Engelli bireylerin hayatlarını kolaylaştırmaya yönelik politikaların oluşturulmasında, alınmasında ve uygulanmasındaki en büyük eksiklik, karar alıcı ve uygulayıcı konumda olan mekanizmaların içerisinde engelli bireylerin olmamasıdır. Ve bu mekanizmaların içerisinde bulunanların büyük çoğunluğunun önceliğinin " engelli bireyler" olmamasıdır.

Engelli bireylere yönelik politikaların oluşturulmasında karar alma süreçlerine engelli bireylerin aktif ve etkin katılmaları zordur. Toplumun engelliler ile ilgili önyargıları henüz yıkılmış değildir. Ne yazık ki önyargıların yıkılmasına yönelik çalışmalar henüz istendiği sonucu vermekten uzaktır. Engelli birey hala yardım edilmesi ve korunması gereken varlıklar olarak görülmektedir. Bu bakış da engelli bireyin haklarının güçlendirilmesi ve korunması önünde büyük bir engeldir. Diğer bir engel ise engellilere yönelik küçültücü bir dilin ne yazıkki hala işlevliğini sürdürmesidir. İnsan hakları temelli bir dil oluşturulamamıştır.

Bu yazıda engelli bireylerin karar alma süreçlerine etkin katılımı BM Engellilerin Haklarına İlişkin sözleşme kapsamında değerlendirilecek ve engelli bireyin kaderini tayin etme hakkını kullanmasına bir giriş olacaktır.

BM Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşmesi

BM Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme 21. yy1 ilk insan hakları sözleşmesi olarak da kabul edilmektedir. BMEHS2 giriş bölümü a) paragrafı “Birleşmiş Milletler Şartı’nda ilan edilmiş olan ve insanlık ailesinin tüm mensuplarının doğuştan sahip oldukları onuru, değeri, eşit ve devredilmez hakları dünyada özgürlüğün, adalet ve barışın temeli olarak kabul eden ilkeleri anımsayarak” diyerek, yaptığı girişle Sözleşmenin dayanak alanını genişletmekte ve yine Sözleşmenin d) paragrafı “Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme’yi, Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme’yi, Her Türlü Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Uluslararası Sözleşme’yi, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesine İlişkin Uluslararası Sözleşme’yi, İşkence ve Diğer İnsanlık Dışı veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Sözleşme’yi, Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni ve Uluslararası Göçmen İşçilerin ve Aile Bireylerinin Korunması Sözleşmesi’ni akılda tutarak“. diyerek, temel hak ve özgürlükleri koruyan insan hakları sözleşmelerine atıf yaparak, engelli bireyin insan haklarının korunmasına daha güçlü bir yapı kazandırmıştır. Ayrıca Sözleşme’nin k) paragrafı engellinin insan haklarının korunması için çeşitli mekanizmaların olmasına rağmen, engelli bireylerin topluma eşit bireyler olarak katılmaları önündeki engellere dikkat çekmekte ve engelli bireylerin hak ihlallerine uğradığına dair bir gerçekliği de kabul etmektedir. İnsan hakları kapsamında engelli bireyin güçlendirilmesi önemli bir tezdir. Engelli bireyin kendi bedeni ve kaderi üzerinde söz sahibi olması, engellilere yönelik oluşturulacak politikalarda ve karar süreçlerine etkin katılması, toplumun diğer kesimleri ile eşit ilişki kurmasını ve eşit yurttaş olmalarını sağlayacaktır.

BM Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşmenin başlangıç bölümü; n) “Kendi seçimlerini yapma özgürlüğü dahil olmak üzere engellilerin bireysel özerkliğinin ve bağımsızlığının önemini kabul ederek”, ve (o) “Engellilerin kendilerini doğrudan ilgilendiren ve diğer politika ve programların karar alma süreçlerine etkin olarak katılabilmeleri gerektiğini dikkate alarak" diyerek engelli bireylerin karar alma süreçlerine etkin katılımına vurgu yapmaktadır. Bu söylemden de yola çıkarak şunu söyleyebiliriz, engelliler ile ilgili politikaların oluşturulması ve uygulanmasının tek başına sistemin demokratik olduğu ve hak temelli işlediği anlamına gelmediğini, eğer engelli bireyler çözüm ve karar alma süreçlerine engelsiz katılabiliyor ve politikaların oluşmasına etki edebiliyorlarsa işte ozaman sistemin katılımcı anlamda demokratik bir sistem olduğundan söz edebiliriz. Engelliler için değil engelliler ile birlikte alınan kararların demokratik bir yöntem olduğu kuşkusuz su götürmez bir gerçektir.

