Bu günlük, Almanya’nın bad herrenalb bölgesinde düzenlenen görme engellilerin matematik ve grafiklere erişimi konulu çalıştayda kaldığım 6 gün süresince yaptığım gözlemlerimi ve deneyimlerimi konu almaktadır.

1 6 eylül tarihlerinde her gün düzenli olarak engelsi z erişim grubuna gönderdiğim yazılar bir araya getirilerek oluşturulmuştur.

 

 

Yardım odaklı erişilebilirlik

 

Bad herrenalb, 1 eylül pazar, saat: 22:15.

 

Selamlar arkadaşlar size her gün Almanya’ya dair bir şeyler yazmak istiyorum. Önce olumlu noktalardan başlayayım. Biliyorsunuz buraya görmeyenlerin matematik ve sayısal dersleri nasıl öğrenebileceği üzerine yapılan bir haftalık bir çalıştay için geldim bugün. Şu ana kadar olan en güzel şey, konuyla ilgili çalışma yapan gerek akademisyen, gerek görme engeli gerek destek teknoloji üreticisi birçok ilgili insanın burada olması. Tanışma toplantısındaki cv’ler çok ilgi çekiciydi.

İkinci güzel şey karşılama sırasında bize odalarımızın ve programın anlatıldığı bir USB stick verilmesi oldu. Otel erişilebilirliği konusunda oldukça yararlı bir öneri olabilir. Bunlardan daha güzeli bize bir bina haritası da verdiler kabartma olarak. Daha tam göz atmadım ama güzel bir motivasyon kaynağıydı.

Almanya’ya gelirsek, benim için şu ana kadar hayal kırıklıklarıyla başlayan bir ülke durumunda. Her şeyden önce uzun bir yolculukla buraya gelebildik. Önce Frankfurt’a, oradan trenle Karlsruhe’ye, oradan tram denen, bizim İstiklal Caddesi’ndeki tramvaydan bozma aletle kaldığımız kasaba değil köye (bad herrenalb), oradan da taksiyle buraya ulaştık. Epeyce bir aktarma yaşadık yani.

Ama sorun bu değil. Bir kere Frankfurt hava alanında hiçbir kılavuz iz, tırtıklı zemin, döner merdivenlerin başındaki tehlike işareti falan hak getire.

Hadi neyse diyelim dedik ve trene binmek istedik. Bilet alabileceğiniz bir görevli yok. Tek şansınız otomatları kullanmak. Tabi tamamen dokunmatik ekrandan oluşan ve hiçbir erişilebilir çözümü olmayan bu otomatları kullanmanız ne kadar mümkün olursa.

Oradan trene bineceğimiz çizgiye bakıyoruz uyduruk bir sarı çizgi hissedebilene aşk olsun.

Trende birçok merdiven vardı. Fiziksel engelli biri nereden biniyor onu da anlamadım.

Fakat hava alanına gitmeden disability servis ve yardımla ilgili telefonlar vermişlerdi bize. O yüzden konu başlığımı yardım odaklı erişilebilirlik koydum. Eğer birilerine haber verirseniz size yardım mekanizmaları var belli ki. Ama kendi başınıza erişilebilir bir şeyler yapmanız
o derecede mümkün olmuyor en azından şu ana kadar gördüğüm kadarıyla.

Avrupa körlerinin fazla refakatçi odaklı olmasından mıdır bilmiyorum ama bugüne baktığımda, İstanbul’a haksızlık ettiğimizi düşündüm. Bugün gördüğüm Frankfurt hiçte İstanbul’dan daha erişilebilir bir şehir değildi...

Yarın görüşürüz...

 

Kimya dersinde ph ölçmek

 

Bad Herrenalb, 2 eylül pazartesi, saat: 23:21.

 

Herkese merhabalar tekrar arkadaşlar. Bugün summer school resmen başladı. Dünkü Almanya erişilebilirlik sorunlarının aksine, bugün güzel bir organizasyon vardı. Her şeyden önce çalışabilmemiz için herkese içinde tüm programların yüklü olduğu bilgisayarları yüklemişler. İçinde jaws, window eyes, nvda ve birçok vocaleyes sesi yüklü hangisini isterseniz onu kullanıyorsunuz. Aynı biçimde derslerde göreceğimiz tüm dosya ve programları da koymuşlar.

