
Sizi dil çıkararak salamlıyorum!
"En berbat durumlar" listemin ikinci sırasında "Uyumak isteyip de uyuyamamak" yer alır. Uykusuzluk patlamalarının berbat getirisi, boş duramama huyuyla bütünleşince farklı yönlere gidebiliyor. Geçenlerde yetmiş küsur saatlik uykusuzluk patlamasının göbeğindeydim. Elimde ne yapacak bir iş ne de okunacak bir şey kalmıştı. Bir şeyler okurken, "Sonradan eşelerim" diyerek notlar yazdığım dosyayı açtım. Kara Kıta'yla ilgili bir yazıyı okurken merak ettiğimi anımsıyorum. "Kültürel selamlaşmalar" diye not almışım. Eh, o kadar uykusuzluk üzerine bilinç iyice şapşallaşmışken eşelenebilecek bir durum olduğuna karar verdim. Hayli kültürlü olmasına rağmen "Kim Milyoner Olmak İster?" yarışmasında ikinci aşamada ekrana düşen ve çok bilindik bir Uzak Doğu selamına dair soruyu, doğru cevaplayamayan kördaşı hatırlayınca bu eşelemeyi yazıya çevirmeye karar verdim.
Eskimo: Kutup bölgesinde yaşayan Eskimolar burunlarının uç kısımlarını birbirine sürterek selamlaşırlar. Soğuk nedeniyle iki tenin birbirine yapışma olasılığı nedeniyle ortaya çıkmıştır. Günümüzde hâlâ geçerliliğini koruyan bir ritüeldir. Farklılaşmış hâli ise burun, yanağa doğrudan temas ederken üst dudağın hafifçe temas ettiği anda soluk alınarak yapılanıdır.
Shona: Güney Afrika'ya yayılmış 12 farklı Shona etnik grubu ritmik şekilde "Çak bakalım" hareketi yaparak selamlaşır. "Çak bakalım, nedir?" derseniz yanıtı şu: Elin avuç içi havaya doğru dönük şekilde durur ve karşı taraftakiyse bu avucun içine şaplak vurur. Tam emin olmasam da geçmişte izlediğim bir belgesele dayanarak kişinin iki elini karşı tarafa uzatması ve karşıdaki kişinin ellere sanki bateri çalar gibi vurmasından oluştuğunu söyleyebilirim.
Aynı hareket Afrika'da bazı etnik gruplarda "savaş dansı" esnasında da yapılıyor. Ancak bu dansta kişiler sabit durmuyor. Kâh zıplıyor kâh sırtını dönüp ellerini arkaya uzatıyor kâh elini önündekinin omzundan uzatarak şaplak atıyor ve attırıyor.
Asker selamı: Çoğunlukla sağ el kullanılarak yapılır. Ancak tüfeğin taşındığı omuzun farklılaşmasıyla sol elle yapıldığı ordular bulunur. Elin parmakları açık ve bitişik pozisyondayken sağ kaşın hemen üstüne konur. Başparmak eklem yerinden hafifçe kırılmış olarak tutulur. Parmak uçlarının alına değmesinden sonra elin alından ayrılarak sert ama kısa mesafeli öne doğru itilmesiyle tamamlandığı da olur.
Eski Anadolu: Bu selamlama yöntemi filmlerde bazen görülür. Genelde sınıfsal farklılıkların olduğu sahnelerde kullanılsa da vakti zamanında Anadolu'da herkes arasında geçerliymiş. Çoğunlukla samimiyet, saygı ve hürmet ifadesi olarak kullanılırmış. Kişi, sağ elinin iç kısmı ve parmak uçlarını önce kalbinin üzerine götürür ve bir kez vurur. Ardından elini dudaklarına götürür. Elin iç tarafından; işaret, orta ve yüzük parmaklarının uç kısmını öper gibi dudaklarına dokundurur. Son olarak elin dış kısmı alnına, iç kısmı karşı tarafa dönük şekilde alnına hafifçe vurur. Bu hareket esnasında kol çok fazla kaldırılmadığı için alındaki parmak uçları saat 11 yönünü gösterirken dirsek saat dört yönündedir. Üç adımlı hareket peşi sıra yapıldığı için hoş bir görüntü ortaya çıkar. Pandemi döneminde el öpmek yerine milli ve yerli selamlaşma yönteminin önerilmemiş olması da üzücüdür. [Açık ağızlı gülümseme]
Şapka: Birçok kültürde şapka ile selamlama da oldukça sık kullanılıyor. Örneğin 20. yüzyılda hayli popüler olan fötr şapkalar yaygın bir selam verme aracıymış. Kişi, selam vermek istediğinde hafifçe başını eğerken üst kısımdan tutarak şapkayı hafifçe başından çıkarırmış. Kovboylar da benzer bir şekilde şapka çıkararak selam verirmiş. Amerika'da hâlâ sıkça kullanılan beyzbol şapkaları da selam verme aracı olabiliyor. Ancak selam vermek isteyen kişi şapkasını çıkarmak yerine bitişik tuttuğu işaret ve orta parmaklarını şapkanın güneşlik kısmının ucuna dokunduruyor.
