Toplam Okunma 0

Adam, evden çıkmadan önce son hazırlıklarını yaptı. Telefonunda birkaç konumu işaretledi, şarjını kontrol etti. Kapıdan çıkarken trafik durumuna baktı, neredeyse geç kalacaktı. Asansör yine mi bozuktu? Beyaz bastonunu açıp merdivenlerden hızlı hızlı indi. Sokağın köşesindeki kahveciye uğramadan gitmek istemiyordu. Dükkâna girdi, sevgilisinin çok sevdiği minik çikolatalardan alıp montunun cebine koydu. Onun böyle küçük şeylerden duyduğu sevincin coşkusu, adama da tarifsiz bir mutluluk veriyordu. 

Kadın neşeli bir telaşla evin içinde dolanıyor, sık sık saati kontrol ediyordu. Yüzüne sürdüğü kremin fazlasını ellerine dağıtarak nemlendiricinin güzel kokusunu derin derin içine çekti. Sevgilisi yanağına dokunduğunda, yüzündeki sivilceyi fondötenle kapatmış olması hiçbir şey ifade etmezdi. Yine aynı şekilde saçlarının dümdüz durması için kullanacağı sprey veya jöle de saçlarını kaskatı yapacak ve bu sert saçlarla güzel olmak yerine çirkinleşmiş olacaktı. Saçları kış rüzgârında sağa sola uçuşup karışacaksa da sadece tarayıp öylece serbest bırakmayı tercih etti. Evden çıkarken, belki biraz fazlaca, parfüm sıktı. Sevgilisiyle buluşurken en azından birkaç metreden onun kokusunu alıp geldiğini fark etmesini istiyordu.

Adam tam saatinde vapur iskelesine ulaştı. Her zaman buluştukları ve sürekli ses çıkaran AKBİL dolum makinesinin önüne geldiğinde onu orada bulacağından neredeyse emindi. Kadın buluşmalara beş on dakika erken gelip beklerken bir sigara içmekten ayrıca bir haz alıyordu. Adam sigara dumanıyla karışan o parfüm kokusuna doğru sonsuz bir çekim hissederek ilerledi. Kadın; yanına gelen adamın sesinden kendi adını duyduğunda, sanki yüzyıldır görüşmüyorlarmış gibi, adama sıkı sıkı sarıldı. Kendini adamın kollarında güvende hissediyordu. Adam, başını göğsüne yaslayan kadının saçlarını okşadıktan sonra cebindeki çikolataları çıkarıp küçük bir çocuğa uzatır gibi verdi kadına.

Kadın adamın yanağına bir öpücük kondurduktan sonra gülümseyerek çikolata paketini açarken adam da cep telefonundaki uygulamadan bir taksi çağırdı; kadının elinden tutup araçların geçtiği yol kenarına ilerlerken, "Seni çok güzel bir yere götüreceğim bugün." dedi. Kadının ısrarlı sorularına, "Sürpriz" demekle yetindi. Taksiye bindiklerinde şoförün sorduğu, "Nereye gidiyoruz abi?" sorusuna, "Ben konumu uygulamada işaretledim, oradan bakın, kız arkadaşıma sürpriz yapacağım, söylemezseniz sevinirim" diye cevap verdi. Kadının merakı yol boyunca devam etti. Bir ara adamın kulağındaki kulaklığı alıp telefonda işaretli konuma bakmak için hamle yaptıysa da adam son anda kulaklığı kadının elinden kurtarmayı başardı.

Kadın, tüm yolu tahminlerde bulunup bir ipucu aramakla geçirdi. Nihayet şoför, "Konum burası abi" dedi. Adam telefonundaki navigasyon uygulamasından nerede olduklarını kontrol edip "Bizi bu yolun sonunda bırakın." deyince şoför, "Yalnız, siz nereye gideceksiniz? Araç da girmiyor buradan sonra. " diye sorgulamaya başladı. Adam şoföre nereye gittiklerini bildiğini ve ödemeyi online olarak kredi kartıyla yaptığını söyleyip teşekkür etti.

İndiklerinde, adam cep telefonundan gidecekleri yeri saat yönleriyle tarif eden navigasyon uygulamasını açtı. Bastonuyla yerdeki bir hattı takip ederken, kadın da bir yandan sürprizi merak ediyor bir yandan da kenarlarından çimler taşan taşlı yolda sevgilisinin elinden sıkıca tutarak dikkatli bir şekilde yürümeye çalışıyordu. 