BMEHS s) Engellilerin insan temel hak ve özgürlüklerinden tam yararlanmasını teşvike yönelik çabalara cinsiyet eşitliği perspektifinin de eklenmesi gerektiğini vurgulayarakaynı zamanda karar alma süreçlerinde cinsiyet eşitliğine vurgu yapmaktadır. BMEHS en önemli ve diğer insan hakları sözleşmelerinden ayrılan tarafı, BMEHS Madde 34- Engelli Hakları Komitesi paragraf 4) “Komite üyeleri Taraf Devletlerce seçilir. Taraf Devletler komite üyelerinin seçiminde eşit coğrafi dağılım, farklı medeniyetlerin ve yasal sistemlerin temsil edilmesi, kadın-erkek temsilinin dengeli olması ve engelli uzmanların katılımı hususlarını dikkate alır”. demektedir.Komitenin oluşturulmasında coğrafi dağılım ve farklı kültürlere vurgu yapmasının yanı sıra “kadın-erkek” eşitliğine vurgu yapması, BMEHS’ni diğer insan hakları sözleşmeleri içerisinde önemli ve farklı bir yere oturtmakta ve karar mekanizmalarının oluşumunda cinsiyet eşitliğine yer veren ilk sözleşme olması özelliğide kazandırmaktadır. Komitenin oluşturulması bakımından cinsiyet eşitliği temeline dayanması aynı zamanda “insan hakları”nın geliştirilmesi ve güçlendirilmesi bakımından gelinen noktayı da göstermesi bakımından önemlidir.

BMEHS Madde 7 çocukların kendilerini etkileyen her konuda eşit ve özgürce ifade etmesinin bir hak olduğunu söylemektedir.

BMEHS Madde 4- Genel Yükümlülükler maddesi paragraf 3. “Taraf Devletler, bu Sözleşme’yi yürürlüğe koyacak yasaların ve politikaların gelişimi ve uygulanmasında ve engellilere ilişkin diğer karar alma süreçlerinde, engelli çocuklar dahil engellilere onları temsil eden örgütler aracılığıyla sık sık danışacaklar ve onları etkin bir şekilde sürece dahil edeceklerdir". demektedir. Burdan anlaşılacağı gibi, önemli olan tek başına engelliler ile ilgili politikaların oluşturulması değil, engelliler ve onların temsilcileri ile işbirliği içerisinde politikaların oluşturulmasıdır. Mevcut Sözleşmeler çerçevesinde İnsan hakları alanında elde edilen kazanımlar itibariyle gelinen noktada; ben yaptım oldu "paternalist" anlayışın yerine, engellilerin "kaderini tayin" hakkı ön plana çıkarılmalıdır. Bu söylemin pratikte tam karşılığını bulduğunu söylemek ne yazık ki zordur.

Siyasal ve Toplumsal Karar Alma Süreçlerine Katılım Önündeki Engeller

BMEHS Madde 29 Siyasal ve Toplumsal Yaşama Katılım;

Taraf Devletler, engellilerin siyasi haklarını ve diğer bireylerle eşit koşullar altında bunlardan yararlanma fırsatını güvence altına alır ve aşağıda belirtilenleri yerine getirir: (a) Diğerlerinin yanısıra aşağıda belirtilenler yoluyla, engellilerin diğer bireylerle eşit koşullar altında seçme ve seçilme hakları dahil olmak üzere siyasi ve kamusal yaşama etkin şekilde ve tam katılımını doğrudan veya serbestçe seçilmiş temsilciler aracılığıyla sağlamak,

(i) Seçim usullerinin, tesislerinin, materyallerinin uygun, erişilebilir ve anlaşılması ve kullanılmasının kolay olmasını sağlamak,

(ii) Engellilerin, seçimlerde ve referandumlarda baskıya uğramadan, gizli oy kullanarak, aday olma ve etkili bir mevkide görev alma ve devletin tüm kademelerinde tüm kamu görevlerini yerine getirme haklarını koruyarak, uygun olan yardımcı ve yeni teknolojilerin kullanılmasını kolaylaştırmak,

(iii) Engellilerin seçmen olarak tercihlerini özgürce ifade edebilmelerini güvence altına alarak ve bu amaçla gerektiğinde, talep etmeleri durumunda oy kullanırken kendi seçtikleri bir kişinin desteğini almalarına izin vermek,

(b) Engellilerin ayrımcılığa uğramadan, diğer bireylerle eşit koşullar altında, kamu işlerinin idaresinde etkin ve tam katılımlarının sağlanacağı bir ortamı yaratmak ve aşağıda belirtilenler de dahil olmak üzere, kamu işlerine katılımlarını cesaretlendirmek;