Sabah 8 15 civarı günün ilk dersi açılışla başladı. Benim bugün içinde dikkatimi çeken 2 program oldu. Lamda ve infty reader.

Lamda bence mükemmel bir program ama maalesef artık geliştirmiyorlarmış. Programda bir matematik sembolünü en anlaşılır biçimde okuyorsunuz. Şunun gibi:

1 eşittir aç kesir pay 3x artı 5 bölü payda x artı 2 kesir sonu.

Tabi bunları İngilizce olarak ifade ediyor. Sayılar görsel ama ifadeler bu biçimde. Düşünsenize böyle bir sistemde ne kadar kolay bilgisayar ile matematik yapardınız.

Daha sonra gördüğümüz program daha da heyecan verici: infty reader. Buna bir çeşit matematik ocr programı diyebiliriz. Scan edilmiş veya pdf bir dokumanı ocr yapıyor ve pdf, iml veya word gibi dilediğiniz bir çok formatta kaydedebiliyor. Eğer iml yani kendi biçiminde kaydederseniz, sayı ve sembolleri biraz önce anlattığım biçimde okuma şansınız oluyor.

Bu programı Japonlar geliştirmiş. İşin kötü tarafı tahmin edebileceğiniz üzere Türkçe desteğinin olmaması. Buralara gelebilmek o nedenle iyi. Bir biçimde direk program yapımcılarıyla irtibat kurabiliyorsunuz.

Her neyse, bir lise öğrencisi rahatlıkla bir matematik kitabını tarayıp okuyabilir bu sistemle teorik olarak. Güzel dimi?

Daha sonraki derste latex adlı birçok matematikçinin kullandığı sistemden bahsettiler biraz. Bana karışık geldi ama matematik bilen ve bu alanda kendini geliştirecek birisi mutlaka bu sistemi öğrenmek zorundaymış.

Yine ms word içine kurulan bir eklenti var math type adında. Bu eklenti latex ile hazırlanan bir metni jaws ile okunur biçimde kodlara dönüştürüyor. Siz de benzer kodlarla dilediğiniz matematik işlemini yapıp hocanıza veya gören birine görsele dönüştürerek verebiliyorsunuz.

Üniversitemizdeki matematik öğrencilerinin hiçbirinin bu sistemleri bilmemesi hakikaten ilginç geldi bana.

Öyleden sonraki oturumlarda Cary Supalo adında görme engeli bir kimyacı konuşmacıydı. Önce bize Abraham Nimith’in  geliştirdiği speaking math matematik konuşmak adlı sisteminden bahsetti. Biz aylardır matematik soruları nasıl okunmalı diye uğraşıyoruz. Aslında Nimith bununla ilgili 1995 civarı bir makale yazmış. Sürece buna bakmadan başlamak tam bize göre bir gariplik.

Ama güzel olan taraf bir kaç aydır yaptığımız çalışmalarda aynı noktalarda olmamız. Yani bir kesir başlarken kesir başı demek, pay ve paydayı mutlaka belirtmek vs. Bu konu gayet güzeldi.

Bence günün en güzel oturumu iletime de başlık olmayı hak eden kimya deneylerimizdi. Cary bu dersin başında aynen şöyle başladı “kimya 101 dersine hoş geldiniz”.

Elimizde bir kumanda var. Üzerine 6 adet sensor bağlanabiliyor. Bu sensor ph değerini ölçebilir, sıcaklığı ölçebilir veya bir kimya labında ne ölçmek istiyorsanız, onu ölçebilir. Hayal gücünüze kalmış. Sensörü kumandaya bağlıyorsunuz ve kumanda doğrudan ölçümü seslendiriyor.

Bu biçimde bize su, limonlu su, kola, süt ve natural sular koydular. Biz hepsinin ph değerini ölçüp karşılaştırdık. Ardından bir termometreyle birlikte buz üzerine pamuk veya hava yastığı koyduk. Buzun ısısını hangisinin daha az geçirdiğini deney yaparak öğrendik.

