Çok görmüşüzdür… X yada y mağazası arasında kıyasıya rekabetin yaşandığı ve her iki firmanın da ellerinde mallarının kalmaması için indirim yarışına girdiklerini. Yâda sürümden kazanabilmek için, akla hayale gelmedik reklâmlar verdiklerini.

Bugünlerde şehirlerarası otobüs firmalarında da uygulanmak üzere yine bir indirim söz konusu.

Bu konuyu daha sonra tekrar ele alacağız.

Peki, nedir indirim?

İndirim kime yapılır?  Yâda hangi koşullarda gerçekleştirilir? İndirim gönüllük esasına göre mi yapılır?  Yoksa ticari bir zorunluluk mudur?

Yâda indirim sosyal bir sorumluluğun yerine getirilmesi hususunda bir ara geçiş midir?

Peki, indirim bir hak mıdır?

Bu soruları yanıtlamadan önce şunu belirtmeliyiz ki; normal ekonomik koşullar içerisinde ve sosyal devlet politikasının ciddiye alındığı bir x ülkede indirim yapılması için bir neden olmamalıdır. Zira indirim yapılması için bir gereksinim yoktur!

En fazla indirim vb uygulamalar çok kısa ve sınırları belirli zamanlar içerisinde birer geçiş dönemi olarak makul karşılana bilinir.

İndirim nedir?

Türk dil kurumunun sözlüğünde,  indirim kelimesinin karşılığı:

fiyatta değer düşürümü yapmak, ıskonto yapmak.

Yani bu tanımdan da anlaşılacağı üzere, indirim “kardan zarar “ etmek olarak açıklanmış.

Bilindiği üzere ülkemizde de gerek engellilere, gerek askerlere, gerekse de toplumun özellikle de bir meslek unvanına mensup kesimlere çeşitli oranlarda indirimler yapılmaktadır.

Ancak şu noktayı belirtmek istiyoruz:

Engellilik bir unvan, meslek, yâda benzeri bir kavram değildir!

Engellilerde bu toplumun sorunlarını yaşayan ve zaman zaman toplumda engelli olmayanların karşılaşmadığı sorunlarla da karşılaşan insanlardır.

Hatta bunu biraz daha açarsak…

Örneğin görme engelli birinin karşısına çıkan sorun işitme engelli biri için sorun teşkil etmeyebilir.

Ancak nihai olarak az yada çok hepimizin karşısına sorunlar çıkar ve çıkacaktır.

Önemli olansa şudur:

İçinde yaşadığımız çevresel, ekonomik ve kültürel yaşam alanının içerdiği sorunların kaynakları nelerdir? Ve bu sorunların yapısal çözümlerle sona erdirilmesi bu denli zor mudur?

Bilindiği üzere indirim ekonomik bir terimdir.

Ve yukarıda belirttiğimiz üzere kardan zarar etmek anlamına gelir.

Peki bugünlerde otobüs firmalarında gerçekleştirilmesi düşünülen indirim gerçektende engellilerin hayatlarını kolaylaştırmaya yönelik hangi işlevi görecek? Bu durumun karnı aç olan bir insana al da şu elbiseyi giy demekten ne farkı var? Yâda evinden çıktığı an yolların durumundan ötürü durağa bile gidemeyecek olan bir tekerlekli sendeliye kullanıcısı için bu indirim ne anlam ifade edebilir ki? Oysaki… Otobüs firmalarına bilet fiyatlarında indirim yapmalarını dayatan devletin evvela özel sektörden bunu talep etmek yerine daha düzgün bir mimariyle engellilerin sokağa çıkmasını kolaylaştıracak koşulları yaratması daha öncelikli bir hizmet olmaz mıydı? Yâda biz engellilerin yapılan her indirimi sevinçle karşılamak yerine yukarıdaki soruları ve hatta sorulmamış olsa da daha gerekli soruları gerekli mercilere yöneltmemiz gerekmez miydi?

Geçtiğimiz günlerde tekstil firmaları belirli oranlarda ve belli şartlarda vergi indirimi almıştır. Buna göre artan maliyetler ve düşük dolar kuru, yanı sıra Çin’ in bu sektörde Pazar payını arttırması, devletin tekstil piyasasından sigorta ve vergi gibi önemli gelirlerinden vaz geçmek suretiyle bu sektörün yaşadığı krizin aşılmasında geçici olarak destek olmuştur.

Ancak otobüslerde yaşlılar, küçük çocuklar ve engelliler için düşünülen indirim gerçekten de bu mantığa göre mi işlevsellik kazanacaktır?

Hiç sanmıyoruz! Zira otobüs firmaları uçak şirketleriyle girdiği rekabetten ötürü hayli zor bir dönemden geçiyorlar.

Hatta geride bıraktığımız bayram ve yeni yıl tatili esnasında uçak biletleri tavana fırlarken otobüs fiyatları santim yerinden kıpırdamadı!

Peki söz konusu indirimi otobüs firmaları kendiliklerinden mi düşünüp hayata geçirmeye karar verdiler?

