2020 yılının ilk sayısından hepinize merhaba değerli okurlar. Bu yılın herkes için erişilebilir bir yıl olmasını diliyorum. Söz erişilebilirlikten açılmışken, bu sayıda sizlere; herkes için tasarlanmış erişilebilir materyaller hazırlandığında, görmeyen öğrencilerin soyut kavramları ve çizimleri zihinlerinde nasıl somutlaştırdıklarına şahit olduğumuz, projemizin üçüncü ayağı olan Fen Bilgisi Atölyelerinden bahsetmek istiyorum. Bu amaçla, projenin uygulama alanlarından biri olan Parıltı Görmeyen Çocuklara Destek Derneği’nden eğitimci arkadaşımız Selda Çelik ile bir görüşme gerçekleştirdim ve proje hakkında merak ettiklerinize cevap bulabileceğiniz birkaç soruyu kendisine yönelttim. Selda’ya hem projede verdiği emek için hem de sorularıma verdiği içten cevaplar için çok teşekkür ediyorum.
Ayrıca, bu projenin en başından sonuna kadar; programın oluşturulması, hedef ve kazanımların belirlenmesi, üç boyutlu materyallerin ve çizimlerinin hazırlanması, ön test ve son testlerin uygulanması, projenin Fen Bilgisi ayağının Hem Veysel Vardal Görme Engelliler Okulu’nda hem de Parıltı Görmeyen Çocuklara Destek Derneği’nde uygulanması konusunda bize danışmanlık yapan, Kafkas Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. M. Şahin Bülbül hocama emekleri için çok teşekkürler.
Bu yazı ile Altı Nokta Körler Vakfı liderliğinde yürütülen Dokunsal Materyal Atölyesi/Kütüphanesi Projesi ile ilgili yazı dizimin sonuncusunu sizlere ulaştırıyorum ve sizi Selda Çelik ile yaptığımız görüşme ile baş başa bırakıyorum:
Canan: Projeye katılan öğrencilerin profili (yaşı, sınıfı, okul türleri, engel durumu) hakkında biraz bilgi verir misiniz?
Selda: Çalışmada, 10 - 15 yaşları arasında 4. sınıftan 8. sınıfa kadar öğrenciler vardı. Öğrenciler, İstanbul, İzmit ve Bursa’dan katıldılar. Devlet okulları ve özel okullarda okuyan kaynaştırma öğrencileri ve körler okulundan öğrenciler vardı. Engel durumlarından bahsetmek gerekirse, total kör öğrenciler ağırlıktaydı. Bunun yanı sıra, az gören ve çok engelli öğrenciler de çalışmaya katıldılar.
Canan: Derslerde video kaydı alındığını biliyorum. Sizce bu durum, dersin işlenişini veya öğrencilerin derslere katılımını nasıl etkiledi?
Selda: Video kayıt alınması ile ilgili sadece bir öğrenci performans kaygısı yaşadı. Genel anlamda öğrencilerin katılımını olumsuz etkilediğini söyleyemem. Dersin başında, video kaydının neden yapıldığını açıkladığımızda, öğrenciler bu çalışmanın önemini daha iyi kavradılar. Sonuçta bir geribildirim mekanizmasının olması, öğrencilerin materyal hakkındaki düşüncelerinin, bu çalışmaya emek verenlerce analiz edildiğinin, önemsendiğinin bilinmesi bana göre katılımı arttırdı.
Canan: Öğrenciler, projede kullanılan materyallerle ilk defa mı karşılaşıyorlardı yoksa materyaller konuyu pekiştirme amaçlı mı kullanıldı?
Selda: Öğrencilerin tamamı, çalışmadaki materyallerle ilk defa karşılaştılar. Çalışılacak materyalle ilgili konuları, bazı öğrenciler daha önce derslerde görmüş, bazı öğrenciler henüz o konuya geçmemiş, bazıları da zaten “Görmeyen çocuklar, öğrenemez.” diye konuyu atlayan öğretmene denk gelmişti.
Kazanım bazında konuşursak; kazanıma sahip öğrenciler için materyalle dersi işlemek, öğrenmenin kalıcılığını sağladı; kazanıma ait bilgisi olmayan öğrenciler içinse, etkin öğrenme sağladığını ve okullarındaki derse katılımlarını artırdığını, öğrenciler kendileri aktardılar.
Canan: Materyaller açısından baktığınızda, öğrencilerin ilgisi hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Selda: Uygulama başlamadan önce, öğrencilere o uygulamada kullanılacak materyal ve konu kazanımını söylemedik. Bu durumu, materyal için ön test - son test çalışması yapmak adına yaratmıştık ancak zamanla bu bilinmezlik, öğrencilerde merak duygusu uyandırdı ve çalışmaya olan güdülenmeyi arttırdı. Öğrencinin incelediği materyal hakkında çağrışımlarını, özgürce ifade etmesi desteklendikçe, materyali inceleme, tanımak için farklı pozisyonlarda tutma, “Kendim tasarlasaydım, şöyle yapardım” gibi yorumlara tanık olduk. Yetersizlikten farklı derecelerde etkilenmiş ve her sınıf düzeyinden öğrenciler, materyallerin ilgi çekici ve etkin katılımı sağladığını ifade ettiler; özellikle, “Keşke okullarımızda da bu materyallerle dersi işleseydik” dediler.