Kısaca, hakikaten bu tür cihazlar körlerin sayısal alanda başarılı olamayacağını söyleyenlere kapak olacak nitelikte.

Bunları yerinde görebilmek moral değerimi arttırdı.

Yarın matematiği nasıl yazacağımızı göreceğiz.

Akşama 5 kilometrelik bir yürüyüş ve ardından barbekü partisi olacağından gece yazabilir miyim emin değilim. Ama bir biçimde sizi gelişmelerden haberdar edeceğim.

 

Bugün kör olmak için harika bir zaman

 

Bad Herrenalb, 3 eylül salı, saat: 23:20.

 

Almanya’daki üçüncü günümden merhabalar. Yeni Zelanda’da görenlere istatistik ve matematik öğreten öğretim üyesi Jonathan Godfrey son oturumda yaptığı konuşmada böyle diyordu: bugün kör olmak için harika bir zaman. Ben de ileti başlığımı bu biçimde koymak istedim.

Aslında kurs açısından bugün çok da sürpriz bir şey yoktu. Sabahın ilk oturumlarında, Amerika’dan John Gardner konuşmacıydı. Kendisi sonradan gözlerini kaybetmiş emekli bir fizik profesörü. Gözlerini kaybedince, eşiyle birlikte view plus şirketini kuruyorlar. Bakıyorlar ki matematik adına piyasada tam olarak ihtiyaçlarını karşılayan bir şey yok kendi programlarını geliştirmeye karar veriyorlar. Bu şey bir eklenti adı lean math. Ms word içine kurulan bu eklenti sayesinde, diyelim word içinde bir denklem veya integral var. Tek bir tuş kombinasyonuyla bu obje jaws ile okunabilir hale geliyor.

Aynı zamanda lean edit ile matematiksel tüm şeyleri yazıp ctrl+s yaptığınızda word içeresinde süper biçimde bunlar görünüyor.

İkinci oturumda bu sistemi denedik. Sistem henüz piyasaya çıkmamış. Ocak gibi planlıyorlar ve güzel olanı öğrencilere ücretsiz olacak bu sistem. Ve çevirileri kolay olacak. O nedenle 2014 yılı matematikçi körler için faydalı bir yıl olabilir.

Daha sonra bizim Japon arkadaşlarımız ortaya çıktılar yine. Bu seferki programlarının adı Chatty Infty.

Bu yazılım süper bir matematik okuma ve yazma programı. Denklemler , türev, integral, kümeler, kesirler, köklü ifadeler, sonsuza giden ifadeler, limitler o kadar güzel ifade ediliyor ki, sizin için bu dersten birçok kayıt aldım. Geldiğimde paylaşacağım.

Bugünkü konuşmacılar , artık matematiksel ifadeleri okumanın sorun olmadığını, üzerinde durulması gereken şeyin bunları yazmak olduğunu işaret ettiler ve gelinen aşama oldukça umut verici görünüyor.

Günü ormanlar içinde enfes bir 5 kilometrelik yürüyüşle tamamladık. Bu nedenle dersler biraz erken bitti.

Yarın dokunsal grafik ve işaretlerin günü. Umarım güzel ve doyurucu haberler verebilirim size.

İyi geceler.

 

Güneş sistemine dokunmak

 

Bad Herrenalb, 4 eylül çarşamba , saat: 22:19.

 

Dördüncü günden merhabalar herkese. Daha öncede belirttiğim gibi bugün grafikler ve dokunma günüydü. İlk kez sabah oturumları ikiye bölündü. Birinci grup öğrenciler, ikinci grup profesyoneller içindi. Ben ikinci gruba katıldım. Burada dokunsal grafiklerin nasıl üretildiği anlatıldı. Bu konuda KID enstitüsü view plus tarafından üretilen yazıcıları kullanıyor. Embraille galiba adı. Bu yazıcının özelliği Braille ve grafikleri aynı anda basabilmesi. Ve 2000 dolar gibi ucuz fiyata da printer üretiyorlar.