Peki, biz bu noktada neden ekonomik argümanları bu sıklıkta kullanıyoruz?

Çok basit!

Zira eskilerin söylediği bir atasözü şöyle der:

Ucuz etin yahnisi yavan olur.

Gerçekçi olalım, İstanbul’da  özel halk otobüslerinde birçoğumuz karşılaşmışızdır…

Aynı otobüse birden fazla ücretsiz binen engelli olduğunda otobüs şoförünün yâda muavininin durumdan duyduğu rahatsızlık ve bunu aleni olarak dışa vurması hiç birimiz için hoşa giden yahut münferit bir olay değildir.

Buda son derece insanlık onurunu zedeleyici ve rencide edici bir durum teşkil etmektedir.

Şüphesiz yukarıda verdiğimiz örnek bir tarafın tek başına haklı diğer tarafınsa tek başına haksız olduğu bir süreç değildir.

Peki, bizi ücretsiz taşıyanlarla bu hizmetten yararlananlar neden bu gibi üzücü durumlarda karşı karşıya kalmaktadır?

Yahut soruyu biraz daha geniş bir açıdan soralım:

Neden engelliler indirimleri hiç sorgusuz sualsiz ve bir hakmışçasına benimser ve içselleştirir?

Engelsiz Erişim grubumuzun kuruluş bildirgesinde de yer aldığı gibi:

Ne toplumumuzun engelli bireylerini, ne de engelli bireylerimizin toplumumuzu istismar etmemesini bir ödül değil bir insan olma zorunluluğu olarak görüyoruz.

Bu denklemin dışında olmayan hatta denklemin tam göbeğindeki ilişkileri etkileyen ve belli ölçülerde de ilişkilerin neliğini ve formunu belirleyen devlet organında ortaya çıkan sorunlardan ötürü sorgulamak ve yapılmış olması gerekenin yapılmamasından doğan mağduriyetlerinde bu kurumlar bütünü yapının kendi iç dinamikleri vasıtasıyla giderilmesi için vatandaş üst kimliğinde herkesin taşın altına elini koyması gerektiğine inanıyoruz.

  Bu ülkede kimin işi kimden daha kolay?

Şöyle bir düşünelim…

Engelliler için gündeme getirilen kaç türlü indirim söz konusudur?

Yada engellilerin gündeme getirdiği kaç tane indirim talebi söz konusudur?

Bilindiği üzere Avrupa ve diğer gelişmiş ülkelerde de engellilere, yaşlılara ve kadınlarla çocuklara yönelik çeşitli devlet politikaları geliştirilir.

Ancak bu vb politikaların temel hareket noktası:

Çözülemeyen sorunların yâda çözümü reel olarak tüm şartlar yerine getirilse bile uzun sürecek durumlarda yukarıda belirttiğimiz insanların mağduriyetini giderecek tamamen sınırları belli ve somut bir zaman çizgisiyle belirlenmiş bir destek mantığına göre hazırlanır. Elbette Avrupa da yada diğer gelişmiş ülkelerde de popülist yönetimler mevcuttur, ve yukarıda izah etmeye çalıştığımız anlayış bir temeldir.

Zira Avrupa’ da yahut Japonya ve Kanada! da birtakım anlamsız ve kişiyi atıllaştıran uygulamalar söz konusudur.

Ancak biz burada olması gerekenin olumsuz uygulamalarla mukayese edilmesini tasvip etmiyor ve orada da var başka yerde de var gibi söylemleri kolaycılık olarak niteliyor ve bu anlayıştaki insanları şiddetle kınıyoruz.

Peki engelliler gerçek anlamda indirimin nelere mal olduğunu, yada her indirimin bir yapılması gerekenin diyeti niteliğini taşıdığını biliyor mu?

Belki de artık iğneyi kendimize batırma zamanı geldi de geçiyor bile!

Şunu sormak gerekiyor:

Şehirlerarası seyahat temel bir gereksinimidir?

Birçoğunuzun gerekiyorsa elbet dediğinizi duyar gibiyiz…

O halde şunu anımsatmak isteriz… Devlet Demir Yollarının sağlamış olduğu indirimden yararlanmak şansımız söz konusuyken neden indirim yapmak istemeyen ve kriz durumundaki otobüs şirketlerinin indirimlerini kabul ediyoruz?

Hiç şüphesiz şunu sorabilirsiniz…

Ya demir yollarının olmadığı bir yerde yaşıyorsam?

Evet, o zamanda şu karşı argümanı karşınızda buluveriyorsunuz:

Neden isiniz yok?

Neden fırsat eşitliğine dayalı bir eğitim imkânınız yok?

Hukukun temel prensiplerinden biridir, ben bu yasadan haberdar değildim, mazeret değildir.

