Merhaba, bu sayıda İlke’nin de izniyle homo ibretuslarla ilgili yazdım. İlke bloğunu açtığında ondan esinlenerek başladığım yazıyı, Elifin bu sayımızda yayımlanan yazısını okuyunca bitirmeye karar verdim.
Ben görme engelli bir kadınım, kendime hiçbir zaman görenlere ya da görmeyenlere aşık olacağım gibi sınırlamalar koymadım. Aşkın körlükten bağımsız olduğunu düşünüyorum. Romantik ilişkilerde insanların karşı tarafta aradıkları şeyler değişebiliyor. Ben hiç birine bu “kör”, bundan bir halt olmaz diye bakmadım. Ya da bir “körle” evlenirsem bize kim bakacak diye tabii ki düşünmedim. Böyle bir düşünce kimliğimle çelişirdi. Ben kör olduğum için bakılacak biri değilim ve benimle birlikte olan kişinin sorumluluğu bana bakmak değil. Dolayısıyla iki “kör” birlikteyse onlara kim bakacak diye bir endişem de yok haliyle. Hayatla başa çıkmanın yolları var, bu bir kör bağımsız olarak yaşayınca da aynı, evli ya da bir başkasıyla birlikte olunca da. Mühim olan şey körlük becerilerine sahip olup kendini bakım gerektiren çocuk rolünden çıkartmak diye düşünüyorum.
Burada bireylerin bakış açıları iki farklı sınıfta toplanıyor; aşık olunacak kişinin sahip olması gereken özellikler arasında engelli olup olmamanın var olması, ya da karşı tarafın engelliğinin eşitlikte yer almaması. Eğer engellilik eşitlikte var ise, bu da iki sınıfa ayrılıyor, engelli olmayan birisiyle birlikte olmam ya da engelli olan birisiyle birlikte olmam. Tabii bu eşitliğin sadece bir tarafı, karşı taraf için de aynı değişkenler geçerli. Sosyal varlıklar olarak evrilmiş insanoğlu bir toplum içinde yer alıyor. Ve engelli kişilerin kimlerle birlikte olabileceğine dair toplumsal görüşler de yerine göre kişiyi onaylıyor ya da kişinin güreşmesi gereken başka bir sorun haline geliyor.
Sevgili çok fazla günlük hayatınızda olan bir statü olmuyor. Yani ataerkil toplumumuzda ilişkinizin ilişki sayılması için kurumsal bir statü kazanması gerekiyor. Bu kurumsallık nişanlanma ve evlenme olarak gerçekleşiyor. Bizde halen birlikte yaşamak bir kurumsallık sayılmıyor, gerçi sayıldığı durum ancak “imam nikâhı” gibi bir prosedürle gerçekleşmiş olması koşuluyla mümkün. İlişkinizin ilişki sayılıp sayılmaması durumu toplumun çoğunluğundan farklı bir cinsel yönelimi olan kişiler için daha farklı bir boyut kazanıyor. Hele bu kişiler hem ibretlikse toplumsal algının ne olacağını bilemedim. Ben bu yazıyı kaleme alırken kendi deneyimimden ve etrafımda duyduğum hikâyelerden yola çıktım.
İçinde yaşadığınız toplum kuralları gereği ilişkinize toplumsal bir statü kazandırdığınızda, yani yüzük ve ailelerin dâhil olduğu sembolik törenleri yerine getirdiğinizde, ilişkiniz görünürlük kazanıyor. Bu durumda eğer engelliyseniz sevgili berikiler size aslında hep öteki olduğunuzu hissettiriyorlar. “Ay senin görmediğini unutuyorum”, “Ne var canım, sen her şeyi benden iyi yapıyorsun zaten” gibi olumlu ötekileştirmeler yerini olumsuzlara bırakıyor. Sizin o güne kadar neler başarabildiğinizin bir önemi kalmıyor. Berikiler için siz hep “ötekisiniz” ve kendileri gibi birine de layık değilsiniz. Birine nişanlı olduğunuzu söyleyince, aldığınız ilk tepki “Onun nesi var?” oluyor. Yani illa bir arızası var ama çok merak ettim acaba ne? “Normal” biri nişanlanınca ne soruyorsunuz? Mesela “Nerede tanıştınız?”