Canan: Derslerde üç boyutlu materyallerle birlikte çizimlerin kullanılmasının öğrenme sürecinde nasıl bir etkisi olduğunu düşünüyorsunuz?
Selda: Öğrenme, basitten karmaşığa ve somuttan soyuta gerçekleşen bir süreçtir. Üç boyutlu materyal tasarımları, hedeflenen kazanımların oldukça soyut olduğu durumlarda bile anlamlı öğrenmeleri sağladı. Örneğin, 5. sınıf öğrencileriyle yapılan “gölgenin oluşumu” çalışmasında, üç boyutlu materyal sayesinde, hedeflenen kavram ve genellemelere, öğrencilerin kendilerinin ulaştığı kaydedildi.
Birçok kazanımda hem üç boyutlu materyal hem de çizimlerin kullanılması (biz, bu çizimlere iki buçuk boyutlu dedik), Fen Bilgisi gibi sözel anlatımın yeterli olmadığı deney, gözlem, bilimsel düşünme gibi süreçleri gerektiren bir disiplinde, görmeyen öğrencilerin akranları gibi yaparak yaşayarak öğrenmesini destekledi. Fen Bilgisi kazanımlarına ilişkin mürekkep baskılı kitaplarda yer alan çizim, tablo, grafik ve kavram haritalarının kabartma çizimlerinin tasarlanması; görmeyen öğrencilerin grafik yorumlama ve kavram haritaları kullanarak kavramsal ilişkiler kurma gibi becerileri kullanmasını sağladı.
Canan: Projeye başlarken ne hedefliyordunuz, hedeflerinize ulaşabildiğinizi düşünüyor musunuz?
Selda: Projenin hedefi; görmeyen öğrencilerin, tasarlanan materyaller yardımıyla Fen Bilgisi dersindeki kazanımlara ulaşmalarının sağlanması, “öğrenilemez” denilen kazanımların, materyal desteği ile öğrenilmesi diyebilirim. Uygulama öncesi yapılan ön test ve uygulama sonrası yapılan son test verileri de gösterdi ki proje hedeflerine ulaşmıştır.
Canan: Dersler esnasında, yaşadığınız ilginç bir anekdotu paylaşabilir misiniz?
Selda: Uygulama sırasında beni en çok etkileyen durumu aktarmak isterim, total kör 7. sınıf öğrencisi ile “aynalarda görüntü oluşumu”nu çalışıyorduk. Öğrenci kabartma çizimleri incelerken ona, bu çizimlerin, mürekkep baskılı kitaplardaki çizimlerin aynısı olduğunu söylediğimizde, yüzündeki şaşkın ifadeyi ve, “Ya, aynısı mı gerçekten? Onlar da bunlara mı baktılar?” sorularını unutamıyorum. Bu durumu şöyle okumak gerekir: Öğrenmenin önündeki engel, bireyden değil, yöntem ya da öğretmenden kaynaklıdır.
Canan: Projeye dair görüşlerinizi özetleyecek olursanız, kısaca neler söylemek istersiniz?
Selda: Öğrenciler Fen Bilgisi dersinde, diğer ders gruplarından çok daha fazla gözlem, deney ve yaparak yaşayarak öğrenme deneyimlerine ihtiyaç duyarlar. Görmeyen, az gören öğrencilerin öğrenme ortamlarında kullanılan öğretim yöntem ve tekniği genellikle anlatım tekniğine dayanmaktadır. Bu noktada öğrenci, pasif/edilgen bir yapıdadır. Çalışmalarımız, bizlere şunu gösterdi: Öğrenciler, proje sonunda, kendilerinin deneyimledikleri Fen Bilgisi derslerinin aksine, bu ortam ve materyaller sayesinde aktif öğrenen, bilgiyi keşfeden, yaratıcı düşünce ve problem çözme becerilerini kullanan bir yapı kazandılar.
Son olarak; ilk lisansımı Biyoloji Öğretmenliği, ikinci lisansımı da Özel Eğitim Öğretmenliği’nde yapmış, iki farklı disiplin alanından bir öğretmen olarak, fen alanında Türkiye’de ilk defa yapılan bu çalışma, benim öğretmenlik becerilerimi inanılmaz bir noktaya taşıdı; bu nedenle, beni bu projenin bir parçası yapan tüm proje ekibine teşekkür etmek isterim.