Orlando Birinci Gün: Bir erişilebilirlik Balonu: Amerikan Rüyası!


 

4 Temmuz 2015 Öyleden sonra


 

Merhabalar. Başlarken Amerika yolculuğuna, bunu bir erişilebilirlik yolculuğu diye nitelemiştim.


 

Yaklaşık olarak 24 saattir Amerika'dayım ve yanıldığımı fark etmem uzun sürmedi. Şu ana kadar iki hava alanı, bir iç hat hava yolu, ve bir şehir içi otobüse rastlama şansım oldu. Evet henüz convension başlamadı.  Bu yüzden bazı şeyleri değerlendirmek için erken biliyorum. Ama yine de bir hak olarak erişilebilirliği değerlendirdiğinizde yardım alma dışında pek az şey görebildim.


 

New York JFK hava limanı tam 8 terminalden oluşan devasa bir yer. Bir çok hava yolu şirketi ve farklı noktaları var. Bu kadar büyük ve göz önünde olan bir yerde erişilebilirlik adına ne var derseniz, hiç desem çok abartmış olmayacağımı düşünüyorum.

En azından görünür erişilebilirlik adına bir şey göremedim. Hiç bir kılavuz iz veya tırtıklı zemin yok; örneğin. asansörlere bir zahmet Braille koymuşlar ama ses duyamadım. Bir çok yerde yürüme bandı ve yürüyen merdiven var ama yine bunları belirtecek bir işarete rastlayamadım. yalnızca bazı yürüme bantlarında "bandın sonuna yaklaşıyorsunuz, dikkatli olun" tarzı bir sesli uyarı duydum.

Muhtemelen yardım odaklı bir çalışma vardır, bunu soracağım, yani randevu aldığınızda size yardım ediliyordur, veya genelde personel sıcak, ama kişinin tek başına, kimseden yardım almadan hareket etmesine yönelik görünür bir erişilebilirlik çalışmasına rastlamamak düşündürücü bence.


 

Sevda ile New York Hava alanına geldikten sonra, Orlando için Jet Blue adlı bir iç hat uçağı kullandık.

Oldukça komik ve amatör. Bizdeki en kötü hava yolu şirketi bile kıyaslanamayacak kadar daha profesyonel. Bu konuda. anlattığım şey genel olarak da böyle, erişilebilirlik bakımından da. Evet uçağa kadar size biri refakat ediyor da, Braille emniyet kartı, size kişisel bir brifing yapılması, tatlı bir masal. Dolmuşa biner gibi uçup gidiyorsunuz.


 

Zorlu bir yolculuk sonrası kalacağımız otele ulaşınca erişilebilirlik adına yine beklediğim bir şey göremedim.

Önce iyi şeylerden başlayayım. Tüm otel odaları ve asansörler Braille olarak da etiketlenmiş. Yani odanızı bulmakta güçlük yaşamıyorsunuz. ancak asansörlerde sesli uyarılar yok. Fakat bunu bir nebze telafi edecek bir şey yapmışlar ki, bence bizde de mutlaka olması gereken bir husus) asansörden inince, hemen sol tarafınızda, Braille olarak kat numarası da yazıyor. böylece hangi katta olduğunuzu kolayca anlıyorsunuz.


 

Otel içinde bir sürü restoran var. Ve hepsinin menüleri ve fiyatları NFB Convension web sayfasında detaylı biçimde bulunuyor.

Ayrıca restoran menülerini Braille olarak da basmışlar. ama çok amatör bir basım. Yemek başlıklarını kolayca bulmak sıkıntılı. Bence erişilebilir Braille basımı da önemli bir iş ve saldım çayıra mevlam kayıra biçiminde olmamalı. Körler Notepad görünümünden daha fazlasını hak ediyor bana kalırsa.


 

Otelin erişilebilirliği noktasında daha fazla bir şey söylemek pek mümkün değil bu aşamada. Günlüğümün ileri ki günlerinde daha fazla şey yazma şansım olacak diye umuyorum.


 

Bu kısa sürede şunu söyleyebilirim ki, bir kaç Braille etiket dışında, erişilebilirlik adına özel bir çalışmadan söz etmem kolay değil.


 

Burada bir noktayı dile getirmek önemli kanaatimce. Otel personelinin ve genel olarak sokaktaki insanların engellilere karşı tutumlarını gözlemleme şansım oldu uzun hava alanı saatleri boyunca ve otele giriş yaptıktan sonra. Bence şu ana kadar ki söyleyebileceğim en iyi şey bu. insanlar zorla kolunuza yapışmıyor. istemediğiniz bir yere sizi zorla yönlendirmiyor, ama yalnız olmadığınızı da hissettiriyorlar, herhangi birinden yardım istediğiniz an, kişi elinden geleni yapıyor, yakınsa, sizi aradığınız yere kadar götürüyor veya detaylı tarif yapıyor. Her şeyden önemlisi, bunu bir sadaka kültürü içinde değil, gerçekten samimi biçimde yapıyorlar.

Örneğin şu an bu satırları bir alış veriş merkezinde, iPhone ile kaleme alıyorum. Sevda ve deniz kıyafet deniyorlar, onlara sövüp ne işim var burada demektense, ben de bu günlüğü yazmaya başlayayım dedim. Çünkü başka zaman vakit bulamayabilirim. Her neyse, Deniz otelde bir görevli buldu, ve Sevda ile süper bir strateji belirlediler, gideceğimiz outlet Center içinde ilgilerini çeken yerleri broşürden buldurup oteldeki bir görevliye tek tek işaretlettirdiler. Otel görevlisi en az 20 dakika tek tek anlatıp işaretleme yaptı, yetmiyormuş gibi, bizimle alış verişe gitmek için kullanacağımız otobüs durağına kadar da geldi. Bunu yaparken, hiç bir art niyet, hiç bir samimiyetsizlik hissetmedim. aynı biçimde, otobüste karşılaştığımız yolcularla da gidene kadar sohbet ettik. alış veriş merkezine gelince ki, burası meydan alış veriş merkezine benzeyen, açık havada bir çok dükkanın sıralandığı bir yer, her dükkandaki görevli, aynı rahat ve samimi tutumu gözlemletti bana.


 

Şimdi Sevda ve deniz, stratejileri gereği, her dükkandan çıkarken, bir sonraki en yakın dükkanı burada soruyorlar ve oraya gidiyorlar. Ben de bu süreci bir işkence olmaktan çıkarmak için bu günlüğün ilk bölümünü yazıyorum.

Sonuç olarak ilk 1 buçuk günü şöyle bir değerlendirirsek, burada erişilebilirlik adına ciddi beklentileriniz varsa, Amerikan rüyasının kocaman bir balon olduğunu göreceksiniz. Ama gönüllü olmanın ve insan ilişkilerinin sözde değil özde olduğunu da göreceksiniz.

Bakalım 5 temmuzda başlayacak NFB Convention ve körlerin hayata bakışlarından neler anlatabileceğim size.


 

Engelsiz Erişim Derneği Twitter Zaman Akışı