- Engin Yılmaz
- Yorum ve Yazılar
- 09 Temmuz 2015 Perşembe
- Toplam Okunma: 11
Beşinci Orlando gününün sabahında, 2480 kişi tarafından açılan şemsiyelerle kırdığımız dünya rekorunda, birlikte oluşturduğumuz mozaikle bu sözleri yazdık: “Live the Life You Want (İstediğin Hayatı yaşa). Peki ne demek istediğin hayatı yaşamak? Ne kastediliyor olabilir? Gelin bu gün yaşadıklarıma kulak verelim ve bu sorunun yanıtını arayalım.
Beşinci güne erkenden uyandık. Gerçi ben her gün erken uyanıp bu günlükleri yazıyorum ama dördüncü günlüğü o günün akşamı yazabilmiştim. Bu sabah, saat 07:00’da tüm NFB Convention katılımcıları aşağıya otelin garajına indik. Bizi sayabilmeleri için hepimize bir bileklik taktılar önce. Dışarı çıktıktan sonra da her birimize şemsiyeler dağıtıldı. Kuyruk o kadar çoktu ki, herkesin dışarı çıkması ve istenilen dizilime geçebilmesi yaklaşık 2 saatlik bir zaman aldı. Her şey hazır olunca, “NFB” komutu verildi ve alandaki herkes şemsiyesini açtı. 5 dakika boyunca bir hava aracı bizleri çekerek tam sayıyı belirledi. İyi de amaç neydi diyeceksiniz. Amaç bugüne kadar ki en büyük mozaiği oluşturarak Live the Life You Want sözünü tüm dünyaya haykırmaktı. Öğrendik ki, daha önce 2170 kişi Çin’de benzer bir şemsiye mozaiği oluşturmuş. Heyecanlı bir bekleyiş sonrası bir Guinness yetkilisi açıklamayı yaptı: 2480 kişi bir Mozaik oluşturmuş ve dünya rekoru kırılmıştı.
Ama niye böyle bir tantana koparılıyordu? İstediğin hayatı yaşayınca ne oluyordu? Bu soruların yanıtını Öyleden sonra 1 saati aşkın bir konuşma yaparak Presidential Report (Başkanlık raporu) denen raporu açıklayan NFB Başkanı Mark riccobono faaliyetlerini anlatırken vermiş oldu. Bu konuşmadan bazı notlar çıkardım. Bakın NFB neler yapmış bir yıl içinde.
İstihdam ve Erişilebilirlik:
NFB’nin gündemini en çok meşgul eden konulardan birisi Eşit istihdam ve iş yerlerindeki erişilebilirlik olmuş. Her şeyden önce, burada çok ayrımcı bir yasa varmış. Korumalı iş yerlerinde engellilere normalden daha düşük maaş veriliyormuş. Eşit işe eşit maaş sloganıyla bir çok davalar açılmış, yüksek mahkemelere gidilmiş. Bir çoğundan da olumlu sonuçlar alınmış. Zaten NFB çalışmalarını gözlemlediğinizde genellikle mahkemelere gidip davalar açtıklarını ve bu biçimde bir çok hak kazanımı yaşadıklarını göreceksiniz.
İş yerleriyle ilgili ikinci uğraştıkları temel konu erişilebilirlik. İş yerlerindeki yazılımları erişilebilir olmayan bir çok iş yerine davalar açılmış ve kazanımlar elde edilmiş. Riccobono “Kimse körlünden dolayı istediği işi herkesle eşit biçimde yapmaktan alı konamaz” diyor. İşte istediğin hayatı yaşamak, dilediğin işi herkesle eşit yapabilmek demek. İşe alınırken ve çalışırken ön yargılara maruz kalmamak, erişilebilirlik eksiklikleri yüzünden zor duruma düşmemek demek. Riccobono “Teknoloji ve erişilebilirliğin birbirlerinin karşıtı olmadığını herkese kanıtlayacağız” diyor. Aslında benzer şeyleri söylüyor, benzer şeylerle uğraşıyoruz. AMA NFB meseleleri vaka vaka ele alıyor ve davalar açarak hak kazanımlar elde ediyor.
Eğitim ve Erişilebilirlik:
Riccobono’nun üzerinde durup özellikle vurguladığı ikinci başlık eğitim hakkı oldu. Burada da halen engellilere gerekli alt yapıyı sağlamayan okullar, gerekli teknolojik çalışmayı yapmayan eğitim kurumları var. Bu konuda da bir çok davalar açılmış ve müfredatı ve kullandıkları teknoloji erişilebilir olmayan bir okul sistemini erişilebilir hale getirmiş. Riccobono Teknoloji şirketlerinin başarısızlıklarının ve üniversitelerinin isteksizlikleriyle mücadele ettiklerini ortaya koyuyor ve “Körlere İkinci sınıf eğitim kabul edilemez” diyor. Hiçbir üniversitenin web sayfasının erişilebilirlik sorunu yaşamaması için verilen mücadeleleri anlatıyor.
