Merhaba Dostlar,
Elif Emir Öksüz Tarafından Yazılan Yazılar
Merhaba Değerli Okurlar,
Bu ay dergimizin tam üçüncü yaşını kutluyoruz. Bu güne kadar aralıksız devam edebilmemizin en büyük motivasyon kaynağı sizlersiniz. Gerek yorumlarınızla, gerekse konuk yazılarınızla bizlere ilginizi, sevginizi, beğeninizi ilettiğiniz için çok çok teşekkür ederim kendi adıma.
Sayı 35, Ocak 2017
Merhaba gençlik,
Biliyorum toplumun pek bir beklentisi yok bizden. Gölge etmesek yetecek onlara. Bu yazıyı, sakın ha toplumun bu haline uymayın diye yazıyorum, bu akıntıya kapılmayın diye.
Selamlar Dostlar,
Kaç yüz tane can sıkıcı olay yaşadık bugüne kadar, onlarcasını burada anlattık. Engellilere bebek muamelesi yapan sokaktaki insandan tutun da, dersinde engelli öğrenci istemeyen profesöre kadar bir sürü şahıs, bir sürü can sıkıcı hadise yaşadık, paylaştık. Bu ay bir değişiklik yapıp şaşırtıcı derecede olumlu bir deneyimimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Aslında beni şaşırtan tek şey her şeyin sıradan olması, normal seyrinde izlemesi.
14. sayı, Nisan 2015
Hepiniz Birer Engelli Adayısınız!
Toplumun katılımının arzulandığı sosyal sorumluluk ya da yardım projelerinde sıkça kullanılan bu ifadenin alt metnini okumak istiyorum bu ay sizlere. Bakalım bu söylem insanların hangi duygu ve düşüncelerine hitap ederek onları projeye dâhil etmeyi amaçlıyor, onlara özünde ne söylüyor.
Bugüne kadar ben dâhil diğer yazar arkadaşlarım ve pek çok başka değerli insan, engellilerin ayrımcılığa maruz kaldığını çeşitli yollarla anlattık durduk. Engelli kimliği, azınlık olma, ötekileştirilme ve önyargılarla ilişkili pek çok kavram ele alındı. Bu yazıda ben amatörce bir deneme yapmak istiyorum. Engellilik, ayrımcılığa maruz kalan diğer ötekileştirilmiş gruplarla nerelerde benzeşir nerelerde ayrışır bunu biraz irdelemek istiyorum.
Osman elle kumanda edilen vanıyla işinden eve geldikten sonra, arabasını park edip tekerlekli sandalyesine geçti. Oturma odasına geçip bir süre dinlendi. Dinlenirken gazeteye göz attı. Cerebral palsy nedeniyle ince motor becerileri etkilenen Osman, gazeteyi, kucağına koyduğu bir dizüstü okuma masasının üzerine yayarak okuyordu. On dakika kadar sonra Osman, farklı şekildeki bir bıçak ve ilave tutma yerleri olan tencereyi kullanarak yemek hazırlamaya girişti. Ailecek yemeğe oturdular. Osman tutması daha kolay olan L şeklindeki çatal kaşığı kullanıyordu.
Merhaba değerli okuyucular,
Temmuz ayı başında Florida’nın Orlando şehrinde gerçekleşen 76. NFB konferansından izlenimlerimi ve notlarımı aktarmak istiyorum bu ay sizlere. Konferans 76 yılında olabilir ama bu benim katıldığım ilk konferanstı. İlk olmasının ötesinde bu yılın benim için bir önemi daha vardı; NFB bursunu almaya hak kazanan bir öğrenci olarak gittim Orlando’ya. Konferans başlı başına anlatmaya değer, bursiyer olmak da öyle. Bakalım bu ay bir koltuğa iki karpuz sığdırmayı başarabilecek miyim?
Yazları balkonların, çay bahçelerinin ve dört kişinin bir araya geldiği hemen her yerin vazgeçilmezidir okey. Taşların çıkardığı ses öyle kendine hastır ki, üç kat yukarıdaki komşunuzun bile okey oynadığını duyabilirsiniz yattığınız yerden. Hazır yaza girilirken, ben de bu oyunu en pratik nasıl erişilebilir yapabiliriz onu anlatacağım. Sonra gelsin komşu çatlatan okey sefaları, dost sohbetleri ve Rize çayları.
Malzemeler
Bir sıradan okey takımı
Evet, yanlış duymadınız paraya aşığım. Öyle her istediğimi aldıracak, her istediğim yere götürecek çok paraya değil aşkım. Tek bir paraya aşığım. Benimki ilk görüşte aşk. Parmaklarım dokunur dokunmaz bağlandım ona. Yıldırım aşkım Kanada dolarını anlatacağım size şimdi.