Roma İmparatorluğu: Tarihte farklı yerlerde farklı amaçlarla kullanılan bir selamdır. Şimdiki çağda ise bu selamlama, "Nazi selamı" olarak bilinir. (Bakınız:
Sağ elin sert bir hareketle omuz hizasına ve bitişik duran parmaklarla avuç içinin öne doğru bakacak şekilde kaldırılmasıyla yapılır. ABD'de, ikinci dünya savaşına kadar resmî törenlerde bayrak göndere çekilirken Roma selamı verilirmiş. Dünya savaşı sürecinde farklılaşarak sağ elin kalbin üzerine konmasına dönüşmüş.
Yeni Zelanda: Yerli halk tarafından hâlâ korunan kültürel bir ritüeldir. İki kişinin burun uçları birbirine temas eder ve sonrasında baş öne doğru hareket ettirilerek alınlar birbirine yaslanır.
Malezya: İki farklı selamlaşma tarzı yaygındır. İlkinde kişiler iki elini kullanıyor. Genellikle akraba ve yakın dostlar arasında yapılıyormuş. Selam veren kişi, karşısındakinin iki elini tutuyor ve kendi kalbinin üstüne koyduktan sonra kendi eliyle kalbinin üstünde duran elleri örtüyor. Bu selamlaşmanın daha mesafeli olanıysa iki kişi el sıkışıyor ve eller birbirinden ayrıldıktan sonra iki tarafta kendi elini, kendi kalbinin üstüne koyuyor.
Japonya: Japon kültüründe hâlâ yoğun biçimde kullanılmaktadır. Kollar iki yana sarkmış durumdadır; ancak "Hazır ol!" duruşu gibi avuç içleri bedene yapışık değildir. Ellerin dış kısmı karşı tarafa doğrudur. Parmaklar, "yarı kapanmış" veya "gevşek yumruk" denecek bir pozisyondadır. Kollar bu durumdayken vücudun gövde kısmı öne doğru eğilir. Eğilme hareketi sırttan değil belden yapılır. Eğilme hareketi üç farklı açı derecesine sahiptir ve her açı farklı yerlerde ve durumlarda kullanılır. Gündelik yaşamda kullanılan selamlama hareketi, saat 12 yönünden saat 1 yönüne doğru yapılır. Saygı sunulmak istenen bir kişiyse bu eğim saat 2 yönünde son bulur. Pişmanlık, özür dileme gibi durumlardaysa eğim saat 3' yakındır.
Kafkaslar: Rusya ve İran-Azerbaycan sınır bölgesinde kişiler el sıkıştıktan sonra yanak yanağa öpüşüyor. Ancak bizdeki gibi iki yanakla sınırlı kalmıyor. İlk önce sağ yanak ardından sol yanak ve sonra yine sağ yanak öpülüyor. Azerbaycan'da ve yine İran'da Selam" yerine "Salam" deniyor -ki Latin alfabesi ile yazılırken de "salam" sözcüğü kullanılıyor.
Tibet: İnanmayacaklarınız illaki olacaktır; o yüzden yazacağım şeyin gerçek olduğunu belirteyim. Tibet'te, iyi niyet, misafirperverlik ve saygı göstergesi olarak kişiler birbirlerini dil çıkararak selamlıyor.
[Dil çıkaran gülümseme] Günümüzde de bu ritüel hâlâ kullanılıyormuş. Dil çıkararak selamlaşma konusu 9. Yüzyıla uzanıyor. Tibet kralı Langdarma'nın kötü ruhlu bir insan olduğu ve dilinin de kara olduğuna inanılırmış. İnsanlar bu nedenle iyi niyetlerinin ispatı olsun diye dillerini çıkararak karşısındakilere göstermeye başlamış ve bu durum bir süre sonra selamlaşma, saygı bildirme jestine dönüşmüş.
Bir sonraki yazıda Uzak doğu, Asya ve Afrika'dan devam edeceğim. Bir kez daha dil çıkararak sizi salamlıyorum. [Açık ağızlı gülümseme]