Bu ay heyecan verici süreçlerinin bir parçasına dâhil olduğum için çok mutlu olduğum bir birimi ve onun güncel projesini paylaşmak istedim sizinle. Bilgi Üniversitesi SEÇBİR'den Melike Ergün'le, öğretmenlerle beraber yürüttükleri “Eğitimde Engelli Hakları: Okulda Birlikte, Hayatta Birlikte” projesini ve projeyi bugüne getiren çalışmaları konuştuk kısaca. Gelecek ayda da katıldığım oturumların bende yarattığı izlenimleri paylaşıyor olacağım. Bu işe emek koyarak SEÇBİR'le yürüyen herkese en samimi teşekkürlerimle…
1) SEÇBİR kimdir? Neler yapar?
Akademi ile sahanın temasının önemine inanan SEÇBİR (açık haliyle İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyoloji ve Eğitim Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi), iki alan arasında köprü işlevi görmek ve bilgi paylaşımı sağlamak amacıyla 2010 yılında kuruldu. Merkez, eğitimde ayrımcılığın önlenmesi, dolayısıyla tüm öğrenenlerin kendilerini ifade edebildiği ve desteklendiği kapsayıcı bir eğitim ortamının sağlanması için öğretmenlerin güçlendirilmesine yönelik çalışmalar yürütüyor. Bu çalışmalar, öğretmen eğitimleri ile materyal geliştirme çalışmalarından oluşuyor. Merkez’in son yıllarda gerçekleştirdiği çalışmalar özellikle engellilik, mültecilik ve toplumsal cinsiyet konularında yoğunlaşmakta. Son olarak Merkez, ders kitapları ve kapsayıcı eğitim üzerine araştırmalar yürütmenin yanı sıra, eğitim üzerine yapılan çalışmalar ile farklı deneyimlerin paylaşılması ve yaygınlaştırılması amacıyla seminerler düzenliyor.
2) Eğitim sisteminde çizilen engelli profilini analizle başlamıştınız. Biraz bu süreçten bahsedebilir misiniz?
Ders kitapları bir toplumdaki ‘meşru bilgi’nin yansıtılması ve aktarımı için kilit role sahip. Biz uzun yıllardır ders kitaplarını inceliyoruz ve şunu söyleyebilirim ki, engelliliğin ders kitaplarında ele alınışı noktasında bir çaba söz konusu; fakat bu çaba ne yazık ki engelliliğin hak temelli temsili olarak karşımıza çık(a)mıyor. Toplumsal Haklar ve Araştırmalar Derneği (TOHAD) tarafından Engelli Hakları İzleme Grubu kapsamında 2013 yılında bizden ders kitaplarını engelliliğin temsili açısından incelememizin rica edilmesiyle de bu konuya girmiş olduk ve bir araştırma gerçekleştirerek raporladık. Sonrasında ise, geçtiğimiz yıl tamamlanan ve Sabancı Vakfı Hibe Programları desteğiyle yürüttüğümüz Eğitime Eşit Katılım projemizde 2016-2017 eğitim öğretim yılında okutulan ders kitaplarını tekrar inceledik ve açıkçası iki araştırma sonuçlarını kıyaslama imkânı bulduk.
3) Ders kitaplarından öğretmenlere geçiş nasıl oldu?
