- Derleyen: Soner Çoban
- Başarılı insanlar
- 12 Temmuz 2008 Cumartesi
- Toplam Okunma: 115
Değerli okuyucularımıza:
Aşağıda tanıklık edeceğiniz hikaye, tatillerinde Ghanada üç yıldan fazladır gönüllü olarak bir görme engelliler okulunda, imkansızlıklar içinde bir şeyler yapmaya, çabalamaya çalışan tam görmez genç bir Alman bayanın, Maschenka Gennertin hikayesidir. Sizlere bu başarı öyküsünün, ve Afrikanın tüm yoksulluğuna rağmen, Maschenka Gennertin ortaya koyduğu azmin ve kararlılığın ilk bölümünü yayınlamaktan onur duyarız.
Dünyada küçük kanat darbeleriyle, bir yerlerde minicik de olsa bir şeyleri değiştirecek, etki bırakacak kelebekler varsa, Maschenka, sen o kelebeklerden birisin, buna inancım tam ve sonsuz.
Soner Çoban
Ben 9 yaşındayken, Hamburgdaki körler okuluna gittim. Bir gün, tüm öğrenciler toplantı odasına çağrıldı, çünkü bir öğretmen Afrikadaki çalışmalarından bahsedecekti. Öğretmen bize, geçen yıl boyunca çalıştığı körler okulunu anlattı. Büyülenmiştim, eve gittim ve anne-babama Afrikaya gitmek istediğimi söyledim. Annem, Afrikanın hastalıklardan ötürü tehlikeli olduğunu söyledi ve gitmemelisin dedi. Babamsa Afrikaya gidip, orada çalışıp, insanlara yardım ederek yeni deneyimler kazanabileceğimi söyledi, ve gitmeme izin verdi. Hikayeleri Afrikada geçen çocuk kitapları okumaya başladım. Her ne zaman televizyonda bir belgesel gösterilse, anne-babamı, birisi gelip de benimle birlikte belgeseli izleyip, oradaki herşeyi bana anlatana kadar rahat bırakmazdım.
Okul için daha çok çalışmam gerektiği dönemlerde, Afrikayla ilgili fazlaca düşünmeyi bıraktım, ama Afrika her zaman aklımın bir köşesindeydi. Daha sonra , bir Internet bağlantım olduğunda, bir arkadaşım, bana dünyanın dört bir yanından Internet üzerinden arkadaşlıklar edinmek isteyen insanların sohbet ettiği bir siteden bahsetti. Oraya üye olarak insanları aramaya başladım ve Ghanadan genç bir papaz buldum. Önceleri e-maillerle yazıştık, sonra sohbet ettik ve bir gün, o beni ülkesine davet etti. Son sınavımı geçtiğimde, bir armağan olarak Ghana uçak biletimi anne-babam ödediler. Papazdan, Ghanadaki körler okulunu görmemin mümkün olup olamayacağını sordum,ve bir gün oraya gittik. Okuldan ayrılırken, Öğretmenimden Ghanadaki okula götürmek için bana bir şeyler vermesini istedim, ama o benim once gidip ihtiyaçların neler olduğunu öğrenmem gerektiğini söyledi. Akropong Körler Okuluna ilk gidişimde, okulun müdürüyle bu konuyla ilgili konuştum. Ona öğrencilerin ihtiyaçlarının neler olduğunu tesbit etmek istediğimi söyledim. Müdür benden içinde Jaws olan bir bilgisayar ve bir kabartma ekran getirmemi istedi. benim yanlızca bir üniversite öğrencisi olduğumu, ona bir bilgisayar alamayacağımı söylediğimde, düş kırıklığına uğradı . sonra, bana kütüphaneyi gösterdi. Kitap rafları neredeyse boştu. Yanlızca İncilin bazı bölümleri kabartma olarak bulunuyordu. Müdür benden İngilizce ve Fransızca bazı kitaplar bulmamı rica etti. Daha sonra, bana çoğu öğrencinin kabartma daktilosunun olmadığını söyledi. Yazmak için Yanlızca tablet-kalem kullanıyorlardı. Çocuklar için birkaç Perkins daktilo bulmaya çalışacağıma söz verdim, çünkü gittiğim okulda kullandığımız daktilo oydu. okulda yanlızca bir görme engelli öğrenci kalmıştı, ve kaynaştırma eğitimi durduğu için ileride başka bir görme engelli öğrenci de beklenmiyordu, dolayısıyla oradaki malzemelrin Ghanaya gönderilesinin kolay olacağını düşündüm. Ama Almanyaya dönüp Ghanadaki çocukların yaşadığı zorlukları anlattığımda, bana bir gün başka bir Görme engelli öğrenci ihtiyaç duyabilir gerekçesiyle Perkins daktiloların Ghanaya gönderilemeyeceği söylendi. Orada yaşanan sorunlarla ilgili insanlarla da konuştum. Bazıları bir şeyler satmayı teklif etti, bazıları bozuk normal yazı daktilolarını verdi, fakat bu makineler mekanik olarak çalışan, Almanyada kimsenin kullanmayacağı şeylerdi. Bazıları da bozuk ses kayıt cihazlarını verip Ghanada yaptırmamı söylediler. Bunların dışında, verilen elbiseler de eskiydi . yararlı şeyler veren insanlar da oldu elbet, ama bunlar bir elin parmaklarından fazla değildi.
