Bu günlerde zihnimi kurcalayan, kalbimi heyecanla çarptıran bir duyguyu, bir düşünceyi yada bir duygu tarifinin adını bulduğumu ve bunu herkese anlatmak istediğimi farkettim. Bu hissettiklerimin önemli olduğunu ve taşan duygularımın boşa gitmemesi için duygularımı yazarak kalıcı hale getirmek için ellerimi klavyeye koyup hislerimi; parmaklarımın ucundan  metne dökerek onları  korumak, saklamak ve paylaşmak için yazmaya başladım.
 

Aslında bu duygu tanımını ilk   irdelemeye; Yapıkredi’nin sesli ATM'ini hizmete soktuğugün başladım.  Sesli ATM'yi ilk kullandığımda, kendi emeğimle kazandığım paramı; hiç kimseye bir ricada bulunmadan kendi başıma çektiğimde yaşadığım mutluluk duygusunu; “su içmek, nefes almakkadar güzel ve hatta muhteşem” olaraktanımlamıştım.  Benzer duyguları; “şimdi karşıya geçebilirsiniz” sesini duyduğumda; “aman ışık sönmeden bir an evvel karşıya geçeyim” düşüncesiyle adımlarımı hızlandırdığımda, zaman kayıp etmeden karşıya geçmenin hazzını yaşadığımda hissetmiştim.  Neyseki, yeni yenide olsa artık birkaç örneğim daha var. Mesela: Otobüslerdeki durak anonsları vb.  bu tür düzenlemelerin çoğalmasını hatta okadar yaygınlaşmasını umuyorumki bizden sonraki nesiller için bunlar mutluluk değil sıradan şeyler haline gelsin ki  Onlar bizler gibi en sıradan haklarını elde etmek için savaş vermek yerine;   sadece  istedikleri şeylere ulaşmak için mücadele versinler.
 

Bütün bunların kıymetini, hayatımın dönüm noktalarından biri olduğuna inandığım; geçen yılki iş yerinde kullandığımız “sistemin” değişmesi dönemindeki çektiğim stres ve sıkıntıyı yaşarken anladım.  Kısaca bahsetmem gerekirse; kullanılacak yeni program kullandığım ekran okuyucu ile uyumlu değildi. Ve uyumlu olması konusunda asıl yetkililer gereken önemi göstermiyorlardı. Bu benim için neden önemliydi? Sosyal yaşamın içinde yer almak için iş hayatında etkin  olmak sosyalleşmeyi kolaylaştırıyordu. Aynı işi yaptığın zaman iş arkadaşlarınla paylaşacak bir şeylerin olması; eşit ilişkilerin kurulmasını sağlıyor. Bunların dışında o programı kullanamamam; o güne kadar o bölümde edindiğim iş tecrübesini bir daha kullanamamak anlamına geliyordu. Bu benim için bir sabah uyandığında harf inkılabı yapıldığında eski harflerle okuma yazma bilen kişilerin birden okuma yazma bilmez haline gelmesi gibi bir durumadüşmekti.
 

Neyseki o dönemi, iş yerinde vedışarıdan olan birkaç duyarlı arkadaşımın yardımları sayesinde, programın ekran okuyucuya uyumlu hale getirilmesi sonucunda mutlulukla atlattım. O arkadaşlarıma tekrar tekrar teşekkür etmeyi bir borç bilirim.
 

İşte toplumdaki bizleri göz ardı eden düzenlemeler; genelde tüm engellileri, özeldebiz  görme engellileri birilerine bağlı kılmaktadır. Ve en basit şeyler için bile birilerine  teşekkür etmek zorunda  bırakılmamızdır.  Burada bizi rahatsız eden şey teşekkür etmek değil. Bunun çok sık yaşanması ve hatta  bazen en sevmediğimiz kişilere dahi yeri geldikçe şükran duymak zorunda bırakılmamız ve çoğu zaman  buna katlanmak durumunda kalmamızdır.
 

İşte bu duygular bende köleleri anlamayı çağrıştırıyor. Eğer kölelik tüm yaşamları boyunca birilerine bağlı olmaksa; temel ihtiyaçlarının karşılanmasında birilerine bağlı olan engellilerde  bir bakıma köle hayatı yaşıyorlardır. Ve bir şeylere bağlı olan kişiler, hür düşünemez, Kemal Atatürk’ün söylemiş olduğu ve benim iliklerime kadar işleyenşu sözdeki gibi   “hür fikir, hür irfan ve hür vicdan”  sahibi kişiler olamazlar. Köleleri özgürleştirmek ise; onların temel yaşam haklarını kazandırmaktır.  Ve kanımca bir insanı özgür kılmak; dünyadaki en erdemli işlerden biridir.
 

Bunu yaşadıklarımdan bildiğim gibi Sevgili Peygamberimizin hadislerini ve ayetleri yorumlamak belki benim haddim değil ama “bir körü 40 adım yürütmek ve kölelerin azad eden kişilere büyük ödüller vaad eden “ Dinimizde  bunlara vurgu edilmesi düşüncelerimin doğruluğu konusunda beni cesaretlendirmektedir.
 

Bu hadislerin günümüz koşullarında şöyle yorumlanması gerektiğini düşünüyorum. Belki yorumlamak benim haddim değil ama Allah’ın “kulum beni nasıl bilirse ben öyleyim” ayetinden aldığım güç ile   örneğin bilgisayarın görme engellilere sağladığı kolaylıkların ve yukarda anlattığım teknolojik düzenlemelerin benim gibi kaç görmeyenin hayatında yeni ufuklar açtığını ve özgürleştirdiğini düşünmemiz yanlış olmayacaktır.
 

Bence ister bu dünyada, isterse ahrette iyi olarak anılmak isteyenlerin  öncelikle yetki sahibi olan sonrada o yetkileri veren kişilerin bu hususlara azami dikkat etmesi konusunda hassas olmaları gerektiğini düşünüyor ve inanıyorum.