Yazın bangır bangır, “Ben buralardayım” dediği zamanlardayız. Bir yandan içimizi enerjiyle dolduran öte yandan deli gibi miskinlik yapma isteği uyandıran karmaşık hislerin sebebi şu yaz günlerinden hepinize kucak dolusu merhaba, değerli okur. Bu sefer Babalar Günü dolayısıyla ayrılmaz parçam, kıymetli eşim bir baba-kız deneyimi yazmam yönünde epeyce ısrar edince yazar bölümü azıcık kısaldı. Bir başka deyişle bu sayıda yalnızca ben size sesleneceğim.
Önceki sayılarımızdan birinde çevirileriyle bu sayfalarda sizinle olan değerli Ali Çolak çocuğuna bisiklet sürmeyi öğreten bir babanın deneyimlerini anlattığı bir yazı çevirmişti. Ben de o yazıyı okurken bir gün kızımla bu deneyimi yaşamayı hayal etmiştim. Havaların güzelleşmesiyle de nihayet biz de kızımla bisikletin özgürleştiren dünyasına pedal çevirdik. Bu yazıda sizlere bizim Tipitoş’a bisiklet öğretme deneyimlerimi aktarmaya çalışacağım.
Bisiklete binmek bizim hayatımızda yeni bir eylem değil. Mısra, doğduktan yaklaşık dokuz ay sonra bisikletle tanıştı. Torbalı’da bir bisiklet topluluğu olan Keyf-i Pedal topluluğuyla tandem bisiklet sürmeye başlamıştık. Topluluktaki arkadaşlarımızdan Gamze, bizimle bebekler için bisiklet koltuğunu paylaşınca Mısra’nın da iki teker hikâyesi başlamış oldu. Bu bisiklet koltuğu, bisikletin sele diye tabir edilen koltuğunun arkasında arka tekerin üzerinde bulunan bisikletin bagajına koltuğun üzerinde bulunan bir bağlantı elemanıyla bağlanan kendi üzerinde emniyet kemeri bulunan oldukça güvenli bir koltuk. Minikleriyle bisiklet sürmek isteyen anne ve babalara öneririm. Yalnız bebeğiniz bisikletten inmek istemezse sorumluluk kabul edilmemektedir. Sadece bacaklarınıza kuvvet demekten başka bir şey gelmez elimden.
Bizim iki teker hikâyesinde ikinci aşamaya bir iki sene önce dedesi bizim kızçeye o zaman için boyundan büyük bir bisiklet alınca geçtik. Bir süre o bisiklet evin içinde kaldı. Zili çalındı, gidonundaki rafyadan püsküllerle kuaförcülük oynandı, kızçeye yakalanan olduğunda da prenses hazretleri bisiklete bindirilip evin içinde tur attırıldı. Tabi o zaman ayakları pedallara tam olarak yetişmediğinden bisikleti biz sürüyorduk. Gün geldi hanımefendiye evde bisiklete binmek yetmedi. Heyecanla bisiklet aşağıya sitenin bahçesine indirildi. Tam bu noktada benim köleliğim başladı. Alan genişleyince bizim hazret etrafta arz-ı endam etmek ister. Bendeleri de göbeğinin üzerine eğile eğile uzun uzun seleden ve gidondan tutup bisikleti sürerek prenses hazretlerini gezdirirdim. İşte bir kış ve bir yaz boyu bizim bisikletle olan münasebetimiz böyleydi. Tam canıma tak edip de sahibime isyan bayrağını açacağım sıraydı ki bizim kızın boyu uzadı ayakları pedala erdi. Önceleri yarım yarım basıyordu pedallara. Sonraları pedalı tam tur çevirmeye başladı da ben de göbeğim de rahata erdik. Şaka bir yana dostlar… kızçenin bisiklet üzerinde anbean gelişmesini izlemek, bu gelişmede pay sahibi olmak tarifi imkânsız bir duygu.
Biz bisiklet sürmeyi öğrenir ve öğretirken süreci parçalara böldük. Yukarıda bu süreçlerden biraz bahsettim. Bisikletin üzerine tırmanmak, seleye oturmak, gidondan tutmak ve en son önce yarım yarım sonra da tam tur pedal çevirmek…hepsi aşama aşama gerçekleşti bizde. Şimdilik yandaki emniyet tekerleri ile sürüyor kızçe bisikleti. Gelecek yaza da o tekerleri de çıkarırız, diye tahmin ediyorum. O bisikletin üzerinde ben ayaklarımın üzerinde yarışırken attığı sevinç çığlıklarını duymak, o çığlıklara kendi haykırışlarımla katılmak büyük bir keyif benim için.
Veda etmeden önce süreçte yaşadıklarımdan damıttığım birkaç tavsiyemi paylaşmak isterim:
İlk olarak çocuğunuz iki üç yaşındaysa bir senede kullanıp atacağı en küçük bisikletlerden değil de az daha büyük bisikletlerden almayı düşünün, derim. Evet, ilk başta bisikleti miniğiniz değil siz sürüyorsunuz ama her sene bisiklet yenilemek de şu koşullarda pek mümkün değil.
İkinci olarak miniğinizle bisiklet sürmeyi öğrenirken iyi bildiğiniz bir alanda -örneğin site bahçesi veya her gün gittiğiniz bir parkta- uygulama yapmanızı tavsiye ederim; çünkü bisiklet üzerindeki miniğinize eşlik ederken zaman zaman bastonunuzu kullanamıyorsunuz. Bildiği ve kendini güvende hissettiği bir alanda bu deneyimi yaşamak da miniğinize kendini daha iyi hissettirebilir. Bisiklet sürdüğünüz alanın mümkünse araç trafiğine kapalı, yaya trafiğinin de kısmen az olduğu alanlar olması işleri oldukça kolay ve güvenli hale getirecektir.
Son olarak sağdan soldan gelecek yorumlara da kulak asmayın. Nihayetinde o sizin miniğiniz ve onu sizden fazla kimse düşünüp kollayamaz.
Yazının kapsamını genişletmemek adına bu yazıda bisiklet seçimi, kask vb. diğer ekipmanla ilgili bir şey söylemedim. Gelecekte iki teker deneyimimiz arttıkça bu sayfalardan bu konularda da geniş geniş yazmayı umuyorum. Şimdilik benden bu kadar. Gelecek ay yeni bir sayıda buluşuncaya dek bizi okumaya devam edin anacım..