2005de, ben ve bir arkadaşımın üniversite sertifikası için dört hafta boyunca bir körler okulunda çalışmamız gerekiyordu. Ben bunu Ghanada yapmak istedim ve üniversitedeki hocamla konuştum. O Kabul etti, bunun üzerine ben de Akropongun müdürünü aradım. Gelişimin memnuniyet verici olduğunu ve ortaokul 2nci ve 3üncü sınıf öğrencilerine öğretmek için hazır olmamı söyledi. Arkadaşım da benimle birlikte Ghanaya gitmeye karar verdi. Oturduk ve körlerle ilgili özel araçlar satan yerlere birkaç rica mektubu yazdık. Onlardan okul için birşeyler bağışlayıp bağışlayamayacaklarını sorduk, ama kimse ilgilenmedi. Körlerin oluşturduğu bir kaç e-mail listesine üye oldum, ve oralara bir ileti gönderdim. AKB_gençlik grubu listelerden biriydi. Kısa bir sure sonra, slovakyalı bir adamdan bir yanıt aldım. O ve arkadaşları bir şeyler toplamaya başladı. bir kaç daktiloyu, ses kayıt cihazlarını, gözlükleri, okuma araçlarını Bratislavadan Hamburga gelen bir otobüs şoförüne verdiler. Herşeyi Ghanaya arabalar gönderen bir arkadaşıma verdim. Araç-gereci arabalarından birine koydu, herşeyi Ghanaya ulaştıracağını, ama bu araçların körler için olduğunu ve onlara gönderildiğini beyan etmem gerektiğini söyledi.
Ben ve arkadaşım Ghanaya gittik, iki haftalık bir tatilden sonra Akropongda çalışmalarımıza başlamak istedik. Ghanaya varışımızdan kısa bir sure sonra, müdüre bir merhaba demek için okula gittik. Çalışmaya başlamadan once bir kaç şey hakkında konuşmanın yararlı olacağını düşünmüştük. Müdür etrafta yoktu, ama müdür yardımcısı ordaydı ve bize çalışmaya başlamak için geleceğimiz gün ve saati söyledi. Iki haftalık tatilden sonra oraya geri geldiğimizde, yanlızca bir kaç öğrenci okuldaydı. Müdür yardımcısı ortalıkta görünmüyordu. Okulunu yeni bitirmiş ve kamu hizmeti için Akroponga gelmiş bir adam vardı. Üniversiteyi bitirdikten sonra, Ghanada insanlar belli bir sure çalışmak zorundadır, ama aldıkları para çok düşüktür. Geri kalan parayı, daha önce o kişiye verdiği eğitim için devlet alır. bu adam oradaydı ve ne yapacağını bilmiyordu. Bir öğretmen gelip bizi öğretmenler odasına götürene kadar belli bir sure konuştuk. sonra, bu öğretmen, ailelerin çocuklarını okula zamanında getirimemelerinden dolayı okulun zamanında başlayamadığını, okula bir hafta sonra tekrar gelmemizi söyledi. Böylece, ben ve arkadaşım eve döndük. Bir hafta sonra, okula geri döndüğümüzde öğretmenlerin grevde olduğunu öğrendik. Ana okuluna giden küçük çocukları gözetecek kimse yoktu. Biz gitmeli ve onlarla oynamalıydık, fakat bu aynı gün olmadı. Bir gün sonra, yeniden başlamalıydık. Öğretmenlerle konuşurken, dışarıda ağlayan bir çocuğu duyduk. Giderek daha yüksek bir sesle ağlamaya devam ediyordu ve uzun bir sure durmadı. Çocuğa ne olduğunu sordum, ve öğretmenlerden biri: ailesi bu çocuğu yeni getirdi. Kör bir çocukla ne yapacaklarını, nasıl davranacaklarını bilmiyorlar. Onu şimdi bıraktılar, nereye gideceğini bilmiyor. Anne-babasını asla tekrar göremeyecek. Dedi. şaşkındım, kimse çocukla ilgilenmiyordu, bunun nedenini öğretmene sordum, ama bir yanıt vermedi. Dişarıya çıkmam ve çocuğa yardım etmem uzun bir zaman aldı.
Sonraki gün, küçük çocuklarla çalışmaya başladık. Onlara bakan bir kadın vardı. Çocuklara biraz kendimizden bahsettik ve kadın herşeyi o bölgenin yerel dili olan Twi diline çevirdi. Çocuklara bir hikaye anlattık, ve ondan sonra, onlar da bize hikayeler anlatacaklarını söylediler. Bazıları hikaye anlatırken, bazıları da İncilden ayetler okudular. Ayetleri İngilizce okudular ama geri kalan zamanda Twi dilinde konuştular. Kadına çocukların İngilizce ne konuştuklarını hiç anlayıp anlamadıklarını sordum. O bize çocukkların bunu ezberlediklerini, ama kimse tercüme etmezse, ne söylediklerini bilmediklerini anlattı.