Temel bir insan hakkı olan ‘eğitim hakkı’nın korunması, geliştirilmesi, eğitimde fırsat eşitliği için adil seçme yarışlarının yapılması bakımından önemli bir görev üstlenen ÖSYM ’nin 2013 Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sınavı (ÖSYS) kılavuzunda engellilerle ilgili çarpıcı maddeler var. Tıpkı 2012, 2011 ve daha önceki klavuzlarda olduğu gibi. 2012 yılında bu konuyla ilgili yine bir yazı yazmış ve YÖK üst yönetimi önümüzdeki senelerde böyle bir sorunun yaşanmayacağını ifade etmişlerdi. Ama ne yazık ki engellilere bakış ve yaklaşım konusunda değişen hiç bir şey yok. Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi ( ÖSYM ), her yıl olduğu gibi bu yılda LYS tercih klavuzunu kopyala – yapıştır yöntemiyle hazırlamış ve engelli bireye neler yapıp yapmaması konusunda öğütler vermiştir. Değişen tek şey ÖSYS Klavuzunun tarihidir.
Kısa sürede sınav ve tercih sonuçlarını açıklayarak büyük bir başarı sağlayan, engellilerin sınava gireçekleri yerleri ayarlama konusunda duyarlı olan ÖSYM’nin böylesine bir dil kullanması anlaşılabilir değildir.

ÖSYS Klavuzu ve Engelli Birey

ÖSYM’nin hazırladığı, ÖSYS’nin ‘2013 Yükseköğretim ve Programları Kılavuzu’ 2.1.2 Engelli Adayların Tercihlerini Yaparken Göz Önünde Tutacağı Hususlar’ başlığı altında sıraladığı maddeleri bir kez daha hatırlayalım. Kılavuzda, “Görme engelli adayların, engelleri yüzünden başarılı olamayacakları yükseköğretim programlarını tercih etmemeleri gerekir. Bu adayların, başarılı olabilmeleri için, büyük ölçüde dile dayanan veya işitme gerektiren sosyal, iktisadi ve beşeri bilimler alanlarındaki yükseköğretim programlarını tercih etmeleri beklenir”. deniyor. Ayrıca; “Bedensel engelli adayların, yükseköğretim programları ile ilgili tercihlerini belirlerken engellerini dikkate almaları yararlarına olacaktır. Örneğin, ellerini kullanamayan adayların, ellerin kullanılmasını gerektiren yükseköğretim programlarını tercih etmeleri öğrenimleri sırasında aşılması imkânsız güçlüklerle karşılaşmalarına neden olabilir”. denmektedir.
ÖSYS Klavuzunu hazırlayanların; “engellilik’ ve ‘engelliler’ hakkındaki önyargılarınıda göstermesi açısından önemlidir. Oysa ki engelli ya da diğer dezavantajlı bireylere önyargı ile yaklaşması gereken en son kesimin “bilimsel” temelde akademisyenler olması gerektiği hiç şüphe götürmez.
Bu konuda daha önce, “Klavuzu hazırlayanların televizyon dahi seyretmediklerini idda etmek sanırım fazla abartılı olmaz. Eğer seyretmiş olsalardı, Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğa’nın “engelliler her şeyi yapar hemde bal bibi yapar” sözünü ve yine Başbaka Erdoğan’ın, 15 Mayıs 2012’de ‘ Türkiye Engelliler Günü’nde, 5 yaşındayken bir kaza sonucunda, iki kolunu da kaybeden ressam Ayşe Işık’ın yapmış olduğu resimlerden oluşan sergiyi gezerken, duymuş olduğu hayranlığı gözlerinden anlayabilirlerdi. Eğer bu ressam arkadaşımız, Güzel Sanatlar Bölümüne başvursa ve resim bölümünde okumak için genel yetenek sınavına girmek isteseydi, kesinlikle ellerini kullanamadığı için kabul edilmeyecekti. Büyük ihtimalle bu Klavuzu hazırlayanlar, dünyanın en büyük müzik dehalarından biri olan Beethoven’dan, zihinsel yetisinden başka hiçbir organını kullanamayan Steven Hawking’den de bihaber oldukları kanısı insanda oluşmaktadır”.demiştim. Ve ne yazık ki değişen hiç bir şeyin olmadığı gözükmektedir.
Ayrıca, ‘Engelli adayların, yükseköğretim programları tercihlerini belirlerken üniversitelerin engelleri ile ilgili birimlerinden yükseköğretim programları konusunda bilgi almaları yararlarına olacaktır’ denmektedir. Ama ne yazık ki engelli bireye yönelik “ön yargılar” bir çok “engelli öğrenci birimleri”n de de vardır. Yüksek Öğretim Kurumların da oluşturulan “Engelli Öğrenci Birimleri”nin ve bu birimlerden sorumlu personelin engellilik konusunda ki bilgileri, uzmanlık alanları, yetkileri ve yaptırımı da yeniden gözden geçirilerek düzenlenmelidir. Birçok üniversitede bu birimler sadece kağıt üzerinde vardır. Maalesef bunu denetleyen ve yaptırım uygulayan bir anlayışta henüz gelişmemiştir.

