- Basın Açıklamaları
- 25 Aralık 2018 Salı
- Toplam Okunma: 12
Basına ve kamuoyuna,
Engelsiz Erişim Derneği, engelli bireylerin topluma tam ve etkin katılımının her alanda sağlanması için eşit, erişilebilir, engelsiz yaşamı düstur edinmiş, hak temelli bir sivil toplum kuruluşudur. Takipçisi olduğu ve savunuculuğunu yaptığı engelli bireylerin evrensel haklarından birisi olan eşitliğin çeşitli biçimlerde ihlaline dair söz söyleme yetkisini kendinde görmektedir. Bu noktadan hareketle, geçtiğimiz günlerde görme engelli Yusuf Ak'ın, Kızılay'a giderek kök hücre bağışında bulunmak amacıyla kan verme isteğinin yetkililerce "yanında şahit getirmediği" gerekçesiyle reddedilmesi, gündeminin bir parçası olmuştur. Olaya dair söz konusu merkezce yapılan Yusuf Ak'ın kimliğinin yanında olmadığı için talebinin alınmadığı şeklindeki beyan, oldukça ciddiyetsiz oluşu sebebiyle talihsiz bir açıklamadır
Türkiye Kızılay Derneği Tüzüğü’nün “Kızılay’ın Görevleri” başlığını taşıyan 7. maddesinin 3. fıkrasının Ç bendinin 1 Nolu alt bendinde gönüllü donörlerden kan bağışı kabul etmek Kızılay’ın görevleri arasında belirtilmiştir. Yine Kızılay tarafından yayınlanan kimlerin kan bağışında bulunabileceğine ilişkin içerikler incelendiğinde, sadece sağlıkla ilgili soruların, kullanılan ilaçlar, tansiyon durumu, geçirilen ameliyatlar, uyuşturucu madde bağımlılığı benzeri soruların yöneltildiği, engelli olanların kan bağışında bulunamayacağı veya bağış yapabilmek için yanlarında şahit bulundurmaları gerektiği yönünde bir düzenleme bulunmadığı görülecektir.
Türk Medeni Kanunu hükümleri uyarınca, 18 yaşını doldurmuş, ayırt etme gücüne sahip herkes, hukuken birey olarak kabul edilir ve yapacağı her türlü işlemin sorumluluğu da kendisine aittir. Bu, yapılacak tıbbi müdahaleleri kabul etmek, organ ya da kan bağışlamak hususlarını da kapsar. Zira kişi bu aşamada maddi ve manevi vücut bütünlüğü üzerinde söz sahibidir.
1982 Anayasası ile Evrensel Hukuk Kurallarından olan kanun önünde eşitlik ilkesi benimsenmiş ve bu ilkeye aykırı hareketin, Anayasa’ya aykırılık teşkil edeceği sonucu doğmuştur. Yine Türk Ceza Kanunu ile ayrımcılık suç olarak tanımlanmış ve ayrımcılık uygulayan kişiler hakkında ağır yaptırımlar öngörülmüştür. Türkiye Kızılay Derneği tüzüğü ve yine aynı Kurum tarafından yayınlanan kan bağışında bulunabilecek bağışçılarda aranan özelliklerin belirtildiği rehberlerde, engelli vatandaşların, şahit ile kan bağışında bulunacaklarına dair bir hüküm bulunmamakta olup, böyle bir düzenlemenin hem Anayasaya hem de Kanuna aykırılık teşkil ettiği bilinmelidir.
Bu bilgiler ışığında ve ülkemizin taraf olduğu Birleşmiş Milletler Engelli Bireylerin Haklarına Dair Sözleşme gereğince, yapılan uygulamanın bir hak ihlali olduğu açıktır. Kızılay gibi köklü bir kuruluşun, merkezlerinde çalışan görevlilerine, tüm bağışçılara eşit muamele etmeleri gerektiğine dair birtakım eğitimler vermiş olacağı düşüncesini her ne kadar taşıyor olsak da, yaşanan olaydan ötürü kamuoyu nezdinde bir özür açıklaması yapmasının gerekli olduğu kanısındayız. Bununla birlikte, başka merkezlerde benzer uygulamaların basında yer almamış olsa bile gerçekleştiğini bildiğimizden, Kızılay'ın yine tüm bireylerin bağışçı olma hususunda aynı süreçlere tabi ve eşit olacaklarını vurgulayan bir beyanı, kafa karışıklığı yaşayan kurum ve kişileri rahatlatacaktır.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.