Sevgili dostlar, henüz “engelli kardeşim” ifadesinin üsttenciliğini anlatamamışken, son zamanlarda bir başka söz kalıbı kulağımı ve zihnimi tırmalıyor. Engelli veya kör dedikten hemen sonra adeta bir zorunlulukmuş gibi yanına ekleniveren “birey” sözcüğünden bahsediyorum.
Engelli kardeşim ifadesine göre ilk bakışta daha az dikkat çekiyor olabilir, bu bakımdan daha sinsi ama daha masum değil.
Şu iki cümleye bir bakmamızı rica ediyorum.
Kör bireyler gün geçtikçe istihdamda kendilerine daha çok yer buluyorlar.
Körler gün geçtikçe istihdamda kendilerine daha çok yer buluyorlar.
Birinci cümledeki birey ifadesi ilk bakışta pek de kulağımızı tırmalamıyor olabilir ama söyler misiniz bana, buradaki birey sözcüğü cümleye ne anlam katıyor? Daha mı şık duruyor? Ya da cümleye daha ciddi bir hava mı katıyor? Belki evet… Ama durum bundan ibaret değil.
Birey sözcüğü son zamanlarda ötekileştirmeden ötekileştirmenin gizli bir sembolü olarak kalıplaşmaya başladı. Örneğin sağduyusuna güvendiğim bir yazardan şu satırları okuyorum: “Tüm ezilenlerin, kadınların, çocukların, işçilerin, engelli bireylerin haklarını
savunacağız. Nedir acaba burada kişiyi “engelli birey” demeye iten sebep? İşçi bireyler, kadın bireyler diyor muyuz?
Benzer bir durum LGBTİ bireyler için de söz konusu. Bakınız cümlemde LGBTİ bireyler dediğimde hiç sırıtmadı. Nasıl oluyor da belli bir kimliği işaret ederken yanına birey ifadesini ekleme gereksinimi duyuluyor ve bu durum hiç de tuhaf durmuyor?
Çünkü zaten bir ötekinden bahsediyorsak o grubu daha da belirginleştirici, ayırıcı bir takım söz tamlamalarıyla iyice bir etiketlemiş oluyoruz. Oysa hiç de öteki olmayan bir grubu işaret ederken bu birey sözcüğünü eklerseniz oldukça tuhaf ve gereksiz durur. Örnek: “Beyaz tenli bireyler güneşten daha çok etkileniyor.”
Okuduğum bir haberde de diyor ki, “Düzensiz kaldırımlar engelli bireylerin rahat hareket etmesini güçleştiriyor.” Bir başka haberde de şöyle bir ifade var, “İstanbul trafiği şoförlerin stres oranlarını arttırıyor.” “Şoför bireylerin” demiyor mesela?
Yine benzer bir durum Roman vatandaşlar için de mevcuttur. Kendilerinden bahsederken “vatandaşlar” diye bir ekleme yaparız hemen yanına. Sadece Romanlar desek rahat etmeyiz niyeyse, illa onların da vatandaş olduğunu vurgulamamız gerekir. Ama Laz vatandaşlar, Türk vatandaşlar falan demeyiz mesela.
Bu durumun sebebine gelince, öyle kimlik grupları vardır ki kendilerinden bahsederken dahi tedirginlik duyulur. Hala pek çok kişi şöyle rahat rahat “körler” diyemiyor ne yazık ki. kör bireyler diyerek bir tür dilde inceltmeye gitme gereği duyuyor. Tabii bu tedirginlikte yanlış bir şey söylemiş olur muyum kaygısının da etkisi var. Bu nedenle birey gibi anlamca olumlu bir sözcük çabucak kalıplaşıyor.
Başta bu eğilimin o kadar masum olmadığını söylemiştim. Çünkü “birey” yardımcı sözcüğüyle kullanma gereksinimi duyduğunuz kimliği, bu şekilde yeniden ötekileştirmiş oluyorsunuz. Hiç gerek yokken akademik bir üsluba yönelmiş, o grubun sınırlarını belirginleştirerek ayrı bir kategori olarak işaret etmiş oluyorsunuz. Eğer siz herhangi bir metinde, “gören bireyler, sarışın bireyler, öğrenme güçlüğü olmayan bireyler” vb. demiyorsanız; “kör bireyler, otizmli bireyler, yeti farklılığı olan bireyler” vb. de dememelisiniz.
Belli kimlikleri ifade ederken duyulan bu tedirginlik, bu inceltme çabası, bu yeniden sınırları keskinleştirme hamlesi, hiç şüphesiz ki konuşan kişinin bu kimliklerle arasına koyduğu bir mesafenin ürünüdür.
Doya doya, rahat rahat konuşalım. Körler vardır, eşcinseller toplumun ana unsurlarındandır, Romanlar tüm etnik kimliklerle eşit haklara sahiptir…