Toplam Okunma 0

Belgeseller, görselliği çok fazla olan yapımlardır genellikle. Bu yüzden meraklısı körler için eğer yanında iyi bir betimleyici yoksa izlense de pek çok boşluk kalmış olur, seyir sonunda aklında izleyici körün. Bu sebeple sesli betimleme ile birlikte belgesel tutkunlarının umutları yeşerdi. Bunu, sık sık taleplerini gördüğüm Betimleme Tartışmaları grubundan da gözlemleyebiliyordum. SEBEDER son zamanlarda bu işe iyice eğilmeye başladı taleplerden de yola çıkarak sanırım. Bunlardan en dikkat çekenlerden biri de Göbeklitepe Belgeseli elbette. Bu ay benim de merakımı uyandıran bu belgeseli mercek altına aldım. İşte detaylar:

Önce her zamanki gibi belgesel filmin bilgilerini verelim okuyucularımıza. 2019'da GETEM sistemine giren belgesel, 2012 ABD yapımı. Jeffrey Rose, Klaus Schmidt, Tristan Carter, Dave Chapman, Trevor Watkins gibi araştırmacılar üzerinden izlediğimiz filmin yönetmeni Tim Conrad. Belgeselin yayıncısının National Geographic kanalı olduğunu öğreniyoruz afiş betimlemesinden. İMDB'de 7,1 puan almış ve bu iyi bir puan bence.

Konusu hakkında şöyle bir bilgi verebilirim. Erken insanlık tarihi uzmanı Dr. Jeffrey Rose, bugüne değin insanlık tarihi hakkında edinilen bilgileri alt üst eden Göbeklitepe'nin yolunu tutar. Kazı ekibinin başındaki baş arkeolog Klaus Schmidt'le buluşur ve ondan aldığı bilgiler ışığında Göbeklitepe'nin gizemini çözmeye çalışır.

Belgesel hakkında birkaç şey yazmak istiyorum izninizle. Film çok akıcı ve hiç sıkılmadan, kopmadan aksiyonlu bir şekilde sonuna kadar izliyorsunuz yapımı. Böyle bir belgeselin betimlenerek kör izleyiciye sunulması çok güzel olmuş. Tüm emekçilere öncelikli teşekkürlerimi sunarım.

Şimdi emekçilerimizi tek tek saymanın sırasıdır. Metin yazarlığını Emine Berre Gümüş'ün yaptığı belgeseli Fahrettin Sadıç seslendirmiş. Tabii ki eş erişimin bir kuralı olarak filmin altyazı ve işaret dili de mevcut. Ayrıntılı altyazı çevirmeni Çağıl Doğan. İşaret dili çevirmeni ise Hayrettin Baydın. Olmazsa olmaz son kontrollerini Fulya Akbaba, Dolunay Ünal, Samet Demirtaş yapmış. Ses montajında Nisa Namazova, teknik yapımda Yeni Gökdelen Tercüme ve Dağ Prodüksiyon'u görüyoruz. Afiş betimlemesinde de yine Emine Berre Gümüş ismi var.

Betimleme değerlendirmesine gelince, yukarıda yazdığım gibi belgesel çok güzel hazırlanmış bir yapım. Sesli betimleme, yapıma ayrı bir lezzet katmış. Sıkmadan, yormadan, germeden tabiri caizse yağ gibi kayıyor seyir keyfi.

İlk olarak genel birkaç değerlendirme cümlesi söylemek isterim. Fahrettin'in sesi belgesele çok yakışmış ve tam bir belgesel sunucusu gibi okumuş. Öyle ki bazen Fahrettin mi yoksa belgesel sunucusu mu konuşuyor karıştırdım adeta.

Montajlama müthiş olmuş. Milim kaymamış desem abartmış olmam inanın. Nisa'yı ayrıca tebrik etmek gerek bu noktada.

Film, çoğu yerde durdurulmadan akış içinde kısacık cümlelerle yapılmış ve bence cuk oturmuş. Belgeseli durdurarak betimlemekten daha akıcı olmuş bu şekilde. Ancak her belgesel bu sisteme elverişli olmasa gerek diye düşünüyorum. Sırf meraktan daha önce izleme fırsatı bulamadığım başka bir belgesel betimlemesi, "Zaman Yolcusu Türklerin İzinde" bölümlerinin ilkine baştan şöyle bir baktım. Göbeklitepe Belgeseli çok daha çekici geldi ne yalan diyeyim. Ancak söylediğim gibi baştan küçücük bir bölümüne baktım. Bu yazının konusu olan belgeselin bazı yerlerinde de yanlış anlamadıysam durdurarak betimleme yöntemi de kullanılmış. Fakat tek cümlelik ve durdurulma hissedilmiyor bile.

Bundan başka geçmiş ile günümüz arasındaki gidiş gelişler çok belirgin bildirilmiş. Hiçbir soru işareti bırakmıyor.

Tüm bunların sonunda aklıma takılan küçücük birkaç şeyi bildireceğim şimdi sizlere.