Evet, yanlış duymadınız paraya aşığım. Öyle her istediğimi aldıracak, her istediğim yere götürecek çok paraya değil aşkım. Tek bir paraya aşığım. Benimki ilk görüşte aşk. Parmaklarım dokunur dokunmaz bağlandım ona. Yıldırım aşkım Kanada dolarını anlatacağım size şimdi.
Ayağımın tozuyla geldiğim Kanada yolculuğunu sıcağı sıcağına sizlere anlatmak istiyorum dostlar. Yolculuğa geçmeden önce biraz bu seyahatin perde arkasından bahsedeyim. Amerikan Psikolojik Danışmanlar Derneği (ACA) her yıl ulusal bir kongre düzenliyor, bu yıl ulusal kavramını biraz geniş tutmuşlar ve konferansı Kanada’nın Montreal şehrinde yapmaya karar vermişler. Bu yıl bir poster sunumuyla ve uluslararası öğrenciler panelinde panelist sıfatıyla katıldığım kongre benim ilk ACA deneyimim. Bu konferansa Amerika’nın her yerinden meslek elemanları ve öğretim görevlileri katılıyor.
Merhaba Değerli Okuyucular,
Dergimiz sizlerin hiç eksilmeyen ilgisi, yazar arkadaşlarımın değerli yazıları ve teknik ekip ve yazı kurulunun özverili çabalarıyla iki yaşını doldurdu. Daha nice yıllara diyor ve bu ay edeceğim laflara geçiyorum.
Bu ay sizlere bir ipucu bombardımanı hazırladım. Windows bilgisayar, JAWS ve Iphone kullanırken işinize yarayabilecek bazı minik püf noktalarını sizler için derledim.
“Engelliler” sözcüğü cümlenin başına gelir ve cümle her türlü devam edebilir. Engelliler çok azimlidir, engelliler kendileriyle barışıktır, engelliler sinirlidir. engelliler yardıma muhtaçtır, engelliler aileleri için birer yüktür… Olumlu olumsuz her şey engellilere genellenebilir. Sahi bu engelliler torna tezgahından çıkmış gibi birbirinin aynısı mıdır?
Bu yazımda bu sorunun cevabını dört aşamada vermeye çalışacağım.
Bu yazımda engellilikle ilgili toplumca doğru olduğuna inanılan, fakat aslında yanlış olan bilgileri ele alacağım. Umarım bu yazı bir kaynak niteliği taşır ve engellilikle ilgili sunum veya etkinlik yapmayı planlayan insanlar faydalanabilir.
Mitler ve gerçeklere geçmeden önce, geçenlerde uyguladığım ve iyi geri dönüşler aldığım bir etkinliği paylaşayım.
Efendim, benim bir terapist olduğumu bilmeyen kalmadı sanırım. Varsa da bu girişten sonra kalmamıştır herhalde. Beni hiç tanımayanlar için bir de altyazı geçeyim, üzerinize afiyet ben körüm. Ha bir de galiba aklımı peynir ekmekle yemiş olmalıyım ki, doktora yapıyorum. “Doktora yapıyorum” da ne komik oldu. Sanki kek yapıyorum der gibi. Neyse konuya döneyim.
Sahi taş taş üstünde kaldı mı bakılacak? Cansız bedenler, organ parçaları, kopmuş eller kollar var artık bakılacak. Ankara’nın taşına değil, bu haline ağlıyoruz artık. Ankara’dan bana ne, ben yok edilen onca güzel insana, barış umuduna, huzura, adalete, güvenliğe, demokrasiye ağlıyorum.
Bu ay sizlere, geçen yıl NFB OHİO konferansında ilk kez haberdar olduğum Charles Bonnet Sendromu hakkında bilgi vereceğim. Özellikle az görenlerin ve görmesini sonradan kaybedenlerin mutlaka okuması gereken bir yazı bu.
Ekran okuyucu programlar biz görmeyenlerin hayatında inanılmaz büyük bir yere sahip ve gün geçtikçe de bizim için önemleri artıyor. Çok karmaşık programlar olmasalar da, yine belli bir öğrenme ve alışma süreci gerektiren bu yazılımlar, acaba tüm görmeyenlere hitap ediyor mu? Diyelim ki altmış yaşınızdan sonra görmenizi kaybettiniz. Bu yaşınıza kadar bilgisayarla pek haşır neşir değildiniz. Gazetenizi elinize alıp okuyor, haberleşmek istediğiniz dostlarınıza cep telefonunuzdan mesaj atıyor, bir yere dilekçe yazmanız gerektiğinde elinize kağıdı kalemi alıp yazabiliyordunuz.