“Onun nesi var?” sorusuna yıllarca iyi bir cevap aradım. Bazen duymazdan geliyorsunuz soruyu, ya da sancılandırmak isteyebiliyorsunuz karşınızdakini. “Nasıl yani nesi var?” Karşınızdaki eveleyip geveliyor, “Yani o da senin gibi mağdur mu?”. Hayda! Neresinden tutacağınızı bilemiyorsunuz. Ama sonunda bu acayip ötekileştirici soruya, bir arkadaşımın da yardımıyla en güzel cevabı buldum. Hoşunuza giderse tepe tepe kullanabilirsiniz. Ben maalesef henüz kullanamadım. Zira cevabı bulduktan kısa bir süre sonra Amerika’ya taşındık ve kimse bana “Onun nesi var?” demedi. “Onun nesi var?” “ Gideri var.”
Bu manidar soruya en güzel cevabı bulduktan sonra, sizleri ibretliklerin dünya evine girmeleriyle baş başa bırakıyorum.
Eşeysel üreyen homosapiyenler gibi Homo İbretuslar da eşeysel üremekte ve içinde bulundukları kültür gereği evlenmekte yani dünya evine girmektedirler. Homo İbretusların evlenmesi yani bir anlamda da eşeysel olarak üreyebilmesi ihtimali toplumsal bir olgu olarak karşımıza çıkar. Bu namı diğer ucubelerin evlenmek istiyor olması onlar gibi olmayan, etraflarındaki farklılığa sahip bütün kişileri, kendilerinden aşağı gören homosapiyen türünün bazı üyelerince “gereksiz”, “anlaşılmaz” olarak görülür. “Evlenmekmiş, sevgili yapmakmış onların neyine”
Şimdi bu dünya evine girme olgusunu Homo İbretusların cinsiyetine göre ele alacağım. Önce erkek Homo İbretusların evlenme durumundan bahsedeceğim. Erkek Homo İbretusların evlenmesi gereken koşullar sağlanırsa “diğerleri” tarafından daha normal karşılanır. Ne de olsa erkektirler ve bu fizyolojik durumlarından ötürü, ataerkil toplumun kendilerine verdiği üstünlüğü Homo İbretus olmalarına “rağmen” kullanırlar. Tabii bu üstünlük kişi tarafından alınmaz ama toplum tarafından verilir.
Erkek Homo İbretusların evlenebilmesi için gereken ilk koşul, kendine Homo İbretus olmayan bir eş adayı bulabilmesidir. Zira böylece “normal” olan eş, ömür boyu onun ve ilerde doğuracağı çocukların bakıcılığını yapabilecektir. Erkek Homo İbretusun annesine göre oğulcuğu rahat edecektir ve annenin gözü arkada kalmayacaktır. Burada iki çıplak bir hamama yakışırın aksine bir görüş vardır: Bir Homo İbretus ancak yanında ona bakabilecek, sürekli destek olacak birisi olursa hayatını sürdürebilir. Erkek Homo İbretusun kesinlikle düzenli gelir getiren bir işte çalışması başka bir ön koşuldur, böylece aşağı yönde bir sosyal geçişle, yani işi olan Homo İbretus Erkeğe, ev hanımı olan bir “normal” kadın, ya da üniversite mezunu olan bir Homo İbretus erkeğine, daha düşük eğitimi olan bir “normal” kadın bulunabilir. Biliyorsunuz ki eğer denk koşullardaysa, o “normal” kadın ne yapsın da evlensin bu “ucube” ile? Tabii bütün bu baskılara rağmen, kimi Homo İbretuslar yok “aşığız” aman “birbirimizi çok seviyoruz” diye tutturup evlenebiliyorlar. Hâlbuki aşk meşk onların neyine! Tabi aynı aşk meşk iddialarıyla, “normal” kadınlarla evlenen erkek Homo İbretuslar da oluyor. Allah o kadınlara akıl fikir versin diyoruz. Berikilerin bir başka iddiası da farklı arızaya sahip olan ibretliklerin, birbirlerini tamamlayabileceği. Durumda bir eksiklik olduğu için, illa bir telafi gerekiyor yani. Bu durumda görmeyen bir Homo İbretus erkeğine yürümekte zorlanan ya da ellerini kullanmakta güçlük çeken bir ibretlik kadın, görmeyen bir kadından daha iyi bir eş adayı olarak ortaya çıkabiliyor. Yani “nefes alsın yeter” tabirinin yerini “görsün yeter” alıyor.
