Merhaba arkadaşlar, biliyorsunuz Ülkemiz bir seçim süreci atlattı. Biz Engelsiz Erişim Derneği olarak yine şablonlar hazırladık; ancak bu şablonları kullanmak mümkün olmadı. Peki neden?
Bu aşamada öncelikle artık benim de içinde bulunduğum ve bundan sonsuz gurur duyduğum Derneğimize, bizlere daha önce hem referandum hem de milletvekili ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yaşattığı bağımsız oy deneyimi için sonsuz teşekkürü bir borç bilirim. Hepimiz; gerçekten mahrem, eşit, gizli, özgür seçimin ne demek olduğunu Engelsiz Erişim Derneğinin fedakâr gönüllüleri sayesinde, bundan önceki iki seçimde iliklerimize kadar hissettik.
Hepinizin bildiği gibi seçimler, demokratik toplum düzeninin olmazsa olmaz aktörlerindendir. Herkesin vatandaş olarak siyasi iradesini, gizli, eşit, özgür, mahrem biçimde yansıtabildiği en önemli araç seçimlerdir. Peki, seçimler görme engelliler için ne kadar mahremdir? Ne kadar gizlidir? Ne kadar eşittir?
Gelin önce Engelsiz Erişim Derneği tarafından hazırlanan; ancak çok üzücü biçimde kullanamadığımız şablonların hazırlık sürecine kısaca bakalım: Biliyorsunuz, bu seçimlerde hem çok fazla aday yarıştı hem de hemen her seçim bölgesinde farklı tablolar söz konusuydu. Bu nedenle de daha önce gerek referandum gerekse milletvekili ve cumhurbaşkanlığı Seçimlerinde kullandığımız tarzda bir şablon işimizi görmeyecekti. İstanbul başta olmak üzere bazı büyükşehirlerde büyükşehir belediye başkanı aday sayısı 20’lere kadar çıkıyordu ki İstanbul’da bu sayı 24’tü. Bu nedenle üzerinde Braille bulunan şablon bastırmak mümkün olamayacağından, derneğimizce Yüksek Seçim Kurulu’nca belirlenen kriterler doğrultusunda mühür yuvarlakları içeren şablonların bastırılması tek çözüm olarak görüldü. Ancak şu da bilinmeli ki şablonlar hazırlanırken, Yüksek Seçim Kurulu tarafından derneğimizce talep edilmiş olmasına rağmen pusulaların İl Seçim Kurulları’nca bastırılacağı gerekçesi ile herhangi bir örnek pusula gönderilmedi. Sadece renkler belirlendi ve yasal standartlara uygun olacağı söylendi. Bir de görme engellilerin yanlarında getirecekleri şablonlarla oy kullanabileceklerine dair bir karar verildi. Engelsiz Erişim Derneği tüm koşulları zorlayarak engelsiz bir seçim deneyimi daha hedefledi ancak son anda pusulalarda yapılan değişiklikler, pusulaların İl Seçim Kurulları’nca bastırılması, derneğimize örnek pusula gönderilmemiş olması gibi gerekçelerle bu deneyimimiz başarısızlığa uğradı. Peki, günümüz teknolojik gelişmeleri, Ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ve iç hukuk düzenlemelerimiz dikkate alındığında, böyle bir sorumluluğu bir sivil toplum örgütüne yüklemek ne kadar doğrudur?
Tüm uluslararası düzenlemelerde; seçimlerin serbest olacağı, gizliliği ve mahremiyetinin sağlanması gerektiği ve eşitlik ilkesine dayanmak zorunda olduğu vurgulanır. Ülkemizin taraf olduğu ve koşullarını kabul ettiği sözleşmelerde de durum budur.
Gerek 1982 Anayasası gerekse Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun’da da gizli oy ilkesi kabul edilmiştir. Şu da var ki Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun’un 2’nci maddesinde, seçmenlerin oylarını tek başlarına kullanacakları da hüküm altına alınmıştır. Tüm yasal düzenlemeler bu yönde iken yapılan son seçimlerde görme engelliler için seçimlere yönelik hangi ilke gerçekleştirilebilmiştir? Sanırım buna cevabımız “Hiçbir ilke” olacaktır.
İlk olarak gizlilik ilkesi ihlal edildi. Oy pusulası şablonlarının oy pusulaları ile örtüşmemesi sonucu, hiçbirimiz oyumuzu gizli biçimde kullanamadık. Kimimiz ailesinden birisiyle gitmek zorunda kaldı sandığa, kimimiz bir arkadaşıyla; kimimiz de sandık görevlisiyle.
Mahremiyet ihlal edildi. Gönlümüzdeki tercihi, bizimle birlikte gelen kişiye açıklamak zorunda kaldık. Belki “Ne var bunda, ailemiz ya da arkadaşımız zaten siyasi tercihimizi bilir.” diyeceksiniz. Ancak çok şey var. Özellikle aynı aile içerisinde farklı siyasi görüşe sahip olan bireyler olabilir. Aynı görüşte olsalar dahi aile sohbetlerinde fikir açıklamak başkadır. Ülkede yapılan bir seçimde, Devletinin seni birey olarak görerek, mahremiyetini sağlama yükümlülüğünü yerine getirmemesi nedeni ile sandık başında fikrini açıklamak başka. Ayrıca, ailesi ya da arkadaşı olmayanlar, hiç tanımadıkları kişilerle paylaşmak zorunda kaldılar en mahrem tercihlerini.
Eşit katılım ilkesi ihlal edildi çünkü birçok arkadaşımız, sadece yanında güveneceği birisi olmadığından, oy kullanmaya gidemedi. Kendi tercihi olup seçime katılmayanlar için durum elbette farklı. Onların bir tercih hakkı vardır. Aslında gitmek isterse pekâlâ oyunu kullanabilir ama oy kullanmamak da bir siyasi tercihtir. Fakat görme engelliler için böyle bir seçim yoktu. Ya gidip hiç tanımadığı insanlara görüşünü açıklamak zorunda kalacaktır ki hiç kimse bunu yapmaya zorlanamaz ya da oy kullanmayacaktır. İkinci yolu tercih etmek zorunda kalan arkadaşlarımızın iradesi sandığa yansımadı ve onlar, kendi sözlerini söyleyemedikleri bir yönetime tabi olmak zorunda bırakıldılar.
Bu tablo da göstermektedir ki eşitsiz, erişilemez, engelli bir seçim sürecini daha geçirmiş bulunuyoruz. Peki, tüm bu sorunların çözümü nedir? Elbette ki Devletin tüm vatandaşlarını eşit görmesi, Anayasa, Kanunlar ve taraf olduğu uluslararası sözleşmelerle tanıdığı hakların, tüm vatandaşları tarafından kullanılmasını sağlamak amacıyla gerekli tüm tedbirleri almasıdır. Oy pusulası şablonu ya da bulunacak başka bir yöntemin, yasal düzenlemeler ile standart hale getirilmesi ve her seçim için rutin uygulamaya dönüşmesi; her seçimde, biz görme engellilerin tüm mevzuatla verilmiş hakkımızı kullanabilmek için bin bir türlü mücadele vermek zorunda kalmamamızdır. Seçimden önce sırtını sıvazladıkları engelli kardeşlerinin de birer birey olduklarının kabulü ve eşit, erişilebilir, engelsiz seçim için mücadelelerinde onlarla birlikte hareket etmeleri gerektiği gerçeğinin tüm politikacıların beynine nakşedilmesidir.
Biz vazgeçmedik, bir gün engelsiz seçim hayalimizi gerçekleştirinceye kadar mücadeleye devam ediyoruz