Yeter Artık! Defalarca anlattık, her yolu denedik. Erişilebilirliğin bir ayrıcalık değil herkes için en temel hak olduğunu, yaşam hakkının güvencesi olduğunu nefesimiz tükenircesine haykırdık. Yapılan başvurulara koruyucu bariyerler yapılamayacağı cevabı veriliyor. Yaralanmalar, ölümler umursanmıyor. Koruyucu bariyerlerin yapılacağına dair bir plan, bir takvim açıklanmıyor. Yani “Yeter artık” demekten başka bir sözün anlamı kalmadı. Çünkü hayatımız bütçe pazarlıklarına ve yetkililerin insafına bırakılmayacak kadar değerli. Yıllardır sokaklarda, metro ve tren istasyonlarında yerine getirilmeyen erişilebilirlik koşulları nedeniyle ölüyoruz, yaralanıyoruz. Yıllardır ender yaşanan kazalar son yıllarda neden rakamlara sığmaz hale geldi? Neden yolda yürümek, toplu taşıma kullanmak gibi günlük rutinlerimizi bile yerine getirirken savaşa gider gibi tedirginlik hissediyoruz? En önemlisi, kimin bize bunu yaşatmaya hakkı var? Atla deve değil talebimiz. İstasyonlara “koruyucu bariyer yapılsın” diyoruz. Ölmemek için, yaralanmamak için bunu talep ediyoruz. Birkaç yıl önce Ankara’da raylara düşen bir arkadaşımız trenin altında kalarak yaşamını yitirdi. Yine Ankara’da geçtiğimiz aylarda bir arkadaşımız raylara düştü. Ankara Büyük Şehir Belediyesi, çözümü engelli yolcuların peşine güvenlik takmakta buldu. Yani Engellilerin bağımsız seyahat hakkını kısıtladı ve güvenliğe ekstra iş tanımladı. Oysa Raylar ile çizgi arasına yapılacak bir bariyer ile herkesin güvenli seyahat hakkı garantiye alınacaktı. Güvenlikten destek talep eden zaten ederdi. Ayrıca bu bariyer sadece engelliler için değil tüm yolcular için hayati önem taşıyor. Erişilebilirlik herkes için derken tam da bunu ifade ediyoruz. Yetkililer sürekli çeşitli gerekçeler öne sürerek v bu talebimizi öteliyorlar. Bu öteleme yeni yaralanmalara neden oluyor. Son aylarda İstanbul’da da sürekli raya düşme kazaları yaşanıyor. Yani erişilebilirliğin ötelenmesi ölüme davetiye çıkarıyor. Son olarak Resul Selvi isimli görme engelli arkadaşımız iki trenin birleştiği noktada raylara düştü. Ayağı alçıya alındı ve başından yaralandı. Yolcuların müdahalesi olmasaydı Daha vahim sonuçlar yaşanabilirdi. Olayın ciddiyeti anlaşılsın diye Arkadaşımızın anlatımını buraya alıntılıyoruz. “Cumartesi akşamı 19.15 saatlerinde 4. Levent istasyonundan Hacıosman istasyonu yönüne giden metroya binmek için perona yanaşmış olan trene binmek isterken

arada bir koruyucu bariyer olmaması sebebiyle iki trenin bağlantı noktasından metro raylarına düşerek faciaya sebep olabilecek, ölümle sonuçlanabilecek

bir kaza atlattım. Vatandaşların uyarısıyla metro durdurularak, orada bulunan vatandaşların yardımıyla raylardan çıkarıldım. Ambulansa haber verildi

ve Okmeydanı Cemil Taşçıoğlu hastanesine kontrol amaçlı götürüldüm. Sol ayağımdaki doku zedelenmesi ve kafamdaki ufak bir sıyrıkla fiziksel hasarla atlattım.

Fakat psikolojik sıkıntısını kendi içimde atlatabilmiş değilim. Kaza sonrası Metro İstanbul AŞ ve İBB yetkilileri tarafından herhangi bir takip yapılmaması

da ayrı bir üzüntü sebebimdir.”

Arkadaşımızın anlatımı fazla söze gerek olmadığını gösteriyor. Söze değil gerçek bir çözüme ihtiyacımız var. Her gün metro raylarında kaza ve intihar haberleri alıyoruz. Haberler bültenlerde akıp gidiyor ama bu tür olayları yaşayanların ve yakınlarının hayatında silinmeyen izler bırakıyor. İnsan hayatı bu kadar ucuz değil. O nedenle herkesi bu konuda ses çıkarmaya, ısrarcı olmaya davet ediyoruz. Yaşam hakkımızı savunamadığımız noktada hiç bir şeyimiz güvende değildir. Engelli örgütlerinin ve tüm kamuoyunun bu konuda biran önce inisiyatif alması gerekiyor. “Artık yeter” Alınmayan önlemler ve olmayan erişilebilirlik koşulları nedeniyle ölmek istemiyoruz.

Engelsiz Erişim Derneği