Çok geçmeden civardaki dükkânların birinden şöyle bir sesleniş duydular: "Düz gidin! Düz gidin!" Düz gitmiyorlar mıydı acaba? Duraksadılar. Bunun üzerine yine aynı ses, "Nereye gideceksiniz?" diye sordu. Seslenen kişinin aslında ortada bir şey yokken işlerine karışıp onları gereksiz yere durdurduğunu anlayınca cevap vermeden yürümeye devam ettiler. 

Beş dakika kadar yürüdükten sonra adam navigasyondan kulağına gelen bilgiye göre, "Buradan bir yerden sola döneceğiz" deyince yolun soluna doğru yöneldiler. Adam sola dönecekleri köşeyi tespit etmek amacıyla bastonuyla duvar kenarını takip ederken bu defa başka birisi yanlarına kadar gelip, doğrudan, "Nereye gideceksiniz?" diye sordu.

Adam alaycı gülümsemesine engel olamayarak artık söylemekten sıkıldığı cevapları gelen kişiye peş peşe sıraladı, "Nereye gittiğimizi biliyoruz, yardım istemiyoruz, teşekkür ederiz." Karşılarındaki kişi kısa süreli bir şok yaşadıktan sonra, "Peki" diyerek uzaklaştı. Daha doğrusu uzaklaşır gibi yaptı. Ne de olsa görmeyen birini öyle gözlerini dikip izlemekte bir sorun yoktu.

Bu sırada adam kadına dönerek gülümsedi ve "Ah şu insanların yardım etme takıntıları" dedi. Kadın da adama aynı gülümsemeyle, "Ah şu insanların beceriksizlikleri" derken kadının yanağında beliren büyüleyici gamze izleyen kişinin dikkatini çekti. Bu gamze kadının yüzüne o kadar etkileyici bir hava katıyordu ki, "Ne talihsiz adam" dedi kendi kendine, "Sevgilisinin yüz hatlarını göremiyor." O anda izlendiğinin farkında olmayan adam sevgilisinin hayranlık uyandırıcı gamzesine bir öpücük kondurdu, ardından aşkla bakan gözlerini öptü, şefkatli bir sesle sordu, "Yoruldun mu?"

İzleyen kişi; bu sefer adamın dünyanın en şanslı insanı olduğunu düşündü, hayatında kendisine bu kadar güvenle bakan, sevgisini böylesine koşulsuzca bir hayranlıkla gösteren bir kadın olmuş muydu? Bundan sonra olacak mıydı? Kadının yüzündeki memnuniyet ifadesini ve adamın ulaştığı doyumu düşünürken, adamla kadın köşeden dönüp gözden kaybolmuştu bile.

"İşte geldik." dedi adam, bastonun çıkardığı sesten demir kapıya geldiklerini anlayınca. Ağır kapıyı ittirerek içeri adım attıklarında nemli bir hava çarptı yüzlerine. Hemen sonra, "Şurada merdivenler var" diyen görevlinin sesi önlerinden yürüyerek yol gösterdi onlara. Görevlinin peşi sıra hayli uzun bir merdivenden aşağı indiklerinde, "Mahzen gibi" dedi kadın gülerek. Adam da güldü, "Mahzen zaten" derken.

Yardımcı olan kişiye, "Bundan sonrasını biz buluruz." dedi adam. Görevli uzaklaşırken kadın sevgilisinin elini biraz daha sıkarak, "Nereye gidiyoruz?" diye sabırsızca sordu. Adam başını hafifçe yukarı doğru kaldırıp derin bir nefesle havayı içine çektikten sonra, alaycı sesine yapay bir gizem katarak, "Kokuların bizi götürdüğü yere" dedi.

Buharla karışık karanfil kokusunu aldılar önce, sonra giderek artan tarçının ve zencefilin kokusunu...

Nihayet; duvar kenarlarından mistik kokularıyla sıcak şarap buharlarının yükseldiği, ortası geniş, büyük bir salona çıktılar. Salonun dört ayrı köşesine yerleşmiş müzisyenlerin enstrümanlarından yayılan harmonik seslerden başları dönerek, görevlinin kendileri için ayırdığı masaya yerleştiler.

Kısa bir sessizliğin ardından kadın, "Ben de seni bir yere götüreceğim." dedi. Adam, "Nereye?" diye sorduğunda, o eşsiz gülüşüne eşlik eden fısıltılı bir sesle, "Söyleyemem." dedi; "Sürpriz." Adam tek eliyle kadının yanağına dokundu ve hayranlık dolu bir sesle, “Çok güzelsin.” dedi.

 Birinci kadehi sağlığa içtiler. İkinci kadehi aşka. Üçüncü ve sonrakileri ise bilinmeyen diyarlara...


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.