Öncelikle dokunsal olarak nelerin nasıl gösterilmesi gerektiği tartışıldı. Ardından Gerhard Caworek tarafından kör öğrencilere dokunsal grafiklerin nasıl öğretileceği anlatıldı. Basit bir çizgiyle başladık, önce kareler, üçgenler, beşgen, altıgenler, dokular derken, ev, koyun, uçak, helikopter, kırkayak, örümcek, bilgisayardaki ikonlar birçok şeyin olduğu bir kitapçık verdiler bize. Onlara bu kitapçıkların birini götürmek istediğimi söyledim ve verdiler Sağ olsunlar. Getem’e gelenlere bu figürleri göstermek isterim.

Hiçbir örümceğe dokunmuş muydunuz? Ya bir kırkayağa, ya bir kafa tası iskeletine? Adamlar tüm bunları bilgisayardan basıp öğretiyorlar. Körlerin rehabilitasyon eğitiminin bir parçası olarak görüyorlar dokunsal eğitimi. Burada güneş sistemini görmek, ortada güneş, içten dışa doğru sıralanmış gezegenler, benim için çok hoş bir anı oldu.

Diğer öğrenci sınıfında da çok kompleks matematik diyagramlarının, denklem, fonksiyon ve polinomların grafiklerini göstermişler öğrencilere.

Karlsruhe üniversitesi teknik bir üniversiteymiş ve 20 görme engelli öğrencileri var. Kimya, matematik, ekonomi, fizik, her bölümde okuyan var.

Burada önce ders kitaplarını alıyorlarmış. Pdf to text denen bir program yardımıyla metinleri pdf içinden çıkarıyorlar. Tüm grafikleri inceleyip, gerekirse düzenliyorlar ve basıyorlar. Metni tekrar sayfalar kaybolmayacak biçimde düzenleyip html, pdf ve word ortamında öğrenciye veriyorlar. Tabi grafikleri de. Burada amaç, gören bir öğrenci bilgiye nasıl ulaşıyorsa, görmeyen öğrencinin de öyle ulaşmasını sağlamak.

Öyleden sonraki oturumda ise audio tactual sisteminin bir örneğini gördüm. Scanner gibi dokunmatik yüzeyi olan bir ekran var. Önce dokunsal grafiği basıp bunun üzerine koyuyorlar ve sistem kalibre oluyor. Bilgisayardan da ilgili dosya açılıyor. Daha sonra diyelim ki kabartma yüzey üzerindeki bar grafın ikinci barına dokundunuz bu tarayıcı gibi olan alet bar 2 diyor. Yani elinizle dokunduğunuz şey seslendiriliyor. Tabi öncesinde objelerin etiketlenmesi gerekiyormuş. Biraz karışık bir sistemdi ama doğru kullanılırsa faydalı olabilir.

Derslerin ardından ilginç bir araştırmaya katıldım. Audiohabtic adı verilen bu araştırmada yeni bir ürün prototipi üzerinde çalışıyorlardı. Navigasyon için kullanılacak sistem için 2 ürün tipi vardı. Birinde bir gözlük takıyorsunuz. Gözlük üzerinde 2 kamera var. Kulağınıza kulaklık takıyorsunuz. Ve eğer bir objeye yaklaşırsanız, ses duyuyorsunuz. Ben bunu çok sevmedim ve söyledim de çünkü çevreyle olan bağınızı koparıyor kulaklık ve estetik bir şey değil.

 

İkinci çözüm leventle bizim uzun süre konuştuğumuz bir şey aslında. Bu sefer kamerayı bastonda bir yere takmak amaçlanıyor bastonun tutuş noktasında baş ve işaret parmağınızın altında düğme benzeri iki şey var. Siz hareket ederken, eğer sağ tarafınızda bir engel varsa işaret parmağınız titriyor. Solda bir şey varsa baş parmak titriyor. Tam önünüzde bir şey varsa her ikisi birden titriyor. Teorik olarak çok güzeldi. Ancak siz yürürken zaten eliniz titrediği için bastondaki ikinci bir titreşimi hissetmek biraz zor oluyor. Belki titreşimi arttırmak veya vücudun başka bir noktasının omuzlar gibi titremesini sağlamak tarzında bir şeyler önerdim. Bakalım yakında böyle bir ürün görecek miyiz?

