136. Sayı, Haziran 2025

Haziran sayımızdan kucak dolusu sevgi ve selamlar. Şaşırtıcı ama yaz geldi. Kokacak leylak ve tomurcuklar kalmasa da yazın kendine özgü havası hepimizi kuşattı. Aylaklık yapma hissimizi dayanılmaz hale getirdi. 

Aylaklık demişken. Bizim aylak adam Turgay Gümüş, beş dakikalık aylaklık molasında bilgisayar başına geçip Mısra ile yaşadığı leylak kokusu tadında bir deneyimi bizimle paylaşmış. Bisiklete binmek ne harika bir şeydir. Hele ki çocuksanız ya da içinizdeki çocuğu coşturabiliyorsanız. 

Yaz geldi, umutlu başladık ve umutlu devam edelim. Okullardan geri çevrilmeye alışmış bizler, yılların mücadeleleri sonucunda belli kalıpların kırıldığını deneyimliyoruz. Sevgi Mart Göcen oğlu Çağanın yeni okulunda nasıl eşitlikçi bir anlayışla karşılandığını anlatıyor. Sevginin kaşları çatık ve öfkeli mimiklerinin yerini iki aydır sıcak gülümseyişlerle dolu yazılar alıyor. Demek ayrımcılığa uğramayınca öfkelenmiyormuşuz ve öfkelenme meraklısı da değilmişiz.

Gerçekten çok şaşırtıcı ama bir güzel haber daha: Yıllardır sinema filmlerinde ve televizyon dizilerinde engelli karakterler toplumun sağlamcı ön yargısına göre şekillendirilir. Öyle ki erişilebilir yaşamın sembolü olan Helen Keller’ın kendi biyografi kitabı bile çarpıtılarak sinemaya uyarlanmış, mendil ıslatan bir dram yapıtı ortaya çıkmıştı. Bu geleneği tersine çeviren bir yapım vizyona girdi. Cüneyt Karakuş’un senaryosunu yazdığı ve yönettiği “Eflatun” filmi. Tabii sağlamcılık, sanat ve erişilebilirlik konusunda radar gibi olan Nurşen Korkmaz’ın dikkatinden bu gelişme kaçmadı. Filme dair Cüneyt Bey ile çok keyifli bir röportaj gerçekleştirdi.

Tabii filmin en güzel yönlerinden biri de eş erişiminin sağlanmasıydı. Sesli betimleme eleştirmenimiz Gülcan Altun’a da gün doğdu. Konu arama zahmetine girmesine gerek kalmadan bu ayki yazısının konusunu buldu. Betimleme değerlendirmesiyle de kalmamış. Filme dair pek çok noktayı mercek altına almış. Bakalım neler söylemiş?

Murat kefeli bu ay betimleme yapmadı. Sanırım editörümüzün okuyucuyu selamlaşma yöntemlerine boğuşuna takılmasına yılıp sarsıcı bir içerikle geldi. Bir nevi samimiyet testi gibi olan yazısını okuduğunuzda zihninizde pek çok soru işareti belirecek.

Bir sorgulama da Burak Sarı’dan. “Mış” gibi yapmak bize mi özgü? Herkes bu soruyu kendine sorsa fena olmaz.

Bu sayımızı yeni çıkan bir kitaba dair güzel bir röportajla sonlandırıyoruz. Elif Emir Öksüz “Yolculuğum” kitabı üzerine kitabın yazarı Elif Gamze Kılıç ile güzel bir söyleşi gerçekleştirdi. Yaz akşamlarını keyifli okumalar ile değerlendirmek isteyenlere şiddetle tavsiye olunur. 

Haziran sayımızda bizden bu kadar! Temmuz sayımız için çalışmalara başlama zamanı. Malum tembel bir ekibiz ve yaz mevsimi tembelliği teşvik eden bir etkiye sahip. Temmuz sayımızda umutlu içeriklerle buluşmak üzere.

Editörden yazarı: Burak Sarı