe o hayvanlar bir anlam ifade etmiyor insanlara. O halde siz paranız varsa niye hayvanı kurtarıyorsunuz, niye o hayvanı iyileştiriyorsunuz ya da niye iyileşmeyecek o hayvana bakıyorsunuz demeleri gayet doğal. Eğer sadece çıkar ilişkisi içerisinde düşünürsek ilişkileri ya da ondan bir şey alacağımızı düşünürsek insanlar böyle düşünebiliyorlar. Ama bir denge unsuru var. Eğer ki biz insansak ve mademki biz kendimizi üstün bir ırk olarak görüyoruz ya da neyse canlı görüyoruz ya elimizdeki nimet, nitelik neyse ne derseniz işte sahip olduğumuz nitelikleri doğru kullanmamız gerekiyor. İnsan insanın veya da insana ait bazı şeyleri iyileştirmeye, yaşam ortamı olabilir, eğitim ortamları. İnsana ait bir şeyleri iyileştirmek için uğraşsın isteyen doğaya ait bir şeyleri iyileştirmek için uğraşsın bir başkası hayvan için uğraşsın. Çünkü bu dengeyi biz korumazsak, insan-hayvan-doğa dengesini biz korumazsak zaten insan yok olacak. Bunu algılamaları gerekiyor. Biz de yani biz hayvan severler diye tanımlanan kişilerin de amacı bu dengenin içindeki tutarsızlık. Her şey insan için yapılıyor. İnsanlığı kurtarmaya, insanları iyi yaşatmak, iyi evler yapmak, iyi AVM’leri yapmak üzerine odaklanmışız. Her şey insan odaklı. Biz de buradaki dengesizliği azaltmak için, hayvanları korumak için uğraşıyoruz. Bir başkası doğa için uğraşıyor bir başkası denizler için uğraşıyor. Bu yüzden kimsenin böyle bir hakkı yok. Yani bu doğa içinde bu hayatın içinde bu dengenin bu evrenin içinde ne yer alacağımızı kimsenin sorgulamaya veya da bu konuda yorum yapmaya hakkı yok. Kendi kişisel niteliklerimizi kendi sahip olduğumuz varlıklarımızı maddi manevi nasıl kullanacağımızı biz karar veririz. Bu kadar basit.
Soru 14: Tekerlekli sandalye nedir, bir engel göstergesi mi bir özgürlük göstergesi mi? Bu soruyu sadece hayvan üzerinden düşünmek zorunda değilsiniz.
Cevap: Açıkçası şu anda bir özgürlük olarak görmüyorum. Neden derseniz insanlar olarak bakacağım zaten. İnsanlarımızın tekerlekli sandalyedeki insanlarımız açısından bakacağım çünkü onların özgürce yaşayabileceği bir sistem, yaşam ortamı yok. Yani şu anda Türkiye için söylüyorum. Onlar için hayata dahil olma, iş hayatına belki de gidebilme, otobüse minibüse binme için mobilite sağlayan bir araç belki de tekerlekli sandalye. Ama o noktaya geldiğinizde işte ne bileyim ben otobüste çok binen görmedim. Çünkü bu konuda biz toplum olarak eğitilmiş durumda değiliz. Bir engellinin kendi başına hareket edebileceğini, kendisinin devam edebileceğini veya da şöyle söyleyeyim iş hayatında olabileceğini kabul edemiyoruz. Ben bir buçuk yıl önce bir felçli kurtardım, şöyle kurtardım onu bulan kişi bir felçli bayan. Beş yıl önce bir kaza geçiriyor fakat bu bayan araba kullanıyor, işe gidiyor, istediği zaman kliniğe gidiyor yani hayatın içinde yer alabiliyor. Onun için mobilite sağlıyor ama ona göre ortamını hazırlamış, ortamını işini. Kısacası uygun yaşam ortamı yaratılırsa engelliler için özgürlüktür ama onun dışında sadece o insanın hareket edemediğinin göstergesi kalıyor. Şu anda onun değil, onun toplum içinde hareket etme imkânın kısıtlandığının göstergesi bana göre tekerlekli sandalye. Yani o dahil olmak istiyor hayata biz onu engelliyoruz. Çünkü o tekerlekli sandalyesiyle kabul edebilecek ortamları, kafeleri, barları, sinemaları daha yeni yeni, ki ne kadar kullanışlı o da soru işaretli. Bilmiyorum net olabildim mi.
Soru 15: Evimize alma imkânımız yoksa engelli hayvanlar için biz toplum olarak ne yapabiliriz?