Kursta yapılan araştırmalardan biri de görme engelliler ve astronomi üzerineydi biliyor musunuz arkadaşlar? Şimdi bunu yazdığımızda Türkiye’de birileri çıkıp çok uçuyorsunuz diyecek. Neyse onlara uçmuyoruz, güneş sistemine dokunuyoruz diyelim ve yarına kadar iyi gecelerle bugünü kapatalım.

Yarın otelde görme engelliler için yapılan bazı erişilebilirlik düzenlemelerinden de bahsedeceğim.

Görüşmek üzere.

 

Birinin yüzüne bakıp kim olduğunu söyleyebilmek nasıl bir duygu olurdu?

 

Bad Herrenalb, 5 eylül perşembe, saat: 23:34.

 

Tekrar merhabalar. Sanırım bu iletiyi yazarken yine gün bitecek ve yeni güne başlamış olacağız Almanya’da. İletinin konu başlığına bakıp gözlerinizi açıyoruz sanmayın. Siz biraz kafa yorarken ben günü anlatayım.

Sabah oturumları iki total kör matematikçiye aitti. Hani size kâğıtları katlatırlar katlatırlar kestirirler de “ah burada hazırı vardı” derler ya tam öyle bir sabahtı benim için. Önce Bernhard Stöger adlı oldukça yaşlı bir görme engelli amcamız notepad kullanarak nasıl matematik formüllerini yazabileceğimizi anlatmaya başladı. Kendisi sürece ve anlattıklarına çok hakimdi. Önce sınıftaki herkesten bir ses testi aldı. Böylece kimin nerede olduğunu öğrenecekmiş.

Notepad içinde matematik yazmak web sayfası kodlarını notepad ile hazırlamaktan hiç farklı değil. Önce yazıyorsunuz kurallar doğrultusunda daha sonra cmd.exe DOS penceresinde latexpdf dosya adı diyerek yazdığınız dosyayı pdf dosyası haline getiriyorsunuz. Böylece yazdığınız formüller görenler tarafından gayet okunur hale geliyor. Örneğin aşağıda küçük bir örnek vereyim:

A^{m +n} = a^m \cdot a^n

Yazdığım şey şu: a aç üzeri m+n kapa üzeri, eşittir a üzeri m çarpı a üzeri n.

Tabi iş bununla bitmiyor. Yalnızca bunu yazdığınızda program derlemesi hata veriyor. Her yazı

\begin{document} ile başlayıp her şey bitince de

\end{document}

İle bitmeli. Yazacaklarınız bu iki satır arasında oluyor. Formüller yazarken $ işaretiyle işe başlamanız gerekiyor.

Yani epeyce kuralı var işin. Ama sanki temelini öğrendim. Artık rahatlıkla birçok matematik işlemini bilgisayarda yazabilirim. Almanya’da tüm matematik öğrencileri bu temel kuralları öğrenmek zorundaymış. İlk yazılarımızı yazıp derledik. Tabi bunun için bilgisayarınızda latex ve benzeri eklentilerin de yüklü olması gerekiyor.

Buraya kadar her şey normaldi de bir sonraki derste bir de ne görelim, Gerhard Jaworek bize texnic-center adında bir editör gösterdi. Matematik editörü. Meğerse hiç o kodları falan bilmeye gerek yokmuş. Program size istediğiniz kodları yerleştiriveriyor ve build yaptığınızda pdf dosyası oluşmuş oluyor.

Bunu da bir çeşit dream river veya front page olarak düşünebiliriz. Her neyse burada windows öğrenmeniz için önce DOS bilmeniz gerek tarzı bir mantıkla çalışıyorlar sanırım.

Görmeyenlerin yalnızca dile dayalı sözel konularda çalışması gerektiğini söyleyip savunan sevgili arkadaşlarımız hemen bu noktada itiraz ederlerdi: “matematik işlemlerini yapabilirsiniz ama grafikleri nasıl çizeceksiniz”?

