- Engin Yılmaz
- Yorum ve Yazılar
- 07 Temmuz 2015 Salı
- Toplam Okunma: 5
Merhabalar. Yavaş yavaş buradaki ortama daha da alışmaya başladım desem doğru bir teşhis koymuş olurum kendimle ilgili sanırım. İlk günlerde yaşadığım bilişsel yavaşlığım galiba JET-LAG geçirdiğim için olmuş. Öyle söylüyor buradaki arkada şlar. Daha önce hiç JET-LAG geçirmediğim için belirtilerinden emin değildim tabi. Her neyse, bugün tüm oteli ve salonları tam manasıyla keşfettim diyebilirim. Öyleden sonra oturum aralarında biraz vaktim oldu, ve salonların olduğu alanda bir tur attım. Her odanın üzerinde Braille etiket olması gerçekten süper bir duygu, öylesine dolaşıp, nerede ne var olayını kimseye sormadan kendiniz keşfediyorsunuz.
Bu sabah erken kalkıp otelin havuzunu kullandık Sevda, Deniz Nihal ve ben. Küçük bir havuz. Ama bir düzenleme hoşuma gitti. Türkiye’de genelde havuzların kenarı boşluktur. Doğrudan suya temas edersiniz. Burada öyle değil. Kenarda hafif bir basamak gibi bir şey var, böylece havuzun kenarından yürürken yanlışlıkla düşme olasılığınız olmuyor. Bir keresinde cep telefonumla birlikte havuza düştüğümü hatırladım. Böyle bir basamak sistemi olsaydı cep telefonundan olmayacaktım o gün.
Her neyse, bu eğlenceli bir saatin ardından bugün resmen başlayan NFB kaydımızı onaylattık. Daha önce internet üzerinden yaptığımız için, yalnızca onaylatmak için ismimizi aldılar ve bize adına banquit denen ve son gün tüm NFB üyeleriyle yenecek olan akşam yemeği için biletlerimizi verdiler. Dün de sözünü ettiğim gibi burada yine görevliler kayıt masası burada diye bağırıyorlardı. Amaç kişilerin kayıt masasını daha kolay bulmaları.
Buradaki görmeyenlerden biraz söz edersem, en çok hoşuma giden özellik herkesin bastonları veya rehber köpekleriyle sürekli bağımsız olarak yürüyor olmaları. Refakatçi kullanan neredeyse yok gibi. Etraf NFB’ye özgü uzun baston sesleriyle dolu.
Kaydın ardından bugün açılan ve ürün satışlarının yapıldığı sergi alanına gittik. Burada Freedom Scientific, Him, Humanware gibi büyük firmalar stant açmışlardı. Onlardan kısa bilgiler aldık. Daha detaylı olarak sergiyi bugün dolaşmak istiyorum. Aynı zamanda sergi alanında her eyaletin NFB temsilcileri masalar açıp dernekleri adına bir şeyler de satıyorlardı. Sergi içinde şu ana dek en çok ilgimi çeken Stant dijital kitap üreten bir masaydı. Burada özellikle, matematik, fizik, istatistik gibi ders kitaplarını erişilebilir olarak ürettiklerini söylediler. Kartlarını aldım. Buraya döndüğümde mutlaka bunlardan edinmek iyi olacaktır doğru örnekler için.
Öğleden sonra yine takvimde işaretlediğimiz etkinliklere katılmaya devam ettim. İlk durağım Microsoft erişilebilirlik salonuydu. Burada çeşitli masalarda odak grupları oluşturulmuş. Ve her masada Microsoft temsilcileri de var. Microsoft ile ilgili erişilebilirlik sorunlarınızı masalarda dile getiriyorsunuz. Ofis sorunlarından Mac ve iOS ofis uygulamalarına Ofis ocr uygulamasından genel sorunlara kadar bir çok konuda görüşlerimi dile getirme şansım oldu burada.
Ardından bugünkü yazıya başlığını veren çok ilginç bir seminere katıldım: Toyota robot çalışmaları. Toyota anlaşılan o ki, uzun süredir kendi robot teknolojilerini kullanarak görmeyenler için yeni bir ürün üzerinde çalışıyormuş. Üründe ilginç özellikler tasarlanıyor. İç ve dış navigasyon yapabilme, çevrenizde bulunan objeleri size tarif edebilme, nokta atışı yaparak bir yerleri bulabilme, örneğin bir salona gittiğinizde boş sandalye olup olmadığını anlayabilme gibi ilginç özellikleri var. Adamlar oldukça iddialı. Ama detaylara girmiyorlar. Herhalde yapmak istedikleri fikrin çalınmasından kaygı duyuyorlar. Ama anladığım kadarıyla sesler, titreşimler ve konuşmayla bilgilendirme yapacak. Bakalım zaman karşımıza nasıl bir ürün çıkaracak. Bekliyor olacağız.
Daha sonra katıldığım seminer KNFB semineriydi. Onlara Türkiye’den selam götürdüm. Anlaşılan bizim kampanyamız orada epeyce ses getirmiş. KNFB yeni sürümünde çoklu dil tanıma desteği, Belgeleri Dropbox içine atabilme gibi yeni özellikler de var. Bunlardan ve genel olarak uygulamanın kullanımından bahsedildi.
Akşama ise Sevda ile yine farklı bir eğitime katıldık: One Touch Defence (Tek dokunuş savunması). Görme engeli olarak yolda yürürken birisi sizi rahatsız etti, veya kapkaç yapma girişiminde bulundu, ya da tacizde bulundu diyelim. Amaç kendinizi erişilebilir biçimde nasıl koruyabileceğinizi anlatmak. Felsefesi karşı tarafa o kadar savunmasız, korkutulabilecek veya çaresiz olmadığınızı göstermek olarak açıklanıyor. Elbette burada tüm detayları sözel olarak anlatabilmek mümkün değil ama, temel prensibi, size dokunan eli ters elinizle dokunup bileği veya parmakları ters çevirmeye, karşı tarafı gerekirse nasıl yere düşürüp kendinizden uzaklaştırabileceğinizi öğrenmeye dayanıyor.
Bununla ilgili sanırım 2 yıl önce bir kongre de yapılmış İstanbul’da. Belki bizde sporla ilgilenen arkadaşlar biliyorlardır. Ama eğitimi veren arkadaş yeterli talep olması halinde seve seve Türkiye’de bu eğitimi verebileceklerini anlattı. Hatta şu An İngiltere’de yaşayan, görme engeli olarak one-touch Defence koçluğu yapan Ümit diye birinden de söz etti. Ümit Türk biri ve siyasi nedenlerle Türkiye’de saldırıya uğruyor ve kör oluyor. Ardından İngiltere’ye yerleşiyor ve One-touch Defence koçu olarak tüm dünyada eğitimler veriyor. İlginç bir portre. Türkiye’ye geldiğimizde arkadaşlarla temas kuralım diyorum. Zira kendini erişilebilir savunma ihtiyacı sanırım bir çoğumuz için önemli bir ihtiyaç.
Evet geldik günün sonuna. Ortamla ilgili ses kayıtları ve röportajlar da yapmayı hedefliyorum. Yapabilirsem bunları da paylaşacağım.
Yarın Görme engellilik ve mühendislik konulu çalışma grupları var, bakalım ilginç bir şeyler yakalayabilecek miyim?