Engelli Birey İçin Eğitim Hakkı

Birleşmiş Milletler Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi Madde 26. belirtildiği gibi, ‘Herkes eğitim hakkına sahiptir’ diyerek, engelli bireylerin de eğitim hakkına vurgu yapmaktadır. Yine, BMEİHB’nin madde 26 son paragrafı, ‘Yüksek öğretim, yeteneklerine göre herkese tam bir eşitlikle açık olmalıdır’ diyor. Daha baştan engelli bireyin fiziki durumuna göre neyi yapacağı neyi yapamayacağına karar vermek, insan hakları ve temel hak ve özgürlüklerin kullanımı açısından kabul edilir bir durum değildir.
Engellilik alanında çalışan tüm kurum ve kuruluşlar, Paternalist bir anlayışla kimin neyi yapıp neyi yapamayaçağına karar vermek yerine, engelli bireyin temel hak ve özgürlüklerini güvence altına alacak, eşit ve adil bir düzen kurma ve hakların kullanımı önündeki engellerin kaldırılması konusunda çalışmalar yapmalıdırlar.
2007’de ülke olarak altına imza koyduğumuz, ‘BM Engelli İnsanın Hakları Sözleşmesi’, eğitim hakkı konusunda bağlayıcı ve yaptırıma dayalı hükümler içeriyor. Bütün haklar gibi ‘eğitim hakkı’ da uluslararası insan hakları hukuku kapsamında ve ülkemizde de Anayasa ’da düzenleniyor ve korunuyor. Engelliler eşit, adil, şeffaf bir seçme ve değerlendirme sonucunda yapılacak yarışmalar neticesinde çıkacak sonuca elbette ki saygılılar, ama daha baştan sürecin dışında bırakılmalarına seyirci ve sessiz kalamazlar.
Günümüzde sosyal, ekonomik ve teknolojik değişim hızla yaşanmakta ve bu değişimin etkileri her alanda kendini hissettirmektedir. Hızlı gelişim ve değişimlerin yaşanması insanları, kurumları bu değişime uyumlu olmaya ve hızına yetişmeye zorlamaktadır. Bugün “yeni” olan bir bilgi yerini kısa süre içerisinde “yeni” bilgilere bırakmakta ve hızlı bir şekilde eskimektedir. Hızlı yaşanan bu gelişim ve değişime rağmen ne yazı ki başta engelli, cinsel yönelim, kadın, çocuk gibi, dezavantajlı bireyler ile ilgili ön yargılar hala güncelliğini korumakta ve bu konuda kurumsal bürokratik oligarşi ve paternalist bakış açısı işlevini sürdürmektedir.
Engellilik konusunda çalışan tüm kurum ve kuruluş mensuplarının hızlı gelişim ve değişime ayak uydurmakta zorlandıkları görülmektedir. Bu gelişim ve değişime ayak uydurmanın tek yolu “eğitim”dir. İlgili her kurum ve kuruluş çalışanlarının, “Engellilik” ve “engelliyle yaşam” konusunda ciddi bir eğitim almaları gerekmektedir.
Engelli bireylerin eğitim hakkının savunulması/korunması için; başta, Aile ve sosyal Politikalar Bakanlığı Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü ve YÖK “Engelli Öğrenci Komisyonu’ olmak üzere “engelli” birey ile ilişki içerisinde olan tüm kurum ve kuruluşlar adil, etkin ve hak temelli bir yaklaşımla görev almalıdırlar. Engelsiz bir dünya engelliler adına değil, engelliler ile birlikte kurulabilir.

Kaynağı görüntüle