Baştan sona film boyunca ilkel insanların hayatları gösteriliyor. Bu gösterimler çok büyük bir olasılıkla bilgisayar simülasyonu şeklindedir diye tahmin ediyorum. Herhalde bunun için bir stüdyo kurulup çekim yapılmamıştır. Ancak betimlemede bu küçücük bir kelimeye yedirilebilirdi diye tahmin ediyorum. Bunun dışında radar taramaları, tarih çizelgeleri, harita yansımaları vs. özellikle belirtilmiş. Çok da güzel olmuş.

Henüz başlangıçta "Sık ormanda bir insan hızla koşuyor. Peşinden bir grup insan, ellerinde oklarla onu takip ediyorlar" şeklinde verilen betimlemede, ben çok merak ettim acaba insanlar nasıl görünüyorlar. Çünkü ilk cümlede tereddüte düşseniz de ikincisinde anlıyorsunuz ki tarih öncesi çağlardaki insanlardan söz ediliyor. Elbette göz önünde bulundurmalıyız ki bu bir film betimlemesi değil. Burada asıl amaç, belgeselde verilmek isteneni yansıtmak. Ancak sonuçta görselde bir sahne var ve orada bir görüntü servis ediliyor. Muhtemelen bu insanlar üzerlerinde ya hayvan postundan ya da ağaç yapraklarından basit örtücüleri kullanıyorlardır giyecek niyetine. Bu belgesel kapsamında olmasa bile bence Betimleme Kumbarası’na bu belgesele özel ya da hiç değilse genel olarak ilkel insanın görüntüsü betimlenmeli.

Belgeselin başında Fahrettin'in İsa'dan önce 9000 yılından günümüze kadar tarihlerin ekrana yansıdığını söylediği bölümde durdurularak okunsa iyi olurdu bence. Bu, izleyiciyi koparırdı diğer bir taraftan. Bir öneri olarak da film sonunda bu tablo ekrana yansıdığı şekilde betimleme emekçilerinden hemen önce de okunabilirdi. Hatta böylesi daha iyi olurdu sanki. En azından o tarihlerin hangilerine yer verildiğini bilebilirdik. Böyle bir zaman cetveli söylemine bir yerde daha tanık oldum. Aynı merakı duydum. Belgesel durdurulmadan, ilgili bölümlerde bu cetveller okunamaz. Okunmak için belgesel durdurulduğunda da bütünlük sekteye uğrardı bence. Bu sebeple bir kez daha film sonunda cetvellerin okunması gerektiğine inandım.

İlerleyen sahnelerde verilen Alman arkeologun başında olduğu söylenen beyaz peşkir hoş bir detay olmuş. Beni mutlu etti ne yalan diyeyim. Bundan başka yine "hızlı çekimde Göbeklitepe'de çalışan günümüz insanları" güzel bir belirteç olmuş.

"Göbeklitepe'de yaşadığı düşünülen halk, köpekleriyle geziyor" yine beğendiğim, belgeselde olduğumu bir kez daha hissettiren ifadeler oldu.

Belgesel içinde duyduğum kimi simge unsurlar ayrıca ilgimi çekti. Örneğin, Leopar kabartması ve Kaplar Rölyefim gibi. Bununla birlikte belgeselden öğrendiğime göre yörede bir inşaatın temeli kazılırken bulunan ve Şanlıurfa Müzesi’nde sergilenen Oyma Taştan Heykel, o döneme ait önemli eserler. Bunlardan bazılarının ya da Göbeklitepe’nin genel görünümünün Betimleme Kumbarası kapsamında betimlendiğini sanıyordum. Tüm aramalarım sonucu bulamayınca SEBEDER Tartışmaları grubuna sordum. Sağ olsunlar, Betimleme Kumbarası yetkilisi bu sorumu talep olarak aldılar ve en kısa sürede betimleteceklerini yazdılar. Merakla bekliyorum. Ancak ben bu sorumla gözden kaçırdığım bir bilgiyi öğrenmiş oldum Çağrı Artan’dan. Engin Yılmaz’ın Engellilikle Yaşamak dersi öğrencileriyle birlikte Radyo Engelsiz Erişim’de sunduğu Canlı Betimlemeler’in kırk beşincisinde Göbeklitepe’yi olabildiğince betimlemişler çeşitli fotoğraflardan. Dinledim ve öğrendiklerim daha da pekişti. Size de şiddetle tavsiye ederim. Bir önerim daha var ki önce belgeseli izleyin ve sonra da Canlı Betimlemeler’den detayları öğrenin. Benden söylemesi. Size kolaylık olsun diye Engelsiz Erişim’in Youtube kanalındaki bağlantısını yazı sonuna ekleyeceğim.

Demek ki neymiş? Erişilebilirlik her yerde, her zaman, her türlü görsel için mümkün olabilirmiş. Yeter ki çözüm odaklı bakılabilsin. Yeter ki bilgiye ulaşmanın herkesin hakkı olduğuna gerçekten inanılsın. Bu inanç için hizmet alanlarla birlikte, onların ihtiyaçları gözetilerek çözüm üretilsin.

 

 

Canlı Betimlemeler 45 - Göbeklitepe - YouTube


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.