Toplam Okunma 0
Geniş bir ofis.  Fotoğrafın sağ tarafında profilden gördüğümüz sarışın, gözlüklü, elinde sarı bir klasör tutan tekerlekli sandalyedeki kadın, hemen karşısında çocuklarla konuşurken yapıldığı gibi ona doğru eğilmiş ellerini dizlerine dayamış ve büyük bir sırıtmayla kadına bakan orta yaşlı bir adam yer alıyor. Adamın hemen yanında ayakta duran kot pantolonlu, siyah tişörtlü, sol kolu sakat bir adam kameraya doğru bakıyor.

Bayramları severim ama bayram ziyaretleri için aynı şeyi söyleyemiyorum. Bunun nedeni, uğradığım ayrımcılıklar, aldığım tepkiler ve daha birçoğu... Örnekleri her bayram defalarca başıma gelir. Bunlardan birini geçtiğimiz bayramda da yaşadım ne yazık ki.

 

Engelli olmanın eksiklik ve acınası bir durum olduğunu benimsemiş ve bunu benimsediğini cümle, tepki ve davranışlarıyla belli eden bir akrabamızı ziyarete gitmiştik. Bir şeyler ikram ettiler. Önümdeki sehpaya ikramlık bir şeyler koyulduğunun farkındaydım ama yemek istemediğim için herhangi bir hamlede bulunmadım. Kısa bir süre sonra o akrabamız duymayacağımı düşündüğü bir ses tonuyla kızına: “Elif! Yedirsene” dedi. “Yemeyeceğim, teşekkür ederim” dedim. Akrabamızın ses tonundan ve cümlesinden, bu cümleyi benim için söylediğini rahatlıkla anlayabildim. Diğerlerinin “Kendi yiyebiliyor” cümleleri yanılmadığımı gösteriyordu.

 

Nihayet ziyaretimizi sonlandıracaktık. Bizi yolcu etmek için kapının önüne geldiklerinde aynı akrabamız “Ayakkabısını verinsene” dedi. Saygı çerçevesini aşmamak için bir şey söylemedim. Diğerleri “Giydi” vb. cümleler kurdular.

 

O akrabamız, kör olduğum için kendi başıma yemek bile yiyemeyeceğim kanısına nasıl varabiliyor? Birçok kez biz onlara gittik, onlar bize geldiler. Beni yemek yerken hiç mi görmedi? Ayakkabımı bulamayacağımı düşünme gerekçesi ne?

 

Bayramlar güzel ama çoğu insan bayramları bile berbat edebilecek kadar sağlamcı. Daha mutlu bayramlar ve eşit, erişilebilir, engelsiz hayat dileğiyle.

 


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.