Toplam Okunma 0
Büyük  bir ekranın önünde konser veren müzisyenler  ve onları izleyen çocukların  elleri yukarıda eşlik ederken görüntüleniyor.

Merhaba sevgili dostlar, bu ay sizlere harika bir grup tanıtacağım. Çocuk, yetişkin herkesin zevkle dinlediği, her parçalarında ayrı bir mesaj veren ve müzikalitesi de çok güzel olan Şubadap Çocuk röportajı aşağıda, zevkli okumalar.

 

Sevgi: Öncelikle teklifimizi kabul ederek bizimle röportaj yaptığınız için çok teşekkür ederim. Şubadap Çocuk nasıl ortaya çıktı?

 

Şubadap Çocuk: İzmir’in çeşitli mahallelerinde yapılan müzik temelli çocuk çalışmaları Şubadap Çocuk fikrinin temelini oluşturuyor. Buralardaki demokratik kitle örgütleri ve okullar bünyesinde yaptığımız müzik çalışmalarında özellikle repertuarın eski ve yetersiz olması dikkatimizi çekmişti. Eski şarkılar çocukların şimdiki yaşamlarında var olan ihtiyaçları karşılamaktan çok uzaktı. Bu sebeple şarkılar yazmaya ve çocukların süzgecinden geçirmeye başladık.

 

Sevgi: Gruptakilerin isimlerini albüm açıklamalarında göremiyoruz, neden?

 

Şubadap Çocuk: Aslında bu ilkesel bir tutum. Yeniden anonimleşme ismiyle çağırdığımız bir çabamız var. Bizim gibi kolektif çalışma yapan ekiplerde salt kişilerin öne çıkmasını özel olarak engellemeye çalışıyoruz. Mevcut düzen bunun üzerine kurulu yani kişi kültü üzerine, kariyerizm üzerine. Bizce kolektif bir çalışma yapmanın tek koşulu kariyerizm ile hesaplaşmak. Bu sebeple kişi kişi anmak yerine kolektif çalışmamızın ismini öne çıkarmayı yeterli buluyoruz.

 

İkinci bir açıdan da aslında ürettiğimiz her şey; şarkılar, videolar, kitaplar, dokümanlar, hepsi kolektif bir çalışmanın ürünü ve de bu kolektif çalışmada çok sayıda kişinin emeği var. Örneğin bir albüm yapılırken müzisyenlerden sinemacılara, ebeveynlerden çocuklara kadar çok farklı insanlar epeyce emek veriyorlar. Kimi albüm kapağı için çizim yapıyor, kimi bir şarkıda kısa bir keman partisyonu çalıyor, kimi çocuklara ses çalışması yaptırıyor, kimi çocuğunu çalışmaya getirip götürüyor. Bu emeklerin bizim için bir farkı yok. Hepsi bu çalışmayı var eden şeyler. Onun için şarkılarımız gökyüzü gibi, hepimizin ya da hiç kimsenin.

 

Sevgi: Şarkıları çocuklar söylüyor. Kim bu çocuklar?

 

Şubadap Çocuk: Şimdiye kadar çok farklı yerlerde tanıştığımız, birlikte çalışmalar yaptığımız çocuklar albümlerde şarkıları seslendirdi. Bu macerada hiçbir zaman yetenek seçmesi yapmadık. Çalışmaların en başından sonuna kadar çocuklara tek bir kıstastan bahsettik; emek. Bunu veren herkesin sesinin albümde olmasına dikkat ettik. Elbette çocuklar albümde seslerinin duyulma miktarı üzerinden bir yarışa girmemeleri gerektiğini bilecek kadar kolektif bir kültüre ulaştıkları için işimiz biraz daha kolay oldu.

 

Sevgi: Şarkılarınızdaki konular nasıl belirlenir? Sözler nasıl yazılır?