Öyleden sonraki son oturumda bir başka kompleksli kör arkadaşımız çıktı sahneye adı, Jaap Breider jaap sonradan gözlerini kaybediyor. Geliştirdiği şey bir çeşit dokunma tableti. Üzerinde cetveli, daire yapmak için kullanılan bir aracı olan ve her şeyi çizmenizi sağlayan bir alet. Kendisi bir kâğıt geliştirmiş. Bizim şeffaf dosya kâğıtlarına benzeyen, grafikleri pi çartları falan buna çizdi. “ne var bunda bizde de benzer şeyler var”, demeden önce bekleyin. Bu tabletin önemli bir özelliği kullanılan dijital kalemle yaptıklarınızın doğrudan bilgisayar ortamına da aktarılabilmesi. Yani paint üzerinde çizim yapabilirsiniz anlamına geliyor bu. Ayrıca kullanılan yazılımla yaptığınız resmin dilediğiniz noktalarına etiketler ve açıklayıcı bilgiler de koyabiliyorsunuz. Yani doğru teknolojileri bir araya getirdiğiniz de, en görsel olarak düşünülen matematik problemleri için dahi bir çözüm üretebiliyorsunuz.

Gelelim yüz tanıma meselesine. Aslında bu proje de Karlsruhe üniversitesine geliştirilen bir prototipe. Bir gözlük takıyorsunuz ve karşınızdaki kişinin yüzüne bakıyorsunuz. Bip sesini duyduğunuzda yüz algılanmış demek oluyor. Bilgisayara o kişinin ismini yazıyorsunuz. Ardından gözlükle o kişiye baktığınız her an bilgisayar size ismini söylüyor. Şu an prototip olduğundan sistem bilgisayara bağlı ama gerçek ürün de akıllı telefonlar hedefleniyor. Daha detaylı bilgi için,

www.facespeaker.org

Adresine bakabilirsiniz. Prototipin yapımcısı Team ile görüştüm. Kendisi de görme engelli ve bilgisayarında nvda ile yapıyor tüm bu işleri biliyor musunuz? Sadece az görmesi varmış. Ama ekran okuyucuyla kullanıyor bilgisayarı.

Beni sevindiren diğer bir konu da buydu. Bizzat görme engelliler kendileri için geliştirilen bir üründe söz sahibi olabiliyorlarsa, onun başarısız olma olasılığı çok azdır. Bakın yukarıda bahsettiğim jaap da bu dokunmatik tableti tasarlamıştı hatta adam ürünün çantasını bile kendisi tasarlamış.

Yine size daha önce bahsettiğim John Gardner da lean adlı bir eklentiyi bizzat kendi tasarlıyor.

Yani sözün özü, kör matematikçiler, mühendisler, fizikçiler, kimyacılar yetiştirmek zorundayız arkadaşlar. Aksi halde gören göz gibi projeler çıkmaya devam edecek ve biz de onu eleştiren raporlar yazmanın ötesine geçemeyeceğiz.

Yarın eylem’in sorduğu bilgisayardaki yazıyı dokunsala dönüştüren pinpoint ekrandan söz edeceğim. Çünkü o ekranda bana grafikler gösterip bir deney yapacaklar. Biraz sabır.

Son olarak Karlsruhe grubunun organizasyonu erişilebilir yapmak için neler yaptığından bahsedeyim. Günün birinde organizasyonlar yaparsak aklımızda bulunsun.

 

  1. Otele gelir gelmez bize hem USB stik içinde, hem de Braille kitapçık olarak otel ve programla ilgili temel bilgileri içeren dosyalar verildi.
  2. Aynı zamanda tüm katların planını gösteren kabartma haritalar da elimize verildi.
  3. Otel öyle özel olarak erişilebilir değildi ancak geçici olarak otelde, yemekhaneye, workshop odalarına giden tüm noktalara kılavuz bantlar çekilmiş.
  4. Tüm oda kapılarına Braille olarak oda numarası yapıştırılmış.
  5. Tüm asansör bekleme noktalarındaki duvarlara, hangi katta nelerin olduğunun Braille olarak yazılı olduğu kâğıtlar yapıştırılmış. Örnek: kat 1: yemekhane, resepsiyon masası, dinlenme odaları gibi.
  6. Yemekhaneye ve diğer noktalara girilirken 5 6 öğrenci görevlendirilmiş, yemekhaneye girdiğinizde birisi yanınıza geliyor ve yemeğinizi beraberce alıyorsunuz. Kahve aralarında hiç kahve veya yiyecek alma sıkıntısı yaşamıyorsunuz. Eğer herhangi bir konuda yardım isterseniz, doğrudan yanınızda birisi bitiveriyor. İstemiyorsanız, kimse zorla yardım etmeye çalışmıyor.
  7. Workshop salonundaki tüm bilgisayarlara derslerde kullanılacak tüm materyaller konulmuş ve programlar yüklenmiş. Size sadece oturum kullanmak kalıyor. Bütün ekran okuyucu ve sentezleyiciler de orada olduğundan hiç kullanım zorluğu yaşamıyorsunuz.