Arkadaşlar, zaten burada bir çok kör mühendis, fizikçi, kimyager, Biyolog, matematikçi ve benzeri bölümlerde eğitim almış, akademisyen olmuş kişiyle karşılaşıyorsunuz. Böyle insanlara rastlamak sıradan bir olay. O yüzden İstediğin Hayatı Yaşamak kavramını buradan okumak gerekiyor Riccobono’nun sözlerini de duyunca. İstediğin hayatı yaşamak, İstediğin eğitim kurumuna, herkesle eşit ve erişilebilir biçimde girebilmek demek. Uzman diye geçinen ama engellilerle ilişkisini bir patronaj sitilinde üstün kişi gibi gören hödüklerin bakış açısıyla değil, Bizzat engellilerin karar mekanizmalarında yer alarak diledikleri meslekleri seçebilmeleri, körlüklerinin yapmak istediklerine engel olmaması demek. Bu nedenle burada sürekli beklentilerin yüksek tutulması, hayallerin gerçeğe dönüştürülmesi gibi söylemler ortaya konuluyor. Ve bunlar, sırf laf olsun diye söylenmiyor, bunun için sürekli farklı ve yeni adımlar atılmaya çalışılıyor. Bir de bizim derneklerin birbirinden yalaka, birbirinden korkak tutumlarını düşünün. İşte istediğin hayatı yaşamak aslında körlüğün bir eksiklik değil farklılık olduğuna gerçekten inanmaktan geçiyor.
Eğitim alanında profesyonel sınav şirketlerinin erişilebilirliğini sağlamak için de son dönemlerde bir çok dava kazanmışlar. Hatta Convention içinde bir şirket vardı sergi salonunda. Deniz onların Matematik sınavlarının erişilebilir yapılmasıyla ilgili bir pilot çalışmasına katıldı. Daha yapılacak çok şeyleri var diyor, ama umut verici bir başlangıç yapmışlar. İşte istediğin hayatı yaşamak herkesle aynı sınavı erişilebilir yöntemlerle alabilmekten geçiyor. Riccobono “Artık erişilebilirlik eksiklikleri kör öğrenciler için bir bahane olamayacak” diyor. Erişilebilirlik sözümüzdeki ilgili bölümü birlikte hatırlayalım mı? “Bir gün herkesle aynı anda, erişilebilir biçimde her eğitim kurumuna girinceye”. Anladığım ve gözlemlediğim NFB’de aynı doğrultuda mücadele ediyor.
Ulaşım ve Erişilebilirlik:
Riccobono ulaşım konusunda özellikle son dönemlerde sayıları artan bilgi veren ve işlem yapılabilen dokunmatik ekranlı cihazların erişilebilirliği üzerinde durduklarını anlatıyor. Bu tür şirketlere karşı yine davalar açıp kazanmışlar. Bu yıl içerisinde ilgili dokunmatik ekranların erişilebilir hale geleceğini müjdeliyor NFB üyelerine. Yani İstediğin hayatı yaşamak bir yere giderken hiçbir teknolojinin sizi engellememesi anlamına geliyor.
Bilişim ve Erişilebilirlik:
Riccobono son dönemlerde Google ve Microsoft’la yapılan görüşmelerin olumlu sonuçlar verdiğini anlatıyor. Halen sorunlar olmakla beraber bu iki şirketin de erişilebilirliği daha iyi anladıklarını ifade ediyor. Zaten her iki şirket de convention içinde yer alıyorlardı. Bakalım ileriki günler neler gösterir bize. Ama istediğin hayatı yaşamak, Herkesin kullandığı yazılım, donanım ve web sayfalarını körlerin de aynı biçimde kullanabilmesi anlamına geliyor. Bu konuda web sayfalarının ve iOS, Android gibi sistemler üzerinde çalışan uygulamaların erişilebilirliği konusunda da yapılan çalışmaları anlatıyor. Sahi bizim Federasyon ve konfederasyonlar için teknolojiden anlayan, bu konuda politika geliştirebilecek nitelikte kaç kişi var acaba?
Bu arada halen seçimlerin erişilebilirliği noktasında yol alamamış eyaletler olduğundan bahsediyor Riccobono. Bunun için tüm elektronik oy sistemlerinin erişilebilir olması yönünde yine davalar açıp kazanmışlar. Riccobono yine burada güzel bir söz söylüyor: “Körler sıralarını beklemeyecek”.
Aslında konuşmada daha bir çok noktadan bahsediyor Riccobono. Örneğin bir mahkemenin körlerin Ebeveyn yeterliliklerine sahip olmadığını iddia ederek kör bir babaya çocuğunun vekaletini vermemesi üzerine yaptıkları ve kazandıkları mücadele bunlardan biri. “Kimse Körlerin Ebeveynlik yeteneklerini sorgulayamaz” diye haykırıyor Riccobono.
Sonuçta bugünle ilgili anlatabileceğim başka şeyler de vardı aslında. Örneğin Erric Damery ile görüşme yapmayı başardım. Vital Resources adlı erişilebilir dijital matematik istatistik kitapları yapan bir firmanın çalışmalarını yine bir kayıtla aldım. Ama hepsi aynı noktanın özeti aslında. İstediğin hayatı yaşa. İstediğin hayatı yaşamak, körlük nedeniyle dilediğin hiçbir şeyden geri kalmamak, körlüğün hayallerine engel olan bir unsur olmadığını içselleştirmek anlamına geliyor. İstediğin gibi yaşamak, otobüste istersen oturmama hakkı demek oluyor, istediğin hayatı yaşamak, bir kuyrukta herkesle eşit biçimde sıra beklemek, ama sıra numaralarını sesli de duyabilmek demek oluyor. İstediğin gibi yaşamak, ister fizik, ister tıp okuyabilmek anlamı taşıyor. İstediğin gibi yaşamak, eşit, erişilebilir, engelsiz yaşamak demek oluyor. Ama bunu sloganlarda ve tabelalarda değil, özde yaşayabilmek anlamına geliyor.