Dişi Homo İbretusların evlenme mevzusu ise, ata erkil toplumumuzda daha değişik bir hal alır. Topluma göre evli kadının görevi kocasını memnun etmek, kocasına ve çocuklarına bakmak, evini çekip çevirmektir. Homo İbretusların hayatlarını nasıl sürdürdükleriyle ilgili bir fikri olmayan kişiler, Homo İbretus bir kadının bunların hiçbirini yapamayacağını düşünür. Şimdi bu sayılan görevlerin salt kadın sorumluluğu olduğu görüşü, kadın hakları ve toplumsal cinsiyet bakış açısıyla zaten saçmalıktır. Ancak, Homo İbretus türünün kendi gereksinimlerini yerine getirebileceği, çocuğunun sorumluluğunu alabileceği ve ev işlerini yapabileceği gerçeği, toplumsal cinsiyet algısından bağımsız olarak, kadın ve erkek tüm Homo İbretuslar için geçerlidir. Homo İbretusların tüm bunları yapamayacağına dair önyargı, ataerkil anlayış yüzünden erkek değil kadın Homo İbretusları daha çok bağlamaktadır. Bir Homo İbretus kadın, bir Homo İbretus erkek ile evlenecekse, Homo İbretus bir evlada sahip olan erkek tarafı, kendi çocuklarının yapabildiklerinden bir şey öğrenmemiş olsa gerek, hemen dişi Homo İbretus’un, oğullarına iyi bir eş adayı olmadığını düşünebilirler. Eğer dişi homo İbretus kalkıp bir de “sağlam” biriyle evlenmeye yeltenirse, maazallah sevgili kayınvalide kalp krizinden öbür dünyaya intikal edebilir. Bu türün erkek bireylerinde görüldüğü üzere, dişi Homo İbretuslar da tüm çabalara rağmen evlenebilmekte, hatta çoluğa çocuğa bile karışabilmektedirler. Berikilerin kafası bu gibi durumlarda iyice karışmaktadır. “Kim ne yapsın bu kızcağızı?” sorusunu kafalarından bir türlü atamayan berikiler; bu sefer de dişi bir Homo İbretusla evlenen erkeği yüceltmeye başlarlar. Hele bir de erkek onlar gibi “normal” görünüyorsa, yanı bir türlü bu adamın ne arızası olduğunu keşfedemedilerse, erkeğe doğaüstü güçler falan atfetmeye başlarlar. Allah bu adamdan bir Homo İbretusla evlendiği için kesin razı olacaktır, Cennete giden duble yolda, hız sınırının üstüne çıkan “normal” erkek, son sürat herkesi sollamaya başlar. Homo İbretus bir erkekle evlenen “normal” kadın için de aynı yolda bir torpil söz konusudur.
Uzun lafın kısası bu “eksik ya da arızalı ucubeler” tüm çabalara rağmen hayatlarını bağımsız olarak sürdürebilmekte, kendilerine bir hayat arkadaşı bulabilmektedir. Bu gidişe nasıl bir dur deneceğiyle ilgili önyargılı görüşler son sürat gelişmeye devam etmektedir. Yani umudumuzu kesmeyelim, hiç değilse bunların sadece kendi içlerinde evlenebilmeleri için elimizden geleni ardımıza koymayalım. Maazallah sizin oğlunuz kızınız da bunlardan birine aşık olmaya falan kalkar. Bunu engelleyebilmek için her fırsatta çocuğunuza “onların” bizim gibi olmadığını aşılamaya devam edin.