 

Şubadap Çocuk: Bizim şarkı yolumuz iki hattın birleşiminden oluşuyor. Çocukların özel ihtiyaçları ile toplumun ihtiyaçlarının birleşimi. Bu sebeple şarkılara karar vermeden önce çeşitli yöntemlerle çocuklar, bakım verenler, öğretmenler ve çocuklarla yakın ilişkisi bulunan diğer meslek gruplarındaki tanıdıklardan fikirleri topluyoruz. Bu fikirler bize hangi konulara eğileceğimizi gösteriyor. Ardından bu konularda kolektifimizin ortak fikrini ve de söylemini tartışıp netleştiriyoruz. Sonra da bu söylemin çocuklara ve şarkı formuna tercümesini yaratmak için uydurmaya başlıyoruz :)

 

Sevgi: Söylediğiniz şarkıların dinleyici çocuklar üzerinde nasıl etkiler bıraktığını gözlemliyorsunuz?

 

Şubadap Çocuk: Konserlerde ilk göze çarpan etki, eğleniyor olmaları. Biraz daha dikkatli takip edince, özellikle “Fasa Fiso, Özgürlük, Serçe, Zorba, Makine Çocuk” gibi şarkıların onların gündelik hayatlarında da kullandıkları birer materyale dönüştüğünü gözlemliyoruz. Ayrıca şarkılar, sınıflarda öğretmen rehberliğinde tartışılıp konuları üzerine farklı disiplinlerde etkinlikler yapıldıkça, çocuklarda düşünüş biçimi ve davranış değişiklikleri rahatça gözlemlenebilir hale geliyor.

 

Sevgi: Engelli yani yeti farkı olan bireyler hakkında neler düşünüyorsunuz?

 

Şubadap Çocuk: Toplumda herkesin çeşitli konularda yeti farkı var. Öncelikle bu sebeple engellileri de toplumun özel gereksinimleri olan bir parçası olarak görüyoruz. Bir yandan da mevcut sistem bir çeşit “mükemmellik” görüngüsü üzerine inşa edilmiş gibi bir illüzyon yarattığı için engellilerin sistemin dışına doğru itilmeye çalışıldığını görüyoruz. Kent tasarımından konser salonu imkanlarına, eğitimdeki erişim meselesinden ulaşıma kadar pek çok alanda yok sayıldığına şahit oluyoruz.

 

Sevgi: Sizce toplumdaki önyargıları ortadan kaldırmanın ve yanlış davranışları düzeltmenin en iyi yöntemi nedir?

 

Şubadap Çocuk: Elbette kendini müzik yoluyla ifade eden bir gruptan beklenen cevap, “müzik” olacaktır. Ve elbette müziğin gücü tartışılmaz. Toplumda inşa edilen önyargıları, ırkçılığı, türcülüğü, bireyciliği müzik yoluyla düzeltme yoluna girebilirsiniz. Bu belli bir oranda karşılık da bulacaktır ama asıl sorun toplumsal sistem sorunudur. Önyargıları kaldırmanın yegane yolu da önyargıların geçersiz olduğu bir dünya kurmaktır.

 

Sevgi: Yeti farkı olan bir yakınınız ya da arkadaşınız var mı? Varsa onunla vakit geçirirken neler hissediyorsunuz? Nasıl davranmanız gerektiğini düşünüyorsunuz?

 

Şubadap Çocuk: Evet, kör bir arkadaşımız var. Onun engelini nasıl tanımlamamız gerektiği konusunda bile endişeyle başladık iletişime. Hatta “engelli” mi demek gerekir, “özel gereksinimli” mi, yoksa “kör” mü demek doğru? Arkadaşımız bizi rahatlattı. Önemli olanın bunlar olmadığını, arkadaşça bir iletişimin bu kelimelerden çok üstün olduğunu bize öğretti. Hatta bir gün ilginç bir şey yaşadık. Arkadaşımız sokaklarda bizim yardımımızla yürüyor ama oturduğu apartmana girdikten sonra her şey çok rahat onun için. Birlikte evine girdik. Ve elektrik kesildi. Biz kilitlendik, hareket edemiyoruz, zorlanıyoruz, o ise çok rahat. Rolleri değiştirmiş olduk; o bize tarif ediyor, biz ona göre yürüyoruz evde… Bu anımızı da somutlaştırmak için paylaşmak istedik.


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.