Cevap: Engelli hayvanlar için şunu yapabiliriz, evimize alamıyorsak onun sorumluluğunu almak bizim için zor olacaksa ama onları korumak istiyorsak bu yönde derneklerle, bireysel gönüllüler var onlara yardımcı olabiliriz. Maddi, manevi veya temizlikte yardımcı olabiliriz. Veya da bağışçı olabiliriz veya da temizlikte yardım edebiliriz. Bizim için söyleyeyim biz çok fazla çarşaf, battaniye, yorgan, yastık kullanıyoruz çünkü 90 hayvandan bahsediyoruz felçli. Hastalarımızla beraber 100’e çıkıyoruz 115’e bazen. Devamlı temizlememiz lazım, devamlı yıkamamız lazım. E günde en az dört defa bir idrarını tutamayan bir hayvanın altını temizleseniz 100 hayvanda 400 parça yapar bu bir gündeki kullanılan şeyler. Bu tür hani maddi bile olmayan ama evimizde kullanmadığımız havlumuz, dediğim gibi işte kilimimiz bunlar engelli hayvanlarda. Veya da şunu yapabilirler onları örneğin üç bacağı olan bir hayvan için ya da kör bir hayvan için onun bulunduğu belediye barınağı olabilir ya da çevrede bulunduğu gönüllülerin baktığı hayvanlar olabilir gidip alıp gezdirebilirler, sevebilirler. Yani aslında vermek istedikten sonra maddiyatın dışında da çok şey var. Elimizdekini paylaşmayı bilirsek elimizdeki dediğim gibi havlu bile kıymetli, bu maddiyatın ötesinde. Ya da şu an da tabii vakalar attı biz çok fazla hani önceden randevu sistemi ile alabiliyoruz ziyarete çünkü orada yaşıyoruz. Ben de çoğunlukla biliyorsunuz orada yaşıyorum. 15 kişi orada yaşayınca doğal olarak ziyarete sırasıyla alıyoruz. Yani ziyarete gelebilirler, hayvanları sevebilirler. Bu bile bir duygusal alışveriş hayvanlar için gayet güzel bir motivasyon, hayata bağlılıktır yani.
Soru 16: Onların engelli olmaları moral düzeylerini nasıl etkiliyor?
Cevap: Yani dediğim gibi beni şaşırtan bir şey ben onlarla tanışana kadar engelli hayvanlarla birebir olana kadar ben çok düzen ve simetri hastası olan birisiydim. Görsellikte de her şey düzenli olmalı her şey işte bilinen netlikte de ben insanlara bile böyle bakıyordum. Fakat sonra onların bacaklarının olmaması ya da ne bileyim beni görmediği için de beni sevmeme unsuru olmadığını öğrendim. Tarçın örneğini diyorum ya sesimi duyduğu zaman bir zıplaması var küçücük bir köpek. Yani sanki ayda yürüyor gibi yani. Öyle mutlu bir yürüyüşü var falan. Felçli köpekler keza öyle, koşuyorlar koşuyorlar işte şey yapıyorlar. Bilemiyorum biz acaba onlar sadece inanın ilk önce yemek, su falan derdinde değiller. Onlar her şeyden önce sevilmek istiyorlar. Onları onu engel olarak görmüyorlar ki zaten, görmüyor. Hele siz oradan bir bakın ooo yani ben nasıl anlatayım size. Gitmiş ayağını sıkıştırmış umurunda değil sana gelecek onun derdi o. Onun başını seveceksin, öpeceksin tamam gözlerini kapatacak sana bakacak öyle. Onun derdi o yani. Bilmiyorum ben dediğim gibi güzel olan şeye biraz aşık birisiydim yani çok da her açıdan da. Ama onlar geliyorlar da hani aa bacağı eğik, bacağı yaralı yok yarası var bilmem nesi var ben onları görmüyorum ki. O gözle bir bakın bitti yani. Ondan sonrası önemli değil ki. Yani bilmiyorum o yüzden onlardaki nasıl anlatayım size dirayeti hiç görmedim insanlarda. En çok da âşık olduğum şey onlarda o. En ağır hastalıklarda bile, ki ben çok ağır hastalıklarla uğraştım oradaki dirayet yarı komadaki hastalıklarda bile hayvan bana mırladı. Yani sevgi nasıl anlatayım size inanamadım. Öyle bir kan değerleri var ki hayvanın normalde bir hafta önce ölmesi gerekiyor. Veteriner bu çoktan öldü diyor bu nasıl yaşıyor. Ben onunla gece iniyorum konuşuyorum, gündüz iniyorum konuşuyorum, su torbasını koyuyorum altına falan. Hayvan yemek yemiyor zaten. Teknikerimiz şırıngalı şey veriyor ama o mırlıyor. Yani öyle bir minnet var ki öyle bir sevgiye tutunma var ki çoktan gitmesi lazımdı o hayvanın ve huzurla gidiyor. Siz sevgiyle onu doyurduğunuzda yani yemek yemese bile huzurla gidiyor. Çok güçlüler ya. Biraz da hayata daha güçlü bakmamı sağladılar onlara teşekkür ediyorum açıkçası.