Ders kitaplarındaki bilgileri öğrencilere aktaranlar öğretmenler ve içerikleri destekleme ya da dönüştürerek kullanma gücü öğretmenlerde. Dolayısıyla, öğretmenlerin kitapları sınıflarında nasıl kullandığı, eleştirel okuma yapabilmesi ya da yaptırabilmesi ve içeriği sorularla tartışmaya açması çok önemli. Bu noktada öğretmenlerin engelliliğe yaklaşımının dönüşmesine ihtiyaç var. Çünkü öğretmenlerle yaptığımız görüşmelerde ve deneyim paylaşımlarında mesleğe başlamadan önce bu konuda bir eğitim almadıklarını söyleyenler çok sayıda. Buna ek olarak, az da olsa bir şeyler öğrendiğini belirten öğretmenler yine de gündelik hayatta yeterli donanıma sahip olmadıklarını aktarıyor. Tam da bu noktada dönüşümü sadece ders kitaplarındaki içerik bağlamında sınırlı tutmamak gerekiyor. Genel olarak öğretmenler ve veliler başta olmak üzere eğitimin tüm paydaşlarının engelli öğrencilerin eğitim hakkı konusunda da farkındalık sahibi olmasına ihtiyaç duyuluyor. Çünkü ‘sorun’un yalnızca engelli öğrencileri destekleyerek ve onlara yönelik uygulamalarla ‘çözüleceğini’ düşünüyorlar. Oysaki bu sistemsel bir mesele ve odağın yalnızca engelli öğrenci olmasından ziyade meselenin toplumsal boyutunu da hesaba katmak gerekiyor. Belki de esas uğraşılması gereken konu toplumsal algı. Bu yıl Sabancı Vakfı Hibe Programları desteğiyle ve Tohum Otizm Vakfı ortaklığında yürüttüğümüz Eğitimde Engelli Hakları: Okulda Birlikte, Hayatta Birlikte projemizde de öğretmenlerle birlikte çalışıyoruz. 7 günlük bir öğretmen eğitimi düzenliyoruz. Kapsayıcı eğitim çerçevesinde yürüttüğümüz bu eğitim ile öğretmenlerin hem arka plan bilgisi ve perspektif edinmelerini hem de engellilik ve eğitim üzerine çalışmalar yürüten çeşitli kurumlarla bir araya getirerek güçlenmelerini hedefliyoruz. Bunun yanı sıra incelediğimiz çalışmalardan ve raporlardan öğrendiğimiz bir şey var: kapsayıcı eğitimin mümkün olabilmesi için evrensel tasarım ilkesi ile kurgulanmış verimli eğitim ortamları ile uygulamalarına ihtiyaç duyuluyor. Eğitimlerde uğraştığımız bir başlık da bu. Ayrıca projede öğrencilere ve velilere yönelik içerik ve etkinlikler de geliştiriliyor. Gelişmeleri ve içerikleri sizlerle ilerleyen aylarda paylaşıyor oluruz :)
4) Siz ve öğretmenler karşılıklı olarak bu projenin yarattığı alandan nereye ulaşmayı umut ediyorsunuz?
Aslında öğretmenlerin tüm öğrencilerin öğrenmelerini destekleyebildiği ve bunu yaparken kendilerini yalnız hissetmediği, hiçbir öğrencinin sürecin dışında kalmadığı (çünkü ne yazık ki söz konusu engelli öğrenciler olduğunda akademik gelişime dair beklentiler düşebiliyor, öğrencilerin ‘yalnızca sosyalleşmesi’ için okulda bulunmaları yeterli görülerek eğitim hakları ihlal edilebiliyor) tüm öğrencilerin zorbalığa maruz kalmadan eğitim hakkını gerçekleştirebildiği bir eğitim ortamı umuyoruz.
5) Eğitimde engelli haklarını anlamaya ve koruyup güçlendirmeye çalışanlara proje ve geri dönüşlerin sizde yarattığı motivasyonla ne söylemek istersiniz?
Toplumda hâkim olan ve engellilere acıyıp yardım ederek sorunların çözüleceğine inanan yaklaşım, bu algıyla mücadele etmek ve bu algıyı dönüştürmek için çabalayan bizleri bazen güçsüz ve yalnız hissettirebiliyor. Yapısal boyutu ve nedenlerinden bağımsız düşünülmemesi gereken bu acımacı yaklaşımı dönüştürmek çok güç olsa da, bu noktada çocukların kapsayıcı algıyı benimseyerek yetişmesi çok önemli. Bu nedenle insan bazen dipte hissetse de, “yaptıklarım boşuna” dese de kendine, aslında iyi gelişmeleri ve örnekleri çoğaltarak ve dayanışarak güç bulmalı. Zaman zaman düşsem de motive kalmamın sırrı da bu sanırım. Bir arada durmalıyız, birbirimizle daha çok paylaşmalıyız ve bu deneyimleri çoğaltmalıyız diye düşünüyorum.