O halde engelliler olarak ana yasal çerçevede haklarımızın ne olduğunu ve nasıl bunlardan yararlanabiliriz tartışıp ortaya koymalıyız. Bu noktada haklı bir itiraz gelebilir: Örneğin yasaların da kusurları vardır ve bir görme engelli sınavını kazandığı bir konservatuara kabul edilmeyebilinir. Biz bu noktada şunu söylüyoruz… İster gözden kaçarak isterse de kasıtlı bir şekilde çıkan yasalar ve yönetmeliklerle de sonuna kadar mucadele etmeli ve son kertede tümünün iç hukuk yoları tükendiğinde uluslar arası mahkemelerde gidilmek suretiyle tavrımızı ortaya koymalıyız. Zira şuna inanıyoruz ki:  Haklarını gerek hukuki, gerekse de eylem noktasında arayan bir kitleyi hiçbir kurum yâda zümre görmezden gelemez. Yeter ki hayallerin yaklaşmakta olan gerçeklerin gölgeleri olduğuna tüm aklımız ve kalbimizle inanalım.

 Bugün otobüs firmalarında kanımızca hiç de anlamlı ve de gerekli olmayan, üstüne üstlük dayanak teşkil edecek bir tek mantıklı açıklaması yokken böyle bir indirim ancak indirimi bir hak gibi algılayan lümpenlerin ekmeğine yağ sürmekten başka bir şeye yaramayacaktır. Oysa ki tüketici hakları çerçevesinde: otobüste engelliler için bir rampanın olmaması hizmet kusurudur ve engelli yolcu bunun peşine düştüğü takdirde otobüs firması bu rampayı yaptırmakla hükümlüdür.

Fakat şu sözleri duyar gibiyiz…

Aman! Kim uğraşacak şimdi bununla?

İşte anlamlı bir nedeni yokken yapılan indirim ve haklarını öğrenmek yerine yapılan indirimleri sevinçle karşılayan bir kitle!

Ömer Seyfettin’in çok manidar bir öyküsü vardır…

Öykünün adı Diyet.

Okuyanlar anımsayacaktır, bir iftira sonucu kolunun kesilmesiyle cezalandırılacak olan bir adamı birisi gelir ve gerekli parayı ödeyerek kurtarır.

Akabinde kolunu kurtardığı adam kendi kolunu kurtaran adamın yanında çalışmaya başlar.

Yine günlerde bir gün, menşur kurtarıcı yaptığı iyiliği başa kakar ve malum son!

Adam kolunu kıyma kütüğünün üstüne kor ve bir hamlede kesip atar.

Sizce de yukarıdaki öykü birkaç yıl evvel yaşadığımız olayı doğrular nitelikte değil mi?? Anımsanacağı üzere bundan birkaç yıl evvel İstanbul’da yaşayan engelliler sokaklar döküldü ve artık ücretsiz otobüse binilmeyeceğini duyduklarında bir itirazda bulundular. Ve yine aynı zamanlarda Devlet Tiyatrolarında da benzeri bir uygulamaya gidilerek ücretsiz bilet hakkı geri alınmıştı. İşte size önemli bir nokta daha! Bileğinin hakkıyla almadığını sana eliyle veren keyfince geri alır. Her ne kadar bu olay pratikte gerçekleşmediyse de biz engellilerin bu olaydan çok da ders almadığımız açıktır.

İndirimde insanları ayrıştırır!

Oysa indirim talep etmek, yâda sunulan indirimleri benimsemek yerine, neden otobüslerin tekerlekli sandalyeliler için bir rampası yok?

Niçin trenlerde kompartımanların üzerinde kabartma yazıyla numaraları yazmaz?

Neden her otobüs bizim, her okul bizim, her pastane bizim değil de; körler için internet kafe, ortopedikler için rampalı bir vagon, otistikler için özel okullar vardır?

Sorun açıktır:

Engelliler Türkiye’de hayat bizim için zor diyor:

Peki, Türkiye’de sınırlı bir azınlık dışında kimin hayatı kolay?

Yâda engelliler dışında sorunu olanlar engellilerden daha mı az insan?

Yâda engelliler askeri maaşı engelli olmayan bir diğer insandan fazla almak için ne yapmış?

Yâda engelli insan devletin yaptığı indirimi kabul ediyor da “ki bu küçük boyunduruğu kabul ediyor demektir” öyleyse neden devletin şunu yada bunu yapmamasından dem vuruyor?

Özetle:

Haklar verilmez alınır.

Ve Türkiye’ de engelliler indirimleri kendilerine sunulmuş bir hak olarak görüyor.

Ve bu durum kesin suretle insanların geçiş dönemlerinde kendilerini toplamaya değil, bizatihi bu durumu kanıksamalarına neden oluyor diye düşünüyoruz.

Bu nedenledir ki…

Kamunun dışında ve temel ihtiyaçların ötesinde ve belirli bir zamanla sınırlanmamış, ve insanları hem fiziksel hem de zihinsel bakımdan tembelleştirici hiçbir indirimi kabul etmiyor, ve aklı selim hiçbir engellinin de otobüs, su, doğal gaz gibi anlamsız indirimlere rehavet etmemesini istiyoruz.

Ağlanmakla bir yere varılmayacağını anlamalı ve onurlu insanlar olarak haklarımızı sonuna kadar talep ederek kaderimizi değiştirmek için çaba harcamalıyız.

 

Engelsiz Erişim Derneği Twitter Zaman Akışı