Karanlığın Hızı kitabından Sevgi Mart’ın EEEH Dergi’deki son yazıları sayesinde haberdar oldum. Araba kullanan eskrim sporuyla ilgilenen otizmli genç benim de alakamı çekmişti. Vakit kaybetmeden kitabı Getem’den indirip okumaya başladım. Ramazanın tesiriyle Kitabı okuyup onunla ilgilenmem biraz zaman alsa da geçen gün kitabı bitirmeyi başardım.
Habil Bozkurt Hakkında
Habil Bozkurt Tarafından Yazılan Yazılar
Kıymetli okurlarım! Yaklaşık üç sayıdır “suç” olgusunun, sakatlık ile münasebetlerini ele alan yazılar kaleme alıyorum. Bu yazıları kaleme alırken; “Acaba biz körler işlediğimiz iddia edilen bir suçtan dolayı hapse girsek, neler olur?” diye düşündüm. Ekran okuyucu uygulama yüklü bir bilgisayarın bulunmadığı, Braille hizmetinin sağlanmadığı bir ceza evine düşen bir kör, hakkındaki iddianameyi nasıl okur? Hakkında hazırlanan iddianameye karşı müdafaasını nasıl hazırlar? Pek dile getirilmese de ben bu mevzuyu önemsiyorum.
Kıymetli okurlarım! Hatırlayacağınız gibi derginin ocak sayısında bir yazı kaleme almış; yazının devamını takip eden sayıda yazacağımı vaat etmiştim. Ancak bu sene şubat ayının EEEH Dergi’nin 5. Seneidevriyesine tekabül etmesi sebebiyle EEEH Dergi’nin bana kazandırdıklarını bir yazıyla anlatmak istedim. Bu sebepten ocak sayısında yazmayı vaat ettiğim yazı bu sayıya kaldı. Bu yazıma bu gecikmeden dolayı tüm okurlarımdan özür dileyerek başlıyorum.
2013 senesinde Ankara’ya gelene kadar, sesli dergilerden, yalnızca İzmir’deki Türkiye Görme Özürlüler Kitaplığı’nın yayınlamakta olduğu Arkadaş Dergisi’nden haberdardım. Ankara’ya gelince, Türkiye’nin en köklü sesli dergisi olan Altı Noktanın Sesi Dergisi ile tanıştım. Yazı hayatıma da bu dergide başladım zaten. EEEH Dergi’yi tanımam biraz geç oldu ama bu dergide daha önce takip ettiğim sesli dergilerden farklı bir şeyler bulunduğunu hemen fark ettim. Gerek hazırlanış tarzı gerek muhtevası ile bu dergi ötekilerden çok farklıydı.
Polisiye türünü sever misiniz? Bu türde yazılmış herhangi bir roman okudunuz mu? Veya mevzuu suç olan bir film seyrettiniz mi? Polisiye türüne alakası bulunanlar aşağıda sözünü edeceğim polisiye kahramanlarını hemen tanıyacaklardır. Polisiye türüyle ilgilenmeyen arkadaşlar da bu yazı vesilesiyle tanırlar İnşallah. Neyse; girizgahı fazla uzatmadan, yazacağımız bir polisiye roman senaryosuyla, şu sakat kılığında aramızda dolaşan seri katilleri tanıyıp, toplumdaki mevcut sakat algısını pekiştiren işlevlerini kavramaya çalışalım.
Polisiye türünü sever misiniz? Bu türde yazılmış herhangi bir roman okudunuz mu? Veya mevzuu suç olan bir film seyrettiniz mi? Polisiye türüne alakası bulunanlar aşağıda sözünü edeceğim polisiye kahramanlarını hemen tanıyacaklardır. Polisiye türüyle ilgilenmeyen arkadaşlar da bu yazı vesilesiyle tanırlar İnşallah. Neyse; girizgahı fazla uzatmadan, yazacağımız bir polisiye roman senaryosuyla, şu sakat kılığında aramızda dolaşan seri katilleri tanıyıp, toplumdaki mevcut sakat algısını pekiştiren işlevlerini kavramaya çalışalım.
Merhaba kıymetli okuyucularım! Bildiğiniz gibi geçen ayki yazıda bağımsız harekete ilk başladığım günlerde başkalarına karşı verdiğim mücadeleyi anlatmaya çalışmış; ancak dergide bana ayrılan yerin kısıtlı olması sebebiyle mücadelenin kendi korkularımla, kaygılarımla, ön yargılarımla, umutsuzluklarımla olan safhasını anlatmayı bu ayki yazıya ertelemiştim. Şimdi dilim döndüğünce hem bu hikayenin devamını sizinle paylaşmaya, hem de tüm bu olup bitenlerin kısa bir tahlilini yapmaya çalışacağım. Yazılarımı okumak için kıymetli vakitlerini ayıran siz kıymetli okuyucularıma hürmetlerimle… Devamını Oku...
Ne severim her sabah elime beyaz bastonumu alıp dışarı çıkmayı. Beyaz bastonumu elime alıp dışarıya çıktığım her gün sanki ilk günmüş gibi heyecanlanırım. İple çekerim dışarıya çıkacağım saatin gelmesini. Hatta bazen hiç sebep yokken özlerim onu. Dayanamayıp bastonumu dayalı olduğu yerden alıp sever, okşarım. Yolda karşıma çıkan direk, araba, elektrik trafosu gibi envai çeşit engeli bastonumla önceden fark edip yanlarından geçip gitmeye bayılırım. Bastonumu elime her alışımda bu konuma gelene kadar verdiğim mücadeleyi düşünürüm.
Kilometrelerce süren bir yolculuk küçük bir adımla başlar, demiş bir düşünür. Bu sözün manasını idrak etmede biz engellilerin üstüne var mıdır bilmiyorum. Elimizde beyaz bastonumuz olduğu halde dışarıya attığımız ilk adım, yalnız başımıza çıktığımız ilk seyahat, okulumuzda, işimizde ilk günümüz...