Erişilebilirlik çalışmaları için bugün organizasyon yöneticisi Karin’i tebrik etmeye gittiğimde dediği şuydu: “tüm bunları gerhard tek tek teyit etti ve düzelttirdi”. Gerhard merkezde çalışan bir görme engelli. Sanırım yine aynı noktaya geliyoruz.

Küçük bir anekdot: son oturumda jaap sınıfta söz almak için parmak kaldırmak yerine kendi masamıza tıklatmamızı istedi. Parmak kaldırarak söz alma olayına böyle bir çözüm bulmuş. Biri söz istediğinde kendi sırasına tıklıyor ve verilirse söz alıyordu. Bana güzel bir körcül yöntem geldi. Yeni bir seminer verirsem deneyeceğim.

 

Evet saat artık gece yarısını 40 dakika geçmiş. Yeni günü birlikte karşıladık. İyi geceler.

 

Captcha’ya dokunmak

 

Bad Herrenalb, 6 eylül cuma, saat: 22:16.

 

Merhabalar tekrar. Bugün veda günüydü. Öyleye kadar sürdü oturumlar ve ardından bir özet oturumu yapılarak herkese teşekkür edildi. Bir kaç kişi hariç herkes evlerine döndüler.

Sabahki katıldığım son oturumda Piaf ile kabartılmış kâğıtlar üzerinde a ile f noktaları arasında en kısa yolu bulmanın yolları anlatıldı bize. Daha doğrusu bu tür zamanlarda körlere bunların nasıl anlatılabileceği konuşuldu. Biz yıllardır muaf tutuluyoruz geometriden dimi arkadaşlar. Burada o kadar çok geometrik şekle dokunma şansımız oldu ki, ne denir bilemiyorum.

Oturumlar bittikten sonra daha önce sözleştiğimiz gibi adına pin device dedikleri gerçek adı hyper Braille olan cihazla yapılan deneye katıldım gönüllü olarak. Deney yaklaşık bir saat sürdü. Bir pin device üzerinde bana 12 adet şekil gösterildi tek tek. Daha sonra, bu şekli sözel olarak tarif etmem istendi. Ardından bu şekli ne kadar sevdiğim 5’li bir ölçekle ölçüldü ve bana “sizce bu şeklin rengi ne olabilir” sorusu soruldu. Ardından 2 Piaf, 2 adet de tiger printer ile basılmış bir çok şekil gösterildi bana ve bu şekiller içinden pin device üzerinde gördüğüm şeklin aynısını bulmam istendi. Bazen bir kağıt da aynı şekilden birden fazla olabildiği gibi, hiç olmama durumu da vardı. Yani epeyce bir şeye dokunma şansım oldu.

Peki nedir bu pin device? A4 büyüklüğünde bir refreshable dersek yanlış olmaz. Ancak bunda yalnızca 6 nokta değil bütün noktalar çıkıyor. Böylece bilgisayardaki herhangi bir şekil, kare, dikdörtgen, daire, pi chart, bar graf vs. burada görünebiliyor. Elektronik Piaf olarak da adlandırabiliriz. Hatta şekilleri Piaf’tan daha belirgin anlıyorsunuz. Burada gösterilen bir şekle zoom yaparak daha da büyütmek ve anlamayı kolaylaştırmak mümkün. Açık renkli bir şey olursa noktalar biraz daha silik, koyu renkli bir şey olursa daha kabarık çıkıyor. Böylece siyah beyaz tarzı bir dokunuş sağlamış oluyoruz.

