Madem yeni bir yıla başladık; ben de mesleğimin bana bahşettiği, aynı şeyleri defalarca ve farklı yöntemlerle sıkılmadan anlatabilme becerimi bütünün yararına işletmeye karar verdim. Ortada şöyle bir gerçek var ki toplumun büyük çoğunluğu, bir görme engelliyle karşılaştığında nasıl davranacağını bilemiyor ve sağlıklı bir iletişim kurmakta sorun yaşıyor. Yeni yılın bu ilk sayısıyla birlikte, belli başlı temel bilgileri örnekler üzerinden hemen sunmaya başlayalım o halde.
*Muhatabınızın ismini öğrenmek iletişimin önündeki pek çok engeli kaldırır.
Uçaktayım. Güzel bir yolculuğun ardından uçağımız havaalanına inmiş. Ne yazık ki erişilebilir bir düzenleme olmadığından, uçaktan ayrılmak için diğer yolcuların inmesini ve görevlinin bana eşlik etmesini bekliyorum. Bir süre sonra tüm yolcular iniyor ve karşıdan gelen görevlinin sesini duyuyorum, “Evet, buyurun hanımefendi; ben size eşlik edeyim” diyor.
Yerimden tam doğruluyorum ki, “Hayır, size demedim” diyor, oturuyorum.
Oturur oturmaz, “Yok yok, siz gelin hanımefendi” diyor.
Tekrar kalkıyorum ve, “Siz değil hanımefendi, siz bekleyin” diyor.
Anlıyorum ki hemen yan tarafta bir görme engelli daha var ve görevli her konuştuğunda ikimiz de üstümüze alınıyor ve aynı hareketleri yapıyoruz. O an için gülüyorum ama her zaman gülmem onu söyleyeyim. Görevlinin içine düştüğü ve bizi de düşürdüğü açmazdan onu kurtarmak için, “Ben size yardımcı olayım beyefendi” diyorum. “Asla aklınıza gelmeyecek dahiyane bir önerim var, isimlerimizle hitap etmeye ne dersiniz? Benim ismim Meral mesela. Gerisi sizde…”
*Bir görme engellinin sizinle göz teması kurmaması; sizi duymadığı, dinlemediği, konuşulanları anlamadığı, sizinle konuşamayacağı ve iletişim kuramayacağınız anlamına gelmez.
Kalabalık bir masadayız. Herkese ne içmek istediklerini soruyorsunuz. Masada göz teması kuramadığınız bir görme engelli varsa, “Siz çay içer misiniz?” sorusuna cevap alamayabilirsiniz. Burada yapmanız gereken o kişiyi atlamak, sesinizi daha yüksek kullanmak veya daha ince ve kırılgan bir ses tonuyla sormak değil kesinlikle.
*Görme engellinin yanında gördüğünüz herkes, onun yardımcısı değildir.
Hiç yapılmaması gereken şeylerden biri de, görmeyen kişinin yanındaki bir göreni muhatap alıp ona sormak veya sordurmak. “Sorar mısınız çay içer mi?” demek yerine, kişinin ismini öğrenmeniz yeterli. Örnek: “Meral Hanım çay içer misiniz?” Görüldüğü gibi çok basit. Ne paniğe gerek var ne de bir iletişim krizine…
*Görme engellinin fiziksel olarak yakınında olmak veya bir şekilde iletişim kurmuş olmak, sizi onun doğal sözcüsü veya vasisi haline getirmez.
Örneğin diyorum ki, “Hayır, teşekkürler, çay içmiyorum.” Yandaki kişinin, “İçmiyormuş” diyerek Türkçeden Türkçeye çeviri yapmasına gerek yok. Hatta bununla da kalmayıp, “Çay içmiyormuş, başka bir şey var mı acaba?” diye durumdan vazife çıkararak tekrar dönüp, “Başka bir şey içer misin peki? Ne içersin?” diye tekraren kişiyi bunaltmasının, “Bir şey istemiyorum” cevabını da son olarak dönüp, “Bir şey istemiyormuş” diye bildirmesinin de son derece gereksiz olduğunu söylememe gerek yok herhalde.
Sonuç: Göz teması kuramadığınız bir görme engelli; sizi duyabilir, anlayabilir, sizinle konuşabilir. İster hastanede, sokakta, iş yerinde olsun ister arkadaş grubunda veya aile ortamında olsun; iletişim kurmak istediğiniz kişiyi doğrudan muhatap almanız gerekiyor. İster bir selamlaşma ister bir sohbet isterse de bilgi alış verişi olsun, ona söyleyip söylemediğinizin anlaşılamama olasılığı olan durumlarda, bunun anlaşılmasını sağlayacak birkaç söz öbeği kullanarak olası aksaklıkları çok rahat aşabilirsiniz.
Yeni yılda iletişim becerilerinizi geliştirmeniz dileklerimle.