(i) Ülkenin kamusal ve siyasi yaşamı ile ilgili sivil toplum kuruluşları, dernekler ve siyasi partilerin etkinliklerine ve yönetimine katılım;

(ii) Engellileri uluslararası, ulusal, bölgesel ve yerel düzeylerde temsil eden engelli örgütlerinin kurulması ve engellilerin içinde yer almalarının sağlanması”

Engelliler; siyasi partiler, yerel yönetimler, sendikalar, özel/kamu gibi. kurumlarda karar verme mekanizmaları içerisinde etkin/yetkin görevlerde bulunmaları oldukça sınırlı ve yok denecek kadar azdır. Ve bunun sonucunda da karar verme ve alma süreçlerinin dışında kalmaktadırlar. Karar verme süreçlerinde yer almak aynı zamanda karar üzerinde söz sahibi olmak demektir. Engelli bireylerin kendileri ile ilgili politikaların oluşturulması sürecinin dışında kalmaları kendi kaderlerini belirlemenin önündeki en büyük engellerden biridir. Engellilerin kamu hayatında daha geniş ölçekte temsil edilebilmeleri için siyasal anlamda güçlü ve bu güçün kullanımında eşit haklara sahip olmaları gerekmektedir.

Kamusal alan yasaların yapıldığı, politikaların şekillendiği ve bireylerin çeşitli kurumlar aracılığıyla karar alma süreçlerine katıldıkları yerlerdir. Özel alan ise aile ve hane içi alan olarak günlük hayatın ihtiyaçlarının giderildiği bir alandır. Özel ve kamusal alan ayrımını meşrulaştırarak özel alanı siyasi alandan izole etmek aynı zamanda engelli bireyi karar alma süreçlerinin dışında bırakmaktır. Fiziksel mekanların, çevresel alanların, toplu taşıma araçlarının ve toplu taşıma araçlarına erişimdeki engeller gibi. faktörler üst üste geldiğinde, engelliler özel alana hapsedilerek, kamusal alanın dışına itilmektedirler

Ne yazık ki engellilerin siyasal karar alma süreçlerine tam ve eşit katılım hakkı ve bu haktan yararlanma olanağı istendiği şekilde sağlanamamıştır. Engellilerin siyasi hayata dahil olmasına yönelik çalışmalar yapılmasına rağmen engellilerin karşılaştıkları pek çok ekonomik, sosyal ve kültürel engel, katılımlarını ciddi biçimde engellemektedir. Engelliler, yaşamın bir çok alanından bazen direkt, bazen ise dolaylı olarak dışlanmaktadırlar. Bir haktan yararlanamaması diğer haklardan da faydalanmasını etkilemekte bir zincirin halkası gibi birbirine eklemlenmektedir3. Çevresel ve fiziki mekanların engelli bireyin erişimine uygun olmaması, toplu taşıma araçlarının yetersizliği ve engellilerin kullanımına uygun olmaması engelli bireyin özgür ve tek başına hareket etme durumunu kısıtlamaktadır. Buna bağlı olarak engelli birey evinden dışarı çıkamamakta, eğitim alamamakta ve ekonomik bağımsızlığını kazanacak işi bulamamaktadır. Bu da engelli bireyi ekonomik anlamda da dezavantajlı duruma düşürmektedir. Paraya dayalı siyaset anlayışı ekonomik anlamda güçsüz olan engelli bireyin siyasi mekanizma içerisinde yer almasını engellemektedir. Ülkenin yaklaşık %12,294 oluşturan engelli bireylerin siyasal ve toplumsal yaşama özgür ve tam olarak katılamadıkları ve karar alma süreçlerinden dışlandıkları sistemlerin demokratik olduklarını söyleyemeyiz. Engellilerin ulusal ve uluslararası tüm düzeylerde karar alma süreçlerine tam ve eşit olarak dahil olmaları gerekmektedir Demokratik bir sistem ancak engellilerin ve diğer dezavantajlı gurupların siyasi karar alma süreçlerine engelsiz katılabildikleri zaman anlamlı ve güçlü olur.