Ancak ellerindeki cihaz şu an bir prototipe durumunda. Ekran okuyucu sistemiyle kullanılır hale getirmek istiyorlar. Bir şeklin renklerini değiştirmek, çeşitli el hareketleriyle bulunulan yere tıklamak, hatta parmakla üzerinde çizim yaparak doğrudan bilgisayara aktarmak tarzı düşünceler var. Yani halen bizim kullanabileceğimiz fiyat ve kullanılabilirlik düzeyinde değiller ancak umut verici biçimde geliştiriyorlar yazılımları.

Deney sonrası onlara bir kaç şey görmek istediğimi söyledim. Öncelikle masaüstünden bir kesit aldık. Recycle bin ikonunun bir resmi. Daha sonra Google üzerinden bir captcha bulduk. Şu başımıza bela olan güvenlik kodları var ya o işte. Ve ilk kez bu yamuk yumuk harflerden oluşan Captcha’ya dokunma şansım oldu. Ben iyi bir Latin alfabe okuyucusu değilim ama tecrübeli arkadaşlar bence böyle bir captcha’yı çözümleyebilirdi.

Daha sonra bir yere ismimi yazmalarını istedim. Bunu okumayı başardım.

Ha bu arada, Tabiki dilersek Braille bir şeyler okumak için de kullanabiliyoruz cihazı.

Amaçları, kişilerin ekran okuyucularıyla erişemedikleri yerlerde bu cihazı kullanmak. Örneğin ocr yapılmamış bir pdf.

Böylece günün ve haftanın sonuna geldik arkadaşlar. Günlüğümün de son satırlarına. Bu günlüğü yazdım, çünkü yaşadığım ve gördüğüm deneyimlerin bir tek benimle kalıp unutulmasını istemedim. Körlerin kendi sorunlarına sahip çıkması çok önemli. . Burada Levent’in sözü çok güzeldi: aramızdan mühendis, fizikçi, doktor, ekonomist, elektronikçi vs. vs. çıkartmadığımız sürece; aklını gözünde sanan bir sistemin dayatmacı döngüsünü kıramayız. Yurt dışı deneyimleri olan arkadaşlar, “ne var ki bunlarda zaten biliyoruz” diyebilirler. Ama size Türkiye’de pek de görmediğimiz, görsek de aktif olarak hayatımızda kullanamadığımız teknolojilerden örnekler vererek bu döngünün kırılmasına bir nebze katkı vermek istedim.

Teknolojiden öte, burada insanların halen hayal ettiklerini gördüm. Bir problem ortaya koyup, bunu nasıl yapabiliriz, başka ne çözümler bulabilirizi tartıştık bir hafta boyunca. Körlerin hangi şeylerden muaf olmasının daha doğru olacağını değil. Buradaki görmeyenlerin bazıları bilgisayar programcısı, bazıları matematik istatistik öğretmeni, kimisi fizikçiydi. Herkes aktif biçimde bastonunu kullanıyor, bilgisayarı gayet iyi idare ediyordu. Belki de aralarında en cahili ben kaldım.

Ama çok şey öğrendiğime inanıyorum. Her şeyden önce günlük rutinlerimiz ve koşuşturmalarımızı bazen bir kenara bırakıp uzaklara, ileriye daha geniş bakmak zorundayız. Kapağı kapalı bir kapta hep aynı yüksekliğe sıçrayabileceğimizi sanmaktan kurtulmak zorundayız.  Çünkü daha yükseğe sıçramamızı engelleyen o kapak çoğu zaman kendi kendimize uyguladığımız oto kısıtlardan başkası değil.

Her neyse yarın Türkiye’ye gerçek dünyaya dönüyorum. Peki gerçek dünya öyleyse, burada şahit olduklarım neydi? Rüya mı?

Hangi gerçekliği kabul edeceğiz, dile dayalı bölümlerde okumamız gerektiğini salık veren ÖSYM ve özürlüler idaresinin kalıplarını mı, yoksa hayallerimizin peşinden koşup yaklaşacak gerçeğin gölgelerini mi?