Karar Süreçlerine Katılım ve Engelli STK’ları

Engellilerin siyasette ve karar alma mekanizmalarında eksik temsil edilmesinin bir diğer nedeni ise siyasal sistem ve partilerin siyasal örgütlenme şekilleridir. Engellilerin sorunlarını önceleyecek ve çözüm için çalışmalar yapacak siyasi partilerin engelli kollarının olmaması büyük bir eksikliktir. Siyasi partilerin oluşturacağı “engelli kolları” karar alma süreçlerine engelli bireyin katılımını güçlendirecektir. Partilerin “ana kademe” karar organları olmak üzere Milletvekili, Belediye Başkanlığı ve Meclis Üyeliği gibi organların seçimlerinde engelli bireylere yönelik pozitif ayrımcılık ilkesi uygulanarak belli bir kota uygulanması getirilmeli ve böylece engelli bireyler karar alma süreçlerine katılmalıdırlar. Engellilerin direk olarak dahil olacakları siyasi mekanizmalar aracılığıyla engelli bireylerin yaşadıkları sorunların çözümü noktasında daha kalıcı ve etkin kararlar alınabilecektir. Bu çerçevede var olan siyaset anlayışı, adaylık süreçleri, siyasal yaşamın işleyişi ve örgütlenmesi,engellilerin siyasal partiler içinde güçlü şekilde yer alabilmeleri için seçim sisteminde ve partiler yasasında gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.

Engelli bireyin önündeki engelin kaldırılması ve engellilerin karar alma süreçlerine etkin katılabilmeleri için engelli hareketinin misyonu önemli bir etkendir. Son yılları saymaz isek ne yazık ki engelli STK'ları hak temelli bir sivil toplum anlayışı yerine, engelli bireye yardım ve korumaya dayalı bir yol izlemiştir. Bu anlayış engelli bireyin kamusal alana çıkmasının önündeki engellerin kaldırılmasını değil, yapılacak yardımlarla (tekerlekli sandalye dağıtmak gibi) günlük hayatı önceleyen aktivitelere öncelik vermiştir. Böylece engelli bireyin özel alana hapsolmasını meşrulaştırmışlardır. Sokakların tekerlekli sandalyeye uygun olup olmadığı o günler için STK'ların gündeminde olmamıştır. Zaten bir çok STK'nın da yerel yönetimler ile çeşitli işbirlikleri içerisinde olmaları hak temelli bir engelli STK anlayışını engellemiştir.

Son zamanlarda az da olsa hak temelli yaklaşım ön plana çıkmakta ve tekerlekli sandalye dağıtan STK anlayışı kısmi olarak da olsa yıkılmaktadır. Bunda özellikle BM Engelli Hakları Sözleşmesinin büyük bir itici gücü olmasının yanı sıra engelli bireyin internet aracılığıyla dünyayı takip etmesi, eğitim alanında yapılan çalışmalar ile engelli bireylerin özellikle yüksek öğretim de yer alması ve buna bağlı olarak haklar konusunda bilgi sahibi olmaları, ekonomik bağımsızlık gibi. etkenler engelli bireyin mücadelesini hak temelli bir alana doğru yöneltmiştir.

Bu yönelim şimdilik engellilerin karar alma süreçlerine katılımı için yeterli değildir. Engelli STK'ları bu konuda daha ciddi ve etkin aktiviteler gerçekleştirmek zorundadırlar. Engelli bireylerin yaşadıkları sorunların çözümü, karar süreçlerine etkin katılımlarından geçmektedir. Karar süreçlerine katılım, eşit yurttaş olmanın en önemli ayaklarından biridir.

Engelli STK'ları siyasi partilerde, parlamentoda, yerel yönetimlerde, sendikalarda, kamu ve özelde üst düzey yönetici pozisyonunda daha çok engelli bireyin görev ve yer alması için sivil baskı gücünü kullanmalıdır. Engelli bireyler böylece karar alma süreçlerine katılarak kendi kaderini belirleme noktasında söz sahibi olabilir.

1 http://insanhaklarimerkezi.bilgi.edu.tr/pages/news_full.asp?id=96&c=1&r= (Erişim Tarihi: 19.07.2013)

2 Birleşmiş Milletler Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşmesi 13 Aralık 2006 tarihinde BM Genel Kurulun’da kabul edilerek taraf devletlerin imzasına açılmış, aynı tarihte ülkemiz tarafından da imzalanmıştır. TBMM Genel Kurulunda kabul edilerek 3 Aralık 2008 tarihli ve 5825 Sayılı Kanunla yürürlüğe girmiştir. Ayrıca Türkiye Uluslararası mahkemelere başvuru hakkını da sağlayan ek protokolü imzalamış fakat henüz taraf olmamıştır.

3 Hasan Kaya, Engelliliğe Dayalı Ayrımcılıkla Mücadelede İnsan Hakları Boyutu, Zaman Gazetesi 12.12.2010

4 TÜİK Türkiye Özürlüler Araştırması 2002, http://www.eyh.gov.tr/tr/8240/Turkiye-Ozurluler-Arastirmasi-2002 (Erişim Tarihi:20.06.2013

Kaynağı görüntüle